

Çocuklarda Alerjik Rinit (Alerjik Nezle)
Çocuklarda Kış Hastalıkları
Kanda Enfeksiyon ve Ateşli Hastalıklar
Çocukları Tehdit Eden Sonbahar Hastalıkları
Yaz Tatilinde Çocuğunuzun Hayatına Hareket Katmanın Yolları
Yaz Mevsiminde Çocuklarda Görülebilen Başlıca 8 Hastalık
Çocuklarda Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunları
ÜNİVERSİTEYE HAZIRLIK DÖNEMİ ÖNCESİ AĞIZ VE DİŞ MUAYENESİ YAPILMALIDIR
Okul öncesi çocuğunuzun göz muayenesini yaptırmayı unutmayın
Çocuklarda göz rahatsızlıkları nelerdir?
Üst Solunum Yolu Hastalıkları
Çocuklarda güçlü bağışıklık sistemi için 9 beslenme önerisi
Sağlıklı beslenmek okul çağında başlar



Çocuklarda Alerjik Rinit (Alerjik Nezle)
Belirtileri genellikle gribal enfeksiyonla karıştırılan alerjik rinit kendini burun, göz, kulak ve boğaz kaşınması, burun tıkanması, hapşırma belirtileriyle gösterir. Belirtilerin tekrarlayıcı olması nedeniyle gribal enfeksiyondan ayrılır.
Alerjik nezle belirtileri genellikle gribal enfeksiyon belirtileri ile karışır. Alerjik nezle belirtilerinin tekrarlayıcı olması nedeniyle gribal enfeksiyondan ayrılır. Alerjik nezlede ilave bir hastalık yoksa ateş olmaz. Peş peşe hapşırmaların olması da gribal enfeksiyondan ayırmada önemlidir. Özellikle polenlere alerjisi olan kişilerde alerjik nezle belirtileri bahar aylarında artar. Türkiye’de alerjik nezle sıklığı %3 ile 36 arasında değişmektedir. Alerjik nezle belirtileri varsa mutlaka çocuk alerji uzmanı tarafından incelenmelidir. Neye alerjinin olduğu bulunulmalı ve gerekli durumlarda alerji aşıları yapılmalıdır.
Alerjik Rinit (Nezle) Türkiye’de Artış Gösteriyor
Alerjik nezle sıklığı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artmaktadır. Alerjik nezlenin dünya nüfusunun %20 ile %40’ını etkilediği görülmektedir. Ülkemizde bugüne kadar yapılan çalışmalarda alerjik nezlenin sıklığı çocuklarda %2.9 ile %39.9 arasında olduğu görülmektedir. Son 10 yılda da sıklık giderek artmaktadır. Alerjik nezlenin dünyada sıklığının artışı hakkında birçok neden öne sürülmektedir. Çocuklarda batı tipi beslenmenin daha sık olması, fazla kilo alınması, hava kirliliği, hijyen gibi bir çok faktör üzerinde durulmaktadır.
Alerjik Rinit (Nezlenin) Belirtileri
En önemli belirtileri sık tekrarlayan nezle, burun kaşıntısı, burun tıkanması ve art arda en az 4-5 defa hapşırmaktır. Diğer belirtilerine göz atacak olursak:
– Kulak kaşıntısı, yumuşak damak ve boğazda kaşıntı, tat ve koku bozukluğu, sık sık burun kanaması,
– Göz alerjisi varsa gözlerde sulanma ve kaşınma,
– Geniz akıntısına bağlı öksürük, geniz akıntısının yutulması sonucu kusma, karın ağrısı ve iştah azalması,
– Kulakta sıvı birikmesi nedeniyle işitme azalması,
– Alerjik nezle enfeksiyonlara eğilim yarattığı için sık sık sinüzit olabilir,
– Burun tıkanmasına bağlı ağız sürekli açık kalması nedeniyle sık boğaz enfeksiyonu,
– Burunun sık sık yukarı doğru silinmesinden dolayı(alerjik selam) burun üstünde çizgilenme,
– Gözlerde kızarma, göz kapaklarında şişme görülebilir
– Alerjik nezleli çocukların alt göz kapakları altında deri renginde koyulaşma da görülür. Bunun nedeni, bu bölgedeki damar içindeki kanın birikmesi sonucu deri rengini koyulaştıran hemosiderin denilen pigmentin birikmesidir,
– Özellikle egzamalı bir çocukta peş peşe hapşırma, nezle ve gözlerde sulanma sık sık oluyorsa alerjik nezle yönünden araştırılmalıdır.
Alerjik nezle belirtilerinin ortaya çıkmasından önce 2 veya daha fazla mevsim geçmesi gerekir. Bu nedenle genelde 2 yaşından büyük çocuklarda görülür. Ancak alerjik nezle belirtileri olan 2 yaş altındaki çocuklar da alerjik nezle yönünden incelenebilir.
Alerjik Rinit (Nezle) Neden Olur?
Genetik
En önemli neden genetiktir. Ailede alerjik nezle veya astım veya diğer alerjik hastalığın olması alerjik nezle gelişmesi için önemli bir risk faktörüdür.
Erkek çocuklarda alerjik nezle daha çok görülür.
Alerji testi pozitif olanlarda alerjik nezle gelişime olasılığı yüksektir.
Alerji testinde polen, ev tozu mite’ları gibi havada bulunan alerjenlere alerji saptanmışsa alerjik nezle gelişme olasılığı yüksektir. Ayrıca besin alerjisi saptanmışsa da alerjik nezle gelişmesi için bir risk oluşturur.
Nemli ve küflü ortamlar alerjik nezle gelişme riskini artırır.
– Bahar ve yaz aylarında doğan çocuklarda alerjik nezle gelişme riski daha yüksektir. Yeşil alanda yaşayanlarda veya hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgede yaşayanlarda da alerjik nezle gelişme riski yüksektir.
– Alerjenler alerjik nezle riskini artırır
Alerjenler alerjik nezle gelişmesinde çok önemlidir. En önemli tetikleyici faktör havada bulunan alerjenlerdir. Mevsimsel alerjik nezlede polenler önemli bir tetikleyiciyken yıl boyu alerjik nezle belirtileri olan çocuklarda ev tozu mite’ları, küfler, evcil hayvanlar ve hamam böcekleri önemli tetikleyicilerdir.
– Sigara dumanı alerjik nezle riskini artırır
Sigara dumanına maruz kalma hem alerjik hastalığın şiddetini artırmakta hem de alerji gelişmesine katkıda bulunmaktadır.
– Hava kirliliği alerjik nezle riskini artırıyor
Hava kirliliği alerjik nezle gelişmesinde önemli rol oynadığı düşünülmektedir.
ALERJİK NEZLE NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Alerjik nezle belirtileri olan bir çocuğun muayene bulguları tamamen normal olabilir. Burun üstünde çizgilenme, göz altlarındaki cildin koyulaşmanın olup olmadığına bakılmalıdır. Çok dikkatli bir öykü alınmalıdır. Alerjik nezle düşünülen çocuğa ciltten alerji testi yapılır. Neye alerjisi olduğu anlaşılır. Ayrıca alerji testiyle aşı tedavisi gerekip gerekmediği değerlendirilir.
Alerji testini kaç yaşında yaptırabiliriz?
Ciltten alerji testi, alerjik nezle için 1 yaşından itibaren yapılabilir. Alerji testi 1-2 aylıktan sonra yapılabilmesine rağmen alerjik nezleli çocuklarda 1 yaşından büyüklerde yapılması uygundur. Çünkü ev tozu mite’ları ve polenlere alerji gelişmesi için belirli bir süre geçmesi çocuğun bu alerjenlerle karşılaşması gerekir.
Alerji testini kime yaptırabiliriz?
Alerji testinin de bu konunun uzmanı olan çocuk alerji uzmanlarınca yapılması çok önemlidir. Çünkü bu testle teşhis konulmakta ve tedavi planlanmaktadır. Bu testler ile aşı yapılıp yapılmayacağına ve aşı yapılacaksa hangi alerjenlerle karışım hazırlanacağına karar verilmektedir. Bu nedenle bu konuda eğitim alan çocuk alerji uzmanlarınca yapılması gerekir. Aksi takdirde yanlış teşhisle 3-5 yıl gibi sürecek uzun soluklu tedavinin yanlış yapılmasıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.
Test sonucu, kullanılan alerjenlerden de etkilenmektedir. Test uygulama tekniği, alerjenlerin kalitesi, test yapan hekimin çocuk alerji uzmanı olması gibi faktörlerle test sonucu değişebilmektedir.
Alerji testi kandan mı ciltten mi yapılmalıdır?
Kandan yapılan alerji testlerinin pahalı olması, geç çıkması ve cilt testine göre daha az sıklıkta pozitif olması nedeniyle ciltten alerji testi yapılması tavsiye edilir. Ayrıca kandan yapılan alerji testinde kullanılan cihazın kalitesi de test sonucunu etkileyebilir.
Kanda alerji düzeyi (IgE) teşhiste önemli mi?
Kandan bakılan IgE düzeyinin yüksek olması bize sadece alerji testinde alerji çıkma olasılığının yüksek olduğunu gösterir. Ancak IgE seviyesi yüksek olan çocuklarda alerji testinde alerji çıkmayabileceği gibi düşük seviyede olanlarda da alerji testinde alerji çıkabilir. Bu nedenle bu testin teşhiste yeri çok sınırlıdır.
Nazal provokasyon testleri
Sadece araştırma amaçlı kullanılan bir testtir. Teşhiste şüpheli durumlarda yapılmaktadır.
Nazal Smear
Burun akıntısının incelenmesidir. Burun akıntısı boyama teknikleri ile incelenir. Eozinofili sayısı %10 üstünde ise alerjik rinit (nezle) ihtimalini kuvvetlendirir.
Sonuç olarak alerjik nezle teşhisi deneyimli hekimler tarafından alınan ayrıntılı öykü ve gerekli testler (alerji testleri ve duruma göre diğer testler) ile teşhis konulur.
Alerjik Rinit (Nezle) Nasıl Tedavi Edilir?
Alerjik nezle tedavisi korunma (alerjik olunan alerjenlerden ve tetikleyicilerden korunma), ilaç tedavisi, immünoterapi(aşı tedavisi), cerrahi, eğitim, tamamlayıcı tedaviden oluşmaktadır. Bir de alternatif tedaviler vardır. Tedavide başarının sırrı alerji uzmanlarınca doğru tanı konup doğru tedavi yapılmasıdır. Öncelikle alerjik nezlenin ciddiyeti belirlenmeli ve hastalığın ciddiyetine göre tedavi düzenlenmelidir.
Alerjik Nezlede Korunma Tedavisi
Alerjik rinitte uygulanan korunma ile astımda korunma benzerdir. neye alerjisi varsa ona göre korunma uygulanmalıdır. Ev tozu mite alerjisi varsa mite’lara karşı korunma önlemleri almak gerekir. Polenlere alerji varsa polenlerden korunmak gerekir.
Alerjik Nezle İlaç Tedavisi
* Hastanın şikayetlerine göre ve ciddiyete göre düzenleme yapılmaktadır.
* Otrivine ve iliadin gibi ilaçlar en fazla 7 gün kullanılır. Bu süreden sonra etkisi kaybolur ve kullanmaya devam edilirse burun tıkanması daha fazla olmaya başlar.
* Antihitaminiklerin hapşırma, burun kaşınması ve nezleye daha çok faydası olup burun tıkanmasına faydası fazla olmaz. 1 saat içinde etki başlar.
* Uyku yapamayan 2. jenerasyon antihistaminiklerin belirgin bir yan etkisi yoktur.
* Nazal steroidler ilaçlar doktor gözetiminde verilmelidir. Bu ilaçlar uzun süre kullanıldığında yan etkileri görülebilir.
* Nazal steroidler baş ağrısı, bulantı ve kusma, tat ve koku duyusu kaybı, baş dönmesi, anafilaksi, ürtiker, anjioödem ve bronkospasm gibi nadiren yan etkiler görülebilir. Ayrıca burunda yanma ve sızlama (%5-10), hapşırma, sinüs konjesyonu, göz sulanması, boğaz irritasyonu, ağızda kötü tat, kanlı akıntı (%5), nasal septum perferasyonu görülebilmektedir. Bu nedenle doktor kontrolünde tedavi yapılmalıdır.
* Mon ilaçlar 6 yaş altındaki bazı hastalarda uygulanabilmekle birlikte antihistaminiklere büyük üstünlüğü olmadığı için tavsiye edilmiyor.
* İntranazal antikolinerjikler aşırı burun akıntısı olanlarda kullanılır.
Alerjik Nezle ve Aşı tedavisi (İmmünoterapi)
Çocuklarda etkilidir. Ciddi alerjisi olan ve bu alerji yapan alerjenlerle karşılaşınca şikayeti olanlarda aşı tedavisi önerilir. Polenlere ve ev tozu akarlarına karşı yapılan aşı etkilidir.
Ağızdan damla şeklinde veya deri altına enjeksiyonla yapılır. Enjeksiyonla yapılan daha etkilidir. 5 yıl süreyle uygulanır. Kısa süreli ve uzun süreli uygulanan aşılar vardır. Hastalığı tamamen iyileştirdiği ve daha sonra astım gelişmesini engellediği için öneriyoruz.
Alerjen verildiği için sadece alerji uzmanlarınca uygulanmalıdır. Alerjen verildiği için 30 dakika içinde ciddi alerjik şoka neden olabilir. Bu nedenle aşı yapıldıktan sonra 30 dakika gözlemde tutulur. Bunun dışında aşı yapılan bölgede şişlik olabilir. Şişlik olursa buz konulmalıdır.
Etkisi 1 yılda ortaya çıkar. 1 yıl içinde faydası olmamışsa iptal edilir.
Alerjik Nezlede Diğer Tedaviler
Cerrahi Tedavi
Fonksiyonları etkileyen septumun anatomik değişiklikleri, kronik sinüzit, tedaviye dirençli iki taraflı nasal poliposis ve ilaçlara dirençli inferior türbinat hipertrofisi gibi durumlarda ameliyat gerekebilir.
Alternatif ve Tamamlayıcı Tedaviler
Tamamlayıcı ve alternatif tedavi etkinliği şimdiye kadarki delillerle tam olarak desteklenmediği için rutin kullanıma girmemiştir. Kontrollü yeni çalışmalara ihtiyaç vardır. Yan etkileri olabilir. Diğer ilaçlarla etkileşebilir
Tamamlayıcı Tedaviler
Bariyer tedavisi için buruna alerjenin girmesi engellenir. Bunun için nazal filtre, polen bloke eden kremler, selüloz toz, yüz maskesi ve gözlük, serum fizyolojikle burun ve sinüs yıkanması yapılabilir.
Probiyotikler: Alerjik hastalık semptomlarına etkisi olabilir. Yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.
Alerjik Rinit Nezle İle İlgili Hala Sorunlarınız Var Mı?
1- Alerjik nezle neden önemlidir?
Alerjik nezle genelde basite alınır ve doktora gidilmesine gerek olmadığı düşünülür. Ancak alerjik nezle önemlidir. Çünkü alerjik nezle, bireyin iş ve okul performansını, öğrenme kabiliyetini etkiler.
Burun tıkanmasına bağlı ağız sürekli açık kalması nedeniyle sık boğaz enfeksiyonu gelişebilir. Geniz akıntısı geniz eti büyümesi yaparak horlamaya neden olabilir. Gerek geniz eti büyümesinde burun tıkanması nedeniyle uyku kalitesi bozulur. Genel bir yorgunluk ve bitkinlik hali vardır. Bunun sonucunda da iyi uyku alamayan çocuk okulda da başarısız olur. Ağzı açık kalan çocukta diş çürümesi de kolay gelişir.
İş ve okula gitmemenin en büyük sebeplerindendir. Alerjik nezle ile astım, nazal polip, sinüzit, otitis media, alt solunum yolları enfeksiyonları ve diş çürümeleri arasında ilişki vardır.
Özellikle çocuklarda alerjik nezle ve astımın birlikte görülme riski yüksek olduğu için astım belirtileri yönünden de dikkatli bir şekilde incelenmelidir. Astımlı çocukların %75’inde alerjik nezle de vardır. Alerjik nezleli çocuklarda ise %20-40 oranında astım vardır.
Alerjik nezle teşhisi konan ve astımı olmayan çocukların %20’sinde ilerde astım gelişme riski vardır. Bu nedenle astım gelişmesinin de önlenmesi bakımından alerjik nezlenin tedavi edilmesi önemlidir.
2- Alerjik rinit (Alerjik nezle) tedavisinde son gelişmeler nelerdir?
Dekonjestanlar, nazal steroidler, antihistaminikler, mast hücre stalizörleri, lökotrien modifiye edici ilaçlar, antikolinerjikler, anti IgE ve antisitokin tedavileri uygulanabilmektedir. Hastanın şikayetlerine göre ve ciddiyete göre düzenleme yapılmaktadır..
3- Burun tıkanması için kullanılan dekonjestanların zararı var mı?
Otrivine ve iliadin gibi ilaçlar en fazla 7 gün kullanılır. Bu süreden sonra etkisi kaybolur ve kullanmaya devam edilirse burun tıkanması daha fazla olmaya başlar.
4- Kortizonlu burun spreyleri güvenli midir?
Bu tür ilaçlar kortizon içermesinden dolayı doktor gözetiminde verilmelidir. Bu ilaçlar uzun süre kullanıldığında yan etkileri görülebilir.
5- Kortizonlu burun spreylerinin yan etkileri nelerdir?
Baş ağrısı, bulantı ve kusma, tat ve koku duyusu kaybı, baş dönmesi, anafilaksi, ürtiker, anjioödem ve bronkospasm gibi nadiren yan etkiler görülebilir. Ayrıca burunda yanma ve sızlama (%5-10), hapşırma, sinüs konjesyonu, göz sulanması, boğaz irritasyonu, ağızda kötü tat, kanlı akıntı (%5), nasal septum perferasyonu görülebilmektedir. Bu nedenle doktor kontrolünde tedavi yapılmalıdır.
6- Lokal alerjik nezle nedir?
Alerjik nezle belirtileri olmasına rağmen alerji deri testleri veya kanda alerji testleri negatif olduğu durumda akla gelmelidir. Sadece burunda alerjiye eğilim olması durumuna “entopi” denir. Kesin teşhis buruna uygulanan provokasyon testleri ile yapılmaktadır.
Lokal alerjik rinit teşhisinin konulması birçok alerjik nezleye benzeyen hastalıkların dışlanması ile konulmaktadır. Bu nedenee de teşhisin bu konuda eğitim almış ve deneyimli çocuk alerji uzmanlarınca konulması önemlidir.
Alerjik nezle ve Çocuk Alerji uzmanı
Alerjik rinit (alerjik nezle) belirtileri olan çocukların alerjik hastalıklar konusunda uzmanlar tarafından teşhis edilip tedavi edilmesi çok önemlidir. Çocuk alerji uzmanları (diğer adı çocuk immünoloji ve alerji hastalıkları uzmanları) çocuklardaki astım, alerjik nezle ve alerjik hastalıklar konusunda eğitim almış diploması olan uzmanlardır. Alerjik nezlesi olan bir çocukta aynı zamanda astım, egzama olabilir, veya ilerde astım nezle gelişebilir. Astım gelişme riski açısından takip edilmesi gerekir. Alerjik nezle tedavisinde sadece çocuk alerji uzmanları tarafından yapılabilen alerji aşısı gerekebilir. Çocuklarda astım ve alerjik nezle konusunda uzman olan hekimler çocuk alerji uzmanlarıdır. Bu nedenle alerjik nezlesi olan bir çocuğun çocuk alerji uzmanı tarafından değerlendirilmesinde fayda vardır.
PROF. DR. AHMET AKÇAY

