logo

Kalbinizi koruyun

sağlık ve kalp

Çocuk Kalp Hastalıkları ve Tedavisi, Kalp Yetmezliği Nedir? Dişlerin kökü kalbe uzanıyor! Sigara ve Kalp Damar Hastalıkları İlişkisi, Kalp krizi nedir? Kalp Hastalıklarından Nasıl Korunuruz? Kalp Hastalıklarının Belirtileri Nelerdir? İskemik Kalp Hastalığı (Kalp Damar Tıkanıklığı) Nedir? Kalp Ritim Bozukluğu, Yaz Mevsiminde Kalp Sağlığı, Ateroskleroz Nedir? Kalp Ağrısı Neden Olur? Raynaud Tedavisi, Kalp Üfürümü, Pulmoner Arter,  Kalp Durması Belirtileri, Çocuklarda kalp Ritim bozukluğu, Çocuk & Bebek Kalp Hastalığı Belirtileri, Çocuklarda Göğüs Ağrısı, Kardiyoloji nedir? – Kalp hastalarına sonbahar için 9 öneri – Kalp Pili Nedir? – Kalp hastaları spor yapabilir mi? -OBEZİTE EN BAŞTA KALBİ TEHTİT EDİYOR! – KALBİN NİTELİKLİ KANSERİ: KALP YETERSİZLİĞİ – KADINLARDA KALP KRİZİ BELİRTİLERİ ERKEKLERDEN DAHA FARKLI! – Koroner Kalsiyum SkorlamasıKalp Sağlığınızı Korumanın 10 YoluKalp sağlığı stres ve depresyon – KALP SAĞLIĞI VE SPOR

İnsan vücudunu, komplike ve çok sayıda özel yeteneğe sahip bir yapı olarak tanımlayabilmekteyiz. En temel olarak merkezi sinir sistemini ele alırsak, bu sistem, bütün yaşam dinamizmimizi kontrol ve organize eden bir yapıdır. Uzun süre hareketsiz kalan ya da hareket ihtiyacını yeterince gerçekleştiremeyen insan vücudu, zamanla en temel bedensel hareket yeteneğini kaybederek çeşitli sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır.

Kalp Fonksiyonları ve Spor İlişkisi

Kalp ve kan damarlarının vücudumuzda en temel fonksiyonu, başta oksijen olmak üzere dokuların ihtiyacı olan maddeleri o dokulara taşımak, başta karbondioksit olmak üzere atık olan maddeleri ise dokulardan uzaklaştırmaktır. Oksijen alımının düzenli ve yeterli hale gelmesi, karbondioksit atımının ise dengede tutulması için, vücuttaki kalp ve damarların sistemli çalışmasını engelleyebilecek faktörlerin önüne geçmek önemli bir noktayı oluşturmaktadır. Bu durum karşımıza her gün düzenli olarak yapılan egzersizlerin hayati önemini çıkarmaktadır.

Her geçen gün artan kentleşmeyle birlikte, insan vücudunda hareketin ve egzersizin önemi daha çok ortaya çıkmaktadır. Çağımız teknoloji çağı olarak tanımlanmakta, artan teknolojik ihtiyaçlar insanların daha durağan ve daha az hareket eder hale gelmesine sebep olmaktadır. Bu durum yeterince fiziksel aktivite gerçekleştirmeyen ve aynı doğrultuda pek çok sağlık problemi yaşayan kitleler meydana getirmektedir. Günümüzde yaşanan sağlık sorunlarının çoğunluğunu ise kalp ve damar hastalıkları oluşturmaktadır.

