
İÇİNDEKİLER

Charles le Brun / Fransa
Frida Kahlo / Meksika


Charles le Brun (1619 – 1690)
Fransız barok dönem ressamı Charles le Brun Paris’te doğdu. On bir yaşında Simon Vouet’nin stüdyosuna gitmeye başladı. Aynı zamanda François Perrier’in öğrencisi oldu. Daha sonra Roma’da Poussin’in altında çalıştı ve Poussin’in sanat teorilerini uyarladı. Yine burada antik Roma heykeltıraşlığı okudu. Raphael’den kopyalar yaptı ve yerel ressamların etkisini özümsedi.
1648’de Fransız Kraliyet Resim ve Heykel Akademisi’nin kurulmasının arkasındaki itici güç oldu. Vurgulu ve görkemli yeteneğinin doğası, yaptığı resimlere hayranlıkla bakan kralın zevkiyle uyumluydu. Ve kral onu onu İskender’in tarihinden bir dizi konuyu yürütmesi için görevlendirdi. Bu tarihten itibaren kraliyet saraylarında yapılan her şey Le Brun tarafından yönetildi.
1669’da XIV.Louis, o zamanlar küçük bir saray olan Versailles’ı tamamen yenilemeyi ve onu tebaası ve yabancı diplomatlarla buluşacağı zengin bir konut haline getirmeyi seçti. Le Brun, düzenleme ve sunumun en küçük detaylarına kadar dekorasyonundan sorumluydu. Klasik tablolara ek olarak, Louis’nin saltanatının tasvirleri de saray duvarlarını süsledi. Tüm yapı ve süslemeleri, ziyaretçileri kralın görkemi, zenginliği ve zevkiyle şaşırtmayı amaçlıyordu.

En önemli resimleri Versay’dadır. Versailles ve Louvre’daki devasa çalışmalarının yanı sıra, dini kuruluşlar ve özel kişiler için yaptığı eserlerin sayısı çok fazladır. Charles Le Brun aynı zamanda iyi bir portre ressamıydı. Ancak teknik hünerlerini geliştirmek için sadece bir alıştırma olarak gördüğü portre veya manzara resmine düşkün değildi. Önemli olan, nihai amacı ruhu beslemek olan bilimsel kompozisyondu. Akademik sanatı için temel aldığı nitelikler, eserlerine belirli bir derinlik kazandıran anlatı unsurlarını kompozisyonu için seçmesine izin veren bir dizi sembol, kostüm ve jest aracılığıyla resimlerini konuşturmak üzerine kuruludur.

Ölümünden sonra, Le Brun’un itibarı, Fransız Devrimi’ni çevreleyen yıllarda ve sonrasında Louis XIV ile yakın bağlantısı nedeniyle zarar gördü. On dokuzuncu yüzyılın sonunda, kişileştirdiği akademik değerlerin modası geçmişti . Ancak 1963’te Versailles’da büyük bir Le Brun sergisi düzenlendiğinde çalışmaları yeniden değerlendirildi. Şimdi, zamanının en iyi ve en çok yönlü Fransız sanatçılarından biri olarak kabul edilmektedir.
İSTANBUL SANAT EVİ
Le Brun, klasikçi bir ressam olarak Poussin’in kavramlarını benimsemiş ve süsleme sanatlarında görkemli bir üslubun temsilcisi olmuştur. Bu tutumuyla kralın beğenisini kazanınca Büyük İskender’in yaşamından sahneleri betimleyen tablolar yapmakla görevlendirilmiştir. Bu resimleri, en başarılı çalışmaları olmamakla birlikte, rahat ve yumuşak havalarıyla ilgi çekerler.
• YAPITLAR (başlıca): Resim: Herkül ve Diomedes’in Atlan, 1640, Kent Müzesi ve Sanat Galerisi, Nottingham; Horatius Cocles Roma’yı Savunurken, 1644, Dulwich Koleji Resim Galerisi, Londra; Banker Jabach ve Ailesi, 1647, Prusya Kültür Hâzineleri Devlet Müzesi, Berlin; Şansölye Segnier, 1661, Louvre, Paris; Darius’un Çadırı, 1661, Louvre, Paris. Dekorasyon: Apollon Galerisi, Louvre, Paris; Büyük Merdivenler, 1671-1678, Versailles Sarayı, 1752’de yıkılmıştır; Aynalı Galeri, 1679-1684, Versailles Sarayı.
Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi

