Ne imtihanlar misafir ettim bir bilsen hiç hesapta yokken, iyi ki acımı hafifletecek dualar ezberlemişim küçükken…
BU YOLCULUK NEREYE
2025
SEVMİYORUM HAZİRAN AYINI
Eşinden ayrılmış ve yalnız çocuk yetiştiren annelerin sayısı git gide artmakta. Kendilerine sıklıkla şu soruyu soruyorlar ‘ Bir çocuğun babaya ne kadar ihtiyacı vardır?’. Ama aynı zamanda, çocuklarından ayrı yaşayan babalar da kendilerine şu soruyu yöneltiyorlar, ‘Çocuğum için ne kadar önemliyim?’. Birbirleriyle kavgalı ebeveynler genellikle şu soruların cevaplarını bilemezler: çocuk gelişimi için müdahale etmem mi gerekir, yoksa karışmamak ve diğer veliye bırakmak çocuk için daha mı kolay olur? Altta ki hayali röportaj, ebeveynlere bu gibi durumlarda, çocuklarına karşı nasıl daha verimli olabilmelerine dair, bilgi ve ipucu vermeye uygundur. Cevaplar, şahsımın ailelerin ayrılması ve boşanması konusundaki uzun yıllara dayanan danışmanlık tecrübelerimi ve yeni bilim tanılarını kapsar:
1. Babalar, çocukları için ne kadar önemlidir?
Bilimsel tanı, babasız yetişen çocukların, kişilik ve özgüven gelişimlerinde, bağlılık ve ilişki kapasitelerinde ve de verimliliklerinde kısıtlanmalar yaşadıklarını gösterir. Çocukların sağlıklı kişilik gelişimleri her iki ebeveyne bağımlıdır. Bugün kesin tanı olarak belirlenen şey, daha önemli/önemsiz bir ebeveyn olmadığıdır. Çocuk gelişimi için, her iki ebeveyn de aynı önemi taşır. İkinci ebeveyn yoksa eğer, çocuk bazı gelişim adımlarını uygulayamaz, ya da sınırlı şekilde uygular. Böylece, örneğin anne ve çocuk en baştan beri, birbirlerinden kopmak gibi bir gelişim görevi üstlenirler. Bu esnada babanın rolü mühimdir. Çocuk için anneden ayrı olup, aynı zamanda anneye bağlı kalabilmenin bir modelidir. Ve babayla olan ilişki, çocuğun gerekli olan kopma adımlarını atabilmesini sağlar. Çünkü güvence veren ikinci bir ilişkinin varlığı, çocuğa anneden kopma ile bağlantılı olan ihtilafları daha rahat kabul edebilir. Bu ikinci ebeveyn ilişkisinin yokluğu, genellikle diğer ebeveyne fazlasıyla bağlanmaya yol açar. Bunun sonucunda ya gitmeyen çocuklar, ya da ayrılmayı çok ani, yani tamamen uygulayan çocuklar oluşur.
Eğer baba, ikinci bağlılık objesi olarak eksik ise, kendilerinin de bir ilişki içerisinde bulunduğu, iki kişi ile aynı anda bir bağlı olma tecrübesinden mahrum kalır. Yani üçlü bir ilişki ile yaşamayı öğrenemez. Asli tecrübesi ikili bir ilişki ile kısıtlı kalır. Bu da kendisinin ilişki biçimlendirmesini etkiler. Sürekli, bir ilişkiye müstesnayı durumlar katılmaya çalışılıyor, bu da genellikle sosyal izolasyona yol açıyor. Yetişkin olduğunda ve ikili bir ilişki, üçlü bir ilişkiye dönüştüğünde, yani bir bebek geldiğinde, sorunlar çıkabiliyor. Bu durumda, genellikle bebek-ebeveyn ilişkisine müstesnayı durumlar katılmaya çalışılıyor ve ebeveynler çocuk için savaşan birer rakibe dönüşüyor. Ya da ebeveyn ilişkisini ve eş ilişkisini paralel şekilde yaşamak başarılamıyor ve bir ebeveyn, ya ebeveyn rolünden, ya da eş rolünden kendisini çekiyor.
Babanın eksik olduğu ailelerde çocuklar için cinsiyet rolünü üstlenen bir modelin eksikliği yaşanıyor. Erkek çocuklar, bu durumda bir erkek olarak nasıl davranmaları gerektiğini bilmiyor, başka erkek çocuklarla ilişkileri emin olmuyor ve bir erkek çocuk olarak, kızlara nasıl davranacağını da bilmiyor.
Kız çocuklar ise, bir erkeğe davranış hallerini bilmiyor. Bu genellikle, kendilerini karşı cins ile ilişkilerinde güvensiz veya rahatsız hissetmelerine yol açıyor. Bu durumda ileriki hayatlarındaki eş seçimini ve ilişkinin dayanıklılığını etkiliyor. Kız evlatların, kendilerine kadın olarak bakış açılarını, büyük bir ölçüde babaları üzerinden uyguladıkları biliniyor. Onlara, ilgi göstererek, önemli olduklarını veya onlarla ilgilenmeyerek, önemsiz olduklarını hissettiren ilk erkektir. Bu da, daha sonraki eş ilişkilerinde kendisine biçtiği değeri belirler.
Bir Efsane olan, annelerin babalardan daha önemli olduğu düşüncesinin boşluğu bilimsel olarak çoktan kanıtlanmış durumda. Ama bu efsane, inatla ebeveynlerin ve uzmanların kafalarına yerleşmiş durumda. Babalar bugün halen, çocukları için önemsiz olduklarını ve anneler, kendilerinin çocuklar nazarında eşlerinden daha önemli olduklarını düşünürler. Ama kavgalı velayet davalarında bugün hala, hangi ebeveynin her iki ebeveyn rollerini üstlenebileceğini araştırmak yerine, hangisinin çocuğun nazarında, daha çok benimsenen kişi olduğu tespit edilmeye çalışılıyor. Oysa ki çocuğun gelişim zedelenmesini engelleyen şey, her iki ebeveynin varlığıdır.
2. Babalar, ne zamandan itibaren çocukları için önemlidir ve çocukları ile ne kadar zaman geçirmelidirler?
Baba en baştan itibaren önemlidir. Bugün, babanın benimsenen kişi olarak var olduğu sürece, çocukların anneye paralel olarak babaya da bir ilişki geliştirdikleri bilinmekte. Bunun için baba, çocuğun bakımı ile ilgili, anne ile aynı oranda katılım göstermek zorunda değil. Edinmiş olan tecrübeler, geleneksel rol bölümünde dahi (baba ailenin ekonomik açıdan bakımını sağlar, anne çocukların bakımından sorumludur), her iki ebeveynle de yoğun ilişkiler kurulduğunu göstermektedir. Önemli olan, babanın, çocuğun ihtiyaçlarını ne kadar iyi tespit edip karşılayabildiğidir. Bunu öğrenebilmek için de tıpkı anne gibi zamana ve çocuğu ile kurduğu münasebet tecrübesine ihtiyacı vardır.
Zamansal kapsam ile ilgili olarak da şu genel kural geçerlidir; çocuk ne kadar küçük ise, o kadar fazla ilişki kurmak gereklidir. Çünkü küçük çocuklar ebeveynin gösterdiği gerçek ilgiyi sevgi olarak algılar; yani onlar için benimle ilgilenen beni seviyor demektir ki benzer şekilde burada olmayan da beni sevmiyor demektir. Bu nedenle namevcutluk sevgiden mahrum etmek anlamına gelir. Zamansal aralar açıldığında çocuk sıklıkla burada olmayan beni daimi olarak terk etti düşüncesine kapılır ki buda güvenilir bir ilişki kurulmasını engeller.
Çocuklarından ayrı yaşayan babalar onlarla mümkün olduğunca sık kontak kurmalıdır. Sıklıkla yapılan kısa ziyaretler, uzun zaman aralıklarıyla yapılan uzun ziyaretlerden daha uygundur. Amerikan bilim adamları, 2,5 yaş altı çocuklar için günlük iletişimi öneriyor. Ebeveynlerin aralarındaki mesafe uzak ise ve günlük ziyaretler mümkün değilse ebeveynler baba ile çocuğun her 2-3 gün aralığında irtibat kurmasını sağlamalıdır.
Ancak çoğu zaman bunun tam tersi yaşanıyor. Ebeveynler ve uzmanlar, sık yapılan görüşmelerin çocuğu yorduğu görüşünde birleşiyor. Bu veriler 20 yıldır var olmasına rağmen günlük hayatta pek nadiren uygulanır. Ebeveynler, babanın çocuk gelişimindeki öneminin çoğu zaman bilincinde olmuyor, aynı zamanda yargı sisteminde de bugüne dek bir önem kazanabilmiş değiller. Bugüne kadar, çocuklarından ayrı yaşayan babaların (çocuğun yaşından bağımsız olarak), 14 günde bir, bir hafta sonu için görüşmeleri ve de okul tatillerinin yarısını onlarla geçirmeleri yeterli bulunmuştur. Küçük çocukların ihtiyaçlarına uygun bir şekilde verilmiş mahkeme kararı yoktur, ya da tarafımca bilinmiyor. Genellikle şu tavır alınır; baba çocuğun büyümesini ve annesinden ayrılığı kaldırabilir duruma gelmesini beklemelidir. Bu esnada şu nokta gözden kaçar; Çocuk en baştan itibaren, babasıyla bir ilişki kurma olanağına sahipse, babası ile irtibata geçmesi, dolayısıyla annesinden ayrılması, nihayetinde aslında hiç bir sorun teşkil etmez.
3. Erkek akrabalar veya yeni eşler, öz babanın yerini alabilir mi?
Çocuklar bu tür ilişkilerden faydalanabilir. Erkek eşler cinsiyet modeli için örnek temsil edebilir. Ancak, öz babayı sadece kısmen ikame edebilir, tamamen değil. Çocuğun kurabileceği başka iyi ilişkilere paralel olarak, babayla olan ilişki, her zaman önemlidir. Bu, ilişkinin eşi benzeri olmamasına bağlıdır. Her çocuğun sadece bir tane babası vardır. İlişki yaşanmasa bile, var olmaya devam eder. Eğer baba ilgisiz ise, bu durum çocuk ruhu için ağır bir incinme anlamına gelir, çünkü bu durum çocukta değersiz olduğu ve babası için yeterince önemli olmadığı hissini uyandırır.