Kalp ve damar sisteminin en temel fonksiyonlarını yerine getirmesi, daha sistemli ve sağlıklı hale gelmesi düzenli olarak yapılan egzersizlerle mümkündür. Düzenli olarak gerçekleştirilen bedensel egzersiz ve yapılan sporlar; vücuttaki kasların, kemiklerin, eklemlerin, kalp ve damar sisteminin sağlıklı şekilde çalışmasını sağlamaktadır. En temel görevi vücuttaki bütün dokulara oksijen kaynağı oluşturmak ve vücuttan atılması gereken karbondioksit gibi atık maddelerin atılmasını sağlamak olan kalp-damar sistemi, yapılan egzersizler yoluyla bu ilksel fonksiyonlarını yerine getirebilmekte, egzersizlerin düzenli uygulanmasıyla sistemsel olarak da düzenli ve sağlıklı işlemeye başlamaktadır.

Kalp Damar Hastalıkları ve Spor İlişkisi

Spor yapılmasıyla birlikte, kalp damar sistemi direk değişimler yaşar, böylece kalp ve damar bölgesinde hastalığa sebep olan birtakım faktörler ortadan kalkmış olur.

Düzenli spor ve egzersiz yapılmasıyla birlikte, kalpteki kılcal damarların sayısı artmaktadır.

Kılcal damarların artmasıyla koroner kanlanma artmakta ve kan akışının yavaşlamasıyla meydana gelen birtakım komplikasyonların oluşumuna karşı direnç oluşmaktadır. Bu durum, en sık görülen kalp damar hastalıkları olan koroner damar hastalıkları riskini azaltmaktadır. Düzenli egzersiz ve sporla birlikte, kalp damar hastalıklarının temelinde bulunduğunu söyleyebileceğimiz iyi ve kötü kolesterol dengesi sağlanabilmektedir. Spor yapılmasıyla kandaki iyi kolesterol miktarı artmakta ve kötü kolesterol miktarı aynı minvalde azalmaktadır. Kötü kolesterolün azalmasıyla damar dokularında meydana gelen kolesterol azalmakta, iyi kolesterolün de artmasıyla az miktarda meydana gelen kötü kolesterolün damarlarda birikmesi önlenmekte ve atılması kolaylaşmaktadır. Bu durum, damarların ince yapısında meydana gelebilecek deformasyonların dolayısıyla damar sertleşmesi gibi hastalıkların önüne geçmektedir.

Spor ve egzersiz, vücuttaki kan volümü ve hemoglobin miktarını arttırmaktadır. Böylece kan miktarı ve kan akış hızı düzenlenmekte, damar tıkanıklıkları gibi hastalıların önüne geçilebilmektedir.

Spor Yapılmasıyla Vücutta Meydana Gelen Değişimler

Vücut, egzersiz yapılmaya başlandığı andan itibaren birtakım tepkiler vermekte ve değişimler yaşamaya başlamaktadır. Spor yapılmaya başlandığı anda vücutta meydana gelen akut değişiklikler şunlardır;

  • Egzersiz yapılmaya başlandığında, hatta yapılmaya başlanmadan hemen önce, vücutta adrenalin ve noradrenalin salgısı artış göstermektedir.
  • Vücudun oksijen kullanımı artış göstermektedir.
  • Oksijen kullanımına bağlı olarak karbondioksit üretimi de artmaktadır.
  • Sinirsel aktiviteler azalmaya başlar.
  • Kandaki pH oranı artış gösterir.
  • Reaktif oksijen radikalleri artar.
  • Vücutta bulunan enerji depoları, özellikle de glikojen depoları hızla azalmaya başlar.
  • Egzersize devam edilmesiyle ilerleyen dönemlerde, yani anaerobik evre esnasında, laktat birikimi oluşmaya başlar.

Bu değişimler sonucunda, aktif olarak kullanılan kasların metabolik gereksinimleri artış gösterir ve vücut bunu karşılamak için daha fazla kan akımına ihtiyaç duyar.

Kasların kullanımıyla vücutta ısı oluşur ve bu ısının dışarıya atılması için beyin ve kalp için sağlanan kan akımı artar. Kalp ve damar sistemi, yaşanan bu değişimleri dengelemek için; kalp hızı, kalp atım volümü, kan basıncı, oksijen tüketimi, kalp debisi gibi unsurlarda değişim yaşar.

Sporun Yararları Nelerdir?

