
Ludwig Van Beethoven – Bagatelle No. 25 In A Minor (Für Elise)

Fazıl Say – Turkish March (Türk Marşı)
EYLÜL 2023




Wolfgang Amadeus MOZART
( 27 Ocak 1756 yılında Salzbug’da doğmuş, 5 Aralık 1791 yılında Viyana’da ölmüştür).
Salzburg’un Getreidegasse sokağında bulunan bir evin loş bir odasına Leopold Mozart’ın Johannes Chrysostomus Wolfgangus Theophilus adlı oğlu dünyaya geldiği zaman bu evin üzerine gökten bir nur inmişti. Sonradan kendisini Wolgang Amadeus adıyla tanıtan bu çocuğun babası Salzburfg’da orkestra şef muaviniydi. ‘Asıl Şef’ olmadığından daima şikayet eden baba Mozart Schwaben eyaletinden Salzburg’a meyleden bir müzisyendi. Aydınlık devrinin hayalden uzak temkinli karakterini taşıyan bu adam mucizelere hiç inanmazdı.
Lakin küçük çocuğun yaptığı ilk besteleri görünce o bile gözyaşlarını gizleyemedi. Harika çocuk Mozart, kendisiyle haklı olarak iftihar eden babası tarafından dünyanın büyüklerine takdim edildi. Onların takdirini kazandı. İmparatorlar, krallar, musikişinaslar ve daha önce şüphe etmiş olanlar bile bu çocuğun önünde hayranlıkla eğildiler. Fakat kısa zaman sonra çocukluk devrini geride bırakan genç Mozart, aynı çevreden eski ilgiyi beklediği halde, daha önce harika merakı ile bol bol bahşedilen saygı ona tekrar gösterilmedi. 30 yaşında iken olgunluk çağına eren Mozart, seviyesine uygun itibarı görmek istedi. Fakat dünya buna aldırmayarak maddi sıkıntı içinde kıvranan ve ölüm derecesinde hasta olan Mozart´ı yalnızlığa terk etti.
Kendisinden sonra gelen nesiller onu yanlış anlaşılan ‘rokoko tezniyatı’ ile süslemiş bir ‘ideal’ şeklinde gösterip daima ‘harika çocuk’ olarak andılar. Onu sevdiler ama gerçek büyüklüğünü anlayamadılar. Küçük Mozart’da harikulade olan şey izah edilemeyecek şekilde kabiliyetli oluşu değildir. Evet, daha beş yaşında iken ilk Menuetini yazan bu çocuk, hiç yanılmayan işitme kabiliyeti, çeşitli enstrümanlardaki virtüözlüğünü ve irticalen çalma kudretiyle insanları teshir ediyordu. Fakat ‘harika´ olan tarafı başka sanatkarların (Goethe de dahil olmak üzere) hedefe giden yola başladığı yaşta onun kemale ermiş olmasıdır.
Hayatının son 10 yılı yaratma kudretinin akla sığmaz derecede verimleşmesinden önce ‘İdomeneo’ operasıyla başlayan bu devre, ‘sihirli flüt’, ‘Requiem’ eserleriyle sona ermektedir. Mozart’ın hayatı ve çalışmaları fani hayatının kısalığı ile karşılaştırılırsa bu son devrede geçen ayların seneler kadar verimli oluşu olağan üstü bir gerçektir. Mozart’da bir ‘ölçme’ duygusu, dış ve iç düzeni daima koruyan ve gerçeğin sınırlarını hiçbir zaman aşmayan bir itidal ve estetik bir güzellik şuuru vardı. Kendi deyimiyle, ‘ihtirasları tiksintiye varırcasına ifade etmekten’ onu her zaman koruyan bu vasıflar olmuştur. Goethe gibi, büyük bir hayatiyetle kendi zamanına bağlı olan Mozart´ı yaşadığı devrin üstünde edebi bir varlık seviyesine yükselten işte budur.

