


Güney Afrika’dan Rusya’ya Uzanan Dünyanın En Uzun Yürüyüş Rotası
Yürüyüş rotası denilince akla hep ortalama 10-15 kilometrelik yerler gelir. Kıtaları yürüyerek geçmenin mümkün olmadığı düşünülür. Ancak, kıtalar arası yürüyüş de mümkün.
İstanbul Asya ve Avrupa kıtalılarını birbirine bağlıyor. Her yıl düzenlenen maratonlarla binlerce kişi bir kıtadan diğerine koşarak ya da yürüyerek geçiyor. Bugüne kadar ise dünyanın birçok farklı noktasında pek çok kişi, kıtalar arası yürüyüşün yanı sıra ekstrem denemeler yaptı. Dünyanın en yüksek dağı olan Everest’e şimdiye kadar binlerce kişi tırmandı, Amerikalı Kâşif Victor Vescovo dünyanın en derin noktasına dalıp 11 kilometre derinlikte canlı yaşamını görüntüledi ancak dünyanın en uzun yaya yolunu henüz geçen olmadı. Güney Afrika ve Rusya arasındaki 21 bin kilometrelik mesafeden bahsediyoruz. Dünyanın en uzun yürüyüş yolu hakkındaki detaylara birlikte bakalım.
Dalışlardan tırmanışlara, atlayışlardan yemek yemeye kadar dünya üzerinde şu ana kadar pek çok farklı rekor kırıldı. Ancak dünyanın en uzun yaya yolu olarak bilinen Güney Afrika – Rusya arasındaki yolu henüz tamamlayan olmadı.
Güney Afrika’nın başkenti Cape Town ve Rusya’nın başkenti Moskova arasındaki mesafe karayoluyla 15 bin kilometre. İki şehir arasındaki uçuş süresi ise yaklaşık 15 saat. Bu uçakla yolculuk için oldukça uzun bir zaman. Dünyanın en uzun yürüyüş yolu Cape Town ile Rusya’nın Magadan Kenti arasında.
22 bin 387 kilometrelik bu yolu tamamlamak ise 4 bin 492 saat yani yaklaşık 188 gün sürüyor. Tabii aralıksız yürürseniz… Eğer günde yalnızca 8 saat yürüyerek ilerlerseniz yolculuğu 562 günde tamamlayabilirsiniz.
Yürüyüş boyunca, toplam 117 bin 693 metre yokuş çıkılıyor ve 117 bin 686 metre iniliyor. Bu da Everest’e 13 kere çıkıp inmeye eş değer.
Yolculuk boyunca aralarında Güney Sudan, Suriye ve Gürcistan’ın da olduğu toplam 16 ülkeden geçiliyor. Bu kadar fazla ülkeden geçildiği için güvenlik sorunu da bir hayli fazla.
Listelist


Deniz seviyesinden 8091 metre yükseklikte olan Annapurna I Dağı, dünyanın en yüksek 10. dağı.
Annapurna zirveleri, tırmanmak için dünyanın en tehlikeli zirveleri arasında. Özellikle Annapurna I’deki taş duvarı, bu dağı dünyanın tırmanması en zor dağlarından biri haline getiriyor. Birçok insan bu zirveye tırmanmaya çalışırken hayatını kaybetti ve bu yüzden de dağın ölüm oranı oldukça yüksek. Annapurna I Dağı’na ilk başarılı tırmanış, Fransız Maurice Herzog ve Louis Lachenal tarafından 3 Haziran 1950’de gerçekleştirildi. Bu tırmanış da 8000 metre ve daha fazla yükseklikteki bir dağa yapılan ilk tırmanış oldu. 2014 yılında en korkunç felaket de bu dağda görüldü. Kar fırtınası ve çığ etkisiyle dağcılar mahsur kaldılar ve 43 dağcı hayatını yitirdi. Bu felaketten sağ çıkanların birçoğunun da uzuvları kesildi.