Spor yapılmasıyla birlikte yukarıda belirttiğimiz değişimler, düzenli olarak gerçekleşen egzersizler yoluyla artık vücut için normal hale gelmeye başlar, zamanla sağlıklı ve sistemli çalışan bir işleyişe dönüşür. Spor yapılmasıyla vücutta yaşanan değişimleri, yararlı ve sürekli işleyişlere dönüştüren durumları şu şekilde sıralayabilmekteyiz;

  • Spor yapılmasıyla birlikte kalbe giden kan miktarında artış meydana gelir. Kalbe giden kan miktarındaki artış beraberinde, kalbin iyi oksijen alabilmesini ve iyi nitelikte beslenebilmesini sağlamaktadır.
  • Spor, solunum sisteminin daha iyi çalışmasını sağlamaktadır. Sağlıklı bir solunum sistemi, solunum yoluyla harcanan enerjinin azalmasını da beraberinde getirmektedir.
  • Spor yapılmasıyla, kandaki iyi kolesterol miktarı artmaktadır. İyi kolesterol, kalp damarlarındaki dokularda biriken kolesterolün atılmasını, dolayısıyla damarlarda meydana gelebilecek tıkanmalarla oluşabilecek sağlık sorunlarının engellenmesini sağlamaktadır. Yani kandaki iyi kolesterolün artmasıyla, kalp damar hastalıkları oluşumu riski fazlasıyla azalmaktadır. Spor, kan şekerinin düzenlenmesini ve dolayısıyla vücuda ciddi zararlar veren şeker oranının dengelenmesini sağlamaktadır.
  • Vücuttaki kan basıncı ve kalp hızı spor yapılmasıyla azalmaktadır. Dolayısıyla spor yapılması, kalp ve damarların daha ekonomik ve işlevsel çalışmasını sağlamaktadır. Yapılan egzersizlerle, daha az çabayla daha çok ve sağlıklı beslenen bir kalp damar sistemi oluşmaktadır.
  • Spor yapılmaya başlandığı andan itibaren vücutta sağlık açısından iyileşme kendini hissettirmektedir. Vücut daha zinde ve daha enerjik bir yapıya sahip olmaktadır, çünkü vücut sistemi enerjisini daha verimli kullanabilir hale gelmektedir.

Kalp Sağlığınızı Korumak İçin Neden Spor Yapılmalı?

Dünyada ve ülkemizde kalp sağlığının önemi gittikçe artmaktadır. Günümüzde kalp sağlığının daha iyi anlaşılması, önerilen korunma yöntemlerinin uygulanması, tanı yöntemlerindeki gelişmeler ve tedavi edici modellerdeki korkunç ilerlemelere rağmen dünyada ölüm nedenlerinin başında hala kalp ve damar hastalıkları gelmektedir. Ülkemizde de durum farklı değildir. Maalesef kalp hastalıkları ülkemizde de ölüm nedenlerinde ilk sırayı almaktadır. Koroner kap hastalığı da çağımızın hastalığı olarak oldukça genç yaş grubundan tutun da yaşlı bireylere kadar toplumu tehdit etmektedir. Koroner kalp hastalığı veya kalp damar hastalıklarından korunmanın en önemli maddelerinden biri de düzenli egzersizdir. Düzenli egzersiz ve spor yapılması koroner kalp hastalığında değiştirilebilir risk faktörlerinden birinin ortadan kaldırılması anlamına gelir.

Spor Kalp Sağlığına Nasıl Etki Ediyor

Sporun düzenli yapıldığı takdirde kalp sağlığı açısından yararlı etkileri olduğu gösterilmiştir. Kilo kaybını sağlaması, kan basıncı kontrolünü kolaylaştırması, diyabette kan şekeri kontrolünü iyileştirmesi, kan lipitlerini olumlu olarak etkilemesi kalp-damar sağlığı açısından yararlı etkilerdir. Egzersiz, kalbimizi, akciğerlerimizi, kemiklerimizi ve kaslarımızı güçlendirir. Enerjimizi artırır, kilomuzu ve kan basıncımızı kontrol etmemize yardımcı olur. Stresle başa çıkmamızı sağlar ve uykumuzu düzene sokar. Daha iyi görünür, kendimizi daha iyi hissederiz.