Evlatlık alınan çocuklarda edinilen tecrübeler, bakıcı aile ile her ne kadar iyi ilişkiler kurulmuş olsa bile, öz ebeveynlere olan ilişkinin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Bu yüzden, kimliğini gizleyerek yapılan evlat edinmelerden, açık evlat edinmelere geçiş düşüncesi var olmuştur. Üvey ebeveyn araştırmaları, bu tür ailevi durumların olumlu sonuçlanması için çocuğun öz ebeveyni ile ilişki kurmasından feragat etmek zorunda bırakılmaması gerektiğini ortaya koymaktadır. İşlevsel bir aile birimi ancak öz ebeveynlerin de kucaklanması durumunda sağlanabilir. Bilimsel araştırmalar, çocuğun kendisini en kötü hissettiği anın yeni ilişki uğruna babayla olan ilişkisinden vazgeçmek zorunda bırakıldığı an olduğunu göstermektedir. Çocuğun üvey aile ile en iyi şekilde anlaşması, her iki ilişkiyi yaşayabilmesi halinde olur.
4. Babası ölmüş olan çocukların durumu nedir?
Bir ebeveynin ölümü her açıdan matemin ayrı bir biçiminin yaşanmasını sağlar. Bu gibi durumlarda baba, anne tarafınca unutturulmaz. Babanın hatırlanmasını anne sağlar. Bu sayede, çocuğun babasına olan içten bağlılığın baki kalmasına yardımcı olunur. Baba kaybının üstesinden gelmek için, babanın çocuğuna karşı ilgisizliğinden doğan bir suçunun olmaması etkilidir. O çocuğunu isteyerek terk etmemiştir. Terk edilen çocuklar sıklıkla kendilerini babalarının öldüğü kurgusu ile avuturlar. Bu hayal, babasının kendisi ile ilgilenmediği düşüncesinden daha katlanabilirdir.
5. Ayrılmış olan ebeveynlere tavsiye ne olmalı?
Ebeveynler mümkün olduğunca birbirlerine yakın mesafede ikamet etmelidirler. Çocuğu ile yaşayan ebeveyn, çocuğun diğer ebeveyn ile aktiviteler düzenleyebileceği alanlar yaratmalıdır.
Çocuğundan ayrı yaşayan ebeveyn, bilinçli olarak çocuğun günlük gelişiminin bir parçası olmalıdır. Çocuğun her bir ebeveyn ile günlük hayatını paylaşabilmesi önemlidir. Ebeveyn-çocuk ilişkileri, ziyaret ilişkileri değildir ve bu yönde şekillendirilmemelidirler.
Çok küçük çocukların ilişki kurabilmelerini mümkün kılmak için, ikinci ebeveynin günlük rutin hayata dâhil olması önemlidir.
6. Ebeveynler arasındaki ilişkinin, çocuğun ayrı yaşayan ebeveyne olan ilişkisindeki etkisi nedir?
Eğer ebeveynler birbirilerine saygılı ve iyilikle yaklaşırsa çocukların % 63 ü ayrı yaşayan ebeveyn ile aralarında samimi ve sevgi dolu bir ilişki olduğunu hissederler. Eğer birbirleriyle yollarını kesiştirmezlerse ve sadece çocuklar aracılığı ile irtibata geçerler ise, bu durumda çocukların sadece % 38i ayrı yaşayan ebeveyn ile olan ilişkilerini samimi ve sevgi dolu olarak tarif ederler. Eğer ebeveynler ilişkilerini tamamen keserse bu durumda çocukların sadece % 5 i ayrı yaşayan ebeveynle olan ilişkilerinin kendileri için yeterli ve tatmin edici olarak tarif etmektedir.
Ve ebeveyn ilişkisinin, çocuğun dışarıda olan ebeveynle arasındaki ilişki kalitesine olan etkisini belgeleyen bir diğer önemli araştırma sonucu daha mevcuttur:
Ayrı yaşayan ebeveynin, ailenin bir parçası olarak değerlendirilen, ebeveynlerin çocukla ilgili bilgileri paylaşıldığı ve belli aralıklarla (örneğin okul eğlenceleri, veli toplantıları, çocuğun hobileri) görüşüldüğü ve ikinci ebeveynin verilen kararlarda söz hakkının olduğu durumlarda, çocuğun ikinci ebeveyne olan ilişkisinin devamı gözlenmiştir.
İkinci ebeveynin bu gibi aktivitelerden dışlandığında, ailelerin yarısından fazlasında, çocuk ile ayrı yaşayan ebeveyn arasındaki ilişkiler kopmuştur.
Ebeveynlerin birbirleriyle irtibat halinde kalmaya razı olmaları, diğer ebeveyni bu tür aktivitelere dâhil etmesi bu sebeple çocuk açısından vazgeçilmezdir. Ancak bu durum çoğu kez ebeveynler (veya anneler) tarafından beklenebilir bir durum değildir. Bu ince hat tam olarak gelecekte öncelik kazanacak olan şeyi belirler: ebeveynlerin çıkarları mı gerçekleşmelidir, yoksa çocukların çıkarları mı?
7. Ebeveynler çocuklar hakkındaki mevzularda anlaşamazlar ise ne yapılmalı? Böyle bir durumda da, çocuğun çıkarları adına irtibatı koparmamak önemli midir?
Çoğu zaman, ilişkinin sürecinde, eşlere olan bakış açısı değişir. Bilhassa ayrılıkların yaşandığı zamanlarda, o insan için zamanında hissedilenlerden duygular yok olur ya da azalır. Ve zamanında o insana biçilen değerler unutulur. Kriz durumunda, kendi çıkarları ön sıraya konulur ve başkalarının çıkarları ve ihtiyaçları unutulur. Bu sebeple, ayrılık veya boşanma esnasında, çocuğun ve diğer ebeveynin durumu çoğunlukla göz ardı edilir. Çoğunlukla sadece eşin durumu değil, çocuk yetiştirmeye yeterli olup olmadığı da sorgulanır ve ebeveynler eşlere duyulan sevginin bittiğini hissederken, çocuğun diğer ebeveyne hissettiği sevginin halen aynı şekilde kaldığını göz ardı ederler.
Ebeveynlerin birbirlerini insan olarak nasıl değerlendirdiklerinden bağımsız olarak, çocuğun her iki ebeveyn ile olan irtibatının sağlanması ve anne babaya olan içten bağlılığın korunması önemlidir. Bu yüzden, ebeveynler sorunlarını bir kenara bırakmalı ve eşleriyle ilgi olan sorunların ebeveyn bazına sıçramamasına, dolayısıyla çocuk hakkında kavgaya dönüşmemesine özen göstermelidirler.
Eğer doğru çocuk eğitimi hakkında, gerçekten farklı anlayışlar mevcut ise, ebeveynlerin bu farklılıkları kabul etmeyi öğrenmeleri önemlidir. Çocuklar, olayları farklı açılardan gözlemleme tecrübesinden yararlanabilir. Ebeveynler birlikte yaşadıklarında da bir ebeveyn esnektir ve bir tanesi diğerine oranla daha serttir. Ebeveynler örneğin masa düzeni, temizlik eğitimi, kuralları uygulama, sağlıklı beslenme veya televizyon saatleri gibi konular hakkında farklı öncelikler belirleyebilir. Bu yüzden ayrı yaşayan ebeveynler, diğer ebeveynin çocuk eğitimine veya diğer evdeki kurallara karışmak ve sürekli, çocuk ile birlikte neler yaptığını kontrol etmek yerine, anlaşmalar sağlamak durumundadırlar. Çocuklar, diğer evde başka kurallar ile yaşandığını genellikle çok iyi algılayabilirler. Bu düşünceyi, çocukların iki ayrı evde yaşadığı başka konularda edinen tecrübeler destekliyor. Bunlara örnekler: Çocukların büyük anne-babalarda, bakıcı ailelerde yuvalarda veya yatılı okullarda kalması.
8. Ancak çoğu zaman, diğer ebeveyn ile irtibatını kabul etmeyen çocuk oluyor. Bu durumda ne yapmalı? Ebeveynler, çocuklarını anne veya baba ile görüşmeye zorlamalı mıdır?
Çocuğun bir ebeveynden diğerine geçmesi sismografik olarak değerlendirilebilir. Burada mevcut sorunların çapı görülür. Genellikle çocuklar, bu sorunları, diğer ebeveyn ile irtibatı reddetmekle eylemlendirir. Ama bu durum, her durumda diğer ebeveyni artık sevmediği veya gerçekten irtibat halinde olmak istemediği anlamına gelmez.
Bilhassa küçük çocukların, babayı görmek için anneyi terk etme veya tersi bir duruma alışmaları gerekir. Çoğu kez teslim etme ve teslim alma durumunu çocuklara göre ayarlamak yeterlidir. Bu durum, çocuğu bir paket gibi kapı önünde teslim etmektense babayı içeriye davet etmek şeklinde gerçekleştirilebilir. Çocuğa, babaya ısınma fırsatı verilirse ve anne yavaş yavaş çekilirse çocuğun babayla gitmesi genellikle sorunsuz olur.
Yahut zaman aralıkları çok uzun olabilir. Böylece çocuk, her seferinde, diğer ebeveynin onu tamamen terk ettiğini hissine kapılır ve bu da güvenilir bir ilişki kurulmasını engeller. Bu durumda atılması gereken doğru adımlar, zaman aralıklarını kısaltmak, diğer ebeveynin daha fazla ebeveyn görevlerine entegre olmasıyla yakınlığın sağlanmasıdır.
Ama bazı durumlarda, çocuk iki cephe arasında kalır ve bu yüzden diğer ebeveyn ile irtibatını koparır. Ebeveynlerin ilişkisinin parçalanması durumunda birçok çocuk sadakat çelişkisi yaşar. Bu durumda her iki ebeveyni sevip sevemeyeceklerini bilmezler ve her iki ebeveynin yardımına ihtiyaç duyarlar. Her bir ebeveyn, çocuğun diğer ebeveyni sevmesine ve bu sevgiyi açıkça göstermesine izin vermelidir. Çocuğa diğer ebeveyne kendilerinden daha farklı hislerle bağlı olmalarının doğal olduğunu aktarmaları gerekir.