Resimlerinde kullandığı güçlü otobiyografik öğeler ve gerçekçilik ile fanteziyi karıştırdığı tarzı; acısı, tutkusu, kronik ağrı deneyimini tasvir ettiği resimleri, otoportreleri ve cesur, canlı renkleriyle, bugün halen dünyanın en ünlü kadın ressamlarından biri Frida Kahlo… Ölümünden neredeyse 68 yıl sonra halen günümüzün en ikonik isimlerinden biri olan Frida Kahlo’nun hem sanat hayatı hem de sanatı kadar popüler hale gelen yaşam hikâyesine gelin birlikte göz atalım.
Frida Kahlo Kimdir?
Tam adı Magdalena Carmen Frida Kahlo y Calderón olan Frida Kahlo, Macar asıllı Alman bir baba ile İspanyol ve Amerikan Kızılderili kökenli Meksikalı bir annenin çocuğu olarak 6 Temmuz 1907’de ailenin üçüncü çocuğu olarak Meksika’da dünyaya geldi. Kahlo’nun babası Wilhelm, annesi Matilde ile tanıştığı ve evlendiği Meksika’ya göç etmiş bir Alman fotoğrafçıydı. Sanatsal kariyeri boyunca Kahlo, hem Avrupalı sömürge atalarını hem de yerli Meksika tarafından atalarını sık sık ikili karşıtlıklar olarak tasvir ederek kimliğini araştıracaktı.

Frida Kahlo’nun Hayatı
Frida altı yaşındayken çocuk felci nöbeti geçirdi ve bu durum dokuz ay boyunca yatalak kalmasına neden oldu. Frida bu sürecin sonrasında iyileşti ancak bu hastalık ona hayatı boyunca devam edecek olan kronik bir rahatsızlık ve topallayan bir bacak miras bıraktı. Frida, özellikle profesyonel bir fotoğrafçı olan babasına yakındı ve stüdyosunda sık sık ona yardım ederdi. Bazı çizim dersleri almasına rağmen Frida bilimle daha çok ilgileniyordu ve 1922’de tıp okumak gayesiyle Mexico City’deki Ulusal Hazırlık Okulu’na girdi. Oradayken okulun oditoryumu için bir duvar resmi üzerinde çalışan Diego Rivera ile tanıştı.
1925’te Frida bir otobüs kazası geçirdi. Kalçasına demir bir tırabzan saplanıp vücudunun diğer tarafından çıktığında kazada neredeyse ölüyordu. Omurgasında, köprücük kemiğinde ve kaburgalarında birden fazla kırık, parçalanmış bir pelvis, kırık bir ayak ve çıkık bir omuz nedeniyle uzun yıllar boyunca yatağa mahkum kaldı ve vücudunu neredeyse tamamen saran alçılarla ve dayanması güç ağrılarla yaşamak zorunda kaldı. Bu kaza sebebiyle hayatı boyunca 30’dan fazla tıbbi operasyon geçirdi. Vücut alçısında iyileşmeye çalıştığı süre zarfında, yoğun bir şekilde resme odaklandı.