Fakat daha doğduğu anda kendisine deha olmak inayeti bahşedilen Mozart bile, bütün dikkatiyle öğrenmek ve yolunu aramak zorundaydı. Babası tarafından Ph. E. Bach’ın ve Telemann’ın zihniyetine göre yetiştirilen ve Salzburg’da tatbik edilen Barok müziğini öğrenen harika çocuk, İtalya, Fransa, Almanya, İngiltere ve İsviçre gibi memleketlere yaptığı seyahatlerinde zamanında olup bitenleri opera sahasında günün modasını Mannhein ekolünün inkılapçı bestecilerinin cüretli hamlelerini , Joh. Christian Bach’ın eserlerindeki müstakbel stilin alametlerini, Gluck’un ve Shakespeare’in dramatikliğini dinledi ve gördü. Bütün bu unsurlardan farklı olarak çalıştı ve her ‘etüt’ünde ‘asıl Mozart’ kat kat yükselerek çıktı. Zamanın adetine göre, saray hizmetinde çalışarak hayatını emniyet altına almaktan vazgeçip serbest sanatkarın sağlam bir temele dayanmayan yaşayış tarzını benimseyen Mozart Viyana’da Haydn ile dost oldu. Ve onun sanatından da faydalanmaya çalıştı. Daha sonra kemale ermiş büyük bir besteci olduğu halde Viyana’da oturduğu sırada ve gerekse Kuzey Almanya’ya yaptığı seyahat esnasında Leipzig’de o zamana kadar hiç tanımadığı Heandel ve Bach´ın stillerini kendine mal etmek için büyük gayretler sarf etti.

Özet olarak, Mozart asrileştirdiği ‘Opera Seria’nın üstadı (‘Tito’ operasına kadar), ‘Opera Buffa’yı dahiyane bir şekilde en yüksek zirvesine getiren, (‘Figaro’, ‘Don Giovanni’ ve ‘Cosi fan tutte’ operalarının yaratıcısı), Alman ‘Müzikli piyesinin’ klasik bestecisi (‘Saraydan Kız Kaçırma’, ‘Sihirli Flüt’), dini eserlerin, liedlerin ve pek çok senfonilerin bestecisi olarak karşımızdadır. Bu senfonilerde Mozart kendi devrini aşmıştır. Oda müziğinde Haydn’ın tekniğini o kadar geliştirmiştir ki, ihtiyar Haydn genç dostundan yeniden öğrenmeye başlamıştır. Mozart harika çocuk, pembe ışıklar altında görülen masal prensi değil, bilakis çok cepheli yaratma kudretini zenginliği bitmek tükenmek bilmeyen bir sanatkar ve Goethe’nin deyimiyle, ‘hayretle seyrettiğimiz ve nereden geldiğini, nasıl zuhur ettiğini kavrayamadığımız kimselerden’ biridir.
T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Mozart’ın en ünlü eserlerinden bazıları aşağıdaki gibidir;
Operalar: Saraydan Kız Kaçırma (Die Entführung aus dem Serail) 1782, Figaro’nun Düğünü (Figaros Hochzeit) 1786, Kahire Kazı, La Clemenza di Tito, Don Giovanni 1787 , Sihirli Flüt Operası(Die Zauberflöte) 1790
Piyano Konçertoları: No.15, No.17, No.18, No.19, No.20, No.21, No.22, No.23, No.24, No.25, No.26, No.27
Serenatlar: Küçük Bir Gece Müziği (Eine Kleine Nachtmusik) (1787), Haffner Serenadı (1776)
Sonatlar: La majör piyano sonatı (KV 331) ünlü Türk Marşı ile (Allaturca Marsh)
Senfoniler: No. 31-Paris, No.35-Haffner, No.36-Linz, No.38-Prag, No.39, No.40, 1788 No:41-Jüpiter