Dünyada düzenli egzersizin yani sporun kalp damar hastalıklarında ne kadar faydalı olduğunu gösteren pek çok bilimsel çalışma vardır. Kalp hastalarına önerilen egzersizlerle hastaların 1 yılda kalp damar hastalıkları yönünden sorun yaşama oranlarında önemli azalma tespit edilmiştir. Yine 8440 hasta üzerinde yapılan 32 ayrı deneyin meta analizinde, kalp krizi sonrası izlemeye alınan hastalarda egzersizin ölüm riskinde %31 azalma sağladığı gösterilmiştir.

Görüldüğü gibi sporun kalp sağlığı açısından faydaları bilimsel olarak kanıtlanmış durumdadır. Ancak bu demek değildir ki herkes her sporu her zaman yapabilir.

Kardiyak Hastalıklarda Nasıl Spor Yapılmalı

Son yıllarda sportif aktiviteler sırasında beklenmedik ani ölümlere sık rastlanılmaktadır. Gençlerde spora bağlı ani ölümler; şaşırtıcı ve trajik olaylardır. Sporla ilgili ani ölümler bir taraftan hekimlerin dikkatini çekerken, diğer taraftan ebeveynlerde, spor yapan ve yapmak isteyenlerde endişe uyandırmaktadır. Onun için spora bağlı ani ölümlerin altında yatan nedenleri ve alınması gereken önlemleri bulup ortaya çıkarmak son derece önemli bir hale gelmiştir.

Sportif aktivitelerde ortaya çıkan ani ölümler travmatik ve kardiyak nedenlerden kaynaklanmaktadır. Genellikle kardiyak ani ölümlerin nedenlerini kalp krizi, doğuştan kalp hastalıkları ve kalp kapak hastalıkları oluşturmaktadır. Hipertrofik Kardiyomiyopati, Miyokardit ve Koroner Arter Anomalileri en önemli nedenlerin başında gelmektedir. ( Kalp kası ve kalbi besleyen damarlarla ilgili hastalıklar ) Travmatik ölümlerde ani ölüm nedeni belli iken kardiyak nedenli ani ölümlerde ölüm nedeni ancak otopsi yapılarak belirlenmektedir. Spora bağlı ani ölümlerin görülme sıklığı 1/200.000 ‘dir. Gençlerde sportif aktivitelerde ortaya çıkan ani ölümler erkeklerde kızlara oranla daha fazladır. Bu risk yaşla birlikte artmaktadır. Otuz yaş üstünde 100 kat daha fazladır.

Önerilen spor türleri tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklete binme, hafif tempolu koşma gibi egzersizlerdir. Ancak rekabete dayalı dayanıklılık isteyen sporlara başlamadan önce bir hekimin kontrolü gereklidir. Bunun nedeni, istenmeyen olaylara ve hatta ani ölüme neden olabilecek potansiyel olarak tehlikeli yapısal kalp hastalıklarının tanısının konularak hastanın hayatının kurtarılabilmesidir. Bu bakımdan spora ve özellikle de dayanıklılık isteyen sporlara başlamadan önce kalbinizi kontrol ettirmeniz yerinde olur.