Kış aylarının gelişi ve havaların soğumasıyla beraber, yetişkinlere oranla bağışıklığı daha zayıf olan çocuklar sık sık hastalanır. Okullarda, kreşlerde, alışveriş merkezlerinde damlacık yoluyla yayılan virüs ve bakteriler çocukların hastalanmasında baş rolü oynuyor. Öksürük ve hapsırık ile çevreye yayılan damlacıklar bir kişiden diğerine doğrudan geçebileceği gibi, temas eden eşyalar aracılığıyla da temas eden çocuklarda enfeksiyona neden olabilirler. En sık karşılaşılan sağlık sorunu ise üst solunum yolu enfeksiyonudur. Burun ve boğazda iltihaba yol açan 200’den fazla virüs üst solunum yolu enfeksiyonlarına yol açar. Çocukların bir çoğu yılda 5-8 kez üst solunum yolu enfeksiyonu geçirirken, okula giden çocuklarda bu sayı artabilir. Yaş büyüdükçe bir yılda geçirilen enfeksiyon sayısında azalma olur.
Soğuk Algınlığı (Nezle)
Sağlıklı bir çocuk bir kış boyunca 7-8 kez soğuk algınlığı geçirebilir. 100’den fazla virüsün yol açtığı bu hastalık büyük çocuklarda bulaştıktan 3-4 gün sonra boğaz ağrısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hafif ateş, baş ağrısı ve yorgunluk gibi bulgularla seyrederken, bebeklerde ise ateş, beslenme güçlüğü, iştahsızlık, huzursuzluk ve nefes almada güçlük gibi daha ağır belirtilerle ortaya çıkar. Genelde 1 haftada düzelse de, öksürük bazen 2 haftaya uzayabiliyor. Rutin tedavisinde antibiyotiklerin yeri yoktur, çocuğun istirahat etmesi, bol sıvı alması, ortam ısısının iyi ayarlanması ve sağlıklı beslenmesi iyileşme için yeterlidir.
Grip (Influenza)
Grip çocuklarda en sık görülen kış hastalığıdır. Damlacık yoluyla bulaşır. Çoğunlukla ateşli hafif bir üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde görülürken, bazen hastane yatışı gerektiren ciddi bir hastalığa dönüşebilir. Yüksek ve inatçı ateş, burun akıntısı, boğaz ağrısı, kas ve eklemlerde ağrı, karın ağrısı, titreme, gözlerde kızarıklık, öksürük bulantı, kusma bazen ishal en sık görülen belirtilerini oluşturuyor. Bakteriyel enfeksiyon söz konusu değilse tedavide antibiyotiklerin faydası yoktur. Çocuğun şikayetlerine göre semptomatik ateş düşürücü, bol sıvı ve gerekirse öksürük şurupları ile antiviral ilaçlar kullanılabilir.
Akut Bronşiyolit
En sık 2 yaş altı ve özellikle ilk 1 yaş altındaki bebekleri etkileyen viral bir enfeksiyondur. Üst solunum yolu bulguları sonrasında gelişen hışıltı ve solunum sıkıntısı olarak tanımlanıyor. 1 yaş altında olan, kalabalık ortamlarda yaşayan, sigara içilen ortamlara maruz kalan çocuklarda daha sık görülüyor. Başlangıçta burun akıntısı ve hafif ateşle seyrederken, hastalık ilerledikçe akciğerlere inerek solunum sıkıntısı, hızlı nefes alma, göğüste çekilmeler ve hışıltılı solunum gelişebilir. Bu belirtilerde mutlaka hekime başvurmak gerekir, çünkü tedavi edilmezse ciddi solunum sıkıntısı, solunum durması (apne), sıvı kayıpları (dehidratasyon) ve kalp yetmezliği gibi ciddi problemler gelişebilir.
Pnömoni (Zatürre)
Akciğerlerde bakteri ve virüslerin yol açtığı bir enfeksiyon. Yüksek ateş, öksürük, iştahsızlık, halsizlik, sık ve zor nefes alma, bazen de göğüs ile karın ağrısı belirtileri veriyor. Erken tanı ve tedaviyle tamamen iyileştirilebilen pnömoni tedavide geç kalındığında ise dünyada ve ülkemizde, özellikle 1-4 yaş arası çocuklarda yüksek oranda can kaybına neden oluyor. Bu nedenle üst solunum yolu enfeksiyonlarında 3 günden sonra devam eden ateş, solunum sıkıntısı, hırıltılı solunum, taşipne (hızlı nefes alma) göğüs, sırt veya karın ağrısı, genel durumda bozulma ile beslenme güçlüğü sorunlarında mutlaka hekime başvurmak gerekir.
Otit (Orta Kulak İltihabı)
Özelikle grip, soğuk algınlığı ve farenjit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları sonrasında bakteriler ile virüsler; boğaz ve kulak arasında uzanan östaki kanalı aracılığıyla orta kulağa geçerek enfeksiyona neden olabiliyorlar. Hastalık kulak ağrısı, bazen ateş ve işitme azlığı gibi bulgularla görülüyor. Kulak iltihabı çoğunlukla geceleri şiddetlenir, çünkü yatmak kulaktaki basıncın değişimine neden oluyor. İhtiyaç halinde antibiyotik tedavisi uygulanır.
Korunma Önlemlerine Dikkat!
• Kapalı ve kalabalık ortamlardan kaçının.
• Emzirme döneminde mümkün olduğunca anne sütüyle besleyin.
• Dengeli ve sağlıklı beslenmesine dikkat edin, paketli gıda tüketimini kısıtlayın.
• C vitamininden zengin mevsim sebze ve meyveleri beslenme listesinde mutlaka yer alsın. (Portakal, mandalina, kivi, limon, roka, marul, brokoli, lahana, ıspanak)
• El yıkama alışkanlığı kazandırın, özellikle tuvaletten sonra ve yemeklerden önce el yıkama konusunda hassas davranın.
• Özellikle su başta olmak üzere yeterli sıvı almasını sağlayın, gazlı içecekler vermeyin.
• Bulunduğunuz ortamın ısısına uygun giydirin. Mekanın çok sıcak olmamasına özen gösterin.
• Isıtılan ortamlarda burnun nemlendirilmesi gerektiğini unutmayın.
• Düzenli uyumasını sağlayın. Saat 22:00 -03:00 arasında derin uykuda salgılanan melatonin hormonu pek çok sistemi etkilediği gibi bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde de önemli etkiye sahiptir. Çocuk bu süreyi mutlaka uykuda geçirmelidir.
• Hava kirliliğinden ve sigara dumanından uzak tutun.
• Kapalı ortamları sık sık havalandırın.
• Oyuncak ve kullandığı malzemeleri düzenli olarak temizleyin. Aşırı çamasır suyu kullanımı olmamasına dikkat edin.
• Gerekli olmadıkça antibiyotik kullanımından sakının.
• Aşı takvimindeki aşıları ihmal etmeyin; risk grubunda ise grip aşısını yaptırın.
• Doktorunuz önermedikçe bağışıklık destekleyici kullanmayın.
Medicana Bursa Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Sümeyye Ertek konu hakkında bilgi verdi.
MEDICANA


