logo

İnsan ancak anladığı şeyleri duyar.

Herkes doğru insanı bulmak ister yanılmamak için. Oysa kimse uğraşmaz doğru insan olmak için.

Sigmund Freud

Bir at doğar doğmaz yürür. Bir balık doğduğunda kendini besleyebilir. Bir ağaç da yalnız başına filizlenir. İnsan doğumundan yıllar sonra bile kendi kendine yaşayamaz. On yıllarca bağımlı kalır. Toplum olmadan kalan ömrünü südrüremez. Eğitim o kadar kökümüzde ki insan soyunun geç büyüyen, eğitilebilen kolu hayatta kalmıştır ve eğitim insanlığın “normali” olmuştur.

Eğitildiğimiz için öyleyiz

Köleler köle olarak yetiştirildiği için kölelik vardı, soylular da öyle yetiştirildiği için soylulardı. Öyle eğitildigi için insanlar selam veriyor, yoksa selamı keşfetmiş değiller. Beyaz kağıda ok çizmek, insanları kurgulamak ve kodlamak bu kadar önemlidir. Köleler ve soylular kendi oklarının kökenini bilmedikleri için bu durumu yadırgamadılar, okun uçlarında çoktan çizilmiş olanı devam ettirdiler. Ancak ok yön değiştirebilir, hatta tersine dönebilir, hatta ve hatta üçüncü ve dördüncü boyuta bile geçebilirdi. Tabi birlikte yaparsak, diğerleri ile güçlü bir ok olursak ve onların okunda yer alırsak.

Eğitim aşırı “biz” olduğumuzun göstergesidir.

Neden onlarla aynı yönde yer almalıyız? Yönü değiştirsek bile onlarla olacağız. Biz aşırı sosyal varlıklarız. Başkaları esneyince esneriz, onlar gülünce istemsizce güleriz. Ağlayınca ağlar, acı çektiklerinde biz de çekeriz. Bir masalda hayali kahramanlar için bile kahrolabiliriz. Aslında başkası yokken bile “başkası varmış gibi düşünmeye” insanlık deriz. Biz o kadar bizdeniz ki başkalarını hesaba katmazsak bir şey yapmış olmayız. Bu kollektif okun devamında biz doğrusuna gitsek bile başkalarını getirmezsek uçlarda kayboluruz. Başkalarını da getirip güçlü bir ok şekillendirmeye mecburuz. Başka bir deyişle, bizim ince çizgimiz doğru yöne gitse bile bir süre sonra yok olacaktır. Malesef oyun bizim için böyle kurulmuş, başkaları ile uğraşmak zorunda olduğumuz toplumsal, politik bir oyun bu.

Silahlanmaya benzer,  politik bir araçtır.

Yay ve ok, hatta okçular savaş için vardır. Spor için kullansak bile okçuluğun ve eğitimin kökeni masum değildir. Eğitim arkasını iktidara dayamış politik bir girişimdir. Politika insanlık için normaldir ve yadırgamayız. Biz bunların içinde yüzen balıklar gibi bunları fark etmeyiz. Hatta askeri ve politik varlıklar olduğumuzu göz ardı etmemiz yüzünden günümüz politikası rahatsız edici bir hal almıştır. Biz politik bir ordunun parçasıyızPolitik olmamız yeni değil. Daha önce de söylediğimiz gibi, insanlığın politik olarak yönlendirilen kolu hayatta kalmış. Biz bu kolun devamı olarak kodlanmaya, sevk ve idare edilmeye yatkın bir türüz. Bu durum özgürlüğümüzden feragate yol açsa da getirileri olduğundan yadırgamayız. Kodlanmaya o kadar açık ve kendi kurgumuzu oluşturur haldeyiz ki hayat boyu görmediğimiz, varlığını bile bilmediğimiz idealler uğruna hayatımızı feda edebiliriz. Dinler, ideolojiler, aşklar yüzünden feda edilen canlar destanlara, romanlara, filmlere sığmaz. Zamanımızın çoğunu kurgularımızın kurgularına harcarız…

İnsan hayatı kafasında kurar.

