Ennio Morricone – Symphonies – Timeless Melodies and Music of the Cinema”
EYLÜL 2024
Gerilim Filmlerinin Usta Yönetmeni Alfred Hitchcock’un Hayatı ve Bilinmeyen Yönleri
Tüm zamanların en iyi yönetmenlerinden biri olarak görülen Alfred Hitchcock, kariyeri boyunca 60’dan fazla filme imza attı. Rebecca’dan Psycho’ya, Birds’ten Rear Window’a kadar muazzam filmler çekti. Çektiği filmler birçok ödül aldı ve kült oldu. Özellikle Psycho (Sapık) filmi, sinema tarihinde büyük bir yere sahip oldu. Öyle ki, birçok farklı film ve dizide Psycho’dan bahsedildi. Böyle eşsiz bir yönetmen söz konusu olunca Alfred Hitchcock kimdir diye merak etmemek elde değil. Lafı daha fazla uzatmadan Alfred Hitchcock kimdir okuyup öğrenelim.
Alfred Hitchcock kimdir ve nerede doğmuştur?
Alfred Hitchcock, 13 Ağustos 1899 yılında Birleşik Krallık’ın başkenti Londra’da doğdu. Kendisinden büyük iki kardeşi vardır. Hitchcock kendisini iyi bir çocuk olarak tanımlamış ve hiç arkadaşı olmadığını söylemiştir.
Polislerden korkuyordu
Hitchcock bir röportajında, babasının onu 5 yaşındayken kötü notları olduğu için bir polis karakoluna götürdüğü söylemişti. Polis notlarına baktı ve onu birkaç dakikalığına hücreye kitledi. Polis sonra “yaramaz çocuklara yaptığımız şey bu” dedi. Bu deneyim Alfred Hitchcock için bir travmaya dönüştü ve ömrü boyunca polislerden korktu.
Sanat ve mühendislik eğitimi aldı
Londra Üniversitesi’nde (University of London) sanat eğitimi aldı. Daha sonra School of Engineering and Navigation’da mühendislik okudu. Alfred Hitchcock çok nitelikli bir insandı. Sinema kariyerine ise film setlerinde teknik ressam olarak başladı.
Askerlik yapmadı
Alfred Hitchcock, askerlik dönemine geldiğinde çok kiloluydu. Onun askerlik dönemi 1. Dünya Savaşı’na denk gelmişti. Ancak o zamanlar çok kilolu ve kısa boylu olması, askerlikten muaf tutulmasına neden oldu. O dönemde askerlik yapmamış olması kariyerinin gidişatına olumlu bir etki yaptı.
1922 yılında ilk filmini çekti
Alfred Hitchcock, ilk yönetmenlik deneyimini 1922 yılında çektiği Number 13 filmi ile yaşadı. 1923 yılında Always Tell Your Wife adlı ilk kısa filmini çekti. Fakat kendi tarzını 1927 yılında çektiği The Lodger (Kiracı: Sisli Bir Londra Hikayesi) isimli gerilim filmi ile yansıttı. Hitchcock, 1929 yılına çeşitli sessiz filmler çektikten sonra aynı yıl ilk sesli İngiliz filmi olan Blackmail’i (Şantaj) başarılı bir şekilde tamamladı. Hitchcock, 1934 yılından sonra yaptığı filmler ile küresel bir şöhrete sahip oldu. 1939 yılında ise Hollywood’a yerleşti.
Hollywood’da çektiği ilk film olan Rebecca Oscar kazandı
Alfred Hitchcock, 1940 yılında ilk Hollywood filmi olan Rebecca’yı çekti. Rebecca, En İyi Film Oscar’ını kazandı. Ancak Hitchcock 1946 yılında o dönemlerdeki en iyi filmi olan Notorious’u (Aşktan da Üstün) çekti. Hitchcock’un ilk renkli filmi ise 1948 yapımı Rope (Ölüm Kararı) oldu.
Geç dönem filmleri ile ününe ün kattı
Alfred Hitchcock, Vertigo (Ölüm Korkusu), North by Northwest (Gizli Teşkilat), Psycho (Sapık) ve The Birds (Kuşlar) isimli filmler ile çok daha ünlü oldu. Öyle ki bu filmlerin hepsi kült oldu. Hatta Psycho filminde duştaki kadının attığı çığlık ve bıçaklanma sahnesi, sinema tarihinin unutulmazları arasında yer aldı.
Ah şu eşek şakaları yok mu!