Kanda Enfeksiyon ve Ateşli Hastalıklar
Çocuk acil polikliniğine başvuran hastaların %10-20’sini ateş ve ateşli hastalıklar oluşturur. Bu çocukların büyük kısmı 3 yaş altındadır. Yaşamın ilk 2 yılında çocuklarda yılda yaklaşık olarak 4-6 kez ateşli hastalık görülebilmektedir. Okul öncesi kreş ve anaokullarında bu sayı 8-10 kez olabilmektedir. Tüm ebeveynleri en sık kaygılandıran bulgu ateştir.
Çocuklarımızda ateşi nasıl ölçmeliyiz?
Çocuklarda ateş koltuk altı, kulak, alın bölgesi, makat ve ağız içinden ölçülebilmektedir. Makattan 38 C, ağız içinden 37.5 C, koltuk altı 37.2 C ve kulaktan 38 C ölçülen vücut ısısı ateş olarak kabul edilmektedir. Pratik olarak en sık tercih edilen ölçüm yeri koltuk altı bölgesidir. Kulaktan ölçüm tekniği de sık kullanılmakla beraber hatalı sonuçlar verebilmektedir. Alından ateş ölçümleri de aynı şekilde birçok faktörden etkilendiği için hatalı sonuçlar verebilmektedir. Yapılan çalışmalarda vücut ısısının en fazla 42 C ye kadar yükselebildiği gösterilmiştir.
Aslında ateş, vücudumuzun enfeksiyonlara karşı başlattığı bir savaşın göstergesi olan normal bir fizyolojik cevaptır. Ateşin derecesi sıklıkla hastalığın ciddiyeti ile orantılı değildir. Bilimsel veriler ateşin bağışıklık sisteminin birçok elemanına olumlu etkileri olduğunu göstermektedir. Deneysel çalışmalarda insan bağışıklık sisteminin ateşli dönemde normal vücut ısısına göre daha iyi çalıştığını göstermiştir. 40 C ye kadar olan ateşin kişinin savunma sistemini güçlendirdiği ve vücudun mikropları bu ısıda daha iyi yok ettiğini gösteren güçlü kanıtlar var.
Ateş birçok farklı enfeksiyon etkenine bağlı olabilir. Virüsler çocuklarda en sık ateş nedeni iken daha az olmakla birlikte bakteriler de ateşe neden olmaktadır. Okula giden, kalabalık gruplara karışan çocuklarda ateşin en sık nedeni virüslerdir. 4-8 yaş arası okula giden çocuklar yılda 8-10 kez ateşli hastalık geçirirken bunların ancak 1 ya da 2 si bakteriyel nedenli olmaktadır. Bu nedenle bu yaş grubu çocuklarda gereksiz antibiyotik kullanımından özellikle kaçınılmalıdır. Viral enfeksiyonlarda antibiyotik etkili değildir ve çocukların vücudunda bulunan faydalı bakteriler olarak ifade edebileceğimiz mikrobiyotasını bozarak zarar vermektedir. Maalesef gereksiz antibiyotik kullanımı ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olarak devam etmektedir. Akılcı antibiyotik kullanımı yaklaşımı ile hareket etmeli ve her ateşli çocuğa antibiyotik tedavisi verilmemelidir.
Özellikle 3 aydan küçük bebekler ve 3-24 ay arası bebeklerde ateş bakteriyel enfeksiyon gelişimi açısından önemli bir bulgudur.
Ateşin nedeni belirgin ise ayrıntılı fizik muayene sonrası birçok vakada ileri testlere gerek yoktur. Ateşli bir çocukta ateşin nedeni saptanamazsa ileri tanı testleri aşamalı olarak ve her hasta bazında ayrı planlanmalıdır. Hastanın şikâyetleri hangi sistemle ilgili ise ona yönelik testler istenebilir. Hasta görünümlü, halsiz, bitkin, enerjisi kalmamış ateşli bir hastada tam kan sayımı, CRP (kanda mikrop göstergesi diye ifade edebileceğimiz), kan kültürü, sedimantasyon, prokalsitonin, tam idrar tahlili ve idrar kültürü testleri istenmelidir. Fizik muayenesinde ense sertliği bulgusu olan çocuklarda menenjit şüphesi nedeni ile bel suyu alınarak gerekli olan analizler yapılmalıdır. Bakteriyel kaynaklı enfeksiyonlarda kanda mikrop olarak ifade edebileceğimiz CRP değeri ile kanda akyuvar sayısı yüksek saptanır. Bazı ateşli çocuklarda ateş odağı bulunmayabilir, yani bu ateşi açıklayan bir muayene bulgusu saptanmayabilir. Özellikle 1-2 yaş arası ateşli çocukların üçte birinde ateşin bir nedeni saptanamaz. Bu çocukların bir kısmı yakın takip ile kendiliğinden düzelmekte iken bir kısmında da menenjit ve kanda mikrop gibi ciddi bir enfeksiyon saptanabilmektedir. Ateş dışında muayene bulgusu olmayan çocukların bir kısmının alınan kan kültürlerinde hastalık yapıcı bakteriler saptanmaktadır.
Odağı olmayan ateşli çocuklarda en önemli risk faktörlerinden birisi yaştır ve vakaların çoğu 2 yaş altı çocuklardır. Özellikle 3 ay altındaki bebeklerde bakteriyemi dediğimiz kanda mikrop riski çok yüksektir. Ateşli yenidoğan bebeklerin muayene bulguları yeterince belirgin olmadığı İçin ciddi enfeksiyonlar açısından hastaneye yatırılarak tam bir incelemeden geçirilmesi gerekir. Yenidoğan bebeklerin aşırı örtülmesi veya yüksek ortam ısısı nedeni ile ateşleri hatalı olarak yüksek ölçülebilir, böyle durumlarda bebeğin üstünün çıkartılması ve 30 dk sonra tekrar vücut ısısının ölçülmesi uygun olur.
Ateş odağı olmayan 1-3 ay arası bebeklerin büyük kısmında viral enfeksiyon vardır. Bakteriyel enfeksiyondan farklı olarak viral enfeksiyonlar mevsimsel özellik gösterir. Sonbahar ve kış aylarında viral enfeksiyonlar daha sık görülür. Bu yaş grubunda ateşin en önemli nedeni viral enfeksiyonlar olsa da ateşli her çocukta ciddi bakteriyel enfeksiyon olasılığı da araştırılmalıdır.
3-36 ay arası ateşli çocukların üçte birinde belirgin bir ateş odağı saptanamaz. Bu yaş grubundaki ateşin en sık nedeni yine viral enfeksiyonlar olmakla birlikte ciddi bakteriyel enfeksiyonlar da görülebilir. Tedavisiz kalan ciddi kanda mikrop nedeni ile ateşi olan çocuklarda menenjit, zatürre, derin yumuşak doku iltihapları, kalp zarı iltihabı, kemik ve eklem iltihapları gelişebilmektedir. İyi görünmeyen, aşırı halsiz ve bitkin olan ateşli 3 -36 ay arası olan çocuklar hastaneye yatırılarak tetkik ve tedavi edilmelidir.
Bir çocukta yüksek ateşle birlikte cildinde peteşi dediğimiz cilt içine kanama şeklinde döküntüsü varsa meningokoksemi denilen hayati risk taşıyan bir hastalık açısından acil olarak bir doktor tarafından değerlendirilmelidir.
Her ateşli çocuğa ateş düşürücü ilaç verilmeli midir?
Ateş düşürücü ilaçlar (parasetamol ve ibuprofen ) enfeksiyon hastalıklarının gidişinde herhangi bir değişiklik yapmaz, sonucu etkilemez. Çocuğun ateşi 39 C ler civarında olup genel durumu iyiyse etrafına gülücükler dağıtıyorsa ateş düşürücü ilaç vermeden üstündeki kıyafetleri çıkartılarak yakından takip edilebilir. Ateş düşürücü tedavi özellikle kronik kalp-akciğer, metabolik, nörolojik hastalığı olan ve ateşli havale geçiren yüksek riskli hastalarda yararlıdır. Aspirin, Reye sendromu dediğimiz ağır hayati risk oluşturan istenmeyen bir tabloya neden olabileceği için çocuklarda kullanılmamalıdır. Çocuklarda piyasada novaljin ismi ile bulunan bir ilaç ateş düşürücü olarak kullanılmamalıdır.
3 yaşından küçük ateşli çocuğunuz için mutlaka doktorunuzla görüşün. Kaç yaşında olursa olsun çocuğunuzda yüksek ateş, halsizlik, bitkinlik, iştahsızlık, kusma, cildinde döküntü ve bilinç değişikliği varsa acil olarak bir sağlık merkezine başvurmalısınız.
Hastalıklardan uzak keyifli bir yaz diliyorum.
Uzm. Dr. Abdurrahman Yıldırım Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Topuk kanı, yenidoğan bebeklerin topuğundan doğumdan sonraki ilk 5 gün içinde bazı genetik ve metabolik hastalıkların erken teşhisi için alınan kan işlemidir. Topuk kanı aynı zamanda topuk kanı tarama testi olarak da ifade edilir. Bebeklerin topuğundan kan alınma sebebi bazı hastalıkların erken teşhisi içindir. Bu hastalıklar arasında fenilketonüri (PKU), konjenital hipotiroidi, kistik fibrozis, galaktozemi ve SMA yer alır.
Topuk Kanı Nedir?
Yenidoğan taraması, kan lekesi testi veya topuk kanı tarama testi isimleriyle de bilinen topuk kanı, bebeklerde doğuştan ortaya çıkabilecek genetik veya metabolik hastalıkların erken tanısı için uygulanan bir tarama testidir. Topuk kanı, bebeğin doğumundan sonraki ilk 5 gün içinde alınması gerekir. Çünkü bu süreçte yenidoğan bebeğin vücut yapısı aktif hale gelir. Bebeğin topuğuna delik açılarak alınan bir miktar kan da hastalıkların olası tanısı için fikir verir. Doğuştan ortaya çıkabilecek fenilketonüri, konjenital hipotiroidi, kistik fibrozis, galaktozemi ve SMA gibi hastalıklar topuk kanı testi yardımıyla teşhis edilebilir. Özellikle erken teşhis edilmesi bebeğin gelişimi için büyük önem taşır. Geç teşhis edilen hastalıklar bebeğin vücut gelişimini olumsuz etkiler ve hastalıkların kalıcı olmasına yol açabilir.
Topuk Kanı Neden Alınır?
Yenidoğan bebeklerden topuk kanı alınması nedeni, fenilketonüri, hipotiroidizm, dehidrogenaz eksikliği, serum bilirubin ve glikoz ölçümleri, kistik fibrozis, biyotinidaz eksikliği ve konjenital adrenal hiperplazisi (böbrek üstü bez hastalığı) gibi doğuştan meydana gelen genetik veya metabolik hastalıkların erken teşhis edilebilmesi içindir. Topuktan kan alınmadığı durumlarda hastalık sinsi bir şekilde ilerleyebileceği için bebeğin gelişimi olumsuz etkilenir. Çünkü bu süreçte bahsi geçen hastalıklar gelişim sürecinde herhangi bir belirti göstermeyebilir. Hastalıklar erken teşhis edilirse uygun olan tedavi yöntemleri ve gelişim desteğiyle bebeğin sağlıklı bir şekilde büyümesi sağlanabilir.
Topuk Kanı Testinde Ortaya Çıkan Hastalıklar Nelerdir?
Bebeklerin topuğundan alınan kanın incelenmesiyle teşhis edilebilen bazı hastalıklar söz konusudur. Bu hastalıkların başında fenilketonüri, galaktozemi, SMA, konjenital hipotiroidi ve kistik fibrozis gelir. Bunlar genetik veya metabolik hastalıklar sınıfına girer ve bebeğin gelişimini olumsuz etkiler. Bu hastalıklar tümüyle şu şekilde sıralanıp açıklanabilir:
- Fenilketonüri
- Galaktozemi
- SMA
- Konjenital hipotiroidi
- Kistik fibrozis
- Orak hücreli anemi
- Akçaağaç şurubu idrar hastalığı
Fenilketonüri
Feniketonüri, vücudun fenilalanin adı verilen bir proteini metabolize edemediği ve fenilalanin düzeylerinin arttığı kalıtsal bir hastalıktır. Bu hastalık tedavi edilmezse bebekte zihinsel gelişim sorunları meydana gelebilir. Topuk kanı testi ise fenilketonürinin erken teşhisi için olanak sağlar.
Galaktozemi
Vücudun süt ürünlerinde yer alan galaktozu glikoza dönüştüremediği bir bozukluk olan galaktozemi de topuk kanı aracılığıyla erken tanı koyulabilecek hastalıklar arasında yer alır. Galaktozemi de tedavi edilmediği senaryolarda yaşamı tehdit edebilir.
SMA
Kalıtsal bir hastalık olan ve bebeğim gelişim sürecini tehdit edebilen SMA hastalığı bir motor nöron hastalığı olarak da tanımlanır. Erken tanısı koyulmayıp ilerlediğinde kas güçsüzlüğü ve beslenme gibi ciddi problemlere davetiye çıkarabilen SMA da yenidoğan bebeklerde topuk kanı testi ile ortaya çıkarılabilir.
Konjenital hipotiroidi
Konjenital hipotiroidi, bebeğin vücudunun yeterli tiroid hormonu üretmediği bir endokrin bozukluğudur. Tedavi edilmediği takdirde gelişimsel gecikmelere sebebiyet verebilir. Ancak topuk kanı ile tanısı konulursa uygun tedavi ve beslenme programıyla kontrol altına alınabilir.
Kistik fibrozis
Mukus bezlerini etkileyen, mukusun kalın ve yapışkan olmasına neden olan kistik fibrozis aynı zamanda akciğerlere de zarar verebilir. Bu zarar bebekte solunum yolu hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olabilir.
Orak hücreli anemi
Şiddetli anemiyi tetikleyebilen orak hücreli anemi hastalığının erken teşhisi şiddetli enfeksiyonlar, kan pıhtıları ve felç gibi bazı riskleri azaltmaya yardımcı olabilir.
Akçaağaç şurubu idrar hastalığı
Bebeklerde ortaya çıkabilen akçaağaç şurubu idrar hastalığı da gelişimsel gecikmelere yol açabilen bir amino asit bozukluğudur. Adından da anlaşılacağı gibi, bu hastalığa sahip bebeklerin idrarlarında belirgin ve akçaağaç şurubuna benzer bir koku vardır. Bu durumda vücut belirli proteinleri parçalayamaz hale gelir. Hastalığa sahip bebeklerde isteksizlik veya uyuşukluk ortaya çıkabilir. Ayrıca kusma veya mide bulantısı nedeniyle kötü beslenme alışkanlıkları görülebilir ve tedavi edilmezse nöbetler meydana gelebilir.
Biyotinidaz eksikliği
Kalıtsal bir bozukluk olan biyotinidaz enziminin eksikliği ile karakterize edilir. Bu enzim, bir B vitamini olan biyotinin metabolize edilmesi bakımından önemlidir. Biyotinidaz enziminin eksikliği, kanda, organlarda ve vücut sistemlerinde ciddi asit birikmesine yol açabilir.
Topuk Kanı Nasıl Alınır?
Topuk kanı işleminin yapılması için öncelikle bebeğin annesi yanında olacak bebek için rahat bir pozisyon ayarlanır. Daha sonra steril iğne ve özel bir filtre kağıdı hazırlanır. İşleme başlanır ve bebeğin topuğuna küçük bir delik açılarak yeterli düzeyde kan kağıda damlatılır. Son olarak alınan kan örneği incelenmek üzere laboratuvara gönderilir.
Topuk Kanı Ne Zaman Alınır?
Topuk kanı için bebeğin doğumundan sonraki ilk 5 gün içinde kanın alınması önerilir. Bu süre zarfında bebeğin organları ve metabolik süreci aktif olacağı için doğumdan sonraki bu kısa zaman dilimi topuk kanının sağlıklı sonuçlar vermesi açısından önemlidir.
MEMORIAL