Dünyanın en tehlikeli dağlarından “dağların kralı” Nanga Parbat
Pakistan’da dağcıların “katil dağ”, bölge halkının ise “dağların kralı” olarak isimlendirdiği dünyanın en yüksek 9’uncu dağı Nanga Parbat, tırmanış açısından fazlasıyla tehlikeli olmasına rağmen turistlerin yoğun ilgisini çekiyor. Pakistan’ın Gilgit-Baltistan ve Azad Cammu Keşmir bölgesi sınırları içerisinde yer alan Nanga Parbat, 8 bin 126 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek 9’uncu dağı olma özelliğini taşıyor. Karakurum sıradağlarının uzantısında yer alan Nanga Parbat, Sanskritçe’de “çıplak dağ” anlamına geliyor.
Nanga Parbat, dünyada 8 bin metrenin üzerindeki 14 dağ arasında yer alıyor ve bölge halkı tarafından “dağların kralı” olarak isimlendiriliyor.
İslamabad’dan dağa ulaşmak 21 saat sürüyor
Başkent İslamabad’dan Nanga Parbat’a ulaşmak için önce araçla 14 saat yol katediliyor. Kara yolunun bittiği noktada 7 saatlik yürüyüşün ardından dağın ana kampına varılıyor. Başkentten dağın ana kampına ulaşmak yaklaşık 21 saat sürüyor. İslamabad’a 530 kilometre uzaklıktaki Dağa tırmanabilmek için önce 3 bin 500 metre yükseklikteki Fairy Meadows’a (Peri Çayırı) ulaşmak gerekiyor. Doğal güzelliğiyle öne çıkan çayır ile Nanga Parbat arası ise yürüyerek 4 saat sürüyor.
287 tırmanma girişiminde 64 dağcı öldü
Tırmanış şartları ve hava koşulları açısından fazlasıyla tehlikeli olan dağ, buna rağmen turistlerin yoğun ilgisini çekiyor. Nanga Parbat’a bilinen ilk tırmanma denemesi İngiliz dağcı Albert F. Mummery tarafından yapıldı. Mummery, 1895’teki tırmanış denemesinde hayatını kaybetti.
Geo News televizyonundaki verilere göre, Nanga Parbat’a 1895’ten bugüne kadar yapılan 287 tırmanma girişiminde 64 dağcı yaşamını yitirdi. Dağcıların “katil dağ” olarak isimlendirdiği Nanga Parbat’ın dağcılar için ölüm oranının yüzde 22,3 olduğu belirtiliyor.
Esma Balcıoğlu / Gezelim

Manaslu Dağı, 8,163 metrelik yüksekliğe sahip olup Annapurna sıradağlarının yanında yer almaktadır. Dağın adı, Sanskritçe’de ruh anlamına gelen “Manasa” kelimesinden gelmektedir. Manaslu Dağı’na ilk kez 9 Mayıs 1956 yılında bir Japon seferinde bulunan Toshio Imanishi ve Gyalzen Norbu tarafından tırmanılmıştır.
Manaslu Dağı, 8,163 metrelik yüksekliğe sahip olup Annapurna sıradağlarının yanında yer almaktadır. Dağın adı, Sanskritçe’de ruh anlamına gelen “Manasa” kelimesinden gelmektedir. Manaslu Dağı’na ilk kez 9 Mayıs 1956 yılında bir Japon seferinde bulunan Toshio Imanishi ve Gyalzen Norbu tarafından tırmanılmıştır. Nepal’in başkenti Katmandu’da bulunan Manaslu Dağı, Dünya’nın en yüksek sekizinci dağı olmaktadır. Rakipsiz bir manzara ve özel bir kültürel deneyim sunan Manaslu Dağı her geçen gün ziyaretçilerin ilgisini arttırmaktadır.