Bazen ebeveynlerin bu yardımı eksik kalır ya da bir ebeveyn (genellikle çocukla birlikte yaşayan ebeveyn), , bilerek ya da bilmeyerek, çocuğun bu sadakat çelişkisini diğer ebeveyni çocuğun hayatından dışlamak için kullanır. Bu durumda çocukta bir PA-sendromu gelişir. Ebeveynlerin, birinin sevilen (iyi), ve diğerinin ise, sözde nefret edilen(kötü) olarak ikiye ayrılması durumu.
Genellikle tercihen edilen annedir ve çocuk, babasıyla ilgili bir şey duymak istemediğini söyler. Aslında çocuk babasını sevmeye devam eder. Manipüle eden ebeveyne karşı sadık görünmek adına, ona olan eğilimini inkâr eder. Çocuğun kabul etmeyen davranış biçiminin sebebi, kabul edilmeyen ebeveynde değil, tercih edilen ebeveynle olan ilişkisinde saklıdır.
9. Bu durum nasıl işler, gözümüzde bunu nasıl canlandırmalıyız?
PA- Sendromu (Parental Alienation Syndrome- Ebeveyn çocuk yabancılaşması) gelişiminde, korku büyük bir rol oynar. Kimi zamansa nefret veya intikam duygusu, ebeveynlerin böyle davranmasını sağlar. Kendi korkusunu azaltmak için, ya da intikam duygularını tatmin etmek için veya nefret duygularını yaşayabilmesi için çocukla diğer ebeveyn arasındaki ilişki koparılmalıdır diye düşünür. Bunun için çocuk kullanılır. Çocuğun manipüle eden ebeveyn gibi düşünmesi ve davranması beklenilir. Çocuğun diğer ebeveyne olan içten bağlılığa ihtiyacı olduğu algılanmaz.
Bunun için başvurulan yöntemler babayla çocuğun arasındaki ilişkiyi bölmek ve babanın insan olarak değerini düşürmektir: O bir yalancı, başarısız, dolandırıcı, vs. ve eğitici olarak: Sana iyi bakamıyor, seni anlamıyor, seninle gereğince ilgilenmiyor. Çocuk, babaya olan eğiliminin yanlış olduğu mesajını alıyor. O sevimli bir şahıs değil. Eksik olan, baba çocuk ilişkisi, çocuğun kendisinin (başka) tecrübeler edinmesini engelliyor. Bu yüzden çocuk zamanla kendi duygularına ve hislerine güvenmeyi bırakır ve manipüle eden ebeveynin hislerini yaşamaya başlar. Bu durum, çocuğun bağımsız olarak yetişmesini ve baba-çocuk ilişkisini etkiler.
10. Reddetmenin manipüle edildiği nasıl anlaşılır?
Manipüle eden ebeveyn uzaklaştıkça azalan reddetme, yanıltmayan bir işarettir. Yani ebeveynlerin aynı odada bulunması halinde ya da manipüle eden ebeveyn kapının dışında oturduğu sürece, çocuk diğer ebeveyne olan ilişkisini reddetmeyi sürdürebilir. Ama manipüle eden uzaklaştığında, sorunsuz olarak diğer ebeveynle irtibat kurabilir.
Başka bir belirtiyse mimik/el kol hareketlerinin söylenenler ile bağdaşmamasıdır. Örneğin, çocuğun babasını ziyaret etmekten üzüntü duyduğunu söylerken gülümsemesi gibi.
Veya reddetmenin sebepleri bizzat yaşananlardan değil de duyumlardan kaynaklanır. ‘Annem dedi ki’ gibi…
Veya bu sebepler etkilidir ve normal şartlarda, reddetmeyi kesinlikle tetiklemez. Örneğin, ‘Orada hep masayı toplamam gerekiyor, orada kendime ait bir odam yok, vs.
11. İrtibatı koparmak için hangi manevralar kullanılır?
Genellikle manipüle eden ebeveyn, diğer ebeveyne çocuğun nerede olduğunu bildirmeden evden taşınır. Veya irtibatın (henüz) kurulmaması için sürekli yeni sebepler uydurulur. Genellikle yapılan argüman, çocuğun yeni duruma alışması için sakinliğe/zamana ihtiyacı olduğudur. Babaya yapılan ziyaret, çocuğun psikolojik olarak bunu kaldırabileceği zamanlarda yapılmalıdır. Çocuğun yaşanan ayrılıktan dolayı gösterdiği semptomlar, diğer ebeveyn tarafından meydana getirilmiş olarak gösterilir: “ Can babasını ziyaret etmeden önce hep çok gergin oluyor. Ve döndüğünde onu tekrar sakinleştirmem bazen günler alıyor. Babası, ona nasıl ulaşılacağını bir türlü anlamıyor. Onunla, çocuğu yoran ve heyecanlandıran şeyler yapıyor. Bu yüzden çocuk için en iyi şeyin, babasıyla daha az görüşmesi veya ikisinin şimdilik görüşmemeleri olduğu kanısındayım”.
Amaç, diğer ebeveyn ile olan ilişkiyi zedeleyerek, çocuğun kendisi ile olan ilişkisini kuvvetlendirmektir. Bunun için gereken zamanı kazanmaktır istenen. Bu yüzden, verilmiş olan mahkeme kararları ya diğer ebeveynin aleyhinedir ya da görmemezlikten gelinir. Mahkeme kararının uygulanamaması ile ilgili sürekli yeni sebepler uydurulur. Diğer tüm olaylar (örneğin anaokulu ziyaretleri, arkadaşlara misafir olmak, uzak akrabaların veya tanıdıkların doğum günü kutlamaları, hatta belirli televizyon programları), baba ile olan ilişkiyi korumaktan daha önemlidir.
Bazen çocuğun isteğinin gerçekleşmesine çok değer verilir. Manipüle eden ebeveyn ve çocuk, diğer ebeveyni ziyaret etmemesinin, çocuğun bağımsız ve tesir edilmemiş kararı olduğunu vurgularlar. Ve örneğin şu tür ifadelere başvurulur:’ Çocuk babası hakkında ne düşüneceğini kendisi biliyor. Onu ziyaret etmek istememesini anlayabiliyorum’. Diğer ebeveyn ile ilişki kurmasında sorumluluk almak yerine, manipüle eden ebeveyn, çocuğa isteğinin gerçekleşmesini desteklediğinin garantisini verir. ‘Eğer babanı gerçekten ziyaret etmek istemiyorsan, benim desteğimi hesaba koyabilirsin. İsteğinin gerçekleşmesi için her şeyi yaparım’.
12. Çocuğun kafasındaki fikri değiştirmek için hangi manevralar kullanılır?
Çocuk üzerinde, double-bind denilen durumu uygulamak çok etkili bir yöntemdir. Yani çocuk sözlü olarak şu mesajı alır: ‘Eğer istiyorsan babanı ziyaret edebilirsin. El kol hareketleri ve mimik ile şu ifade edilir: ‘Eğer beni seviyorsan, kalırsın’. El kol hareketleri ve mimik daha etkilidir. Bu yüzden çocuklar bu iletiye göre tepki gösterir.
Çocuk, diğer ebeveyn ile yaşadıklarını anlattıklarında, manipüle eden ebeveyn bu yaşanmışlıkları, basit, önemsiz ve tehlikeli olarak adlandırarak, küçümser. Reddedilen ebeveynin çocuğu ile irtibat halinde kalma çabalarıysa eziyet olarak nitelendirilir. Oyunbozan ve tahrikçi olarak damgalanır. Çocuk ne kadar küçükse bu değerlendirmeleri benimsemesi de o denli yüksektir, çünkü henüz kendisi bu durumları bağımsız olarak değerlendiremez. Veya babanın asıl irtibat kurma amacının çocuğu görmek değil, güç gösterisi yapmak istediği iddia edilir. Diğer ebeveynin çocuğa olan sevgisi yansıtılmaz.
Gerçek bir temele dayandırılmayan korku senaryoları tertiplenir. Örneğin çocukların, diğer ebeveyn ile karşılaştıklarında yollarını değiştirmeleri, ondan kaçmaları veya saklanmaları, ya da ona kapıyı açmama talimatları verilir. Böylelikle çocuğa şu anlatılır: ‘Senin baban korkulması gereken bir insan’.
Diğer ebeveynin, çocukla ilgili önemli toplantılara katılmasına müsaade edilmez. Böylece sadece baba-çocuk ilişkisi zedelenmez, aynı zamanda çocuğa: ‘Senin baban istenmeyen bir insan’ izlenimi verilir.
Çocuğun çevresindeki, babayı hatırlatabilecek her şey uzaklaştırılır. Onun resimleri yoktur ve hakkında konuşulursa bile, sadece olumsuzluklar konuşulur. Ondan gelen hediyeler alınmaz, hatta iade edilir.
13. Dışlanmış babalara önerilerim nelerdir?
Sizi, çocukla olan ilişkinizi ayakta tutmanız için teşvik etmek isterim. Çocuklar için her durumda, onlar için mücadele eden bir babanın varlığının bilinci, onlarla ilgilenmeyen ve umursamaz bir babadan daha iyidir.
Maalesef, dışlanmış olan babalara, arka planda durmaları önerilir. Anne ve çocuğa zaman tanınması, çocuğun kendi irtibat kurmak için kendisinin istek belirtmesinin beklenmesi. Ancak bu yanlış bir tavsiyedir. PA-Sendromunun (Ebeveyn çocuk yabancılaşması) gelişmesi, aşamalı bir oluşumdur. Çocuk manipüle edilmiş davranışlarla ne kadar uzun zaman muhatap olursa, sendromu durdurmak bir o kadar zorlaşır.
Babaların çocukları ile irtibat kurma ısrarlarının çatışmayı ağırlaştırma suçlaması haksızdır. Bu davranış daha ziyade, çocuğun çıkarları ile uyumludur ve dışlamak fiili ile eşdeğer ve gerekli bir cevap sergiler.