Sonbahar aylarının gelmesiyle birlikte çocuklar daha sık hastalanır. Oysa onları soğuk algınlığı, grip gibi bu hastalıklardan korumanız mümkün.
Çocuklarınızı Sonbahar Hastalıklarından Koruyun
Sonbahar aylarında havaların soğumasıyla birlikte artık herkes kapalı alanlara geçiş yapıyor. Evleri havalandırmalar azalıyor, açık hava aktivitelerine mecburen son veriliyor. Özellikle kalabalık ve kapalı mekanlarda çok daha kolay yayılan virüsler çocukları da ciddi şekilde tehdit ediyor. Öksürük, hapşırık ve damlacıklar yoluyla kolayca bulaşabilen enfeksiyonlar hakkındaki önemli bilgileri bu yazımızda okuyabilirsiniz.
Soğuk Algınlığı
Hem çocuklar hem de yetişkinlerde en sık görülen soğuk algınlığı, virüslerle oluşan hafif seyirli bir hastalık. Soğuk algınlığının, hapşırma, boğazda yanma, ağrı, karıncalanma, burun akıntısı ve tıkanıklığı ile öksürük gibi belirtileri oluyor. Korunmak için ise; el hijyenine dikkat etmek, sağlıklı ve düzenli beslenmek, özellikle C vitamini içeren sebze ve meyveleri ihmal etmemek, kapalı ve kalabalık mekanlardan olabildiğince kaçınmak, uykusuz kalmamak gerekiyor.
Grip
Grip hastalığı, genellikle soğuk algınlığı ile karıştırılıyor. Ancak gripte, soğuk algınlığının aksine, ateş, kas ağrıları, terleme, halsizlik ve baş ağrısı gibi şikayetlerin daha yoğun ve ağır belirtiler yaşanıyor. Bu nedenle grip olan çocuğun, hastalığı diğer çocuklara bulaştırmamak için okula gönderilmemesi önem taşıyor. Çocukları gripten korumak için ise, spora teşvik etmek, alışveriş merkezi gibi kapalı mekanlar yerine açık havadaki etkinliklere yöneltmek, bulunduğu ortamı sık sık havalandırmak, ellerini sık sık sabunla yıkatmak ve fastfood yiyeceklerden uzak durmasını sağlamak gerekiyor.
Larenjit
Larenjit, sonbahar aylarında sıklıkla görülüyor, kış aylarında ise giderek azalıyor. Üst solunum yolu enfeksiyonundan 1-2 gün sonra gelişen soluk borusunun enfeksiyonu hastalığında ödem, ses kalınlaşması, havlar tarzda öksürük ortaya çıkıyor. Kimi çocuklarda ise soluk borusunun daralması artınca solunum sıkıntısı meydana gelebiliyor. Larenjitten korunmak için üst solunum yolu enfeksiyonuna karşı alınan önlemler yeterli olabiliyor.
Orta Kulak İltihabı
Özellikle sonbahar ve kış aylarında sık görülen orta kulak iltihabı, genellikle üst solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle oluşuyor. Kulak ağrısı ve ateş belirtileri olan orta kulak iltihabı, tedavi edilmese de kendiliğinden düzelebiliyor. Ancak kalıcı işitme kayıpları gibi riskler barındırdığından hastalığın doğal seyrinin antibiyotik tedavisi ile kısaltılması, komplikasyon risklerinin azaltılması gerekiyor. Yıl boyunca 5 defadan daha fazla orta kulak iltihabı geçiren çocuklarda, geniz eti, alerji ve bağışıklık sisteminin ayrıca incelenmesi önem taşıyor.
Sinüzit
Mikroplar, solunum havasıyla burun ve sinüslere ulaşarak sinüzite yol açıyor. Genellikle üst solunum yolu enfeksiyonunu izleyen sinüzit, burun tıkanıklığı, koyu sarı-yeşil renkte burun akıntısı, ateş, diş ve baş ağrısı, burundan konuşma gibi belirtiler gösteriyor. Sinüzit hastalığında tıbbi tedaviye ek olarak günde 1-2 kez 1 litre suya 1 çorba kaşığı kadar kuru papatya konularak buharını solumak iyi gelebiliyor. Bunu 3-4 gün boyunca yapmak yararlı oluyor.
Sonbahar Alerjisi
Sonbahar mevsiminde burun tıkanıklığı, burun akıntısı, öksürük ve hapşırma gibi alerjik rahatsızlıklar görülebiliyor. Bu alerjilerde ateş, halsizlik gibi enfeksiyon belirtileri olmuyor. Sonbahar alerjisine hava değişimi, havanın rutubeti, viral enfeksiyonlar yol açıyor. Alerjenlerden korunmak için de burnu kapatan maske takmak ve tıbbi tedavi yeterli oluyor. Alerjiler bazı çocuklarda yaklaşık 7 yaşından itibaren hafifleyebiliyor. Geç yaşlarda başlayanlarda ise genellikle ergenlikte son bulabiliyor.
DR. LEYLA YOLAR
ACIBADEM HAYAT
EYLÜL


Yaz Tatilinde Çocuğunuzun Hayatına Hareket Katmanın Yolları
Yaz tatilleri, çocukların zorlu bir okul yılının ardından dinlenip yeniden enerji topladıkları zaman dilimidir. Hareketli bir yıldan sonra dinlenmek isteyen çocukların bu dönemde hareketsiz kalmaması gerekir. Evde zaman geçirme veya bilgisayar oyunları oynamanın yanı sıra çocukların yaz tatili süresince aktif ve hareketli kalmalarını sağlamak da oldukça önemlidir.
Yaz rehaveti kilo alımına neden olabiliyor
Çocuklarının fiziksel aktivite seviyeleri yaz tatili boyunca daha da düşmekte ve bu durum da belirgin kilo alımı ile sonuçlanabilmektedir. Bu nedenle çocuğu günlük hayatında hareket etmeye teşvik etmek oldukça değerlidir. Çocuğa yaz döneminde egzersiz alışkanlığı edindirilirse, yeni okul dönemi başladığında da bu rutini devam ettirmek isteyecek ve bu da sağlığını olumlu etkileyecektir.
Düzenli egzersiz kas ve kemikleri güçlendiriyor
5-18 yaş arasındaki çocukların her gün yaklaşık 60 dakika egzersiz yapmaları önerilmektedir. Bu egzersizler, haftanın en az üç günü olacak şekilde yüzme, tenis veya jimnastik gibi kasları ve kemikleri güçlendiren aktiviteleri içermelidir. Ancak, beden eğitimi dersleri sırasında yaptıkları egzersizlere ve mola saatlerinde arkadaşlarıyla koşup oynamalarına rağmen birçok çocuk bu 60 dakikalık hedefe okul döneminde bile ulaşamamaktadır.
Egzersiz obeziteyi ve sağlık sorunlarını önlüyor
Egzersiz sadece obezitenin önlenmesine yardımcı olmakla kalmayıp gelecekte yaşanabilecek sağlık sorunlarının önlenmesine de fayda sağlar. Üstelik egzersiz açık havada yapılıyorsa, doğal gün ışığında vakit geçirmek çocukların D vitamini seviyelerinin de ideal düzeyde kalmasına yardımcı olmaktadır. Ancak bu dönemde yüksek faktörlü güneş kremi uygulamayı unutmamak gerekir. Güneş ışığının bir göz kusuru olan miyopiye karşı koruyucu bir etkisi olduğu da görülmüştür. Araştırmalar, günlük en az iki saatlik güneş ışığı maruziyetinin miyopi riskini azaltabileceğini göstermektedir. Ancak, ultraviyole (UV) ışığa aşırı maruziyet gözlere zarar da verebilir, bu yüzden çocukların gözlerini güneşten korumak için uygun UV koruması sağlayan güneş gözlükleri tercih edilmelidir.
Egzersiz çocukların mutlu olmasını sağlıyor
Fiziksel faydaların yanı sıra, egzersiz çocukların bol miktarda endorfin salgılamasına ve böylece onların kendilerini neşeli ve mutlu hissetmelerine yardımcı olur. Egzersiz ve hareketin sosyal gelişimi, bilişsel ve zihinsel fonksiyonları iyileştirmeye yardımcı olduğu da gösterilmiştir. Ayrıca, güçlü bir üst beden, baş ve boynun dik kalmasına yardımcı olarak gözlerin görsel bilgiyi daha etkili bir şekilde işleyebilmesine olanak sağlar.
Plan ve program yapılmalı
Planlama ile egzersiz, her günün düzenli ve yapılandırılmış bir parçası haline getirilebilir. Çocuklarla oturup tatil süresince yapmak istediğiniz şeyleri birlikte yazıp; ardından bunları tatile sığdırmak için bir program yapabilirsiniz. Bu yirmi dakika boyunca top oynayabileceğimiz bir mola, parkta yürüyüş veya bisiklet sürme şeklinde olabilir.
Birlikte katılım sağladığınız aktivitelerin yanı sıra çocukların gün boyunca düzenli olarak egzersiz yapmalarını sağlamak için günlük bir program yapabilirsiniz. Çocuklarınızın sağlıklı bir dengeye sahip olmalarını sağlamanın bir yolu, onların okuldaki rutinlerine benzer bir düzen oluşturmaktır. Günü yapılandırmak çocuklarda tutarlılık sağlayıp aynı zamanda üzerinizdeki baskıyı azaltacaktır.
Egzersiz eğlenceli hale getirilmeli
Egzersizi eğlenceli hale getirmek, özellikle küçük çocuklarda motivasyonun önemli bir parçasıdır ve yaz tatili, farklı aktiviteleri denemek için size harika bir fırsat sunar. Çocuklarınızı motive etmenin başka bir diğer yolu da yerel bir spor kulübüne katılmalarını sağlamaktır, böylece yaşıtlarıyla birlikte oynayabilirler.
Uzm. Dr. Utkucan Uçkun /MEMORIAL