Kendi portrelerimi çiziyorum çünkü çoğu zaman yalnızım, çünkü en iyi tanıdığım kişi benim. FRIDA KAHLO
Frida Kahlo ve Diego Rivera
Frida ve ünlü Meksikalı muralist Diego Rivera ilk kez 1922’de lisede bir proje üzerinde çalışmaya gittiğinde tanıştılar. Frida, Rivera’nın okulun konferans salonunda “The Creation” adlı bir duvar resmi yapış süreci boyunca Diego’yu sık sık ziyaret etti. Rivera’dan hem sanatsal ve hem de duygusal anlamda oldukça etkilenen Frida söylentilere göre, bir arkadaşına bir gün Diego’nun bebeğini doğuracağını söylemişti.
Sonrasında geçirdiği otobüs kazası nedeniyle yıllarca evde ve yatarak yıllarını geçiren Frida, nekahat döneminden sonra Diego ile bir kez daha tanıştığı Meksika Komünist Partisi’ne katıldı. Ona çalışmalarından bazılarını gösterdiğinde Diego onu resim yapmaya devam etmesi için teşvik etti. 1928 yılında Frida ve Diego’nun romantik ilişkisi başladı ve Diego zamanlar evli olduğu eşinden ayrılarak 1929 yılında Frida ile evlendi.

Birlikte geçirdikleri ilk yıllarda Frida, Diego’nun aldığı komisyonların nerede olduğuna bağlı olarak sık sık onunla birlikte seyahat etti. 1930’da San Francisco, California’da yaşadılar. Daha sonra Diego’nun Modern Sanat Müzesi’ndeki gösterisi için New York’a gittiler ve sonrasında da Diego’nun Detroit Sanat Enstitüsü ile komisyonu için Detroit’e yerleştiler. Frida ve Diego’nun 1933’te New York’taki zamanı tartışmalarla çevriliydi. Nelson Rockefeller tarafından görevlendirilen Rivera, Rockefeller Center’daki RCA Binasında ‘Kavşaktaki Adam’ başlıklı bir duvar resmi yaptı. Rockefeller, Diego’nun daha sonra boyanacak olan duvar resmine komünist lider Vladimir Lenin’in bir portresini eklemesinden sonra proje üzerindeki çalışmayı durdurdu. Bu olaydan aylar sonra çift Meksika’ya döndü ve Meksika’nın San Angel kentinde yaşamaya başladı.
Hiçbir zaman geleneksel bir birlikten yaşamayan Frida ve Diego, San Angel’da bitişik evler ve stüdyolar tuttular. Diego çapkın bir adamdı ve evlilikleri boyunca birçok sadakasizliği olmuştu ancak içlerinden Frida’yı en çok etkileyeni Frida’nın küçük kız kardeşi Cristina ile olan ilişkisi idi. Frida Diego’ya o kadar aşıktı ki, bütün bu olanlar onu çok üzmesine rağmen Diego’dan ayrılamadı. Ancak bu ailevi ihanete cevaben Frida, alametifarikası olan uzun siyah saçlarının çoğunu kesti. Onu derinden yaralayan bir diğer durum ise bir türlü çocuk sahibi olamamaktı. Diego’dan bir çocuğu olsun isteyen Frida, düşüklerle sonuçlanan birden fazla gebelik yaşadı.
Bu fırtınalı ilişki boyunca Frida ve Diego bir ayrılık döneminden geçtiler, ancak sürgündeki Sovyet komünisti Leon Troçki ve eşi Natalya’ya 1937’de yardım etmek için tekrar bir araya geldiler. Meksika’ya sığınma hakkı alan Troçkiler, 1937’de Frida’nın çocukluk evi olan Mavi Saray’da onlarla birlikte kalmaya geldiler. Bir zamanlar Sovyet lideri Joseph Stalin’in rakibi olan Troçki, eski düşmanı tarafından öldürüleceğinden korkuyordu. Frida ve Troçki’nin bu süre zarfında kısa bir ilişki yaşadığı da söylentiler arasındaydı.
Frida, Diego’dan 1939’da boşandı. 1940’ta ise yeniden evlendiler. Çift, büyük ölçüde ayrı hayatlar sürmeye devam etti ve ölene kadar evli kalmalarına rağmen ikisinin de yıllar içinde başka ilişkileri oldu.