Ludwig van Beethoven (16 Aralık 1770 – 26 Mart 1827), Alman besteci.
Ludwig van Beethoven Bonn’da 8 oğlu olan, fakat bunların hepsinin de kendisi gibi engelli olduğu bir ailenin çocuğudur. İlk müzik öğretmeni babasıdır. Alkolik bir müzisyen olan babasının Beethoven’a piyano eğitiminde çok sert ve acımasız davrandığı bilinir. Mutsuz bir çocukluk geçiren Beethoven, küçük yaşlarda ailesinin geçimine katkıda bulunmak için kilisede piyano çalarak çalışmaya başlamıştır.
1787 yılında Mozart’la çalışmak umuduyla Viyana’ya gitti. Mozart ile bir süre çalışma fırsatı bulsa da annesinin hastalığı nedeniyle Bonn’a döndü. Annesinin ölümünden sonra 1792’de Viyana’ya geri döndüğünde Mozart’ın ölmüş olduğunu öğrendi.

1792 yılında Viyana’ya giden Beethoven klasik müziğin ünlü bestecisi Joseph Haydn’ın yanında çalışmaya başladı. Joseph Haydn kısa sürede Beethoven’ın üstün yeteneğini fark etti ve her konuda ona destek oldu. Beethoven, başlarda besteci olarak değil piyanist olarak adını duyurdu. Daha sonra yaptığı bestelerle klasik müziğin 19. yüzyılın sonuna kadar yaşayan tüm müzisyenlerini etkiledi.
Beethoven’ın dokuz senfonisi, beş piyano konçertosu, bir keman konçertosu, bir piyano, keman ve çello için üçlü konçerto, otuz iki piyano sonatı ve birçok oda müziği eseri bulunmaktadır. Sadece bir opera, Fidelio, bestelemiştir. İlk senfonisini 1800 yılında yapmıştır. 3. senfonisini, Eroica olarak da bilinir, Napolyon’a Avrupa’ya demokrasi getirdiği için adamıştır. Ancak daha sonra Napolyon kendini İmparator ilan ettiğinde bu adamayı geri almıştır. 9. senfoni ise en çok bilinen ve bugün Avrupa Birliği marşı da olan en çarpıcı senfonisidir.
Beethoven çok titiz çalışan bir müzisyendi. Müziği, ifade gücü ve teknik olarak çok üst seviyedeydi. Beethoven, Haydn ve Mozart’tan devraldığı prensipleri geliştirdi, daha uzun besteler yazdı ve daha tutkulu, dramatik eserler oluşturdu. Özellikle Op. 109 piyano sonatıyla Klasik müziğin Romantik Dönemini başlatmıştır.
Yaşamı boyunca sağlık problemleri çeken Beethoven 1801’de işitme problemleri yaşamaya başlamış ve 1817’de tamamen sağır olmuştur. Bu dönemden sonra sağırlığı müzik yaşamını hiçbir şekilde etkilememiştir. 9. senfoniyi sağırlık döneminde bestelemiştir.
1827 yılında 56 yaşındayken dünyaca tanınan bir besteci olarak siroz hastalığı nedeniyle vefat etmiştir ve cenazesine otuz bine yakın insan katılmıştır.

1- Piyano Konçertosu No. 2: 1795’te genç beethoven memleketi Bonn’dan Avrupa’nın müzik merkezi Viyana’ya taşınmıştı. İlk birkaç yılını Joseph Haydn ile çalışarak ve özel salonlarda soylulara çalarak geçirdi. Ancak dünya, virtüoz piyanist ve besteci Beethoven’ı 2 numaralı Piyano Konçertosu ile tanıdı. 24 yaşındaki Beethoven Viyana’daki Burgtheater’da ilk kez sahneye çıktı, bu eserini seslendirdi, büyük başarı sağlayarak herkesi konuşturdu. Böylece etkili bağlantılar sağladı ve eserleri yayınlanmaya başladı. Viyana ve tüm klasik dünya bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı.