Özellikle çocukların dört gözle beklediği yaz tatili, yaz hastalıkları ve kazalarını da beraberinde getirebiliyor. Minikler için eğlenceli ve kahkaha dolu bir zaman olması istenen yaz tatili, kış aylarının soğuk algınlığı ve griple gelmesi gibi, çocukların korunması gereken birkaç hastalığa neden olabiliyor. Yaz mevsiminin içerdiği çeşitli risk faktörlerinin farkında olunması ve gereken önlemlerin alınmasıyla çocukların tatilin tadını doyasıya çıkarması sağlanabiliyor.
Hastalık olmadan önlem alınması önemli
Artan sıcaklıklarla ve okulların tatil olmasıyla; deniz, havuz, güneş, soğuk içecek tüketimi ve dışarıda geçirilen sürenin fazla olması gibi etkenler, çocukları hasta edebilirken anne babaların birtakım önlemler alması gerektirmektedir. Çocuklardaki yaz hastalıkları arasında güneş çarpması, ishal ve kusma ile giden bağırsak enfeksiyonları, hepatit A, havuz enfeksiyonları; dış ve orta kulak enfeksiyonu, idrar yolu enfeksiyonu, üst solunum yolu enfeksiyonları, deride mantar, böcek sokmaları, alerjik reaksiyonlar ve kırık çıkık gibi travmalar yer almaktadır. Bu hastalıkları önlemek için risk faktörlerini bilmek ve buna göre önlem almak hastalıklardan uzak bir yaz tatili olmasında büyük önem taşımaktadır.
1-Kulak enfeksiyonlarına dikkat
Kulağa dışardan giren mantar, bakteri, virüs gibi mikroplar, önce kaşıntı, ardından iltihaplı, pis kokulu akıntılara neden olabilir. Kulakta zaten normal olarak salgılanan sarı-kahverengi buşon kirli suyu çeker, şişer, içindeki mikrobun hastalık yapmasını kolaylaştırır. Kötü kokulu, beyaz, sarı veya yeşil akıntı görüldüğü takdirde vakit kaybetmeden doktora başvurulmalıdır.
2-Deniz ve havuz hasta edebilir
Damlacık enfeksiyonu olarak nefes yoluyla vücuda giren mikroplar, üst solunum yolu ve boğaz enfeksiyonu yapabilir. Ateş, kırgınlık, halsizlik, boğaz ağrısı ile başlar, çok daha ağır tablolara dönüşebilir. Ayrıca suya dalma, boğazdaki potansiyel hastalık mikroplarının daha derinlere taşınmasına ve sinüzit oluşmasına yol açabilir.
3-İdrar yolu enfeksiyonuna engel olun
İdrar yolu enfeksiyonu özellikle kız çocuklarında daha sık görülür. Islak mayo ile bekleme, yeterli temiz olmayan suya girme veya su kenarında yerlere oturarak oynama, mikropların girişini kolaylaştırır. İdrar yolu enfeksiyonu, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, karın ağrısı, ateş veya kusma gibi belirtilerle ortaya çıkabilir. Bazen bunların birçoğu birlikte olur. Erken tanı ve tedavi, ilerde oluşabilecek daha ciddi ve kalıcı rahatsızlıkları önleyecektir.
4-Güneş çarpmasına dikkat edin
Çocuk uzun süre etkili güneş altında kaldığında, oyuna dalıp yeterli sıvı tüketmediğinde, bir süre sonra ateş, halsizlik gibi belirtiler başlayabilir. Vücuttan kaybedilen suyun içindeki sodyum, potasyum gibi elementlerin eksikliği de belirtileri şiddetlendirir. Su kaybının şiddetine göre şoka kadar varan tablolar oluşabilir. Bu durumda serin bir yerde dinlenmesi sağlanmalı, bol su verilmeli ve şikayetle devam ettiği takdirde bir sağlık kurumuna başvurulmalıdır.
5-Güneş yanıkları gelecek yıllarda kanser tehlikesine neden olmasın
Yazın en sık görülen rahatsızlıklardan biri de güneş yanıklarıdır. Güneş ışınları 45 dereceden daha dik iken güneş altında kalınmaması gerekir. Kişi suyun içindeyken de güneş yakıcı etkisini sürdürmektedir. Bu nedenle çocuklarda, 30 faktör civarındaki koruyucu güneş kremleri kullanılması uygundur. Bu ürünlerin güneşe çıkmadan yarım saat önce sürülmesi, her 3 saatte bir de tekrarlanması önemlidir. Özellikle yüzü korumak için de kıyıda oynayan çocuklara geniş kenarlı şapka takmak yararlı olabilir.
6-Sinek-böcek sokmalarının önüne geçin
Sinek böcek sokmaları da kaşıntıya, ardından deride iltihaplı yaraya neden olabilir. Geceleri mümkünse koruyucu tül perdeli yatak kullanmalıdır. Özellikle bebeklerde ciltten emilim çok olacağı için cilde sık sık kimyasal sinek kovucu sürmek doğru değildir. Yaz akşamlarında uzun kollu, ince, hava alan pamuklu giysilerle sineğin sokabileceği alanı azaltmak gerekir. Geceleri, sineklikli odanın ilaçlanıp yatmadan önce iyice havalandırılması da uygun bir yöntemdir. Sinek, böcek sokmasında antihistaminik ve ek ilaçlar içeren kaşıntı önleyici krem, merhem ve losyonlar kullanılabilir.
7-Çocuğunuzu deri alerjilerinden koruyun
Çocuk açık alanda oynarken bazı bitkilerin temasına bağlı kızarma, kaşınma olabilir. Direkt güneş ışığına bağlı deride kızarma, kaşınma, hatta ödem gelişebilir. Bazen soğuk su, hatta sadece su bile deride ürtiker ve anjioödem denen kızarıklık, kabarıklık, kaşıntı yapabilir.
8-Ortak kullanılan eşya ve yiyecekler Hepatit A’ya neden olmasın
Hepatit A denilen bulaşıcı sarılık türü, özel bir virüsün bulaşmasıyla olur. Kirli su, gıda, kirli el en önemli bulaşma araçlarıdır. Basit bir enfeksiyon gibi halsizlik, ateş şikayetleriyle başlayıp, kusma, karın ağrısı eklenebilir. İdrar renginde portakal kabuğu gibi koyu sararma, göz akında sararma ile belirginleşir. Bulaşıcıdır, iyileşmesi uzun zaman alabilir. Artık çocuklar bu hastalıktan da aşı ile korunabilmektedir. 1,5 yaşından itibaren yapılabilen, 6 ay ara ile 2 doz aşı korumada önemli rol oynar. Hepatit A’dan korunmanın diğer yolları arasında Hepatit A geçiren kişilerin mikrobu bulaştırmalarını önlemek için el ve tırnak temizliğine son derece dikkat etmek gerekir. İç çamaşırlarını, çarşaflarını ve tuvaletlerini solüsyonlar ile temizlemek, hastaya bakan hemşire, doktor, hasta bakıcı ve aile bireylerinin de ellerini sık sık mikrop önleyici sıvılarla yıkamaları bu hastalıktan korunmada son derece önemlidir.
MEMORIAL / Çocuk Sağlığı, Hastalıkları ve Yenidoğan Uzmanı Dr. Aşkın Güra Bayık

Çocuklarda Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunları
Okul başarısı ya da diğer adı ile akademik başarı çocukların ve gençlerin hem öğrencilik hem de gelecek çalışma hayatlarını ciddi manada etkileyen çok önemli bir beceridir. Bu becerinin sağlanması, çevresel faktörlere bağlı olduğu kadar çocuğun ya da ergenin fizyolojik ve zihinsel sağlığı ile de yakından ilişkilidir. Bazen göz ardı edilen ve basit gibi görülen bir fiziksel rahatsızlık ya da kusur çocuğun akademik başarısını çok ciddi oranda etkileyebilmektedir. Bu sebeple çocukların her hangi bir rahatsızlık olmasa dahi her sene okula başlamadan kontrol amaçlı olarak bir çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanına görünmeleri çok faydalı olacaktır. Bu yazı çocukların akademik başarılarını etkileyebilecek böyle problemlere dikkat çekmek ve ailelerde sağlıklı çocuk takibinin önemini vurgulamak amacı ile yazılmıştır. Faydalı olması dileği ile iyi okumalar.

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu 1- Demir Eksikliği Anemisi:
Demir eksikliği anemisi vücudunuzda yeterli demirin bulunmamasından kaynaklanan bir anemi türüdür. En sık görülen kansızlık nedenidir.
Demir eksikliği anemisi genellikle vücudunuzun sağlıklı alyuvar yapımı için yeterli demire sahip olmamasına bağlı olarak zaman içinde gelişir. Yeterli demir olmadığında, vücudunuz depoladığı demiri kullanmaya başlar. Kısa bir süre sonra da depolanmış demir tüketilmiş olur.
Demir Eksikliği Anemisi Neden Oluşur?
Vücudunuzda yeterli demir bulunmaması demir eksikliği anemisine neden olur. Demir düzeylerinin düşük olmasının nedeni genellikle kan kaybı, kötü beslenme veya besinlerdeki demirin emilmesinde görülen yetersizliktir.
Kimler Demir Eksikliği Anemisi Riski Altındadır?
Demir eksikliği anemisi her yaş grubunda ve her iki cinste de görülebilmekle birlikte özellikle; 6-24 aylık süt çocukları, küçük çocuklar, ergenlik dönemi, kadınlar ve kan kaybı olan yetişkinler demir eksikliği anemisi açısından en yüksek riske sahiptirler.
Bebeklerin ve küçük çocukların büyüyüp gelişebilmeleri için büyük miktarda demire gereksinimleri vardır. Zamanında doğmuş bebeklerin vücutlarında depolanmış bulunan demir hayatlarının ilk 4 ilâ 6 ayında tüketilir.
Uygun şekilde kullanılırsa, bebekler için demirden zenginleştirilmiş besinler veya demir takviyeleri bebeklerde ve küçük çocuklarda demir eksikliği anemisinin önlenmesine yardımcı olabilir.
Çok fazla inek sütü içen çocuklar demir eksikliği anemisi riski altında olabilirler. Süt demir açısından fakirdir, çok fazla süt alımı beslenmedeki demirden zengin gıdaların yerine geçebilir. Sütün aşırı miktarda tüketilmesi ayrıca çocuklarda demir emilimini olumsuz yönde etkileyebilir.

Demir eksikliğinin klinik bulguları nelerdir?
Anemi geliştiğinde yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, baş ağrısı, çarpıntı, çabuk yorulma, deri renginde solukluk, dilde ağrı, tad alma duyusunda azalma, iştahsızlık, tırnaklarda kırılma ve çizgilenme, ağız köşelerinde yara gibi yakınmalar ortaya çıkabilir. Besin değeri olmayan toprak, buz, tuz, kağıt, kireç gibi maddeleri yeme isteği olabilir. Demirin eritrosit dışındaki fonksiyonları nedeniyle sinirlilik, iştahsızlık, derslerde dikkati toplayamama, okul başarısında düşme, anlama ve algılama güçlüğü, zeka düzeyinde azalma, sık enfeksiyon geçirme gelişebilir. Süt çocukları yutma güçlüğü, ağlarken morarıp kalma (katılma nöbeti) ve gelişmelerinde duraklama, gerileme ile gelebilirler. Bebek otururken oturamaz, yürürken yürüyemez olur. Bu bulgular demir eksikliğinin erken döneminde, daha anemi ortaya çıkmadan da görülebilir.
Demir eksikliği anemisinin tedavisi nasıl yapılır?
Tedavide ağızdan alınacak damla veya şurup şeklinde demir içeren ilaçlar verilir. İlaçlar genellikle günde iki kez ve tercihen çocuk aç iken, öğün aralarında verilir. Süt ve süt içeren gıdalarla birlikte verilmez, en az yarım saat geçmiş olmalıdır. C vitamini içeren içecek ve yiyecekler demir emilimini artırır.
Tedavi süresi ne kadar olmalıdır?
Tedavi süresi yaklaşık üç aydır. İlk bir aylık tedaviden sonra hemoglobin değerinin normal sınırlara geldiğini görmek gerekir. Hemoglobin değeri normal değere ulaştıysa demir ilacının dozu azaltılarak 6-8 hafta daha tedaviye devam edilir. Böylece demir depoları da doldurulmuş olur. Demir tedavisi kesildikten üç ay sonra çocuk yeniden değerlendirilmelidir; yine anemi ortaya çıkıyorsa altta yatan bir neden vardır, bunun ortaya çıkarılması gerekir.
Demirden zengin beslenme nedir?
Demirden zengin gıdalar dana ve koyun eti gibi kırmızı et çeşitleri, karaciğer, yumurta sarısı, mercimek-nohut gibi bakliyat ve üzüm pekmezidir. Çocuklarda bu gıdaların uygun porsiyonlar halinde her birinin haftada en az üç-dört kez tüketilmesi demirden yeterli beslenmeyi sağlar. Ispanak gibi yeşil yapraklı sebzelerde fazla demir yoktur ve bitkisel yapısı nedeniyle içeriğindeki demirin emilimi de azdır.