Frida Kahlo’nun Sanat Hayatı
Yaşam deneyimi, Frida’nın yaklaşık 200 resim, eskiz ve çiziminde ortak bir temaydı. Fiziksel ve duygusal acısı, iki kez evlendiği eşi ve sanatçı arkadaşı Diego Rivera ile çalkantılı ilişkisini tuvallerinde keskin bir dille tasvir ediyordu. 143 resminden 55’i ise otoportreydi. Frida’nın ilk otoportresi 1926’da resmettiği ‘Kadife Elbiseli Otoportre’ idi. Frida, 1940 yılında Mexicano Galeria de Arte’deki “Uluslararası Sürrealizm Sergisi”ne katıldı. Orada en büyük iki resmi olan İki Frida ve Yaralı Masa eserlerini sergiledi. Sürrealist Andrew Breton, Frida’yı sürrealist olarak değerlendirse de, Frida’nın gerçekliğini resmettiğini söyleyerek reddettiği bir etiket oldu bu.
Sürrealist olduğumu düşündüler ama değildim. Hiç rüyalarımı çizmedim. Kendi gerçekliğimi resmettim. FRIDA KAHLO
1945’te Don Jose Domingo Lavin, Frida Kahlo’dan Sigmund Freud’un -psikanalizi sürrealizm üzerine kurulu olan Musa ve Tektanrıcılık kitabını okumasını ve bu kitaptan anladıkları üzerine yorumunu resmetmesini isteyince Frida, Musa’yı resmetti ve bu resim, Palacio de Bellas Artes’teki yıllık sanat sergisinde ikincilik ödülüne layık görüldü. Frida, ara sıra komisyonda portreler yapmasına rağmen, yaşamı boyunca çok fazla resim satmadı.
1953’te, 47 yaşında vefatından sadece bir yıl önce, yaşamı boyunca Meksika’da sadece bir kişisel sergi açtı. O sırada doktorun emriyle yatak istirahatindeydi ama o sergisine katılmak istedi. Galeriye bir ambulansla geldi ve bir sedyeyle getirilmesini ve açılışın keyfini çıkarabileceği bir yatağa taşınmasını istedi.
Galeri açılışından birkaç ay sonra Frida’nın sağlığı daha da kötüye gitti ve sonunda sağ bacağı kangren nedeniyle dizinden kesilmek zorunda kaldı. Bu durum onu daha da depresif ve endişeli hale getirdi ve ağrı kesicilere bağımlı hale geldi. Son zamanlarında bronkopnömoniye bağlı olarak neredeyse tamamen yatalak olmuştu ancak buna rağmen, Guatemala’nın CIA işgaline karşı bir gösteriye katılarak burada bir konuşma yaptı. O günün gecesinde durumu daha da kötüleşti, yüksek ateşi vardı ve çok acı çekiyordu. O gece, 13 Temmuz 1954’te, henüz 47 yaşında iken vefat etti. Pulmoner emboliden öldüğü bildirilse de, bazı söylentiler intihar veya aşırı dozdan ölmüş olabileceğini öne sürüyordu. Ölümünden birkaç gün önce günlüğüne şöyle not etmişti: “Umarım çıkış eğlencelidir ve umarım bir daha geri dönmem.”
Bugün eserleri çok yüksek fiyatlara satılan Frida Kahlo’nun Mayıs 2006’da, kendi portresi Roots, New York’taki bir Sotheby’s müzayedesinde 5,62 milyon dolara satıldı. Müzayedede satın alınan en pahalı Latin Amerika eseri olarak rekor kırdı ve Frida Kahlo’yu gelmiş geçmiş en pahallı kadın sanatçılardan biri haline getirdi.
Marksist eğilimleriyle de yaygın olarak tanınan Frida, Marksizm Devrimcisi Che Guevara ve küçük bir çağdaş figür grubuyla birlikte, 20. yüzyılın karşı kültür sembolü haline geldi ve sanat tarihinde hayal gücüne ve akla ilham vermeye devam eden bir miras yarattı.