Manaslu Dağı Gezisi
Nepal’in trekking mücevheri olarak konuşulan Manaslu Dağı, organize edilmiş belli gruplara sınırlı olarak kapılarını açıp bozulmamış doğal ve kültürel koşulları görme imkanı sağlamaktadır. Manaslu Dağı’nı gezmek isteyen ziyaretçiler için tek yol uzun bir doğa yürüyüşünden geçmektedir. Ziyaretçiler farklı yürüyüş programlarından istediklerini seçerek bu harika dağı ve manzarayı görebilmektedirler. Klasik bir Manaslu doğa yürüyüşünde ziyaretçiler destansı manzarayı, yerel halkın eski kültürünü ve 5100 metre yüksekliğindeki vahşi doğayı görme fırsatı yakalamaktadır. Bu açıdan, Manaslu Circuit Trek, Nepal’deki en iyi yürüyüşler arasında görülmektedir. Diğer bilinen yürüyüşlerin ana kamplarından farklı olarak bu yürüyüş çok daha az kalabalık olmakta ve ziyaretçilere daha fazla sessizlik sağlamaktadır. Yürüyüş genel olarak vahşi doğada geçerken, etrafta yerel halk tarafından işletilen çay evleri sayesinde yürüyüşçülerin yanında fazla miktarda yiyecek ve çadır taşımasına gerek olmamaktadır. Yürüyüş sırasında Manaslu Koruma Alanı’nda Nepal Hinduizm’inden Tibet Budizm’ine yapılan kültürel geçiş dikkat çekmektedir. Tibetli mülteciler, yıllarca Nepal’in bu uzak bozulmamış yerinde yaşamış ve günümüzde bulunan köyler de onların devamı niteliğindedir. Bu alanda yer alan taş çatılı Budist köyleri gerçekten görülmeye değerdir. Gezi boyunca ziyaretçiler alt rakımlardaki subtropikal ormanlardan Himalaya’nın eteklerine ve daha da yüksekte soğuk ve zorlu şartları olan Larkya La’ya kadar uzun bir yolculuk yapmaktadırlar.
Y TUR NET

Deniz seviyesinden 8167 metre yükseklikte olan Dhaulagiri Dağı, Himalayalar arasında konumlanan 7. en yüksek dağ. Aynı zamanda tamamen Nepal sınırları içerisinde bulunan en yüksek dağ. Dhaulagiri, çığ ve buzullar açısından zorlayıcı ve tehlikeli olabiliyor ancak bu dağın zirvesine yapılan başarılı tırmanış oranı, ölüm oranından daha yüksek. 13 Mayıs 1960’ta İsviçreli ve Avusturyalılardan oluşan bir ekip dağın zirvesine ilk tırmanışı gerçekleştirdi.

Cho Oyu Dağı
Himalayalar o kadar görkemli ve büyük ki birçok en yüksek dağa ev sahipliği yapıyor görebileceğin üzere. Cho Oyu da Himalaya Dağları arasında yer alan bir zirve ve deniz seviyesinden tam 8188 metre yükseklikte. Everest’in 20 kilometre batısında konumlanmış olan dağ, dünyanın en yüksek 6. dağı. Tibetçe’de “Turkuaz Tanrıça” anlamına gelen Cho Oyu, 6 bin metre yüksekliğinde bulunan buzullarla birçok dağcıyı zorlasa da listemizdeki diğer dağlarla karşılaştırdığımızda Cho Oyu Dağı’na tırmanmak daha kolay. Bu dağın zirvesine ilk defa Avustralyalı Herbert Tichy, Joseph Joechler ve Şerpa Pasang Dawa Lama 19 Ekim 1954’te çıktı. Bu dağa tırmanan ilk Türk ise 1997 yılındaki başarılı tırmanışıyla Ali Nasuh Mahruki oldu.

Makalu Dağı
Himalayalar’ın 8,485 metre yüksekliğindeki Makalu Dağı, 1955 yılında yapılan Fransız ekspedisyonu tarafından kuzeybatı yönlü tırmanışa olanak tanıyan bir rota belirlenince bu yol, birçok dağcının tercihi haline gelmiştir. Her ne kadar çok tercih edilen bir zirve olmasa da, 2010 yılı Mayıs ayında bu dağa tırmanan 15 dağcıdan birinin Türk olması, tırmanış için ek bir motivasyon kaynağı olmuştur.
Makalu Dağı’na bağlı Kangchungtse ile Chomo Lonzo Dağları’nın zirveleri, Makalu’ya tırmanmak isteyen dağcılar için bir tür moral kaynağı oluşturuyor. Bu zirvelere tırmanmanın motivasyonunu bulan dağcılar, Makalu Dağı’nın zirvesine ulaşmak için gerekli enerjiyi bu deneyimle bedenlerine kazandırıyorlar, böyle düşünülmektedir.