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu 2- B 12 Vitamin Eksikliği:
Beyin gelişimi için son derece önemli olan B12 vitamini vücutta üretilmez, bu nedenle mutlaka dışarıdan, özellikle hayvansal gıdalardan alınması gerekir.
Belirtileri neler?
B12 eksikliği, sinir uçlarını etkileyerek el ve ayaklarda uyuşukluk ve karıncalanmaya neden olabilir. Başlıca nörolojik bulgular el ve ayaklarda uyuşma, bellek zayıflığı, kişilik değişiklikleri, depresyon, sinirlilik, yürüme güçlüğü, nadiren halüsinasyon ya da manik davranışlar olarak özetlenebilir. Özellikle çocuklarda B12 eksikliği uzun süre devam ettiğinde gelişme geriliklerine neden olabilmekte ve öğrencilerin okul başarısında düşme görülebilmektedir. Çünkü, konsantrasyon ve öğrenme güçlüğüne yol açmaktadır. Vitaminin eksikliği ağrılı dil, saçlarda dökülme ve ciltte koyulaşmaya neden olabilir.
Yorgunluk, konsantrasyon ve öğrenme güçlüğünün yanı sıra unutkanlık, halsizlik gibi şikayetlerin nedeni olan B12 vitamini eksikliği öğrencilerin okuldaki başarısı ve gelişimini olumsuz etkiliyor
Nelerde bulunur?
Deniz ürünlerinde, kırmızı ette, yumurtada, tavukta, süt ve süt ürünlerinde

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu 3: D Vitamini Eksikliği:
D vitamini; yağda eriyen vitaminler arasında yer alan ve vücudumuzda ultraviyole-B ışınları teması ile oluşturulabilen, aynı zamanda diyetle de alınabilen bir hormondur. Günde 10-15 dakika güneş ışığı görmek vücudun yeterince D vitamini üretmesine neden olmasına karşın D vitamini eksikliği oldukça sık görülen bir durumdur.
D Vitaminine Neden İhtiyacımız Var?
D vitamininin başlıca görevi gıdalar yoluyla alınan kalsiyum ve fosforun işlenmesidir. Kalsiyum ve fosfor kemik sağlığı için son derece önemli minerallerdir. Dolayısıyla D vitamini için öncelikli olarak kemik sağlığının korunması için önemli bir vitamin diyebiliriz.
Kemiklerin güçlü olması için D vitaminine ihtiyacımız var ancak D vitamini eksikliğinde sadece kemiklerimiz zayıflamıyor. Uzun süreli D vitamini eksikliğinin meme kanseri, kolon kanseri, pankreas kanseri, kalp hastalıkları, depresyon gibi pek çok ciddi hastalığı tetiklediği biliniyor.
D Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?
Depresyon, kemik ağrıları, soğuk algınlığı, kasların zayıflaması, başın terlemesi, Kas krampları, halsizlik, eklem ağrıları, kilo alma, yüksek tansiyon, baş ağrısı, konsantrasyon eksikliği, mesane sorunları, kabızlık veya ishal gibi sindirim sorunları erken dönem D vitamini eksikliği belirtileri arasında yer alıyor.
Çocuklarda Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu 4: Diş Çürükleri:
Çocuklarda diş çürüklerinin oluşturduğu sorunlar;
- Ciddi ağrı
- Enfeksiyonun yayılması
- Çiğneme güçlüğü
- Kilo kaybı
- Kalıcı dişlerde diş çürüğü riski
- Maloklüzyon
- Konuşma bozuklukları
- Öğrenme güçlüğü
- Okul devamsızlığı/ okul başarısında sorunlar
- Uyku sorunları

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu -5 Görme Bozukluğu:
Görme bozuklukları okul çağı çocuklarında; Miyopi, hipermetropi, astigmat ve göz tembelliği gibi durumlardır. Bunun gibi göz bozukluklarında çocuk tahtayı göremeyecek ve kitapları net okuyamadığından dersleri etkilenecektir.

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu -6 İşitme Sorunları:
İşitme testleri Ülkemizde doğar doğmaz yapılmaktadır. Ancak işitme kayıpları sonradan da olabilir. Geçirilen sistemik ya da sinir sistemini ilgilendiren enfeksiyonlarda ve kafa travmalarında işitme kaybı görülebilir. Ya da sık geçirilen orta kulak enfeksiyonları sonrası görülebilir. Bu nedenle işitme azlığından şüphelenilen çocukların yeniden testlerinin yapılması gerekebilir. İşitme azlığı olan çocuklar, anlatılanları iyi duyamayacakları için başarısız olabilirler
Çocuklarda Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu -7 Geniz eti:
Sık enfeksiyon geçirip geniz eti büyüyen çocuklar, geceleri ağızları açık uyurlar. Geniz etinin büyüklüğüne göre bazen uykuda uyku apnesi dediğimiz solunum durmaları olur.
Bu nedenle kaliteli uyuyamayan çocuklarda ertesi gün halsizlik ve konsantrasyon bozukluğu olur.

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu -8 Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu(DEHB):
Dikkat süresinin kısalığı, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ile giden bir bozukluktur. Çocukluk döneminde DHEB tanısı alan bireylerin yarısından fazlasında belirtiler ergenlik ve erişkinlik döneminde de devam ettiği için yaşam boyu sürdüğü söylenebilir. Bu çocuklar aşırı hareketlilikten ve dikkatlerini toplayamadıklarından dolayı okulda başarısızdırlar. Erken tanı ve tedavi kaza riskini azaltır ve öğrenmeyi arttırır.

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu-9 Zayıf ve Obez Çocuklar:
Yaş ve boylarına göre düşük kilolu çocuklar iyi beslenemedikleri için hem vitamin eksiklikleri hem de demir ve çinko eksikliği olabilir. Dolayısıyla bağışıklıkları düşük olduğundan çok hastalanarak, okul devamsızlıkları olabilir. Konsantrasyonları iyi olmadığından okul başarıları düşük olabilir.
Boy ve yaşa göre olması gereken kilolun üstündeki obez çocuklar da enfeksiyonlara açıktırlar. Özellikle alt solunum yolu enfeksiyonları sık görülür. Ayrıca obeziteye bağlı uyku apnesi olup, ertesi gün halsiz, yorgun ve konsantrasyon bozukluğu görülebilir. Tüm bu nedenlerden dolayı okul başarıları düşük olabilir.
Doç. Dr.Tülin Köksal

Okul öncesi çocuklar için hangi sağlık kontrolleri yaptırılmalı?
Okulların açılmasına çok az kaldı. Yeni eğitim yılı öncesi; çocuklarda ağız ve diş sağlığına ilişkin kontrollerin, göz muayenesinin, gelişim ve zeka düzeyinin araştırılmasına yönelik değerlendirmelerin yapılması için en uygun zamandır. Çünkü tüm bu kontroller, çocuğunuzun sağlıklı, verimli ve başarılı bir ders yılı geçirebilmesi açısından büyük önem taşır. Düzenli sağlık kontrolleri sayesinde çocuklarda olası sağlık problemleri erken dönemde belirlenerek hem daha ciddi sorunların oluşumu önlenebilir hem de çocuğun okul başarısı artırılabilir.
Tatil dönemlerinde ağız ve diş sağlığına ilişkin muayeneler yaptırılmalı
Yetişkinlik döneminde sağlıklı dişlere sahip olmaları için çocukların ağız bakımına özen göstermesi gerekir. 6 ayda bir diş hekimi muayenesinden geçmek bu anlamda önemlidir. Yaz tatilleri ve sömestir tatilleri bu rutin kontrollerin yapılması için oldukça uygundur. Diş ve diş etlerinde enfeksiyon veya ağrı olmayan bir çocuk, şüphesiz derslerine de daha kolay konsantre olabilir. Okulların açılmasına az bir süre kala sadece yarım saatlik bir muayene ve belki de bir saatlik bir tedaviyle okulların açık olduğu dönemde kaybedilecek günlerin veya haftaların önüne geçilebilir.
AZI DİŞLERİ DİŞ OJESİYLE KAPLANABİLİR
Ağız ve diş bakımı, her yaşta olduğu gibi okul öncesi dönemde de çok önemlidir. Özellikle çocuklarınızın okula başlayacağı bu dönemde dişlerinin tüm kontrollerinin yapılması ve sağlıklı ağız ve dişlerle okula başlamaları, derslerinden geri kalmamaları açısından da gereklidir. Özellikle okula 5-6 yaşında başlayacak çocuklarda ilk kalıcı dişler tam da bu yaşlarda ağızda yerini almaya başlar. Bunlar o yaşta ağızdaki en arka dişler olan birinci büyük azı dişleridir. Bu dişlerin okul öncesi bakımda, fissür örtücü veya diş ojesi olarak bilinen çürükten koruyucu ajanlarla kaplanması ilerleyen yaşlarda en çok çürük görülen bu dişlerin çürüksüz bir şekilde ömür boyu sağlıklı kalmasını sağlar.
YENİ ÇIKACAK DİŞLERE YER VAR MI?
6-7 yaşlar üst ve alt, ön iki süt dişlerinin değişme zamanlarıdır. Bu dişlerin de sağ ve sol taraftakilerinin aynı anda değişmesi ve kalıcı yeni dişlerin simetrik olarak çıkması önemlidir. Tüm bunlara ilaveten bu yaşlarda dişlerin ortodontik muayenesinin de yapılması gerekir. Dişlerde çapraşıklık olacak mı, yeni çıkacak dişler için yeterli yer var mı gibi sorulara ilişkin yanıtlar bu yaşlarda ilk sinyallerini verir ve bu açıdan değerlendirmelerin yapılması gerekir. Genel olarak tel tedavisine 10-12 yaş arasında başlanması uygun görülürken bazı durumlarda bu yaşın beklenmesi biraz geç olabilir. Çünkü erken müdahale ile 10-12 yaşlarında yapılacak tedavinin süresinin kısaltılması ve daha hızlı bir sonuç alınabilmesi mümkündür. Hatta bazı durumlarda 10-12 yaşlarında tel tedavisine hiç gerek kalmayabilir.

ÜNİVERSİTEYE HAZIRLIK DÖNEMİ ÖNCESİ AĞIZ VE DİŞ MUAYENESİ YAPILMALIDIR
Okul öncesi çocuklarda yapılacak muayene ve değerlendirmelerin önemli olduğu kadar, 16-17 yaşında üniversite sınavlarına hazırlanan çocuklarınız için de okula başlamadan önce diş kontrollerinin yapılması önemlidir. Ağızdaki diş çürüklerinin ve eğer varsa iltihaplı diş etlerinin tedavisi okullar açılmadan önceki tatil döneminde yapılırsa bu zorlu sınava hazırlık sürecinde diş hastalıkları ve ağrıları sebebiyle çalışmaları kesintiye uğramaz. Hatta daha kötüsü tam sınav günü diş ağrısı ile uyanmak oldukça talihsiz bir durum olacaktır. Tüm bu olasılıklardan dolayı okulların açılmasına az bir süre kala sadece yarım saatlik bir kontrol ve gerekli tedaviler sayesinde sınava hazırlık sürecini sekteye uğratabilecek olası diş ve diş eti rahatsızlıklarının önüne geçmiş olursunuz.

Okul öncesi çocuğunuzun göz muayenesini yaptırmayı unutmayın
Yeni öğretim yılı için hem ailelerin hem de çocukların hazırlıkları tamamlanmak üzere… Ebeveynlerin birçoğu çocuklarının okul kıyafeti, defter, kalem gibi ihtiyaçlarını giderme telaşına düştü. Peki, bu hazırlık sırasında çocuğunuzun göz muayenesini yaptırdınız mı? Türkiye’de her üç çocuktan birinin uzak veya yakını görme konusunda problemi var. Çoğu kez de ilk göz sorunları, çocukların okul sıralarıyla tanıştığı dönemde ortaya çıkar. Bu durum ders başarısının düşmesine dahi sebep olabilir. Böyle bir sorunla karşılaşmamak için okulların açılmasına sayılı günlerin kaldığı şu günlerde aileler okul öncesi süreçte yaptıkları hazırlıklara mutlaka göz kontrollerini de eklemelidir.

BAŞARISIZLIĞIN NEDENİ GÖRME PROBLEMLERİ OLABİLİR
Aileler bazen çocuklarının okuldaki başarısızlığını öğrenme yeteneklerinin düşük olmasına bağlayabilir. Fakat çocuklarda yaşanan görme problemleri, ders başarısını etkileyebilir. Göz bozuklukları konusunda önlem alınmadığında, çocuk okulda tahtayı iyi göremez ve dersleri takip edemez. Aynı zamanda hali hazırda gözlük kullanan çocuklarda düzenli kontrole gidilmemesine bağlı olarak büyüyen göz numarası fark edilmediğinde bu durum baş ve göz ağrısına da neden olabilir. Bunun sonucunda da çocuğun derse olan ilgisi ve konsantrasyonu azalabilir.

16 YAŞINA KADAR DÜZENLİ GÖZ KONTROLÜ ŞART
Okul öncesi yapılacak basit bir göz muayenesi ile mevcut görme azlığı problemi ve tetikleyebileceği durumların erken tespit edilebilmesi mümkündür. 0-16 yaş grubundaki çocukların gözlerini korumak için doğumdan hemen sonraki ilk bir yılda, 2-4 yaş içerisinde, okula başlamadan önce ve okul süresince düzenli göz muayeneleri yapılmalıdır.