Frida, yaşadığı toprakların popüler kültüründen esinlenerek, Meksika toplumunda kimlik, postkolonyalizm, cinsiyet, sınıf ve ırk sorularını keşfetmek için naif bir halk sanatı stili kullanan birçok portre, otoportre ve Meksika’nın doğasından ve eserlerinden esinlenen eserleri ile Meksika kimliğini tanımlamaya çalışan devrim sonrası Mexicayotl hareketinin isimsizi kahramanı oldu.
47 yaşında çok genç bir yaşta vefat eden sanatçı, kısa ömründe Meksika sınırlarının çok ötesine geçen çok büyük bir ün kazandı.
Frida, Mavi Saray ismiyle tanınan bir binada doğup büyüdü. Orada birkaç yıl kocasıyla da yaşadı ve orada öldü. Bugün halen, Mexico City’deki Frida Kahlo Müzesi’nde, kişisel eşyaları, sanki hala orada yaşıyormuş gibi evin her yerinde sergilenmektedir.
Frida Kahlo: Hayatı, Eserleri ve Bilinmeyenleri / MERVE YILDIZ
Sanatın İnsanlar Üzerindeki Psikolojik Etkileri

Sanatın psikolojik etkileri, insanoğlunun varoluşundan bugüne dek tartışılan bir konudur. Sanatın psikolojik etkileri, insanları farklı şekillerde etkileyebilir ve duygusal, bilişsel ve davranışsal düzeylerde pek çok fayda sağlayabilir.
İnsanlar, sanat yoluyla duygularını ifade ederler. Sanat, insanların yaşadığı duyguları ifade etmelerine yardımcı olabilir ve duygusal bir rahatlama sağlayabilir. Sanat terapisinde kullanılan birçok teknik, insanların duygusal sorunlarını ele almak için tasarlanmıştır. Örneğin, resim yapmak, yazı yazmak veya müzikle uğraşmak, insanların duygularını ifade etmelerine ve duygusal rahatlama sağlamalarına yardımcı olabilir.

Sanat aynı zamanda bilişsel faydalar da sağlayabilir. Örneğin, müzikle uğraşmak, çizim yapmak veya yazı yazmak, insanların zihinsel becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir. Sanatla ilgilenmek, hafızayı güçlendirebildiği gibi problem çözme becerilerini geliştirebilir ve yaratıcılığı artırabilir. Sanat aynı zamanda, düşünme ve planlama becerilerini de geliştirir.

Sanatın psikolojik etkileri, insanların davranışları üzerinde de etkili olabilir. Örneğin, sanat terapisi, stresli veya duygusal sorunları olan insanların, davranışlarını kontrol etmelerine ve kendilerini ifade etmelerine yardımcı olabilir. Ayrıca, sanatla ilgilenmek, insanların kendilerine güvenlerini artırabilir ve daha olumlu bir benlik algısı geliştirmelerine yardımcı olabilir.

Sanatın psikolojik etkileri, sadece sanat terapisi gibi belirli bir amaçla kullanıldığında değil, aynı zamanda insanların günlük hayatında sanatla etkileşime girdiklerinde de görülebilir. Örneğin, bir müzik parçası dinlemek veya bir sanat sergisinde gezmek, insanların duygusal durumlarını değiştirebilir ve onları mutlu, huzurlu veya ilham verici hissettirebilir.

Sanatın psikolojik etkileri, herkes için farklıdır. Farklı insanlar, farklı sanat dalları veya teknikleriyle etkileşime girdiklerinde, farklı faydalar elde edebilirler. Bazı insanlar müzik yaparken daha mutlu hissederken, diğerleri resim yaparken daha rahat hissedebilirler. Bu nedenle, sanatın psikolojik etkilerinin kullanımı, bireysel farklılıklara uygun bir şekilde yapılmalıdır.
RESUL ŞAHİN