Lhotse Dağı, Tibet Özerk Bölgesi ve Nepal arasında yer almaktadır. Himalayalar’da yer alan Lhotse Dağı, halk arasında E1 dağ masifi olarak da adlandırılmaktadır. Everest, K2 ve Kangchenjunga’dan sonra dünyanın en yüksek dördüncü dağı olarak bilinmektedir. Üç zirveden oluşan dağın en yüksek zirvesi 8516 metredir.
Dünyanın En Yüksek Dördüncü Dağı Lhotse Hakkında Merak Edilenler
Tibet Özerk Bölgesi ve Nepal arasında yer alan Lhotse Dağı, Himalayalar’da bir konuma sahiptir. Lhotse Dağı’nın 7600 metrelik yüksekliğinde güney bölümünden Everest Dağı ile birleşmektedir. Everest Dağı’nın güneyinde kaldığı için Tibet dilinde “Güney Zirve” anlamına gelen Lhotse ismi verilmiştir.
Lhotse Dağı 3 zirveden oluşmaktadır. En yüksek zirvesinin 8516 metre olduğu Lhotse Dağı’nın doğusunda 8516 metre yüksekliğe sahip Orta Lhotse ve 8383 metre yüksekliğe sahip Lhotse Shar yer almaktadır. Dağın en yüksek noktası olan 8516 metrelik zirvesi ise Nuptse ismi ile bilinmektedir.
Bazı dağcılara göre alt zirve olarak bilinen Lhotse Shar, genellikle ayrı bir zirve olarak da kabul edilmektedir.
Zirveye gidilen dağın batı yönündeki yol Lhotse Couloir olarak adlandırılmaktadır. Bu yol büyük bir buz vadisidir ve tırmanış için en zorlayıcı bölümdür. Yolun bazı noktalarında ani bir şekilde 80 derecelik dik bir yükseliş görülmektedir. Bu yüzden tırmanış için tecrübeli dağcıların gitmesi önerilmektedir. Bütün bunlara rağmen Everest Dağı’na kıyasla Lhotse Dağı’na tırmanmak daha kolaydır. Bu yüzden Everest’e çıkmadan önce pratik yapma amacıyla tercih edilmektedir.
Lhotse Dağı ve Zirvelerine İlk Tırmanışlar
Lhotse Dağı’na ilk tırmanışı İsviçreli dağcılar olan Fritz Luchsinger ve Ernest Reiss yapmıştır. Lhotse Shar’a ilk tırmanış 1965 yılında ve Orta Lhatse’ye ilk tırmanış ise 1973 yılında gerçekleştirilmiştir. Ana zirveye tırmanış ise Polonyalı dağcılar olan Andrzej Zawada ve Andrzej Heinrich tarafından 25 Aralık 1974 tarihinde olmuştur.
Lhotse Dağı tırmanışta ilklerini yaşadıktan sonra farklı ülkelerden gelen birçok dağcı için dağcılık rotası olmuştur. Bazı durumlarda başarısızlıklar yaşanmış olsa da, birçok dağcı olumsuzluklardan etkilenmeden zirveye tırmanışa devam etmiştir. 2008 yılında hesaplanan bilgilere göre dağın en zirve noktasına toplam 371 dağcı erişebilmiştir.
Y TUR NET

Kanchenjunga Dağı
Hindistan ve Nepal arasında uzanan Kanchenjunga Dağı, 8,586 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek dağları sıralamasında üçüncü sırayı almaktadır. Dağın zirveye uzanan dört farklı tırmanış rotası bulunmaktadır. Bunların üçü Nepal’de yer alırken, diğeri Hindistan sınırları içinde bulunmaktadır.
Kutsal kabul edilen Kanchenjunga Dağı’na özel izinler almadan Hindistan üzerinden tırmanamayacağınızı belirtmek önemlidir. Zira Hindistan’da bulunan Sikkim Yolu, hükümetin özel talebi üzerine 2000 yılından beri keşiflere kapalıdır. Dağa tırmanmak istiyorsanız, Nepal’e uçakla seyahat ederek gelmeniz gerekmektedir.