Çocuğunuzun gözlerinin bozuk olduğunu nasıl anlarsınız?
Çocuklarda göz bozukluğu, birtakım davranışlar ve semptomlar ile kendini belli edebilir. Çocukların gözlerinde bozukluk olduğunu işaret eden bazı davranışlar şunlardır:
- Göz kayması, gözde sulanma, gözleri sık sık ovalamak.
- Bir gözü kapayarak bakmak, gözlerini kısarak bakmak.
- Çok yakından okumak, okuduğu satırı atlamak.
- Televizyonu yakından izlemek.
- Aktivitelerde düşük performans, baş ağrısı, dalgınlık.
- Başı bir yana eğerek bakmak.

Davranış bozukluğu veya öğrenme sorunu yaşayan çocuklar için pedagog desteği alınmalı
Göz ve diş muayenelerinin yanı sıra çocuklarda uygulanması gereken gelişim testleri de mevcuttur. Bilişsel ve duygusal değerlendirme testleri genellikle ebeveynleri tarafından gelişimi yavaş bulunan, davranışları normal karşılanmayan veya okul başarısı düşük olan çocuklara hekimlerin gerekli görmesi durumunda uygulanır. Bu testlerden bazıları şunlardır.
Gelişim testleri: Gelişim testleri, çocuğun okula hazır olup olmadığını öğrenmek amacıyla aile talebiyle uygulanabilir.
Bilişsel değerlendirme testleri (zeka testi, algı testleri): Zeka ve algı testleri bir uzmanın yönlendirmesi ile uygulanabilir. Ailenin özel talebi bu testlerin uygulanması için yeterli değildir. Zeka testlerinin sonucu puan olarak aileye söylenmez, rapor aileye açık bir şekilde teslim edilemez. Yönlendiren uzman ile uygulayan uzman arasında aile aracılığıyla kapalı zarf içinde taşınabilir.

Duygusal değerlendirme testleri (genel davranış değerlendirme, depresyon ve kaygı ölçekleri): Duygusal değerlendirme ölçekleri, ailenin talebi ve uzmanın gözlemi sonucunda uygulanabilen testlerdir. Uygulanma koşulu, çocukta uzun süreli duygusal değişikliklerdir. Fakat bu değişiklikler, çocuğun ve ailenin günlük rutinlerini ve gündelik işlerini bozacak nitelikte olmalıdır. Test sonucunda aile ile bir bilgilendirme görüşmesi yapılır, ardından da uygun bir terapi programı hazırlanır ya da çocuğun en yüksek yararlılığı gözetilerek uygun bir yönlendirme yapılır.
Yukarıda belirtilen kontroller pek çok aile tarafından basit görünse de çocukların sağlığı ve okul başarısı açısından çok büyük etkilere sahiptir. Bu nedenle okula başlamadan önce çocuğunuzun tüm sağlık kontrollerini yaptırarak yeni öğretim yılını daha sağlıklı ve başarılı bir şeklide geçirmesine destek olabilirsiniz.

Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.
MEDICALPARK
Çocuklarda göz rahatsızlıkları nelerdir?


Çocuklarda görülebilen birçok göz kusuru erken tanı ve tedavi ile başarılı bir şekilde düzeltilebilir ya da hafifletilebilir.
Bununla birlikte çoğu hastalık, erken bir aşamada dikkat çekmez ve bu nedenle de tanıda gecikme yaşanır. Göz kusurlarının çoğunluğu erken dönemde sadece bir doktor tarafından belirlenebilir. Bu nedenle çocuğunuzda herhangi bir anormallik fark etmeseniz bile, ailenizde görme kusurları varsa bir göz doktorunu ziyaret etmenizi tavsiye ederiz. Özellikle çocuğunuzu 2. yaşını tamamlamadan önce en az bir defa göz muayenesine götürmeniz erken tanı ve tedavi için anahtar rol oynayacaktır.

Ebeveynler olarak çocuklarda en sık görülen göz hastalıkları ile ilgili bilgi sahibi olmak, erken tanı ve tedaviye atılan iyi bir adım olacaktır.
Şaşılık (Gözde Kayma)
Şaşılık, genellikle bir gözde kayma veya yanlış hizalanma şeklinde görülen göz rahatsızlığına verilen addır. Çocuklarda görülen şaşılık problemi, görmeyle ilgili sorunlara ek olarak gelişimsel anlamda da gecikmelere neden olmaktadır. Kayan gözde görme kaybı ve uzamsal görme (derinlik algısı) fonksiyonunda bozulma ortaya çıkar. Ayrıca çocuğun ince ve kaba motor gelişiminde de gecikmeler görülür. Şaşılık, ambliyopi adı verilen göz tembelliğine de neden olabilir. Göz tembelliği, kayan gözün kullanılmamasına bağlı olarak tedavi edilmediği takdirde tamamen kaybedilmesiyle sonuçlanan bir görme keskinliği problemidir. Erken tanı konulduğunda sağlam göze kapatma tedavisi uygulanarak tembel gözün adım adım fonksiyonunu tekrar kazanması sağlanır. Şaşılık tüm çocuklarda %5 oranında görülür ve kapatma tedavisi dışında çeşidine göre gözlükle ya da ameliyatla da tedavi edilir.
Göz tembelliği (Ambliyopi)
Göz tembelliği ya da ambliyopi herhangi bir organik temele dayanmayan bir göz kusurudur ve genellikle tek gözde kuvvetli görme kaybı ile karakterizedir. Görme keskinliğinin kontrol edildiği bir göz testi ile ambliyopi tanısı kolaylıkla konulabilir ve erken tanı tembel gözün kurtarılabilmesi için hayati önem taşır. 8 yaşından önce sağlam gözün kapatılması şeklinde uygulanan tedavilerle tembel gözde görme keskinliği geri kazanılabilir.
Hipermetrop ve Miyop
Hipermetrop yakını, miyop ise uzağı görme kusuru olarak tanımlanır. Günümüzde ileri modern tıptaki gelişmelere paralel olarak bu göz kusurlarını bebeklik çapında tanımak mümkün hale gelmiştir. 4 yaşına kadar olan tüm çocukların %30’unun düzeltme gerektiren bir görme kusuru vardır. Bu görme kusurları, erken dönemde gözlükle tedavi edilmediğinde görme yeteneğinde azalmayla sonuçlanmaktadır. Kuvvetli yakın ya da uzak görme kusuru olan bebekler ve çocuklar uyaranlara cevap vermede yavaş ve güvensizdirler. Oyuncak veya nesneleri gözlerine çok yakın mesafede tutarlar. Bu çocuklar kendi çevrelerinde sıklıkla sakar olarak nitelendirilirler.
Katarakt
Katarakt, yaklaşık olarak 250 çocuktan birinde görülen çok önemli bir göz rahatsızlığıdır. Sıklıkla yaşlılarda görülen bu rahatsızlık bebeklerde de görülebilekte ve erken dönemde tedavi edilmediğinde körlükle sonuçlanabilmektedir. Katarakt, annenin gebelikte geçirdiği enfeksiyonlar, kullandığı ilaçlar nedeniyle doğuştan olabileceği gibi hayatın ilk yıllarında sonradan da ortaya çıkabilir. Belirtiler arasında bir göz bebeğinin diğerinden farklı olması, kataraktlı gözün beyaz ve donuk görünmesi sayılabilir. Doğuştan olan katarakt yaşamın ilk 6 haftasında ameliyatla tedavi edilirse göz tembelliği, total görme kaybı gibi çok önemli sonuçları böylece engellenebilir. Doğumdan sonra gelişen katarakt ise daha iyi bir seyre sahiptir ve 2 yaşına kadar tedavi edildiğinde başarılı sonuçlar elde edilir.
Göz tansiyonu (Glokom)
Göz tansiyonu ya da glokom ortalama olarak 15000 doğumda 1 görülür ve tedavi edilmediğinde kalıcı görme kaybı ile sonuçlanabilir. Bebeklerde göz içi basınç arttığında gözler balon gibi genişler ve büyür. Bu nedenle bebeklerde büyük göz glokom için önemli bir uyarı işaretidir. Işığa karşı aşırı hassasiyet, kayma ve gözlerde aşırı sulanma diğer önemli belirtilerdir. Glokom ne kadar erken tedavi edilirse görme o oranda korunmaktadır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.
MEDICALPARK

Üst Solunum Yolu Hastalıkları

Kış hastalıklarının çoğunluğunu enfeksiyon; yani mikrobik hastalıklar oluşturur. Kış aylarında havanın soğuması, hava kirliliğinin artması, toplu ve sıkışık ortamlarda yaşanılması, özellikle çocukların maruz kaldığı soğuk algınlığının sürekli bulaşması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Kış mevsiminde çocuklarda soğuk algınlığı, boğaz enfeksiyonları, sinüzit ve larenjit gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarının yanı sıra bronşit ve zatürre gibi alt solunum yolu enfeksiyonlarında da artış olur.


En Sık Görülen Hastalıklar Şunlardır;
Rinit (Nezle)
Nezle ya da soğuk algınlığı olarak bilinen rinit, üst solunum yollarını özellikle de burnu tutan bir hastalık. Okul dönemindeki çocukların yılda ortalama 3-5 kez bu hastalığı geçirmesi normal kabul ediliyor. Hastalığa virüsler yol açıyor ve damlacık yoluyla yani hapşırma ya da öksürme sırasında ortama yayılan tükürük parçacıkları nedeniyle meydana geliyor. Bu damlacıklar hem ortama yayılıyor hem de eller ve eşyalar üzerine bulaşarak, temas yoluyla geçiş yapıyor.
Grip
Grip, “İnfluenza virüs” denilen virüslere bağlı olarak ortaya çıkıyor. Grip mikropları damlacık yoluyla bulaşıyor, öksürük ve hapşırıkla yayılıyor. Belirtiler virüsün tipine göre değişiyor. Bazı durumlarda tablo biraz daha ağır seyredebiliyor ve çocuk kendini daha hasta hissediyor.

Orta Kulak İltihabı (Otit)
Üst solunum yolu hastalıklarıyla birlikte, burundaki tıkanıklık kulağı da etkiliyor ve çoğunlukla orta kulakta enfeksiyon oluşuyor. Enfeksiyon, ağrı ve ateşe neden oluyor. Çocukluk çağında nezle ve gripten sonra en sık görülen hastalık grubunu oluşturuyor. Üç yaşına kadar olan çocukların üçte ikisi en az bir kez orta kulak iltihabı geçiriyor. 10 yaşından sonra bu sıklık azalıyor. Orta kulak iltihabı okula devamsızlığın en önemli nedenlerinden biri oluyor. İşitme kaybına yol açma tehlikesi nedeniyle bu rahatsızlığı önemsemek gerekiyor. Sıklıkla nezle ve grip enfeksiyonları nedeniyle meydana gelen orta kulak iltihapları, geniz etinin büyük ve orta kulağın havalandırma borusu olan östakinin daha kısa, düz ve geniş olmasından da kaynaklanabiliyor.
Sinüzit
Alın kemiği, üst çene kemiği ve burun etrafındaki kemiklerin içindeki hava dolu boşlukların iltihabına sinüzit deniyor. Üç yaşına kadar olan çocukların yüzde 6-13’ünün sinüzit geçirdiği biliniyor. Çocuklar üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdiğinde ve direncin düşmesiyle bu enfeksiyonlar ağız içerisinde havalanmayı sağlayan boşluklara giden kanalcıkları kapatıyor. Burun tıkanıklığı, burun akıntısı, boğazda bademciklerin şişmesi, farenjit geçirilmesi sinüslerin havalanmasını engelliyor. Dolayısıyla kapalı alanlarda enfeksiyon gelişiyor.
Farenjit
Farenjit, kışın en çok görülen hastalıklardan biri. Çoğunlukla viral kökenli olsa da bakteriyel de olabiliyor. Vücut direnci, soğuk algınlığını yenemediği zaman ortaya çıkıyor.

Akut Faranjit (Tonsilit)
Damlacık yoluyla bulaşan akut faranjit öksürük, burun akıntısı, ateş ve halsizlikle başlıyor. Şikayetler giderek artıyor ve çocuğun genel durumu bozuluyor. Zamanında ve doğru tedavi edilmezse bademciğe bağlı orta kulak iltihabına, streptekoklara (bulaşıcı ve daha çok bademcikte bulunan mikrop türü) bağlı bir enfeksiyon ise kalp romatizmasına yol açabiliyor.

Larenjit
Larenjit, krup ve halk arasında kuşpalazı olarak da biliniyor. Boğaz bölgesindeki lariksin iltihaplanmasına denir.
Bronşiyolit
Enfeksiyonun uç hava yollarını tuttuğu bu hastalık daha çok 6 ay-2 yaş arasındaki çocuklarda görülüyor.
Bronşit
Sık görülen bu hastalık genellikle üst solunum yolu enfeksiyonu yapan virüslerin ana bronşlara yerleşmesiyle ortaya çıkıyor. Dolayısıyla basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu çok nadir de olsa günler içerisinde bronşite dönüşebiliyor.