En fazla başarı vadeden yol, aile psikoloğundan yardım almaktır. Bunun için, aile bireylerinin, bunun çocuğun çıkarları doğrultusunda zorunlu olduğunu anlamaları lazım. Ancak manipüle edene ebeveyn, bunu genellikle kabul etmez. Böylece dışlanan ebeveyn, mahkemenin yardımına muhtaçtır. Burada önemli olan, mahkemelerin dışlanmış ebeveyn ve çocuğun irtibatının koparılmasına kesinlikle izin vermemeleri. Çocuğa ilişkin korunması kararını verebilmesi için gereken serbestlik alanını, irtibatın sağlanmasını emreden mahkeme hükümleri sağlar. Böylece çocuk davranışının hesabını, manipüle eden ebeveyne vermek zorunda kalmaz. Gerekirse manipüle eden ebeveynin karşı koymasına rağmen, uygulanan bir mahkeme yönetmeliği, yalnıza çocuğa yardımcı olmaz. Aynı zamanda, manipüle eden ebeveynin kaybolmuş olan haksızlık bilincine yönelik bir çağrı görevi üstlenir. Çünkü o genellikle, çocuğunu ve diğer ebeveyni nelerden mahrum ettiğinin farkında değildir.
Uzman İzmir Psikolog Sinem Malkoç
VE…. BEN BABAMI GÖREMEYECEKTİM
Baba yoksunluğu, bir çocuğun yaşamındaki baba figürünün fiziksel ya da duygusal olarak eksik olduğu durumu ifade eder. Bu eksiklik, çocuğun genel gelişiminde, öz saygısında, sosyal becerilerinde ve psikolojik durumunda belirgin etkilere yol açabilir.
Baba Yoksunluğu Nedir?
Baba yoksunluğu, bir çocuğun yaşamındaki baba figürünün fiziksel veya duygusal olarak eksikliğini tanımlar. Bu, çocuğun baba sevgisi ve desteğini eksik hissettiği bir durumdur. Çeşitli nedenlerle, bir çocuk babasız kalabilir ve bu durum, onun psikolojik, sosyal ve duygusal gelişimini etkileyebilir.
Babanın Çocuk Gelişimindeki Rolü
Baba figürü, çocuğun gelişiminde önemli bir role sahiptir. Çocuk, babasıyla kurduğu ilişki aracılığıyla cinsiyet kimliğini, özsaygısını ve sosyal becerilerini geliştirir. Baba ve oğul ilişkisi veya baba ve kızı arasındaki bağ, çocuğun duygusal güvenliği için kritiktir.
Baba Yoksunluğunun Nedenleri
Baba yoksunluğunun nedenleri çeşitli olabilir ve her bir nedenin çocuğun psikolojisi ve gelişimi üzerinde farklı etkileri bulunabilir. Baba yoksunluğunun başlıca nedenleri:
Babanın Çocuğunu Terketmesi: Bazı babalar, ailevi sorunlar, ekonomik sorunlar, kişisel sebepler veya sorumluluklarından kaçma isteği nedeniyle ailelerini terk edebilir.
Babanın Vefat Etmesi: Babasını kaybeden bir çocuk, bu kaybın travmasını yaşar. Erken yaşta baba kaybı, çocuğun duygusal gelişiminde ve psikolojik sağlığında önemli etkilere yol açabilir.
İş veya Askeri Görev Nedeniyle Ayrılık: Babaların iş veya askeri görev nedeniyle uzun süre ailelerinden uzak kalması, baba figürünün fiziksel olarak eksik olmasına sebep olabilir.
Boşanma veya Ayrılık: Ebeveynlerin boşanması ya da ayrılması durumunda, çocuk genellikle bir ebeveyniyle daha az zaman geçirir. Bu, çoğunlukla babayla olan ilişkiyi etkiler.
Baba İlgisizliği: Fiziksel olarak var olsa bile, bazı babalar duygusal olarak çocuklarından uzak olabilirler. Bu da duygusal bir baba yoksunluğuna neden olabilir.
Hapishane veya Rehabilitasyon Merkezi: Babanın uzun süreli hapse girmesi ya da rehabilitasyon merkezinde kalması, çocuğun babasıyla düzenli olarak iletişim kurmasını engelleyebilir.
Ruhsal veya Psikolojik Sorunlar: Bazı babalar, ruhsal ya da psikolojik sorunlar nedeniyle ailelerine gerektiği kadar destek olamazlar.
Kültürel veya Toplumsal Normlar: Bazı toplumlarda, babaların aile içerisinde aktif bir rol almamaları veya sadece maddi destek sağlamaları gibi toplumsal normlar nedeniyle baba yoksunluğu yaşanabilir.
Baba yoksunluğunun nedenleri bu faktörlerle sınırlı değildir ve her ailenin kendi iç dinamikleri, bu yoksunluğun sebeplerini ve sonuçlarını etkileyebilir.
Babanın Çocuğunu Terketmesi
Bir çocuğun yaşamında babanın fiziksel veya duygusal olarak yok oluşu, genellikle derin ve kalıcı etkilere yol açabilir. Babanın çocuğunu terk etmesi, baba yoksunluğunun en yaygın nedenlerinden biridir.
Bu tür bir yoksunluk durumu, çocuğun psikolojik ve sosyal gelişimi üzerinde derin izler bırakabilir. Babanın terk ettiği çocuklar genellikle güvensizlik, özsaygı eksikliği, bağlanma sorunları ve sosyal beceri eksiklikleri yaşarlar. Bu çocuklar aynı zamanda, sosyal ortamlarda uyum sağlama, arkadaş edinme ve yetişkinlik dönemlerinde sağlıklı ilişkiler kurma konusunda zorluklar yaşayabilirler.
Babanın yokluğu, çocuğun cinsiyet kimliğinin ve cinsiyetle ilgili rollerin gelişimini de etkileyebilir. Özellikle erkek çocuklar için, babalarının model alınabilecek bir figür olarak eksikliği, cinsiyet kimliği ve erkeklikle ilgili roller konusunda kafa karışıklığına yol açabilir.
Ayrıca, babanın terk etmesi, çocukta terk edilme korkusunu ve gelecekteki ilişkilerde aşırı bağlanma ya da bağımsızlık sorunlarına yol açabilir. Bu tür duygusal ve psikolojik zorluklar, çocuğun yetişkin yaşantısına da sızabilir ve gelecekteki partnerleri, arkadaşları ve kendi çocuklarıyla olan ilişkilerini zorlaştırabilir.
Son olarak, bu tür bir yoksunluk durumu, çocuğun eğitim hayatı ve akademik başarısı üzerinde de olumsuz etkilere sahip olabilir. Özsaygı eksikliği, konsantrasyon zorlukları ve sosyal uyumsuzluk, çocuğun eğitimine olan ilgisini azaltabilir ve akademik başarısızlığa yol açabilir.
Bu nedenlerle, babanın çocuğunu terk etmesi, hem çocuğun hem de onunla ilişki içerisinde olan diğer bireyler için ciddi zorluklara yol açabilir. Bu tür bir durumda profesyonel yardım ve destek, çocuğun bu travmayı atlatmasında büyük bir fayda sağlayabilir.
Babanın Vefat Etmesi
Bir çocuğun hayatındaki en travmatik olaylardan biri babasının vefatıdır. Bu tür bir kayıp, çocuğun duygusal, sosyal ve psikolojik gelişimini etkileyebilir ve bazen kalıcı sonuçlara yol açabilir.
Babanın vefatı, çocukta yoğun bir yas sürecini tetikler. Yasın ilk evrelerinde şok, inkâr, öfke ve kabullenme gibi duygusal tepkiler görülür. Çocuk, bu duygularla başa çıkmakta zorluk yaşayabilir, özellikle de bu tür bir kayıp için hazırlıklı değilse.
Duygusal tepkilerin yanı sıra, babanın vefatı çocuğun günlük yaşamını da etkileyebilir. Önceden kolayca yapılan günlük rutin aktiviteler, artık zorlayıcı hale gelebilir. Okul performansında düşüş, sosyal izolasyon ve uyku düzeninde değişiklikler gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Çocuğun cinsiyetine göre de babanın vefatının etkileri farklılık gösterebilir. Örneğin, erkek çocuklar için babaları, cinsiyet rolleri ve erkeklikle ilgili modeller olarak önemlidir. Babasını kaybeden bir erkek çocuk, erkeklik hakkında belirsizlikler yaşayabilir. Kız çocukları için babaları, genellikle ileri yaşantılarındaki erkeklerle olan ilişkilerini şekillendiren bir modeldir. Babasını kaybeden kız çocukları, gelecekteki ilişkilerde güvensizlik veya aşırı bağlanma sorunları yaşayabilir.
Bazı çocuklar, babalarının vefatından sonra suçluluk duygusu yaşarlar. Bu, özellikle çocuğun son zamanlarda babasıyla bir anlaşmazlık yaşamış olması veya babasının ölümünden önce onunla kaliteli zaman geçirememiş olması durumunda daha belirgindir.
Bir çocuğun bu tür travmatik bir olaydan sonra profesyonel yardım alması, onun bu zor dönemi daha sağlıklı bir şekilde atlatmasına yardımcı olabilir. Terapi ve danışmanlık, çocuğun yaşadığı duygusal zorlukları anlamasına ve bu zorluklarla başa çıkmasına yardımcı olabilir.
İş veya Askeri Görev Nedeniyle Ayrılık
Babanın iş ya da askeri görevler nedeniyle uzun süreli ayrılıkları, çocuğun hayatında belirgin değişikliklere yol açabilir. Fiziksel varlık kadar duygusal bağlantının da önemli olduğu unutulmamalıdır. Bu tür ayrılıklar, çocuğun duygusal ve psikolojik gelişimini etkileyebilir.
Bu ayrılıklar sırasında çocuk, babasıyla olan bağının zayıfladığını hissedebilir. Bu, çocuğun güvensizlik duygusu yaşamasına veya aşırı bağlanma sorunları geliştirmesine neden olabilir. Babasının yokluğunda, çocuk kendini korumasız veya yalnız hissedebilir, bu da onun sosyal beceri eksiklikleri yaşamasına veya içine kapanık bir birey olmasına yol açabilir.