İnsanlık olarak kodlanmanın, kafasının içinde yaşamanın uçlarındayız. Birey her an ölebileceği halde kültüre katkı yapar, insanlık yok olacağını bildiği halde şehirler kurar, kendi kafamıza göre olmanın sonucu olarak daha önce olmayan medeniyeti kurarız. Bir şeyleri göz ardı edip kurduğumuz medeni hayat bize bir tehlikeyi de haber verir. İnsan kendisini dünyadan bağımsız kodlayıp gerçeklikten kopabilir. Gerçekte değil hayal âleminde yaşamayı seçebilir. Bireyin en büyük tehlikesi en büyük zenginliğinden gelir. Dünyanın ona uymasını bekleyip kendi kurgularında olguları kaybedebilir. 

Psikolojik rahatsızlıklar, psikoz ve nevrozlar, hatta şizofreni okun kendi başına karanlığa doğru gitmesidir. Aslında herkes bu anlamda biraz hastadır, yaşam kurgusu olarak uçlarda yer almanın çıktısı olan savunma mekanizmalarımız vardır. Demeliyiz ki bu yüzden burada bahsedilen çözümleri uygulamamız çok zordur. Biz dünyayı kendi çerçevemizden görüyor ve kendi koşullarımızda hayatta kalmak için dünyayı olduğundan farklı algılıyoruz. Ne güzel ki köleler, soylular, hastalar, zor durumdaki insanlar bahaneler bularak bu sayede hayata devam ediyor. Acı gerçekleri kaldırabilmek için algı çerçevemizi değiştiriyoruz. En cesur, en dürüst olanımız bile dünyayı kendi kültürünün ve insanlığın penceresinden görüyor. Ne var ki en büyük eserlerimiz diğer canlı türleri için ucube, en bilgemiz deli gibi geliyor. 

İnsan algılarını değiştirebilir.

Turistler dünyanın başka ucundan gelir ve şehrimizi gezerlerken biz oradan bir an önce geçip kurtulmak isteriz. Başka insanların mutlu olduğu sessizlikten bıkıp gürültü ararız. Başkası için rüyaları süsleyen bir hayattan nefret edebilir, sevdiklerimizi fark etmeyip sevilmediğimiz ortamlar için can atabiliriz. Bunlar hep bireye kalan esneklik, uçlarda olmanın bükülebilirliğidir. Bu esnekliği kullanmama şansımız da yoktur. Devlet ya da aile doldurmazsa birey bu boşluğu doldurur. Birey sevgi görmezse nefretle doldurur ve nefret ettiği dünyanın yerine kurgusal bir dünyada yaşamaya başlar. İnsan kaçınılmaz olarak özgür ve politik bir öznedir. Bu yüzden insanları eğitmek, gerekli donatıları vermek; nahoş görünse bile hepimizin görevidir. Peki bunu nasıl vermeliyiz?

DMY FELSEFE

Mantık – çıkarsama çalışması(dilin gerçekliği ifade etmedeki doğru kullanımı)- insan olmanın temel yeterliği olan aklın ve bu kabiliyeti kullanmak anlamındaki “muhakeme(akıl yürütme, istidlal)”nin daha iyi yapılmasını sağlar. Bildiğimiz şeylerden bilmediğimiz şeyleri çıkarsamayı sağlaması- öncüllerin sınanarak bir zorunlu sonuca ulaştırılması- açısından da bütün gelişmelerde yer alan bir fiili daha sistematik şekilde yapmaya yarar.