Dağa tırmanışınızı tamamladıktan sonra Darjeeling ve Antu Dada tepelerine ulaşırsanız, muazzam manzarayı doya doya yaşayabilirsiniz. Kanchenjunga Dağı’nın kuzey doğu tarafında bulunan Green Lake Yürüyüş Yolunu keşfetmek, harika bir göl manzarasında yolculuk etme fırsatı sunar. Ayrıca dağa doğru ilerleyen bu muazzam güzellikteki bölgede kamp alanları da bulunmaktadır.

K2 Dağı, dünyanın en yüksek ikinci zirvesi olarak, dağcılar için büyük bir zorluk ve ilham kaynağıdır. Bu yazıda, K2’nin coğrafi konumu, iklim koşulları, zorlukları ve dağcılık tarihi hakkında bilgi verilmektedir. Ayrıca, bölgenin doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleri de ele alınmaktadır.
K2 Dağı, dünyanın en yüksek ikinci zirvesi olarak bilinen, hem coğrafi hem de dağcılık açısından önemli bir dağdır. Bu makalede, K2 Dağı’nın konumu, coğrafi özellikleri, iklimi, zorlukları ve dağcılık tarihi üzerine kapsamlı bir inceleme sunulacaktır.
1. K2 Dağı’nın Coğrafi Konumu
K2 Dağı, Himalaya dağ silsilesinin bir parçası olarak Pakistan ve Çin sınırında yer almaktadır. Bu dağ, Baltoro Buzulu’nun kuzeyinde, Gasherbrum dağları ile birlikte konumlanır. K2’nin zirvesi, deniz seviyesinden 8,611 metre yüksekliğe sahiptir, bu da onu sadece Everest’ten sonra gelen en yüksek dağ yapar.
2. K2 Dağı’nın Coğrafi Özellikleri
K2, pek çok dağcı için zorlu bir hedef olmasının yanı sıra, kendine has coğrafi özellikleri ile de dikkat çeker. Bu özellikler arasında:
- Yüksek irtifa: K2, dünyanın en yüksek ikinci zirvesidir ve bu, dağcılık zorluklarını artırmaktadır.
- Steep Faces: Dağın güney ve doğu yamaçları, dik ve kayalık yapısı ile dikkat çekmektedir.
- Buzullar: K2 çevresinde çok sayıda buzul bulunmaktadır ve bu da inşaat ve tırmanış için zorluklar yaratmaktadır.
3. İklim Özellikleri
K2’nin iklimi, dağcılık açısından son derece zorlu koşullar sunmaktadır. Yaz aylarında bile, zirveye ulaşmak için gerekli olan sıcaklıklar genellikle -10 °C civarındadır. Kış aylarında ise, sıcaklıklar -30 °C’ye kadar düşebilir. Ayrıca, K2 bölgesi sık sık kar fırtınaları ve yüksek rüzgar hızları ile bilinir. Bu atmosferik koşullar, dağcıların zirveye ulaşma şansını önemli ölçüde azaltır.
4. K2 Dağı’na Tırmanış Zorlukları
K2’nin tırmanışı, dağcılar için büyük zorluklar barındırmaktadır. Bu zorluklar arasında:
- Yüksek irtifa hastalığı: Yüksek irtifada oksijen eksikliği, dağcıların performansını etkileyebilir.
- Teknik zorluklar: K2’nin dik yamaçları ve karmaşık rotaları, deneyimli dağcılar için bile zorluklar sunmaktadır.
- Hava koşulları: Ani hava değişimleri ve kötü hava koşulları, tırmanışı tehlikeli hale getirebilir.
5. Dağcılık Tarihi
K2 Dağı’na ilk başarılı tırmanış, 1954 yılında İtalyan dağcılar Lino Lacedelli ve Achille Compagnoni tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu olay, dağcılık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. K2’ye yapılan tırmanışlar, genellikle yaz aylarında gerçekleştirilmektedir, ancak kış tırmanışları da son yıllarda artış göstermiştir.