Ayrıca, babanın uzun süreli ayrılıklarının çocuğun eğitim hayatı üzerinde de olumsuz etkileri olabilir. Duygusal destek eksikliği, konsantrasyon zorluklarına veya akademik başarısızlığa yol açabilir.
Bu tür ayrılıkların bir diğer olumsuz etkisi, çocuğun babasıyla yaşadığı değerli anıların eksikliğidir. Bu, çocuğun cinsiyet kimliği ve cinsiyetle ilgili rollerinin gelişimi üzerinde de olumsuz etkilere sahip olabilir, özellikle de erkek çocukları için babalarının model olarak eksikliği bu konuda kafa karışıklığına yol açabilir.
Ancak, bu tür ayrılıkların her zaman olumsuz etkilere sahip olması gerekmez. Doğru iletişim araçları ve yöntemleriyle, babaların çocuklarıyla bağlantıda kalması ve onlara düzenli olarak duygusal destek sağlaması mümkündür. Modern teknolojinin sağladığı video arama, mesajlaşma ve sosyal medya platformları sayesinde, babalar uzaktayken bile çocuklarıyla düzenli iletişim kurabilirler.
Bu tür ayrılıklar sırasında ailelerin destek sistemlerine sahip olması, çocuğun bu dönemi daha sağlıklı bir şekilde atlatmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, babanın dönüşünde kaliteli zaman geçirmesi ve çocuğa duygusal olarak nasıl destek olabileceği konusunda bilinçlenmesi de önemlidir.
Baba Eksikliği Psikolojisi
Baba figürünün varlığı, bir çocuğun hayatında kritik bir role sahiptir. Bu nedenle, baba figürünün eksikliği çocuğun duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimini etkileyebilir. Baba yoksunluğu, çocuğun psikolojik yapısını şekillendiren temel faktörlerden biri haline gelebilir.
Baba figürü, bir çocuk için güvenlik duygusu, kimlik oluşumu ve cinsiyetle ilgili roller hakkında bilgilendirici bir modeldir. Bu nedenle, baba eksikliğinin psikolojik etkileri şunları içerebilir:
Güvensizlik: Babanın eksikliği, çocuğun kendini korunmasız hissetmesine yol açabilir. Bu, çocuğun diğer insanlara karşı güvensizlik duymasına veya kolayca bağ kuramamasına neden olabilir.
Düşük Özsaygı: Babalar genellikle çocuklarına değerli olduklarını hissettiren övgülerle ve teşviklerle destek olurlar. Babanın yokluğunda, çocuk kendini değersiz veya yetersiz hissedebilir.
Cinsiyet Kimliği Sorunları: Babalar, özellikle erkek çocuklar için, erkeklikle ilgili model teşkil ederler. Babasız büyüyen bir erkek çocuk, cinsiyet kimliği ve cinsiyetle ilgili roller hakkında kafa karışıklığı yaşayabilir.
Baba eksikliğinin psikolojik etkileri cinsiyete göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, babası ölen bir kızın psikolojisi genellikle güvensizlik, aşırı bağlanma ve gelecekteki erkeklerle olan ilişkilerde sorun yaşama gibi belirtilerle kendini gösterir. Öte yandan, babası ölen bir erkek çocuğun psikolojisi, erkeklikle ilgili kafa karışıklığı, öfke ve yetersizlik duygusu gibi tepkilere yol açabilir.
Baba Yoksunluğunun Hafifletilmesi ve Önlenmesi
Baba figürüne sahip olmayan çocuklar, birçok duygusal ve psikolojik zorlukla karşılaşabilirler. Ancak, doğru stratejilerle bu zorluklar hafifletilebilir ve önlenmesi mümkündür.
Olumlu Erkek Role Modellerinin Bulunması: Çocuğun yaşamında, aile içinde veya dışında, olumlu erkek rol modellerinin bulunması esastır. Bu, dedeler, amcalar, büyük kardeşler veya ailenin yakın dostları olabilir. Bu bireyler, çocuğun erkeklikle ilgili olumlu kavramlara sahip olmasına yardımcı olabilir.
Terapi ve Danışmanlık Hizmetleri: Profesyonel bir terapistin rehberliğinde, çocuk baba yoksunluğunun neden olduğu duygusal yaralarıyla başa çıkabilir. Terapi, çocuğun duygusal ve psikolojik zorluklarını anlamasına ve onlarla başa çıkmasına yardımcı olabilir.
Grup Terapisi: Benzer deneyimleri olan diğer çocuklarla bir araya gelmek, bir çocuğun yalnız olmadığını hissetmesine yardımcı olabilir. Grup terapisi, çocukların deneyimlerini paylaşmalarını ve birbirlerine destek olmalarını teşvik eder.
Baba İle İletişimi Teşvik Eden Faaliyetler: Eğer mümkünse, babayla iletişimi teşvik eden faaliyetlere ve programlara katılmak faydalıdır. Bu, baba ile çocuk arasındaki bağın güçlenmesine yardımcı olabilir.
Aile Destek Grupları: Baba yoksunluğunu yaşayan aileler için destek grupları, hem anneler hem de çocuklar için önemlidir. Bu gruplar, ailelerin deneyimlerini paylaşmalarını ve birbirlerine destek olmalarını teşvik eder.
Baba yoksunluğunun olumsuz etkileri üzerinde çalışmak ve doğru stratejilerle bu zorlukları hafifletmek mümkündür. Çocuğun sağlıklı bir şekilde büyümesi ve gelişmesi için gerekli destek ve kaynaklara erişim sağlanmalıdır.
Yetişkinlerde Baba Yokluğunun Etkileri
Baba yoksunluğu deneyimi, çocuklukta yaşandığında bile yetişkinlik dönemine dek uzun süreli etkiler yaratabilir. Bu etkiler bireyin sosyal, duygusal ve psikolojik yapısını belirleyici nitelikte olabilir.
İlişki Dinamikleri: Yetişkinlerde baba yoksunluğu, bireyin diğer insanlarla kurduğu ilişkilerde güven sorunlarına yol açabilir. Özellikle romantik ilişkilerde, partnerine karşı aşırı bağlanma ya da tam tersi bağlanma korkusu şeklinde kendini gösterebilir.
Özsaygı Sorunları: Baba figürü, çocuğun kendi değerini ve yeteneklerini tanımasında kritik bir role sahiptir. Babanın eksikliği, bireyin kendi değerini düşük görmesine veya yetersizlik hissetmesine neden olabilir.
Duygusal Dengesizlikler: Baba yoksunluğu, yetişkin bir bireyde duygusal dengesizliklere neden olabilir. Bu, öfke kontrol sorunları, depresyon veya anksiyete gibi duygusal sorunlarda ortaya çıkabilir.
Cinsiyet Kimliği ve Rol Çatışmaları: Özellikle erkek bireylerde, babasız büyümenin sonucu olarak cinsiyet kimliği ve erkeklikle ilgili roller konusunda kafa karışıklığı yaşanabilir.
Terapinin Önemi: Yetişkin bir bireyin, çocuklukta yaşadığı baba yoksunluğunun etkileriyle başa çıkabilmesi için terapi oldukça önemlidir. Profesyonel bir terapist, bireyin bu travmayı işlemesine ve yarattığı olumsuz etkilerle başa çıkmasına yardımcı olabilir.
Baba yoksunluğunun yetişkin yaşantısındaki etkileri, bireyin psikolojik ve sosyal yapısını derinden etkileyebilir. Ancak, doğru destek ve tedavi yaklaşımlarıyla bu olumsuz etkilerin üstesinden gelmek mümkündür.
AYBEN / Baba Yoksunluğu ve Çocuğa Etkileri
Buruktur benim anneler günüm. Özlemdir, hasrettir. Her sene bu gün kalbimin derinlikleri acır acıdan. Yıllardır tam kutlayamadığım bir özel gündür. Annesizlik çölde susuz kalmak gibidir, yüreğinin hep üşümesidir. Özel günler özel olan kişilerle güzeldir. Özeliniz yoksa gözünüz yaşlanır. Yüreğiniz paramparça olur ama hayat bununla yaşamasını size öğretmiştir bir defa. Yapacak da bir şey yoktur. Güçlü olmak ve kabullenmek gerekir.
İlk zamanlar “Anne” çağırma sıfatını kullanan çocuklara hayran hayran bakardım. Ne güzel bir annesi var derdim. Tabi çocuk olduğun için olayın ciddiyetini tam da idrak edemiyorsun. Yakın gördüğün akrabalar yarım anne, çeyrek anne gibi oluyorlar sana. Ama tam anne olmaları imkansız biliyorum. Çünkü gerçek annendir tam anne olan sana. O gittikten sonra yarım ve çeyrekler çoğalır. Hiç biri de gerçek annen gibi değildir. Çok kutsal bir sosyal kimlik olan “Anne” sıfatı kutsallığını mı yitirdi? Hayır, ama çok ciddi sarsıyor insanı bu durum.
Her özel gün, herkes için özel değildir. En azından eskisi kadar. Çocuk esirgeme kurumlarında, sevgi evlerinde ya da aklıma gelmeyen başka birçok yerde annesiz yetişen çocuklar için bu özel gün ne ifade ediyor hiç düşündünüz mü? Çok zor olsa gerek. Ben o yerlerde annesiz yaşamadım ama gerçekten çok zor olmalı. Annesizliği iyi bilirim. İşte bu yüzdendir ki sahip olduklarınızın değerini çok ama çok iyi bilin. Onlar elinizden giderse değer bilmek için çok geç kalmış olabilirsiniz. Sevdiklerinize sımsıkı sarılın. Sevginizi ifade edin.
Sosyal mecralarda kutlama paylaşımı yaparken iki kere düşünün. Çünkü birinin iyileşmeyen yarasına dokunabilirsiniz belki de ya da özlemini alevlendirebilirsiniz. Örnekler çoğaltılabilir.
Anne çocuk ile bağ kuran ilk kişidir. Bu bağın güvenli bağ olması beklenir. Çocuk ihtiyaçlarını ilk annesine belli eder. Bu ihtiyaçların karşılanma şekline göre bağ oluşur. Bu bağ bebeklikte kurulur. Güvenli bağlanma çok özel bir dinamiktir. Hayata gelen bebeğin ilk güvenli bağlanması da bebeğin gelişimi için önemlidir. Güvenli bağ kurulduktan sonra bebeğin gelecek yaşamında sağlıklı ilişkiler kurması da kolaylaşabilir.