2- Piyano Sonatı No. 14, “Ay Işığı” : Beethoven, tüm piyano sonatlarında teknik yapısı hızla gelişen fortepiyanonun sınırlarını zorlarken, klasik gelenekteki hızlı-yavaş-hızlı bölüm sıralamasını alıp ay ışığının aydınlattığı bir pencereden dışarı attı! Ludwig bu sonatı yavaş, genişleyen, karamsar bir ilk bölümle başlattı. Ayrıca piyaniste uzatma pedalını farklı bir şekilde kullanması talimatını verdi ve bu bölüm boyunca daha sonra “Ay Işığı” ile ilişkilendirilecek yeni sesler yarattı. Bu ilk bölümün erişim ve etkisini abartmak imkansızdır. Sonat çok farklı bir ruh halinde sona erer. Finale arpejler ve akorların nefes kesen bir telaşıyla girilir. On yıllar sonra piyano virtüozlüğünü başka bir düzeye taşıdığı için Frédéric Chopin’e ilham verdiği söylenir. 1801’den 2020’nin TikTok’larına kadar, bu parçanın kendine ait bulaşıcı bir enerjisi ve büyüsü var.

3- Senfoni No. 3: 1803’teki çoğu senfoni yaklaşık 25 dakika sürerdi. Beethoven, ‘Eroica’ olarak bilinen epik Senfoni No. 3 ile onları üfleyip geçiverdi. Senfoni çellolarda nefis bir melodi ile başlar ve ardından acı veren kromatik bir Do diyeze geçerken, yeni bir dünyaya adım attığınızı hissedersiniz. Senfoni boyunca, ilk bölümün geliştirme bölümündeki ünlü yıkıcı korno girişi gibi, bir senfonide neler olabileceğini göstermiştir. Yaklaşık 48 dakika süresiyle ilk büyük ve romantik senfonidir.

4- Senfoni No. 5: Bu senfoni dört koyu, yumruk sallayan nota ile başlar. Muhtemelen tüm müzikteki en ünlü dört nota, şimdi kültürümüze ve bilincimize derinlemesine yerleşmiş durumda. Senfoni bizi, ıstırap, mücadele ve sonra kararlılık ve zafere de götürse, ‘kaderin kapıyı çalma’sıyla başlar. Beethoven’in sağırlığını kabul ettiği 1804 ile 1808 yılları arasında yazılanlar, müzikte derin bir duygusal yolculuğun başlangıcıdır. Senfoni Do minör’ün karanlığında başlar, Do majör’ün ışığında biter. Umutsuzluk yine de ümide gidebilmiştir. Bunların hepsi, bugün dünyanın dört bir yanında milyarlarca insan tarafından bilinen o dört notalı cümleden kaynaklanıyor.
5- Keman Konçertosu: Dum, dum, dum, dum. Hayır, Beethoven’ın 5. Senfoni’sinin girişi değil, bu kez çok başka bir müzikal karışıklık için timpaninin vuruşları … Bu sefer motif onun tek keman konçertosuna aittir. Gerçek Ludwig tarzında, açılış sinyalleri her şeyin farklı olduğunu gösterir. Eser solo konçertolara yeni bir ses, stil ve ölçek getirdi. Bestecinin yaşamı boyunca pek sevilmiyordu, ancak 19. yüzyılda popülerliği arttı, Brahms’a ilham verdi ve solo konçertonun modeli oldu.
İlginç bir şekilde, heavy metal gitarın kökleri, romantik keman konçertolarında ve dolayısıyla bu eserin kemiklerindedir. Yani, bu mega Beethoven olmadan Megadeth olmazdı!
6- Senfoni No. 6: Dünyamız programlı müziklerle dolu. Filmlerde, video oyunlarında, tiyatrolarda, Netflix dizilerinde ve konser salonlarında bir sahne veya ruh halini resmetmek için yazılmış müzikler duyuluyor. Beethoven’in 6. Senfonisi beş bölümle, bülbüllerin, bıldırcınların ve guguk kuşunun müzikal sesleriyle, kırsal bölgenin güzelliğinde akan bir dereye kadar pastoral sahneleri; bir kır dansı, bir fırtına ve sonra nihayet güneş ışığıyla doğayı anlatır. Programlı müzik daha önce de vardı, ancak 1808’de hayat bulan müzikal imgenin derinliğiydi. Müzik ve drama arasındaki ilişkiyi sonsuza dek değiştiren dönüştürücü bir çalışmaydı bu.