Uzaktan bakınca farklı görünse de Hitchcock’un yakın arkadaşları ve birlikte çalıştığı kişiler onu çok daha farklı tanıyordu. Alfred Hitchcock şaka yapmaya bayılıyordu, ancak hiç şüphe yok ki yaptığı şakalardan sadece kendisi keyif alıyordu. Neden mi? Çünkü sadece eşek şakası yapmayı seviyordu. Hemen sizlere yapmış olduğu bir şakayı anlatalım. Hitchcock, The 39 Steps (39 Basamak) filminde birlikte çalıştığı oyunculara trajikomik bir şaka yaptı. Çekimler sırasında Madeline Carroll ve Robert Donat’ı birbirlerine kelepçeledi ve anahtarı kaybetmiş gibi yaptı. Halbuki anahtar en başından beri kendisindeydi. Onları birkaç saat boyunca kelepçeli bıraktıktan sonra sıkılmış olacak ki anahtarı çıkarıp onları serbest bıraktı. Şimdi yaptığı şakalardan neden sadece kendisinin eğlendiğini anladınız değil mi?
Alfred Hitchcock’un cameo rolleri
Alfred Hitchcock, kariyeri boyunca 66 filme imza attı ve bu filmlerin 37 tanesinde çok kısa roller aldı. “Cameo roller” olarak bilinen bu roller sadece birkaç saniye sürüyordu. Hitchcock filmin herhangi bir sahnesinde birkaç saniye göründükten sonra bir daha başka sahnede rol almıyordu. Cameo roller, Hitchcock’un kendine ait olan bir imzasıydı. Bu tarz rollerin aynısını vefat etmeden önce Stan Lee yapıyordu. Alfred Hitchcock’tan ilham almış olacak ki neredeyse tüm Marvel filmlerinde birkaç saniyeliğine göründü.
Maalesef hiç Oscar kazanamadı
Alfred Hitchcock, beş kez En İyi Yönetmen Oscar’ına aday olsa da, bir türlü kazanamadı. Belki de Leonardo DiCaprio gibi beş kez Oscar’a aday olduktan sonra altıncısında kazanacaktı. Kim bilir? 1968 yılında Irving G. Thalberg Anı Ödülü’ne layık görüldü.
1980 yılında vefat etti
Hitchcock’un sağlığı her geçen gün daha da kötüye gidiyordu ve inme geçiren karısı için çok endişeliydi. Seyahat etmesi gereken yerlere gidemiyordu, kalp pili vardı ve artriti için kortizon iğneleri yapılıyordu. Alfred Hitchcock, 29 Nisan 1980 tarihinde böbrek yetmezliği nedeniyle hayata gözlerini yumdu. Fakat çektiği filmler ile anısı her zaman yaşadı.
Caner Cem Martı / LISTELIST
Andrey Tarkovski, 4 Nisan 1932 tarihinde Sovyetler Birliğinde Zavrazhye’de dünyaya geldi. Marina adında ablası vardır. Ünlü şair Arseniy Tarkovsky’nin oğludur. Sinema eğitimini Moskova’da Devlet Sinema Okulunda gördü. VGIK Sovyet Film Okulu’na girmeden önce müzik ve Arapça eğitimi aldı. Tarkovsky filmleri otobiyografik özellikleriyle büyük zenginlik içerirler. Bunda babasının şair olmasının ve 7 yaşından itibaren müzik eğitimi almasının önemi büyüktür.
1960 yılında Sinema Okulu için yaptığı diploma filmi aynı zamanda ilk filmi ve tamamen Sovyet topraklarında geçen tek filmidir. Tarkovsky’nin. Moskova’da çekilen filmin, harici mekanlarında bina imgelerinin ağır bastığı görülmektedir. Film, erkek bir müzisyen ile silindir şoförünün karşılaşma hikayesini anlatır. İşleyiş tarzı olarak duygusal görünen film, Tarkovsky’nin renkli olarak çektiği tek filmidir.
İlk konulu uzun filmine ‘İvan’ın İhtirasları’ adıyla başlayan yönetmen, fmi 1962 yılında ‘İvan’ın Çocukluğu’ ismiyle bitirmiştir. ‘Andrei Tarkovsky’ adını uluslararası arenada duyuran ilk film ‘İvan’ın Çocukluğu’dur. Öksüz bir çocuğun İkinci Dünya Savaşı sırasında başından geçenleri anlatan film, Venedik Film Festivalinde, Altın Arslan Ödülünü başka bir filmle paylaştı.