‘Eskiden Tanrı’nın mantık yasalarına aykırı olanlar dışında her şeyi yaratabileceği söylenirdi – Gerçek şu ki biz “mantıksız” bir dünyanın nasıl görüneceğini söyleyemezdik.’Ludwig Wittgenstein (1921), Tractatus Logico-Philosphicus, 3.031

Mantık öğrenmenin faydaları

  • İlk olarak, mantık düşünmeyi– dilin gerçekliğe işaret etmek için kullanımını- geliştirir.
  • Hukuk, siyaset, gazetecilik, eğitim, tıp, işletme, bilim, matematik, bilgisayar bilimi ve diğer birçok alanda gerekli olan analitik düşünmeyi(parçalarına indirgeyerek inceleyebilmeyi) geliştirir.
  • Felsefe(yaşamın merkezindeki nihai sorular hakkında muhakeme-akıl yürütme) anlayışını derinleştirir. Felsefe yanlış düşünmelerin giderilmesinde ve bilinmeyenlerin bilinenlerden çıkarsanmasında mantık çalışmasına ihtiyaç duyar.
  • Gözlemleri betimlemek, kavramları tanımlamak ve teorileri resmileştirmek için mantık dilini kullanır ve söylemlerimizi daha net ve anlaşılır kılabiliriz.
  • Bilgimizin sınırlı olduğu alanlarda bilgi parçalarından bilinmeyen parçalara ve bütüne dair çıkarım yapabileceğimiz  argümantasyon ve dil kullanım şemalarını mantıktan edinebiliriz.
  • Haklı ve gerçeği bilen biri olsak bile diğer insanlara bunu mantık ilişkileri ile anlatamadığımız sürece düşüncemizin bir fonksiyonu olmayacaktır. Kavramlar ve önermeler arası bağların netleştirilmesi ve kabul edilebilirliğin artırılmasında mantık önemlidir.
  • Reklamverenler, politikacılar, şirketler ve kuruluşlar, arkadaşlarınız, aileniz ve üstleriniz – hepsi onlara oy vermenizi veya inandıkları ve yapmak istediklerini desteklemenizi isterler. Mantık bilmeniz günlük hayatta karşılaştığınız yargılarda kimin doğru ve dürüst olduğunu bulmanıza önermeler arası ilişkileri kurarak yardımcı olur.

“Bu sihir değil – bu mantık – bir bulmaca. Büyük sihirbazların çoğu bir parça mantığa sahip olmadığı için sonsuza dek burada takılı kalırlardı. “-Hermione Granger, iksir ustasının testiyle karşı karşıya kaldığında- Harry Potter ve Felsefe Taşı

Mantık en basit devrelerden en gelişmiş bilgisayarlara kadar her tür makinenin dayandığı ilkelerin temelidir. Her ne kadar bunlara mantık denmese de çıkarsama, bir sonucu öncüllerden ya da anahtarlardan çıkarabilmek mantığın kuruluşu ile mümkün olmuştur. Yapay zeka tarafından giderek daha fazla kullanılmaktadır – matematiksel teoremleri kanıtlamak, mühendislik tasarımlarını doğrulamak, yasa ve yönetmelikleri ve iş kurallarını kodlamak ve analiz etmek için de mantığın kullanıldığını görmekteyiz.

Düşünürken gerek dilin gerek de dış gerçekliğin bizim inançlarımıza uymayışının bir sonucu olarak hatalar yaparız. Bu hatalar sandığımızdan daha çoktur. Çoğu zaman hata olduğunun farkında bile olmadığımız bu hataların en büyük iki başlığını “önyargı ve safsata farkı” adlı yazımızda dile getirmiştik. Şimdi önyargı ve safsata yazımızın devamı niteliğinde, bazıları yine safsata olan ancak çok sık ve fark edilmeden yapıldığı için burada vurgulamak istediğimiz düşünce hatalarını sıralayalım. Ayrıca eklememiz gerek, buradakiler tüm düşünme hataları değildir, ne kadar hatalı düşündüğümüzü anlayabilmek için verilmiş örneklerdir.