Anne kavramı boşluğu yaşayan çocuklarda; o kavramın veremediği eksiklikten kaynaklı hayat akışında bir eksiklik meydana gelebilir. Bu eksiklik doldurulması zor ya da kabul edilerek yaşaması zor bir durum gibi gözükebilir. Her şeye rağmen hayat devam ediyor inanışı tam da bu nokta da işlevseldir. Hayat, bununla yaşamasını bilmek ve güçlü olmaktır.
Melanie Klein’ın nesne ilişkileri teorisinde çocuğun ilk altı aylık yaşamındaki anne ve bebek arasındaki yoğun duygusal bağı vurgulamaktadır. Bebek ve anne arasındaki ilişkiyi sosyal ve bilişsel terimlerle izah etmektedir. İyi nesne ve kötü nesne kavramlarını geliştirmiştir. Doğumla birlikte başlayan açlık, dürtüsel bir yıkım olarak hissedilir; annenin sunduğu ilk ilişki nesnesi meme ile bebek içindeki yıkıma karşı koyar. Besleyen ve anne ile sevgi ilişkisini başlatan iyi meme, yaşam dürtüsünün temsilcisi olur Klein’e göre. Bebek ağlama davranışında anneden meme ihtiyacını alamazsa bebek ilerleyen zamanlarda saldırgan eğilimler gösterebilir. Bu durum da kötü nesne olarak değerlendirilir. İyi nesneyi sunan anne bağı ile bağ kopunca yaşamda bir bocalama dönemi olabilir. Bu bocalama ile bir daha iyi nesneye sahip olamama korkusu yaşanabilir. Sonra yeniden yapılanma ile nesneyi sunan yaşamda olmasa da kurdurduğu bağ ile yaşama devam edilir.
Benim birçok idealim ve davam var. “Annem hayatta olsa beni nasıl görmek isterdi?” diye sorarım yıllardır kendime. Ve her seferinde o hayatta olsaydı beni; vatanına ve milletine faydalı, kendini geliştirmiş, iyi insan olabilmeyi başarmış, çalıştığı işi seven ve başarılı olan, güzel bir evlilik gerçekleştirmiş ya da güzel bir baba olmayı başarmış vs. iyi şartlarda yaşayan bir evladı olsun isterdi buna eminim. Olması muhtemel bu istekleri için çalışıyorum, devamını sağlıyorum ve sağlamaya da devam edeceğim.
Topluma faydalı bir birey olabilmek gayesi içinde hareket ediyorum. Daha önümde çok yol var almam gereken, gerçekleştireceğim çok hayallerim var. Allah sağlık ve sıhhat versin hepsini de yapacağım evelallah.
Buradan tüm annelerin anneler gününü kutluyorum. Şehit annelerinin ellerinden öpüyor, saygılarımı sunuyor ve nice annesiz kalmış evlatlara da sevgilerimi iletiyorum.
Sözlerime son verirken; anneler melek olmadan onları sevelim, sayalım ve hayır dualarını alalım. Cennetin annelerin ayakları altında olduğunu unutmayalım vesselam.
PSİKOLOG AYDIN ŞENSOY
Nasıl anlatabilirim ki seni
Sana hissettiklerimi?
Ne yıldızın yağmurlaşması
Ne gökyüzünün yapraklanması
Sende gördüklerimi.
Can Yücel’in Anne Şiiri
ANNELER GÜNÜNDE ANNESİZ OLMAK
Maalesef bir çocuk için hayatındaki en büyük travma,ailesiyle ilgili yaşanan olumsuzluklardan oluşuyor. Özellikle anneyi kaybetmek çocuk açısından başa çıkılması çok zor bir duygusal çöküntüye yol açabiliyor.
Yaşı kaç olursa olsun anne, her insan için hayatındaki en önemli figür. Psikolojide ‘Anne Yoksunluğu Sendromu’ olarak tanımlanan bir sorun vardır. Bu sendrom annelerinden ayrı kalan özellikle 2 yaş altı çocuklarda görülür. Çocuk ilk olarak ‘Protesto Dönemi’ ne özgü bir tavır sergiler. Annesinden ayrı kalmasının verdiği özlemle ağlayarak, bağırıp çağırarak tepki gösterir, sakinleşmez, uzun sürelerle ve tekrarlayan ağlama nöbetleri yaşar. Ardından ‘Çaresizlik Dönemi’ olarak tanımlanan süreç başlar. Çocuk artık annesinin döneceğine olan inancını yitirmiş ve annesizliği kabullenmiş bir görüntü çizer.
Son olarak ‘Ayrılık Dönemi’ olarak tanımlanan süreçte ise çocuk duygusal anlamda da annesini bırakır, annesini aslında hem çok özler, hem de çok öfke duyar. Dolayısıyla tavır umursamaz ve ilgisiz gibidir.
Bu süreçte anne gelse dahi çocuk ciddi olarak güvensizlik yaşar, annesine tekrar bir sevgi yani bağlanma geliştirmekte korkuları vardır. Tekrar terk edileceğinden korkar. Bu travmayı yaşayan çocukların bazılarında ilerleyen yaşlarda duygusal ilişkiler geliştirmekte önemli sorunlar yaşadıkları, duygusallıklarını kaybettikleri ya da son derece sınırlı olduğu gözlenmiştir.
Daha büyük yaşlarda, genellikle 18 yaş altındaki çocuklarda görülen ayrılıklarda çocukların ’Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu’ olarak bilinen bir sorun yaşadıkları görülür. Bağlandıkları kişilerden ve özellikle anne baba gibi hayatlarındaki en önemli bireylerden yoksun kalan çocuklar, aşırı kaygı belirtileri verirler ve yakın aile bireylerinin başına kötü bir şey gelmesinden korkarlar. Kendilerini son derece güvensiz hissederler. Tek başına herhangi bir etkinliğe katılmak istemez, diğer yakın aile üyelerinin yanlarında kalmak isterler.
Her ne sebeple olursa olsun özellikle anneyi kaybetmiş olmak yeri doldurulamaz bir eksikliktir ve maalesef çocuk bu eksikliği kalan hayatı boyunca hisedecektir. Hastalıklar sonucu, bütün gidişatı izleyip annesinin ölümüne şahit olan çocuk da ani bir kaza ya da ölüm sonucu annesini kaybeden çocuk da ölümün nasıl olduğu konusundan daha çok annesini kaybetmiş olmanın verdiği ciddi sorunlarla uğraşmak zorunda kalacaktır.
Anne kaybından hemen sonra aşırı tepkiler görülmesi son derece normaldir ve mutlaka bir uzman desteği alınmalıdır. Özellikle güvensizlik, korkular, diğer insanların ve kendisinin de ölebileceği korkusu, bazen hayatın anlamsızlığı şeklinde olumsuz düşüncelere kapılma olarak gelişen duygu bozuklukları kişiye ve çevresindeki insanlara ciddi sıkıntılar yaşatabilir.
Gerçekmiş kadar inandırıcı olan baş ve karın ağrıları, bulantı, kusma, halsizlik hissi gibi fiziksel sorunlar yaşayabilirler. Aynı şekilde gece uykuları bozulur ve kabuslar görebilirler. Yaşanılan duygusal çöküntü çok travmatiktir. Ağlama ve öfke krizleri, zaman zaman şiddete yönelme ve hırçın davranışlar, kazanılmış davranışlarda gerileme anne kaybından sonra ortaya çıkması muhtemel tepkilerdendir.
Anneler Günü gibi çok önemli bir günde çocuğun annesiz olmasının yarattığı üzüntü durumu daha da kötü hale getirecektir. O nedenle özellikle böyle bir günde çocuğun sıcak ve güvenli bir aile ortamında olması sağlanmalıdır. Yaşı küçük çocuklar annenin mezarına ziyarete götürülmemelidir. Böyle bir günde ölüm konusuna odaklanmak yerine, annenin yokluğunda çocuğun yalnız kalmadığının ve bundan sonra da yalnız kalmayacağının mesajı davranışsal olarak verildiğinde çocuğun da daha ılımlı olduğu görülebilir. Çocuk annesinden konuşmak isterse, duygularını anlatması sırasında sabırla dinlenmeli ve duyguları üzerine asla yorum yapılmamalı, konuşma mümkün olduğunca sohbet havasında sürdürülmelidir.
Bilindiği gibi ölümün geri dönüşü ve telafisi yoktur. Annesini kaybeden çocuk elbette ki Anneler Günü gibi özel bir günde daha hassaslaşarak tepki gösterebilir. Bu nedenle çocukla kurulacak ilişkide annesiz olmasının üzüntüsünü birkaç haftada ya da ayda atacağı düşünülmemelidir. Çocuk olduğu unutulmadan ve acısına saygı göstererek, çocukla ilişki kurulmalı ve bu konuda en büyük görevin aile üyelerine düştüğü unutulmamalıdır.
Serap Duygulu / Gelişim Akademisi
Annesiz Büyüyen Erkeklerin Psikolojisi
Merhaba sevgili okuyucular! Bugün sizlere annesiz büyüme deneyimi üzerine biraz konuşmak istiyoruz. Özellikle erkeklerin bu deneyimden nasıl etkilendiği, duygusal gelişimleri, ilişki dinamikleri, özgüven ilişkisi ve ruh sağlığı konularını ele alacağız. Annesiz büyüme deneyimi, bireyin hayatında önemli bir etkiye sahip olabilir ve bu etkilerin farkında olmak oldukça önemli. Bu yazı dizimizde bu konuları detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. İyi okumalar!
Annesiz Büyüme Deneyimi Nedir?
Merhaba ve hoş geldiniz! Bu blog yazısında “Annesiz Büyüme Deneyimi Nedir?” konusunu ele alacağız. Annesiz büyüme, bir çocuğun annesi olmadan büyüdüğü bir deneyimi ifade eder. Bu deneyim, pek çok kişi için duygusal, psikolojik ve sosyal etkileri olan bir durumdur.