1966 yılında ‘Andrei Rublev’i çeken Tarkovsky, bu filmiyle komünist yönetimin tepkisini çekti. Filmin SSCB’de gösterimine, 1967 Cannes Film Festivali’nde ödül kazandıktan 1 sene sonra izin verildi. Andrey Tarkovsky, 1972 yılında Stonislov Lem’in eserinden uyarlayarak çektiği ve kendi ifadesi ile bilim-düşlem olan ‘Solaris’adlı filminde hayatın anlamını araştıran yolculuğuna çıktı. Bu film, ünlü yönetmen Stanley Kubrick’in bilim kurgu filmi ‘2001 Uzay Yolu Macerası’na doğulu bir cevap olarak nitelendirilir. Andrey Tarkovsky diğer filmlerinde olduğu gibi bu filminde de şiirsel öğelere yer vermişti ve Solaris gezegeninin sonsuz koridorlarında, sonluluk – sonsuzluk, varlık – yokluk gibi insanın varoluşsal gayelerine ilişkin sorularına cevaplar arıyordu.
1982 yılında Venedik Film Festivali’nde jüri üyeliği yaptı. Andrey Tarkovsky 1982 yılında, kendine has sinema anlayışının doruklarından biri olarak görülen ‘Nostaljiya’ filmini çekti. Son filmi ‘Kurban’ı, 1986’da İsveç’te çekti. ‘Kurban’ teknolojik burjuva uygarlığına ve trajik dünya görüşüne yönelttiği destansı bir eleştiri niteliğindedir.
Andrey Tarkovski, 29 Aralık 1986 tarihinde Paris’de yaşında akciğer kanseri nedeniyle ölmüştür.
Filmleri :
1986 – Kurban Offret – Sacrificatio
1983 – Tempo di viaggio
1983 – Nostalji – Nostalghia
1979 – İz Sürücü – Stalker
1975 – Ayna – Zerkalo
1972 – Solaris – Solyaris
1966 – Andrey Rublev – Andrei Rublyov
1962 – İvan’ın Çocukluğu – Ivanovo Detstvo
1960 – Yol Silindiri ve Keman – Katok i Skripka
1959 – Bugün Kimse İşten Çıkarılmayacak – Segodnya uvolneniya ne budet
1958 – Konsantre – Kontsentrat
1958 – Katiller – Ubijtsi
YENİ AKİT
- Aynı nehre iki kez giremeyiz.
- Sabah akşamdan daha akıllıdır.
- Acının kaynağı memnuniyetsizliktir.
- Güneş hâlâ ısıtıyor. Ama artık yetmiyor.
- Hiç kimseye bağımlı olmak istemiyoruz.
- Neysen osun, olmadığın şeyi olamazsın.
- Dahi ile hain hiçbir koşulda uyuşamazlar.
- Bin kez okunan bir kitap, bin ayrı kitaptır.
- Dinleme ve anlama yeteneği çok değerlidir.
- Sanat, kimsenin onu farketmediği yerdedir.
- Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.
- Büyük şeyler sona erer, küçük şeyler baki kalır.
- Dinleme ve anlama yeteneği yüce meziyetlerdir.
- Anılar bizi saldırılara açık, acı çekmeye hazır kılar.
- Mutluluk yoksa da Huzur ve özgürlük var dünyada!
- Yalnız olmaya dayanamayan insan ölümle yüz yüzedir.
- Evren, gerçeğin peşinde koşmayanlardan kendini gizler.
- Biz sanatçılar taklit etmekten başka bir şey yapmıyoruz.
- İnsanlar bin yıldır mutluluğun peşinde, fakat mutlu değil.
- Çocuklara aşılanacak en önemli şeyler, erdem ve onurdur.
- Utanmak, insanlığı kurtaracak düzeyde güçlü bir duygudur.
- Zaman, insana verilmiş hem tatlı hem de acı bir armağandır.
- Sanat daha farklı, genel ve yüksek bir düşünceye hizmet eder.
- İçinde koca bir evreni taşıyan insan, işte benim tek ilgi odağım.
- Bu çok boyutlu dünyada biz tek bir boyuta mahkûm edilmişiz.
- Dürüst insanlar hiç zengin olamazlar, zengin insanlar da dürüst.
- Dünyanın gidişatından kaygılanan karakterlere ilgi duyuyorum.
- Kimse doğal olarak kötü olmadığı gibi, kötülüğün de doğası yok.
- İnsanlar çok derindeki duyguları hakkında konuşmak istemezler.