Sonuç
K2 Dağı, yalnızca yüksekliği ile değil, aynı zamanda sunduğu zorluklarla da dağcılık dünyasında özel bir yere sahiptir. Zorlu iklim koşulları, teknik gereksinimler ve yüksek irtifa hastalığı gibi faktörler, K2’yi tırmanmayı isteyenler için büyük bir meydan okuma haline getirmektedir. Dağcılık tarihi açısından K2, birçok başarı ve trajediye ev sahipliği yapmış, dağcıların sınırlarını zorladığı bir arena olmuştur.
Ekstra Bilgiler
K2 Dağı’nın etrafındaki bölge, sadece dağcılar için değil, aynı zamanda doğa severler için de büyüleyici bir yerdir. Bu bölgedeki flora ve fauna, nadir türler barındırmaktadır. Ayrıca, K2 çevresindeki yerel kültür ve gelenekler, bölgenin zengin tarihini yansıtmaktadır. Dağa yapılan tırmanışlar, hem fiziksel hem de zihinsel olarak büyük bir hazırlık gerektirmektedir.
K2 Dağı, yalnızca coğrafi bir yapı olmanın ötesinde, insan azminin ve doğanın gücünün bir sembolü olarak da değerlendirilmektedir. Dağcılar, bu muazzam zirveye ulaşmak için yıllarca süren bir hazırlık ve kararlılık göstermektedirler.
Dag.gen.tr

Everest: Ölümcül Zirve
Everest Dağı’nın Tepeden Nasıl Göründüğünü İlk Defa Göreceksiniz!
Dağcılar Neden Everest’te Arkadaşlarını Terk Ediyor? Dönüşü Olmayan Nokta

İnsanlar her yıl Everest Dağı’na tırmanıyor; bu tırmanışlardan bazıları başarılı olsa da, bazı talihsiz insanlar düşmeler, fırtınalar, çığlar, oksijen yetmezliği, donma veya sağlık sorunları nedeniyle ölüyorlar. Bazı ölümler dağa tırmanırken, bazıları da inerken gerçekleşiyor. Bu yazımızda Everest Dağı’nı biraz daha yakından tanıyacak ve bu devasa dağa tırmanma sırasında yaşanan ölümlerin nedenlerini ve Everest’e tırmanmanın zorluklarını inceleyeceğiz.
Everest Dağı, Nepal ile Çin’in Tibet Özerk Bölgesi arasındaki sınırda yer alır. Güney Asya’daki Himalaya Dağları’nın zirvesini barındıran 8.849 metre yüksekliğindeki bu dağ, deniz seviyesine göre ölçüldüğünde, dünyanın en yüksek dağıdır. Ancak, Dünya’nın merkezinden ölçülecek olursa en yüksek dağ; And sıra dağlarının parçası olan Ekvator’daki bir tabakalı yanardağ olan Çimborazo’dur.
Everest Dağı, yerli halkların ilgisini çok uzun zamandır çekmektedir ve yüksekliğinden dolayı bu dağa derin bir saygı beslenmektedir. Everest Dağı, Sanskritçe ve Nepalcede Sagarmatha, Tibetçede Chomolungma, Çincede Zhumulangma Feng olarak adlandırılır. Chomolungma, “Dünyanın Tanrıça Anası” veya “Vadi Tanrıçası” anlamına gelir. Sagarmatha ise “Cennetin Zirvesi” anlamına gelir.
Everest Dağı 8.849 metre yüksekliğinde olup, deniz seviyesi üzerinde bulunan dağların en yükseğidir.
Everest Dağı’nın Özellikleri
Himalayalar, yaklaşık 40 ila 50 milyon yıl önce Hindistan-Avustralya plakası ile Avrasya plakasının çarpışmasının ardından oluşmaya başlamıştır. Pleistosen Dönemi sırasında, yani günümüzden yaklaşık 2.580.000 ila 11.700 yıl önce bugünkü şeklini almıştır. 1990’ların sonlarından bu yana Everest’te bulunan küresel konumlandırma araçlarından elde edilen bilgiler, dağın kuzeydoğuya doğru her yıl birkaç santimetre hareket ettiğini ve 1-2 santimetre kadar da yükselmeye devam ettiğini göstermektedir. Bir diğer deyişle, Everest Dağı’na tırmanan herkes, aslında bir miktar farklı yüksekliklere tırmanmaktadır; ancak dağın devasalığı yanında bu ufak miktarlar kısa vadede göz ardı edilebilir düzeyde kalmaktadır. Ayrıca ölçüm türüne bağlı olarak da yükseklik bir miktar değişebilmektedir.