Yüklü kelime 

Olağan tanımının ötesinde olumlu veya olumsuz çağrışımlara sahip herhangi bir kelime, kelime grubu veya deyimdir. Duygular ve stereotiplerin manipüle edilmesi için kullanılabilir. Örneğin: Materyalizm idealizme muhalif bir felsefe akımı olmasının dışında negatif anlam yüklenerek sövgü olmuştur. Sosyalist, demokrat, sol, sağ gibi kelimeler de kendilerinin dışında yüklere sahiptir. Muhafazakar kesimin hikaye- seküler kesimin öykü adını kullanması ve aynı filozof için Platon ve Eflatun adlarını telaffuz etmeleri buna örnektir.

Yüklü soru

Tartışmalı bir varsayım içeren bir sorudur. «Eşini dövmeyi bıraktın mı?” sorusuna cevap veren kişi evet ya da hayır cevabını versin, bir karısı olduğunu ve geçmişte bir ara onu dövdüğünü kabul etmiş gibi anlaşılacaktır. “Bu vatan haini politikacıyı gerçekten destekliyor musunuz?” sorusu da bir yargılamayı karşı tarafa yükler. “Herhangi bir dini inanca sahip olmayan o nefret dolu insanlardan biri misiniz?” başka bir örnektir. Sorular yüksüz, nötr olarak sadece istenen bilgiyi hedefleyecek şekilde sorulmalıdır.

Doğruyu farz etme safsatası

İnformel safsatadır argümanının öncüllerinin, onu desteklemek yerine sonucun doğruluğunu varsaymasından ibaret olmasıdır. Soruyu öne sürmek veya sonucu varsaymak olarak da bilinir. “yeşil en iyi renktir, çünkü tüm renklerin en yeşilidir.” Çünkü demesine rağmen bir neden söylemedi. “Herkes bu yeni Hero Man aksiyon figürünü istiyor çünkü bu sezonun en ateşli oyuncağı.” Bu iki örnekte sebep-sonuç belirtiyormuş gibi yapıp aslında kendini tekrar etti. Döngüsel argüman safsatası ile yakından ilişkilidir, kanıt eksikliği nedeniyle argüman ikna edemez. A doğrudur çünkü B doğrudur; B doğrudur çünkü A doğrudur.

Retorik sorusu

Exclamation, Error, Round, Red

Retorik soru soruyu soran kişinin doğrudan bir cevap beklemediği bir sorundur. “Kahretsin, hiçbir şeyi doğru yapamaz mısın?” Bir dahaki sefere daha iyisini yapabilir miyiz? gibi. Retorik soru bazen böyle kolay anlaşılmaz, hele ki metinde okuyucu bağlamı bilmediğinden yanlış anlaşılabilir. Bu yüzden yanlış değilse de yanlış anlamaya ve karışıklığa yol açabilir.

Farazi soru(Hipotetik soru)

Farazi soru, gerçek bir şeyden çok hayali bir şey hakkındaki olası durumlar, ifadeler veya sorulardır. Karşıolgusaldır. Gerçek dünyada fazladan canın olsaydı, onları nasıl kullanırdın? ya da “Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlılar kazansa dünya nasıl olurdu” türünden sorular gerçeklikten yola çıkmadıkları için kopuk ve uygulanamaz görüşlere yol açabilirler. Yanlış değillerdir, soruna ve yanlışa yol açabilirler.

Kanıt Yükü

İspat yükümlülüğü, bir iddiada bulunan kişiye aittir. Bir iddiayı çürütememek ya da çürütmeye isteksizlik, o iddiayı geçerli kılmaz ve ona herhangi bir destek vermez. Kanıt yükü iddia sahibindedir, karşı tarafa yüklememelidir. Bir iddia atıp tersinin kanıtlanmasını beklemek kanıt yükünü karşı tarafa yükleme safsatasıdır. Masumiyetini ispat edemediği için birini mahkum edemeyiz, çünkü suçlu olması bir iddiadır ve iddia sahibi kanıtlamalıdır.