Pnömoni (Zatürre)
Akciğerdeki hava keseciklerinin iltihaplı bir sıvı ile dolması olarak tanımlanabilecek zatürre, daha çok kalp hastalığı ya da önceden geçirilmiş akciğer hastalığı olan çocuklar ile erken doğumlarda görülüyor. Virüsler ya da bakteriler yoluyla bulaşan bir hastalık olan pnömonide çocukta ciddi bir solunum sıkıntısı ve hasta görüntüsü oluyor. Hastalığa bakteriler neden olursa antibiyotik kullanımı gerekiyor.

Çocuklarda Solunum Yolu Hastalıklarında Dikkat Edilmesi Gerekenler
- Çocuğun taze meyve suları ve bitki çayları gibi seçeneklerle bol sıvı tüketmesi, ılık banyo ile rahatlatılması gerekiyor. Bu dönemde iştahı olmayan çocuğun yemeye zorlanmaması tavsiye ediliyor
- Mümkün oldukça bulunulan ortamın havalandırılması, serin tutulması ve çocuğun açık havaya çıkartılması da iyileşme sürecini hızlandırıyor
- Hasta çocuk okula gönderilmemeli. Bu konuda okul yönetimi ve aileler gerekli hassasiyeti göstermeli
- Evde sigara içilmemeli
- Viral enfeksiyonlar 3-5 gün içinde iyileşmeye başlar
- İyileşme görülmezse mutlaka bir doktora başvurmak gerekiyor.

Bademcik iltihabında aşağıdaki belirtilerin hepsi veya birkaçı bulunabilir;
- Ateş (39-40 dereceyi bulabilir), üşüme, titreme
- Bademciklerin şiş, kırmızı olması
- Kulak ağrısı
- Boğaz ağrısı
- Yutkunmada zorlanma, ağrı veya rahatsızlık hissi
- Halsizlik, kırgınlık, vücutta yaygın ağrı, eklem ağrıları
- Boyundaki lenf bezlerinde şişme, hassasiyet, ağrı
- Baş ağrısı
- İştahsızlık
- Kötü ağız kokusu
- Ses değişiklikleri
Çocuklarda Bu Belirtilerle Birlikte Ayrıca
- Mide bulantısı
- Kusma
- Karın ağrısı da eşlik edebiliyor.

Üst Solunum Yolları Hastalıkları Tedavi Yöntemleri

Rinit (Nezle)
Hastalığın özel bir tedavisi bulunmamaktadır. Belirtilere yönelik ilaçlar veriliyor. Ağrı ve ateş varsa reçetesiz temin edilebilen şuruplar kullanılabilir.
Ateş, soğuk algınlığına eşlik ettiğinde küçük çocuklara zarar vermeyen ateş düşürücü ilaçlar verilebiliyor. Burun akıntısı ve tıkanıklığına yönelik serum fizyolojik damla ya da spreyler tercih edilebiliyor. Antibiyotiğin yararsız olduğu bu tip rahatsızlıklarda çocuğun bol sıvı alması ve dinlenmesi gerekiyor.

Grip aşısının her yıl grip mevsimi başlamadan önce, Ekim-Kasım aylarında uygulanması öneriliyor. Ancak gecikildiğinde Mart ayına kadar yaptırılmasında fayda oluyor. İlk kez yapılacak ise bir ay ara ile iki doz, daha önceki yıllarda uygulanmış ise bir kez yaptırılıyor.
Grip aşısı, altı ay ile üç yaş arası yarım doz, daha büyük çocuklarda ise tam doz uygulanıyor. Tavuk yumurtasından elde edilen aşının, yumurta alerjisi olanlara yapılmaması gerekiyor.

Orta Kulak İltihabı (Otit)
Antibiyotiklerin tedavide etkin olduğu biliniyor. Komplikasyonları çok önemli çünkü kalıcı sağırlık veya komşu organ enfeksiyonlarına sebep olabiliyor. Örneğin, tespit ya da tedavi edilemeyen otitlerde yüzdeki temporal kemiklerin içindeki hava keseciklerinin iltihabı olan mastoidit komplikasyonu çok sık görülüyor.

Belirtiler üç günden uzun sürer ve şiddetli olursa antibiyotik önerilebiliyor. Sinüzitin tedavi edilmemesi, yeterli dozda ilaç alınmaması sonucu orta kulak iltihabında olduğu gibi beyin ya da kafatası içerisindeki organlara komşu olduğu için menenjit riski bulunuyor. Komşu organların iltihaplarına zemin hazırlamaması için tedavi edilmesi gerekiyor.

Faranjit ve Akut Faranjit (Tonsilit)
Tedavinin mutlaka hekim kontrolünde ve uygun antibiyotikle yapılması gerekiyor.

Larenjit
Soğuk buhar tedavisinden yararlanılıyor. Ses teli iltihapları nefes alma zorluğu yaptığı için mutlaka hekime başvurmak gerekiyor. Orta ve ileri aşamada kortizonlu ilaç tedavisi uygulanabiliyor. Nadiren antibiyotik tedavisi gerekebiliyor.

Bronşiyolit
Kış aylarında özellikle RSV virüsünün yol açtığı bu enfeksiyon 4-5 gün içinde iyileşiyor. Ancak küçük çocuklar bağışıklık sistemlerinin zayıf olması nedeniyle bu tür durumlarda bakteriyel enfeksiyonlara da açık hale geliyor. Hasta çocukların iyi takip edilmesi gerekiyor.

Bronşit
Özgül bir tedavi bulunmuyor. Çoğunlukla kendiliğinden düzeliyor. Balgam sökmeye yardımcı ilaçlar, nefes açıcılar kullanılabiliyor. Mutlaka doktor kontrolü gerekiyor. Klinik seyirde genel durumu bozulan veya iyileşme belirtileri geciken çocuklarda ise (zatürre şüphesi varsa) antibiyotik desteğine başvuruluyor.

Pnömoni (Zatürre)
Solunum yetmezliği bulguları varsa tedavi mutlaka hastanede yapılıyor. Ancak hastanın genel durumu ve klinik bulguları uygunsa hasta belirli aralıklarla kontrole giderek evde takip edilebiliyor.
ACIBADEM SAĞLIK GRUBU
Çocuklarda güçlü bağışıklık sistemi için 9 beslenme önerisi

İçtiğiniz sigara çocuğunuzu hasta ediyor
Yaşamın ilk 5 yılında, normal bir immün sisteme sahip olan çocuklar, özellikle sonbahar ve kış mevsiminde yılda 6-8 kez solunum yolu enfeksiyonu geçirebilir. Sigara dumanına maruz kalmak, üst – alt solunum yolları ve orta kulak enfeksiyonları sıklığında ciddi artışa neden olmaktadır. Özellikle kreşe ve okula giden çocuklarda yılda 6-8 kez üst solunum yolu enfeksiyonu ya da 1-2 kez basit gastroenterit görülebilmektedir. Bu durum çoğu zaman ebeveynlerin endişe ile doktora başvurmalarına yol açmaktadır. Ancak kreşte bulunmak ve sigara dumanına maruz kalmak, yaygın risk faktörlerindendir ve solunum yolu enfeksiyonlarının sayısını yılda 10-12 atağa kadar artırabilir.

Çocuğunuzun bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek için…
- Yenidoğan döneminden itibaren tüm aşılarını yaptırın.
- İlk 6 ay sadece anne sütü verin, en az 2 yaşın sonuna kadar da anne sütü verebilirsiniz.
- Düzenli ve sık el yıkama alışkanlığı kazandırın.
- Sağlıklı ve dengeli beslenmesine özen gösterin.
- Rafine olmuş ve raf ömrü uzun gıda maddelerinden uzak durmasını sağlayın.
- Bol sıvı tüketmesini sağlayın.
- Yeterli ve düzenli uykuyu ihmal etmeyin.
- Sigara dumanından uzak tutun.
- Mecbur kalmadıkça kalabalık mekanlara sokmayın.
- Hasta kişi ve çocuklardan uzak tutmaya çalışın.
- Mevsimine uygun giydirin.
- Yaşına uygun ve düzenli spor yapmasını sağlayın.

Hangi besin grupları güçlü bağışıklık sistemi için gerekli?
1. Sebzelerden; brokoli, lahana, kereviz, pazı, turp, ıspanak, soğan, sarımsak…
2. İçerdiği Omega 3 yağları ile balık…
3. Meyvelerden; portakal, mandalina, limon, elma ve içerdiği C vitamini sayesinde kivi…
4. Yoğurt ve kefir gibi içerdikleri probiyotikler ve prebiyotikler ile mayalı besinler…
5. Karides, mantar, dana – kuzu ciğeri, somon ve selenyum içeriği ile ton balığı…
6. A vitamini içeriğiyle; greyfurt, havuç, kuru kayısı, Trabzon hurması, kırmızılahana, pancar, kırmızıturp, yaban mersini ve böğürtlen…
7. E vitamini içeriğiyle; kuruyemişler, zeytin, zeytinyağı ve bazı yeşil sebzeler…
8. Çinko içeriğiyle; kırmızı et, yumurta, süt ve bakliyatlar…
9. Kara mürver, kuşburnu, ıhlamur ve ekinezya, doğrudan antiviral aktivite gerçekleştirirken, bakterilerin yayılmasını önler ve soğuk algınlığını engeller.
Sağlığınızla ilgili tüm sorularınız, endişeleriniz, teşhis veya tedavi için mutlaka doktorunuza veya sağlık kuruluşuna başvurunuz.
MEMORIAL
Sağlıklı beslenmek okul çağında başlar


KAHVALTIYI ASLA ATLAMAYIN
Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir ki, 5-18 yaş arası çocukların enerji, protein, vitamin ve mineral gereksinimi yetişkinlerden daha yüksektir. Ayrıca metabolizmaları çok hızlı çalışır ve yeni doku yapımının da en hızlı olduğu dönemdir. Bu nedenle sabah, öğlen ve akşam öğünleri çok iyi hazırlanmalıdır. Öncelikle okula giden çocuklar derslerde konsantrasyonunun düşmemesi için mutlaka sabah kahvaltısı yapmalıdır. Ancak kahvaltıda patates kızartması, açma, poğaça, börek gibi yağlı yiyecekler ve kola, gazoz, meyve suyu gibi asit ile şeker içeriği yüksek besinler asla tüketilmemelidir.

ÇOCUKLAR KAHVALTIDA NELER TÜKETMELİDİR?
Çocuklar, belirttiğim sağlıksız gıdalar yerine yerine süt ürünleri, yumurta, peynir gibi protein içeriği yüksek besinlerin yanında sağlıklı karbonhidratlardan tam buğday veya çavdar ekmeği; vitamin ve mineral dengesinin sağlanması için de salatalık, domates ve koyu yeşil yapraklı sebzeler tüketilmelidir. Kahvaltıya alternatif olarak tam buğday ekmeği ile yapılmış peynirli tost ve ayran ya da köy yumurtası ile yapılmış bir menemen veya peynirli omlet çocuklar için sağlıklı olacaktır. Bunların yanında taze sıkılmış meyve suyu, açık çay, tuz içeriği düşük zeytin de verilebilir. Teneffüs aralarında acıktıklarında ise muz, incir, kuru kayısı gibi meyveler ve sağlıklı yağ asitlerini içeren kavrulmamış badem, ceviz gibi kuruyemişler tüketilebilir. İlkokul öğrencileri, 5-6 adet fındık ve 1 su bardağı ayran, ortaokul ve lise öğrencileri de 1-2 ceviz ve 3-4 adet fındık ara öğün olarak rahatlıkla yiyebilirler.

KIZARTMALARDAN UZAK DURUN
Günümüzde çocuklar fast food tarzı yemekleri tüketmeyi oldukça fazla seviyor. Ancak fast foodlardan, kızartmalardan ve paketlenmiş gıdalardan çocukları uzak tutmak çok önemli. Bunlar yerine tam buğday ekmeği ile yapılmış ızgara veya haşlama tavuklu sandviç, peynirli domatesli sandviç, ızgara köfte, kuru baklagillerle yapılmış yemekler tercih edilmelidir. Yemeklerin yanına salata, ayran, kefir veya yoğurtta mutlaka eklenmelidir. Bunun yanı sıra çocukların günlük 2 litreye yakın su tüketmelerini sağlamak önemlidir.
SÜT YERİNE SÜT ÜRÜNLERİ TERCİH EDİN
Eskiden gelen bir alışkanlık olan çocukların süt tüketmesinin artık sağlıklı olmadığını biliyoruz. Çünkü sütün içeriğinde bulunan kazein ve bazı proteinlerden ötürü bağırsak duvarında intolerans dediğimiz yani alerjik reaksiyonlar ortaya çıkıyor. Bunun yerine okul çağındaki çocukların yoğurt, ayran, kefir ve peynir gibi ürünleri tüketmelerini öneriyorum. Ayrıca beyin gelişiminde çok etkili bir besin olan çekirdekli siyah üzüm de mutlaka çocukların beslenme listesine alınmalı. Ayrıca dikkat edilmesi gereken diğer önemli unsur ise çocukların beslenmelerinin saat 18.00 ila 19.00’dan önce bitirilmesidir. Bu saatlerden sonra çocuklarınıza yemek yedirmemeye özen gösterin.
BUĞRA ADİL BUYRUKÇU