- Hayat çok kısa; alçakların ayakları altında sürünerek geçirilmemeli.
- Bilimdeki anlamayla sanattaki anlama birbirinden tümüyle farklıdır.
- Her insan ancak kendi kendini kurtarmak istediği zaman kurtarılabilir.
- Kaç aydır yaşamıyorum; sadece bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum.
- Ve eğer mutsuzkuklarımız olmasaydı, daha iyi durumda olmayacaktık.
- Bir damla, bir damla daha iki damla etmez, daha büyük bir damla eder.
- İnsanın başka insanlara acı vermeden yaşayabilmesi için bir ideali olmalı.
- İlkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir.
- Kendi benliğinin mükemmelliğini arzulamayan hiçbir insan değerli değildir.
- İyi bir kitabı okumak, onu yazmak denli zordur,” derken Goethe çok haklıydı.
- Yalnız hissetmemek uğruna birlikte olma arzusu, bence çok talihsiz bir durum.
- Sırtlarını bize dayayarak bunun bedelini tamamen masum çocuklara ödetiyorlar.
- Bütün zaman boyunca sanki yaşadığım hayat gerçek değildi de bir tür bekleyişti.
- Kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi, yalnızlık sanmayacağınız şekilde yetiştirin.
- İkiyüzlü bir şekilde dolanıp herkesi mutlu etmeye çalışmanız midemi bulandırıyor.
- Bir kez olsun aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır.
- Estetik ölçütlerimizi mükemmelleştirmemiz için hayat bize eşit imkânlar sunmuyor.
- Bence insanın şöyle bir prensibi olmalı: “Asla geri döndüremeyeceğin hiçbir şey yapma.
- İnsanlar sosyalleşiyorlar, ama karşılıklı, samimi bir ilgi yok; dolaylı bir yolla karşılaşıyorlar.
- Yaşamlarımız hep yanlış. Bir bireyin topluma ihtiyacı yoktur, bireye ihtiyacı olan toplumdur.
- Dünyada ne kadar kötülük varsa, güzellik yaratmak için de o kadar sebebimiz var demektir.
- Haberlere boğuluyoruz, oysa hayatımızı değiştirebilecek en önemli mesajlar ulaşmıyor bize.
- İnsanın asıl sorunu, anlama dairdir. Hayatın anlamının bilgisine sahip olarak yaşamıyoruz oysa.
- Bana öyle geliyor ki, en dehşetli, en uzlaşmaz mücadele, insanın kendi kendisiyle mücadelesidir.
- Bir insan, kendi benliği özgür değilse, bütün dünyanın bağımsız olmasından ne fayda sağlayabilir?
- Yaşamak yalnızca karnın doyurulmasından, maddi gereksinimlerin karşılanmasından ibaret değildir.
- Bir insanın yaşamak için çok fazla şeye gereksinimi yok. Önemli ve güzel olan, çalışırken özgür olmak.
- Özgürlük demek haysiyete saygı gösterebilmek demektir, hem kendi içinde hem de başkaları içindeki haysiyete.
- Kötülük ne kadar artarsa güzeli yaratma nedeni de bir o kadar artacak. Şüphesiz daha güç olacak, ama daha da gerekli.
- Benim kurduğum dünya kimilerine ilginç gelirken, kimilerinin zerre ilgisini çekmediği gibi, hatta üstelik sinirlendirebiliyor.
- Hiçbir şey yapmadan bu dünyadan göçüp gitmek o kadar kolay ki! Ve benim de yapmak istediğim o kadar çok şey var ki.
- Kendi kendilerine kaldıklarında sıkılan insanlar bana, kendilerine verdikleri değer açısından bir tehlikenin içindeler gibi gelir.
- Bilgilenmede felsefe, eylemde erdem; bilge adamlara göre bunlar her kesimden gelen insanlar için yararlı olan yegâne şeydir.
- Birey olmadıktan sonra toplum bir insan fabrikasıdır ve burada bol bol ”biz” üretilip, ”hepimiz” içinde birer birer öldürülürüz.
- Birey, sürüde yaşayan hayvan gibi değil, kendi yalnızlığında, doğaya, hayvanlara ve bitkilere yakın, onlarla ilişki halinde yaşamalı.
- Belki de en büyük suçumuz, kendi kendimizi değiştirmeden başkalarını değiştirme, başkalarına öğretme girişiminde bulunmamız.
- Hepimiz bekleriz bir şeyler bekleriz. Bir seviniyoruz bir üzülüyoruz. Bir şeyler bekliyoruz. Umutlanıyoruz, umudumuzu yitiriyoruz.