Annesiz büyüme deneyimi, birçok farklı nedenle ortaya çıkabilir. Örneğin, bir çocuğun annesi erken yaşta vefat etmiş olabilir veya çocuk, aile içindeki ciddi bir anlaşmazlık nedeniyle annesiz kalmış olabilir. Bu deneyim genellikle çocuk üzerinde derin izler bırakabilir ve hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli zorluklarla karşılaşmasına neden olabilir.
Annesiz büyüme deneyimi, çocuğun duygusal gelişimini etkileyebilir. Bir çocuk, annesi olmadan büyürken bağlanma, güven ve duygusal bağ kurma becerilerini geliştiremeden yetişebilir. Bu durum ilerleyen yaşlarda yakın ilişkilerde sorunlara yol açabilir ve duygusal ilişkilerde zorluklar yaşamasına neden olabilir.
- Bir çocuğun annesi olmadan büyümesi, özgüven üzerinde de etkili olabilir. Anne, çocuğun özgüveninin oluşmasında önemli bir rol oynar. Annesiz büyüyen bir çocuk, kendini kabul etme ve başarıya olan inancını tam olarak geliştiremeyebilir. Bu durum, hayatta karşılaştığı zorluklarla başa çıkmasını zorlaştırabilir ve özgüven eksikliğiyle karşı karşıya kalmasına neden olabilir.
Annesiz Büyüme ve Özgüven İlişkisi |
---|
Annesiz büyüme deneyimi yaşayan bir çocuk, kendine güvenme konusunda zorluklar yaşayabilir. Anne sevgisi ve desteği, bir çocuğun özgüveninin temelini oluşturur. Ancak, annesi olmayan bir çocuk bu sevgi ve desteği alamaz ve bu durum özgüven eksikliğiyle sonuçlanabilir. Kendine güvenmekte sorun yaşayan bir çocuk, başarıya ulaşmakta zorlanabilir ve kendi yeteneklerine olan inancını yitirebilir. Bu nedenle, annesi olmayan çocuklarla çalışan uzmanlar genellikle özgüvenin geliştirilmesine odaklanır ve çocuğun kendini kabul etme ve değerli hissetme becerilerini destekler. |
Annesiz Büyüyen Erkeklerin Duygusal Gelişimi
Annesiz büyüyen erkeklerin duygusal gelişimi, çocukluk dönemlerindeki çeşitli zorluklara bağlı olarak etkilenebilmektedir. Annesiz büyüme deneyimi genellikle çocuğun hayatında önemli bir boşluğa neden olur. Bu durumda, babaların ve diğer aile üyelerinin çocuğun duygusal ihtiyaçlarına uygun şekilde yanıt vermesi önemlidir.
Annesiz yetişen erkeklerin duygusal gelişimi, çoğunlukla kendilerini ifade etme zorluğu yaşayabilirler. Duygusal anlamda kendilerini ifade etmek konusunda güçlük çeken erkekler, genellikle duygularını bastırma eğilimindedirler.
- Annesiz büyüyen erkeklerin duygusal gelişimi, aile ve toplumda yaygın olarak ele alınmayan bir konudur. Bu nedenle, bu bireylerin duygusal ihtiyaçlarına ve gelişimine gereken önemin verilmesi önemlidir.
- Annesiz büyüyen erkeklerin duygusal gelişimi sürecinde, psikolojik Danışmanlık ve terapi yardımcı olabilir. Bu bireyler, uzmanlarla çalışarak duygusal ifade becerilerini geliştirebilir ve duygusal sağlıklarını güçlendirebilirler.
- Annesiz büyüyen erkeklerin duygusal gelişimi, birçok farklı faktörden etkilenebilir. Bu faktörler arasında babaların ve aile üyelerinin ilgisi, arkadaşlarla olan ilişkileri ve toplumun genel tutumu bulunur.
Annesiz Büyüyen Erkeklerin Duygusal Gelişimi | |
---|---|
1. Annesiz büyüme deneyimi | Çocuğun hayatında önemli bir boşluk |
2. Duygusal ifade güçlüğü | Genellikle duygularını bastırma eğiliminde |
3. Duygusal ihtiyaçların önemi | Aile ve toplumda ele alınmayan bir konu |
Annesiz Yetişen Erkeklerin Ilişki Dinamikleri
Annesiz yetişen erkeklerin ilişki dinamikleri, kişilerin annelerinin yokluğunun yarattığı duygusal ve psikolojik etkileri üzerine odaklanmaktadır. Bu durum, erkeklerin insanlarla kurdukları ilişkilerde belirli zorluklarla karşılaşmalarına neden olabilir. Annesiz büyüme deneyimi, erkeklerin duygusal gelişimini etkileyebilir ve ilerleyen yaşlarda romantik ilişkilerde, arkadaşlık ilişkilerinde ve diğer sosyal bağlantılarda kendini gösterebilir.
Erkeklerin annelerinin yokluğuyla büyüme deneyimi, çeşitli duygusal sonuçlara yol açabilir. Bu kişiler, annelerinin sevgi ve bakımının eksikliğini hissedebilirler. Bu nedenle, diğer insanlarla duygusal olarak bağlantı kurmakta güçlük çekebilirler. Annesiz büyüme, kişinin güven duygusunu ve bağlanma tarzını da etkileyebilir. İlişkilerde güven duygusunun eksikliği ve bağlanma korkusu, sağlıklı bir sevgi ilişkisi geliştirmeyi zorlaştırabilir.
Annesiz büyümenin erkeklerin ilişki dinamiklerine etkisi, travma sonrası etkilerin de bir sonucu olabilir. Annesiz yetişen erkekler, çocukluk dönemlerinde yaşadıkları kayıp veya ayrılık duygusunu uzun süre boyunca taşıyabilirler. Bu, ilerleyen yaşlarda duygusal sorunlar, anksiyete ve depresyon gibi ruh sağlığı sorunlarına yol açabilir.
- Erkeklerin annesiz büyüme deneyimi, ilişki dinamiklerini etkileyebilir:
İlişki Alanı | Etkileri |
---|---|
Romantik İlişkiler | Annesiz büyüyen erkekler, romantik ilişkilerde güven duygusunda zorluk yaşayabilirler. Bağlanma korkusu ve güvensizlik, ilişkide sorunlara neden olabilir. |
Arkadaşlık İlişkileri | Annesiz büyüyen erkekler, arkadaşlık ilişkilerinde de zorluk yaşayabilirler. Duygusal olarak diğer insanlara açılmakta çekingenlik yaşayabilirler. |
Aile İlişkileri | Annesiz büyüyen erkekler, diğer aile üyeleriyle de zorluk yaşayabilirler. Annelerinin yokluğu, aile içindeki ilişkileri etkileyebilir. |
Annesiz Büyüme Ve Özgüven Ilişkisi
Annesiz büyüme deneyimi, birçok kişi için duygusal zorluklarla dolu bir süreç olabilir. Ana figürün yokluğu, çocuğun duygusal ihtiyaçlarının karşılanmasında eksikliklere yol açabilir ve bu da özgüvenin gelişimini etkileyebilir. Özgüven, bireyin kendine olan inancı, değerliliği ve başarıya olan inancını ifade eder. Annesiz büyüyen bireylerin özgüvenleri, yaşadıkları deneyimler ve çevresel faktörler tarafından şekillenebilir.
Annesiz büyüme deneyimi, kişinin kimlik gelişimi üzerinde derin etkiler bırakabilir. Anne, çocuk için kaynak bir figürdür ve sevgi, şefkat ve güven hissi sağlar. Bu temel ihtiyaçların eksik olması, çocuğun kendine güven duygusunu olumsuz yönde etkileyebilir. Özgüven eksikliği, kişinin kendi yeteneklerine güvensizlik duyması, başarısızlık korkusu ve dışsal onay arayışına yönelmesi gibi sonuçlar doğurabilir.
Özgüven, genellikle çocukluk döneminde oluşmaya başlayan bir kavramdır ve bu süreçte anne figürü önemli bir rol oynar. Annesiz büyüyen çocuklar, özgüvenin gelişiminde aksaklıklar yaşayabilirler. Kendi değerlerini tanımlama ve toplumda yer alma konusunda zorluklar yaşayabilirler. Bu durum, ileriki yaşlarda ilişkiler üzerinde de etkili olabilir.
- Annesiz büyüyen erkeklerin özgüveni
Annesiz Büyüme Deneyimi | Duygusal Gelişimi | Ilişki Dinamikleri |
---|---|---|
Birçok kişi için duygusal zorluklarla dolu bir süreç | Çocuğun duygusal ihtiyaçlarının karşılanmasında eksikliklere yol açabilir | Kişinin kimlik gelişimi üzerinde derin etkiler bırakabilir |
Özgüven eksikliği, kişinin kendi yeteneklerine güvensizlik duyması | Kendi değerlerini tanımlama ve toplumda yer alma konusunda zorluklar yaşayabilir | Annesiz büyüyen erkeklerin ilişkileri üzerinde de etkili olabilir |
Annesiz Büyüyen Erkeklerin Bağlanma Tarzları
Annesiz büyüme deneyimi, bir erkeğin hayatında önemli bir etkiye sahip olabilir. Anne figürünün yokluğu, erkeğin duygusal bağlanma tarzını etkileyebilir ve ilişkilerinde belirli kalıpların ortaya çıkmasına neden olabilir. Annesiz büyüyen erkekler genellikle farklı bağlanma tarzları geliştirirler ve bu da romantik ilişkilerinde ve sosyal ilişkilerinde belirli zorluklarla karşılaşmalarına sebep olabilir.
Annesiz büyüyen erkeklerin bağlanma tarzları genellikle güvensizlik ve bağımlılık arasında bir dengede olabilir. Bu erkekler genellikle duygusal açıdan doyum sağlayamama, diğer insanlara güvenmekte zorluk çekme ve bağımlılık eğilimleri gösterme eğilimindedir. Bu durum, çocukluk döneminde anne figürünün yokluğuna bağlı olarak oluşabilir ve erkeğin yetişkinlik döneminde de etkisini sürdürebilir.