Everest Dağı, çok sayıda kaya katmanından oluşur. Dağın alçak kesimlerindeki kayalar, üzerinde magmatik granitlerin yer aldığı metamorfik şistler ve gnayslardan meydana gelir. Daha yukarılarda, tortul kayaçlar bulunur – ki bunlar, iki plakanın çarpışmasından sonra kapanan Tetis Denizi’nin eski tabanının kalıntılarıdır. Zirve piramidinin hemen altında oluşmuş, Sarı Bant (İng: “Yellow Band”) adı verilen kiraç taşı dikkat çeker.
Everest’in zirvesi her zaman karla kaplıdır; kar seviyesi Eylül ayında en yüksek, Mayıs ayında en düşük seviyededir. Zirve ve üst yamaçlar atmosferin üst kısımlarında yer aldığı için, solunabilir oksijen miktarı deniz seviyesindekinin sadece üçte biri kadardır. Dolayısıyla hava koşulları ve oksijen yetersizliği, canlıların ezici çoğunluğunun bu kadar yüksekte barınmasını engeller.
Ortalama gündüz sıcaklığı Temmuz ayında zirvede -19 °C civarında iken, en soğuk ay olan Ocak ayında -36 °C ila -60 °C aralığında olabilir. Ani fırtınalar sıcaklığı çok hızlı bir şekilde düşürebilir. Everest’in zirvesi jet akımının alt sınırına ulaştığı için, rüzgar hızları saatte 160 kilometreye kadar ulaşabilir. Tüm bu nedenlerle Everest, dağcılar için donma riski en yüksek dağlardan biridir.
Everest Dağı, Adını Kimden Almıştır?
1852’de, 1800’lerin başından beri Hindistan alt kıtasını haritalayan İngilizler, Himalayalar’da Nepal ve Tibet’in arasında yer alan, Dünya’nın en yüksek dağını belirlediler. İngilizler başlangıçta zirveyi Peak XV olarak adlandırdılar. Daha sonra Hindistan’ın genel araştırmacısı olarak çalışan Andrew Waugh, selefi Sir George Everest‘in adını önerdi ve öneri kabul edildi.
Everest Dağı’na Tırmanma Süreci
Fiziksel ve Psikolojik Hazırlıklar
Everest Dağı’nın zirvesine ilk defa 1953’te çıkılmıştır ve o zamandan bu yana zirveye yaklaşık 5.000 kadar kişi çıkabilmiştir. Everest’e tırmanmak için gereken ön hazırlıklar hayati önem taşır. Tımanacak kişinin kondisyonunun çok iyi olması gerekir. Sağlık koşulları ve kondisyonun iyi olması, iyi bir zihinsel hazırlık tırmanışı kolaylaştırır. Everest gibi yüksek bir dağa tırmanmadan önce; aşırı soğuk havalarda, yüksek yerlerde, kayalık ortamlarda, karda ve buzda, yüklü bir sırt çantası ile yürüme ve tırmanma egzersizleri yapılmalıdır.
Everest Dağı’na tırmanma sırasında insanlar, ağırlıklarının yaklaşık %20’sini kaybederler. Bu nedenle, tırmanmadan önce gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Genel olarak, çoğu insan Everest’e tırmanabilmek için en az 1 yıllık özel eğitime ihtiyaç duymaktadır. İhtiyaç duyulan kondisyonu güvenli ve etkili bir şekilde oluşturmak için eğitim süreci boyunca; yürüyüş süresini, mesafeyi ve yüksekliği kademeli olarak artırmak önerilmektedir.
Everest’e Tırmanmak Ne Kadar Tehlikelidir?
Kayıtlara göre Everest’te bugüne kadar 280’den fazla ölüm gerçekleşti. Sadece 2010 yılından bu yana, ana kamptan daha yüksek bir noktaya 7.954 kişi tırmanmıştır ve 72 ölüm meydana gelmiştir.
Evrim Ağacı