- Fakat iletişim kurmak her zaman çaba ister. Hiç çaba harcamadan, tutkulu bir arzu duymadan bir insanın bir başkasını anlayabilmesi imkansızdır.
- Her insan çocukluktan itibaren kendisiyle zaman geçirmeyi öğrenme gereksinimi duyar. Yalnız olması gerekmez ama kendisiyle kaldığında sıkılmamalıdır.
- Şiir benim açımdan bir dünya görüşü, gerçekle olan ilişkimin özel bir biçimidir. Bu açıdan bakıldığında, şiir, insanlara hayatı boyunca eşlik eden bir felsefedir.
- Bir gün geçirdik. Diyelim ki o gün başımızdan çok önemli ve anlamlı şeyler geçti. Bir filmin çıkış noktası olabilecek, bir fikir çatışmasını canlandırmaya yetecek tohumları içinde barındıran şeyler… Peki, böyle bir gün aklımızda nasıl yer etmiştir?
(“Mühürlenmiş Zaman”)
- Güzel, gerçeğin peşinde koşmayanlardan kendini gizler.
(“Mühürlenmiş Zaman”)
- Modern sanatın seçtiği yol yanlıştır, çünkü hayatın anlamını arama adına salt kendini onaylama peşinde koşmaktadır. Bu yüzden bu yaratıcı uğraş, kendi bireyci eylemlerinin bir kerelik değerini haklı göstermeye çalışan eksantrik kişilerin garip bir çabasına dönüşmüştür. Ne var ki, bireyin kendini sanatta kanıtlaması imkânsızdır, çünkü sanat daha farklı, genel ve yüksek bir düşünceye hizmet eder. Sanatçı, kendisine neredeyse mucize sonucu bahşedilmiş sayabileceğimiz yeteneğinin bedelini ödemek zorunda olan bir hizmetkârdır. Günümüz insanı hiçbir şey feda etmeye yanaşmıyor; oysa gerçek bireyselliğe varmanın tek yolu özveriden geçer. Ne yazık ki, bu gerçeği giderek unutuyoruz, dolayısıyla insan olma duygusu da yitip gidiyor.
(“Mühürlenmiş Zaman”)
- Şair, bir çocuğun hayal gücüne ve ruhsal yapısına sahip bir insandır. Hangi dünya görüşünü savunursa savunsun, dünyadan edindiği izlenim dolaysızdır; yani, sanatçı dünyayı “tanımlamaz”, dünya onundur.
(“Mühürlenmiş Zaman”)
- Koca bir evreni içinde taşıyan insan, işte benim tek ilgi odağım.
(“Mühürlenmiş Zaman”)
- Sanat yaratma kapasitesidir. Yaratıcının aynadaki yansısıdır. Biz sanatçılar bu jesti tekrarlamaktan, taklit etmekten başka bir şey yapmıyoruz. Sanat, yaratana benzediğimiz belirli bir andır. Bu yüzden yaratandan bağımsız bir sanata asla inanmadım. Tanrısız bir sanata inanmıyorum. Sanatın anlamı yakarmadır. Bu benim yakarışım. Eğer bu dua, bu yakarış, benim filmlerim insanları Tanrı’ya yöneltebilirse ne mutlu bana. Yaşamım esas anlamını bulacak: Hizmet etmek. Ama bunu asla başkalarına empoze etmeye kalkışmayacağım. Hizmet etmek fethetmek demek değildir.
(“Les mardis du Cinema”)
- Yaratıcıdan bağımsız bir sanata hiçbir zaman inanmadım. Sanatın anlamı yakarışın ta kendisidir. Yapıt ise duadır.
- Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.
- Doğu, ebedi gerçeğe daha yakındı. Ama Batı uygarlığı maddi hayat beklentilerini karşılayarak Doğu’yu yutuverdi. Bunu anlamak için Doğu müziğiyle Batı müziğini karşılaştırmak yeter de artar bile. Batı, “İşte, ben buyum!” diye bağırıyor.” Bana bakın,! Dinleyin! Ben ben, ben.. Oysa Doğu kendi hakkında tek kelime etmez.
- Şiir benim açımdan bir dünya görüşü, hakikatle olan ilişkimin özel bir biçimidir. Bu açıdan bakıldığında, şiir, insanlara hayatı boyunca eşlik eden bir felsefedir.
(“Mühürlenmiş Zaman”)
Vikisöz