Annesiz büyüme deneyimi, erkeklerin romantik ilişkilerinde belirli dinamiklere neden olabilir. Bu erkekler genellikle gereksiz bağımlılık ilişkileri yaşayabilir ve partnerlerine tamamen bağımlı olma eğiliminde olabilirler. Aynı zamanda, güvensizlik duyguları nedeniyle yakınlık ve samimiyet konusunda zorluklar yaşayabilirler. Bu durum, ilişkilerinin sürekli olarak başarısız olmasına ve karmaşık ilişki dinamiklerine neden olabilir.
- Bağımlı bir bağlanma tarzına sahip erkekler, ilişkilerinde sürekli olarak partnerlerinin onayına ihtiyaç duyabilirler.
- Güvensizlik duyguları, herhangi bir yakınlık veya samimiyetin yarattığı korkulara yol açabilir.
- Annesiz büyümenin etkisiyle, erkekler genellikle duygusal açıdan doyurucu bir ilişki kurmakta zorluk çekerler.
Bağlanma Tarzı | Özellikler |
---|---|
Güvenli Bağlanma | İlişkilerde rahatlık ve istikrar |
Kaygılı Bağlanma | İlişkilerde güvensizlik ve endişe |
Kaçınıcı Bağlanma | İlişkilerden uzak durma eğilimi |
Annesiz Büyüyen Erkeklerin Travma Sonrası Etkileri
Annesiz büyüme deneyimi, bir erkeğin hayatında derin etkilere sahip olabilir. Bu deneyim, travmatik olaylar ve duygusal zorluklar yaşamaya neden olabilir. Annesiz büyüyen erkekler, travma sonrası etkilere maruz kalabilir ve bu da hayatlarının farklı alanlarında sorunlara yol açabilir.
Travma sonrası etkiler, çocukluk döneminde yaşanan güvensizlik, terkedilme hissi ve sağlıksız bağlanma ilişkilerinden kaynaklanabilir. Annesiz büyüme deneyimi, erkeklerin duygusal gelişimini derinden etkileyebilir ve çeşitli psikolojik sorunlara yol açabilir. Annesiz büyüyen erkeklerin travma sonrası etkileri, genellikle yetişkinlik döneminde ortaya çıkar. Bu erkekler, sağlıksız ilişki dinamikleri geliştirme eğilimindedirler. Bağlanma tarzları, çoğunlukla güvensiz ve kaçınan şekildedir. Bu da yakın ilişkilerde sorunlara neden olabilir ve duygusal bağlanma zorluklarına yol açabilir.
- Travma sonrası etkiler: Güvensiz bağlanma tarzları, duygusal zorluklar ve sağlıksız ilişki dinamikleri
- Annesiz büyümenin travma sonrası etkileri
- Annesiz büyüyen erkeklerin duygusal gelişimi
- Annesiz büyüme ve ruh sağlığı
Başlık 1 | Başlık 2 | Başlık 3 |
---|---|---|
Annesiz büyüme deneyimi | Güvensiz bağlanma tarzları | Sağlıksız ilişki dinamikleri |
Annesiz büyüyen erkeklerin duygusal gelişimi | Duygusal zorluklar | Annesiz büyümenin travma sonrası etkileri |
Annesiz büyüme ve ruh sağlığı |
Annesiz Büyüme Ve Ruh Sağlığı
Birçok insan çocukluk dönemlerinde anneleri tarafından büyütülmüşlerdir. Ancak bazı kişiler ise annesiz büyüme deneyimi yaşamışlardır. Bu deneyim, birçok duygusal ve psikolojik etkiye sahip olabilir. Annesiz büyüme ve ruh sağlığı arasındaki ilişki oldukça önemlidir ve bu yazıda bu konuya değineceğiz.
Annesiz büyüme deneyimi yaşayan kişilerin ruh sağlığını etkileyen birkaç faktör vardır. İlk olarak, annesiz büyüme, bireylerde kaygı ve depresyon gibi ruhsal sorunların ortaya çıkma riskini artırabilir. Anne figüründen yoksun olmak, bireyin duygusal ihtiyaçlarının karşılanmamasına neden olabilir ve bu da ruh sağlığı üzerinde olumsuz bir etki yaratabilir. Ayrıca, annesiz büyüme deneyimi yaşayan kişilerin ilişki kurma becerileri de etkilenebilir. Annesiz büyüyen erkeklerin duygusal gelişimi, genellikle eksikliklerle dolu olabilir. Bu nedenle, ileride romantik ilişkilerde problemler yaşayabilirler. Bağlanma tarzları da etkilenebilir ve güven duygusu zayıflayabilir.
- Annesiz büyüme ve özgüven ilişkisi de önemli bir konudur. Anne sevgisini ve ilgisini görmek, bireyin kendine olan güvenini artırır. Ancak annesiz büyüme deneyimi yaşayan kişilerde bu güven eksikliği ortaya çıkabilir. Özgüven sorunları, kişinin sosyal ilişkilerini ve genel yaşam kalitesini etkileyebilir.
Annesiz Büyüme ve Ruh Sağlığı |
---|
1. Annesiz büyüme, ruhsal sorunların ortaya çıkma riskini artırabilir. |
2. İlişki kurma becerileri etkilenebilir ve güven duygusu zayıflayabilir. |
3. Anne sevgisini görmemek, özgüven sorunlarına neden olabilir. |
BLUE WHITE
يا بي انت يا وصية ربي © محمد الشيخ 2020 – النسخة الأصلية
Babasız büyümek zorunda kalan bir çocuk
Kimi insan henüz gözlerini açmadan tadar babasızlığı, kimi de açtıktan sonra. Babasız büyümek zorunda kalan bir çocuğun hayatını kısaca gözden geçirelim ve neler oluyormuş görelim.
Bir varmış bir yokmuş diye başlayan her hikâyeyi mutlu sonla bitirmeyi kim istemez ki? Kimi insan henüz gözlerini açmadan tadar babasızlığı, kimi de açtıktan sonra. Baba hayatın bam teli ise, o yokken nasıl bir müzik yankılanır hayatın içinde? Hiçbir şeyin kolay olmadığı gibi, bu da kolay değildir elbette.
Bu yazıyı yazarken hayatım boyunca babam hakkında birisiyle kaç kere konuştum diye düşündüm. Saymak için iki elimi havaya kaldırdığımda, bir de baktım ki hiç sayamadım. Yedi yaşında kaybettiğim babama ait görüntüler birkaç kareden ibaretti. Şimdiiii! Babasız büyümek zorunda kalan bir çocuğun hayatını kısaca gözden geçirelim ve neler oluyormuş görelim.
Öncelikle başınıza gelebilecek olan tüm kötülüklere karşı sizi koruyabilecek en güçlü en bilindik faktörün ortadan kalktığı düşünülür. Dolayısıyla, bu gücü örnek alabilme ihtimaliniz de yoktur. Bu güçten mahrum kaldığınız için, siz küçücük bedeninizle kocaman okul çantanızı taşırken, arkanızdan sizi seyreden komşularınız yazık minicik yaşta babasız kaldı der. Çünkü; ömür boyu güçsüz olacağınız düşünülür.
Babanızı kaybettikten kısa bir süre sonra eve getirdiğiniz ilk karneye iliştirilmiş başarı belgesi, tüm mahalleyi gözyaşlarına boğar. Başarı belgesine bakarken, Ayşe teyzenin gözyaşları, ödül olarak uzattığı şekerin üzerine şıpır şıpır damlar. Bu şeker, başarınız için mi, yoksa babasızlığınızdan dolayı sizi avutmak için mi verilmiştir, anlamakta zorlanırsınız.
İlkokul hayatınız boyunca sürekli birileri fısır fısır onun babası öldü der. Sizin hayatta oluşunuzdan ve duruşunuzdan değil de, babanızın olmayışından bahsedilir. Örgülü saçlarınız hüzünle okşanır, babasıyla el ele tutuşan bir çocuk yanınızda durursa, önce size acılı gözlerle bakılır, ola ki yere düşüp kanayan dizlerinize bakarak ağlarsanız, gözünüzdeki her damla yaş, babasızlığınıza sayılır.
Sokakta oyun oynarken yorulup kaldırıma oturur ve iki elinizi çenenize dayarsanız yanmışsınız. Sizi gören ve yanınızdan geçen komşular, çenenizi kaldırıp gözlerinize bakarak Ne oldu sen ağlıyor musun? demek için sıralanmıştır. Okulda arkadaşlarınız tarafından yok yere itilip kakıldığınız çok olur. Çünkü; tüm çocuklar bilir ki sizi babama söylerim deme gibi bir şansınız hiç yoktur.
Sokakta oyun oynarken mızıkçılık yapma şansınız bile elinizden alınır. İşte bu yüzden mızıkçılık yapıyor denilir.
Arkadaşınızın kutladığı babalar gününe zoraki şahit olarak yazdırılırsınız. Böyle bir günde, acılı gözlerle başkasının babası sizi kucaklarsa, zihninizde yine bir anlamsızlık belirtisiyle kala kalırsınız. Bunun bir anlamı olduğunu düşünen insanları hoş görüp veda eder, annenizin pişirdiği mis gibi hamur ve en sevdiğiniz çizgi film şeker kız candy i kaçırmamak için heyecanla koşa koş oradan ayrılarak eve dalarsınız.
İşte çocukken babanızı kaybettiğinizde bunları yaşarsınız. Her gün diğer çocuklardan iki misli daha fazla büyürsünüz.
Anlarsınız ki; hayatın temel taşlarının yeri bir başkası tarafından doldurulamıyor. Siz hayata uyum sağlamaya çalıştıkça, yaptığınız her hareketin adı babasızlık oluyor. İnsanlar vicdanlarını rahatlatırken, size onları hoş görüp yolunuza devam etmek düşüyor.
Zaman ilerledikçe bir de bakmışsınız; babanızın yokluğuna inat herkese ve tüm hayata karşı dik durup yaşamış ve en bilindik güçsüzlüklerden birini, güce dönüştürmeyi başarmışsınız.
İşte bu yüzden; Sen rahat uyu! Sensizlik beni hiç ağlatmadı babam! Dileğim; Hayatta olan tüm babaların değeri bilinsin ve vefat eden tüm babalarımız için de Allah Rahmet Eylesin.
Serpil Çavuşoğlu