Cehalete Başvurmak(Bilinmeyişe Temellendirmek)

Cehalet argümanı olarak da bilinir. Bir önermenin doğru olduğunu, henüz doğruluğu kanıtlanamadığı için iddia etmektir. Bu, önermenin doğru ya da yanlış olduğunu kanıtlamak için yetersiz bir soruşturma yapılmış olma olasılığını dışladığı için bir tür yanlış ikilemi temsil eder. «Dış uzayda canlılar olduğuna dair bir kanıt yok, dolayısıyla uzaylılar yoktur.» denemez. Konunun bilinmeyişi bir doğruluk iddiasına temel olamaz.

Totoloji

Totoloji (ταὐτός (‘aynı’) artı λόγος (‘kelime’ veya ‘fikir’), olası her yorumlamada geçerli olan bir formül veya iddiadır. Bir örnek “x = y veya x ≠ y” dir. Daha az soyut bir örnek ise “Topun tamamı yeşildir veya topun tamamı yeşil değildir”. Söyleyen kişi tüm doğruluk değerlerini üstlenerek bir şey söylüyormuş gibi yapabilir. Siyasetçilerin veya spor yorumcularının birbirine aykırı iddiaları savunup sonra “ben söylemiştim” demeleri veya birçok zıt söylemi telaffuz edip tüm kesimlerden destek toplamaları buna örnektir. Bir de çelişki vardır hem A hem A değil türündeki söylemler, yani totolojiden farklı olarak “veya” önerme eklemi yerine “ve” diyerek kurulan çelişkiler akıl yürütme için gerekli olan doğruluk değerini vermediği(hepsini muhafaza ettiği, hepsine temayül ettiği) için hatalı düşünmeye yol açarlar.

Korelasyon ile Nedenselliğin Karıştırılması

“Korelasyon(bağıntı, ilişki) nedensellik anlamına gelmez” iki değişken arasındaki bir neden-sonuç ilişkisi yalnızca bunlar birbirinin direkt nedeni ise kurulması gerekir. Nedensellik açıkça belirlenemedikçe, sadece korelasyonu gördüğümüz varsayılmalıdır. Örneğin yüzmeye gelen insanlar ile birlikte dondurma satışları genelde artar. Burada yüzmenin dondurma satışına sebep olduğu söylenemez, yüzme ve dondurma satışı “havaların ısınması” gibi bir sebebe dayanır. Yüzme ile dondurma satışı arasında sadece korelasyon vardır. Korelasyon ile nedenselliği sıkça karıştırırız.

Kategori Hatası

Belirli bir kategoriye ait olan şeylerin farklı bir kategoriye aitmiş gibi sunulduğu veya alternatif olarak, o özelliğe sahip olamayacak bir şeye bir özellik atfedildiği anlamsal veya ontolojik bir hatadır. Bir inancın bilgiymiş gibi değerlendirilmesi, davranışın etik değil epistemolojik olarak sınanması gibi.

Dilin Yanlış Kullanımı

Fazlalık veya gereksizlik düşünmede hataya yol açabilir. Bahsetmeye değmeyecek kadar açık veya apaçık bir iddianın uzatılarak açıklanması. “Ölmeseydi, yine de yaşardı” veya  yeterli olandan daha fazla kelime veya kelime parçasının kullanılması (örneğin, “kara karanlık” veya “yanan ateş”) gerekenden fazla efora mal olur.

Katakrez anlamsal yanlış kullanım veya hataya verilen Yunanca bir isimdir. “şiddetli” için “kronik”, “trajedi” için “anakronizm”, “anomali” için “anakronizm” Kelimelerin yanlış anlamda kullanılması büyük sorunlara yol açar. Bir de “yanlış bile değil” diyebileceğimiz “yanlıştan daha yanlış” olarak da nitelenen “yanlış bilim” veya mistik, sınanamayan ifadeler vardır. Homeopati, feng shui, üfürükçülük gibi.

DMY FELSEFE

Comments are closed.