Kalp Hastaları Nasıl Spor Yapmalı

Peki kalp hastaları spor yapacak mı? Elbette evet ama hastalara en önemli tavsiyemiz , ağır sporlardan kaçınmalarıdır. Vücudun ağırlığını ya da dışarıdan ağırlık kullanarak bir takım sporlar yapmaları önerilmemektedir. Barfiks, sınav ve halter gibi ağır sporlardan kaçınmak gereklidir. Spor, yemeğin üzerinden en az 3 saat geçtikten sonra yapılmalıdır. Sporda nabzın kontrolü de çok önemlidir. Aktivite sırasında nabzın bir buçuk katına çıkması kabul edilebilir. Bunu dengede tutmak için yarım saatte bir 10 dakika ara ile nabız sayısı kontrol edilerek aktiviteye devam edilmelidir. Hastalara; yürüyüş, yüzme, masa tenisi, dans gibi bir takım sporlar tavsiye edilmektedir. Partner ile yapılan sporların, teşvik açısından büyük yararları vardır. Tenis ve dans bunların başında gelmektedir. Ancak kalp hastaları tenis oynamalı asla tenis maçı yapmamalıdır. En kolay yapılabilen spor, yürüyüş olduğundan, yürüyüş bantlarında spor ile bel ve eklem problemleri olan kişiler için de doğa yürüyüşleri uygundur. Bunun için de koşudan ziyade günde 45 dakikalık bir tempolu yürüyüşü daha çok önermekteyiz.

Genellikle 35 yaş üzerinde kimselerin spor yapmaya başlamadan önce kardiyak yönden araştırılmaları gerekir. Bunun için fizik muayene, EKG, gerekirse ekokardiyografi ve egzersiz testiyle değerlendirilmeleri gerekir. 35 yaş üzeri olan ve koroner kalp hastalığı için en az bir risk faktörüne sahip kimselerde spora başlangıç öncesi efor testini kesinlikle önermekteyiz.

Sonuç olarak sağlık için spor şarttır. Bunu sağlamanın yolu sporu yaşamımızın bir parçası olarak kabul etmektir. Ama unutmamalıyız ki bunu da ancak sağlıklı bir kalple gerçekleştirebiliriz.

PROF. DR. MUSTAFA GÜLER

Amerikan Kalp Derneği’nin araştırma sonuçlarına göre depresyonun, uzun süreli ve şiddetli stres kardiyovasküler hastalık riskini arttırıyor.

Önceki araştırmalar, uzun süreli ve şiddetli stresin,  majör depresif bozukluğun ve kaygının artan kardiyovasküler hastalık oranı ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Kardiyovasküler hastalık geliştirme riski, depresyonun şiddetiyle orantılı olarak artar. Hem majör depresif bozukluk hem de kardiyovasküler hastalık mevcut olduğunda, prognoz her iki durum için daha kötüdür.

Araştırmacılar, düşük yoğunluklu lipoprotein reseptöründen (LDLr) yoksun fareleri inceledi. LDL (kötü) kolesterolü vücuttan temizlemek için gereklidir. Bu fareler, reseptörden yoksun olarak doğan insanlar gibi, atardamarlarında plak adı verilen yağlı birikimler geliştirmeye eğilimlidirler ve sonunda erken – agresif kardiyovasküler hastalığa maruz kalırlar. Kararsız plak (yırtılmaya eğilimli) parçalanarak kan akışını engelleyen kan pıhtılarının oluşmasına bu da kalp krizi veya felce neden olabilir.

İnsanlarda yağlı plak gelişimini modellemek için farelere 24 hafta boyunca kolesterolden zengin bir diyet verildi. Farelerin yarısı agresif farelerle on gün boyunca kısa süreler paylaşarak sosyal strese maruz kaldı. Farelerin diğer yarısı (kontroller) sosyal strese maruz kalmamıştır. Hem duyarlı (depresif) fareler hem de kontrol fareleri, insanlarda kolesterol tedavisini taklit etmek için 3 hafta boyunca bir LDL düşürücü ilaçla tedavi edildi.

Tedaviden sonra farelerin plaklarındaki inflamatuar hücreler, kanda dolaşan inflamatuar beyaz kan hücrelerinin (monositler) sayısı ve plakta bol miktarda bulunan bağışıklık hücrelerinin öncüleri olan kemik iliği hücrelerinin sayısı değişiklikler için test edildi.