7- “Für Elise”, Bagatelle: Beethoven’in bu “mamut” eserleri listesinde, şimdi Rondo formunda solo piyano için basit bir Bagatelle’e dönmemiz ne kadar garip değil mi? 1810’da, bu çalışma bir daha asla görülmeyecek şekilde kanepenin yan tarafına kayıp kaybolabilirdi. Ama Beethoven olduğu için, kendine özgü dönüştürücü ve güçlülüğüyle bizimle birlikte kalıdı. “Für Elise” seçkin bir piyanizm ve çekiciliğin minyatürüdür. Aslında bestecinin ölümünden on yıllar sonrasına kadar yayınlanmadı, ancak o zamandan beri popülaritesi arttı. Eski bir müzik kutusundaki parça veya çoğu öğrencinin piyanoda öğrenmek istediği ilk ‘gerçek’ parça. Bu kırık akorlar sayısız genç piyanistin parmaklarından derslerde, müzik sınavlarında ve mini resitallerde dünyanın her yerindeki büyükanne ve büyükbabalara doğru aktı. Yüzyıllar boyunca kaç tane müzikal zihne ilham verdiğini ve yarattığı dalgaları bir düşünün. Teşekkürler Beethoven!
8- Piyano Sonatı No. 29, “Hammerklavier” : Bu eser, piyano için yazılmış en zor parçalardan biri olarak kabul edilir. Başta kısacık bir notadan önce gelen akorların açılış sekansı, Beethoven’in notadaki işaretli hızında çalması insanca imkansız olan çok oktavlı bir sıçramaya sahip. Bu destan, kabarcıklı kontrpuan, şeytani çift trilleri ve anıtsal olarak zorlu pasajları ve sonuna kadar kesinlikle çılgınca bir füg. Bu sonatta Beethoven, klasik sonatın müzikal biçimini alarak onu büyük ölçüde genişletti. Bu çalışma Beethoven’ın klasik formları keşfetmeye devam eden ve onları yeni virtüoz ve ifade yönlerine iten Brahms gibi bestecilere örnek olan işlerinin zirvesidir.
9- Senfoni No. 9, “Koro”: İlk bölümün katıksız gücü ve ağırlığı size bunun eşi benzeri olmayan bir senfoni olduğunu söylüyor. Beethoven’in en zarif yazısının 40. dakikasından sonra, bir senfoni için tamamen yeni bir şeyle son bir bölüm patlak verir: bir şiir sahnesi. Büyük, ahenksiz bir akor, evrensel kardeşliğin neşeli bir kutlamasında solistleri ve koroyu müjdeler. 1824’te, bu şiir ve senfonik müziğin bu birlikteliği müzikte bir devrimdi. Bunu Mahler ve Wagner benimseyerek sürdürmeye çalıştı.
10- Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, Op. 130 : Beethoven’in geç yaylı dörtlüleri, tamamen sağır ve izole olduğu, fiziksel ve duygusal olarak boşaldığı zamanlarda yazılmıştır. Bunların son günleri olduğunu biliyordu ve bu müziği saf ifade ve duygu için yazdı. Op. 130’daki Cavatina bölümündeki acı ve çaresizliği dinleyin. Üç alt telde hafif bir vuruşla, birinci keman hıçkırır. Bu esrarengiz, kişisel ve sorgulayıcı yazı, müzikte, yaratımda ve anlatımda her şeye kapı açtı. Daha önce buna sahip olmasaydık bugün sevdiğimiz müziğin yarısına sahip olamazdık.

TÜRKİYE’NİN SANAT PORTALI

İnsanlar arasında iyilikten başka hiçbir üstünlük kabul etmem. Karakterin olmadığı yerde, ne büyük sanatçı, ne de büyük mücadele adamı vardır. …