Analizler, strese maruz kalmayan farelerle (kontrol grubu) karşılaştırıldığında, sosyal strese maruz kalan gruptaki duyarlı (depresif) farelerin:

  • Atardamarlarda plak içindeki bağışıklık hücrelerinde 50% artış,
  • İnflamatuar hücrelerin öncüleri olan monositlerin sayısında iki kat artış,
  • Kemik iliğinde bağışıklık hücresi öncülerinin sayısında %80 artış,
  • Kararsızlığın bir göstergesi olan arterlerdeki plak içinde daha az kolajen,
  • Kontrol gruplarının LDL düşürücü ilaçlara verdiği yanıtla karşılaştırıldığında lipid düzeylerinde benzer bir düşüş görülmüştür.

Özetle, tekrarlanan stresin ve düşmanca etkileşimlerin fizyolojik ve davranışsal etkilerinin, lipit düşürücü ilaçlar tarafından indüklenmesi gereken plakların yararlı etkilerini önlediği görülmüştür.

Araştırmacılar ayrıca, depresyondaki farelerin kemik iliğindeki plakanın boyut ve özelliklerindeki farklılıkların altında yatan nedenleri anlamaya çalıştı. Bunu test etmek için, başka bir LDLr eksikliği olan fare grubuna, duyarlı (depresif) farelerden veya kontrol grubundan kemik iliği nakledildi.

Kontrol grubundan (stressiz) kemik iliği alan farelerle karşılaştırıldığında, duyarlı gruptan kemik iliği alan fareler:

  • Kemik iliğinde bağışıklık hücresi öncülerinde %16 daha fazla artış,
  • Kandaki inflamatuar monositlerde %50 daha fazla artış (plak boyutunda değişiklik yok)
  • Plak bileşiminde, plaklarda %23 daha fazla inflamasyon görülmüştür.

Tüm sonuçlar toplandığında, kronik stresin yüksek kolesterolün olumsuz etkilerini artabileceğini ve düşük kolesterolün yararlarının azalabileceği görülmüştür.

Bu bulgular, özellikle depresyon veya kronik stresi olan kişilerde kardiyovasküler hastalıklarla savaşmak için ruh sağlığına daha fazla dikkat edilmesi gerektiğini gösteriyor.

PROF. DR. KEMAL ARIKAN

Links Connecting Stress, Depression and Heart Disease Risk Found. Neuroscience News.

Kalp Sağlığınızı Korumanın 10 Yolu | Altın Öneriler

Kalp hastalıkları, dünya genelinde kişilerin yaşamlarını en çok etkileyen rahatsızlıkların başında geliyor. Buna rağmen kalp sağlığını korumak, yaşam tarzında yapılan küçük değişimlerle mümkün. İşte kalbi korumanın yolları:

  1. Kan Basıncınızı Kontrol Altında Tutun

Yüksek tansiyon, kalp hastalığının ortaya çıkmasını ve ilerlemesini tetikleyen önemli bir risk faktörüdür. Bu sebeple, kan basıncını düzenli olarak kontrol etmek/ettirmek, risk faktörlerini doğru bir şekilde yorumlamak ve kontrolü elde tutmak için oldukça önemlidir. Sağlık bir yetişkinin yılda en az birkaç kez tansiyon ölçümü yaptırması gerekirken, yüksek tansiyon problemi olan kişilerin çok daha sık bir biçimde bu ölçümü gerçekleştirmesi şarttır.

  1. Kolesterol Ve Trigliserid Seviyenize Dikkat Edin

Yüksek kolesterol seviyeleri kalp damarlarını tıkayarak, kalp krizi riskini artırabilir. Genetik sebepler haricinde sağlıksız yaşam tarzı nedeniyle ortaya çıkan kolesterol, uygun bir diyet programıyla kontrol altına alınabilirken, daha ciddi vakalarda ilaç kullanımı gerekebilir. Bitkisel ve hayvansal yağların ana bileşeni olan ve kanda bulunan trigliserid ise tıpkı kolesterol gibi damar tıkanıklığı problemi ile yüz yüze kalmamak için kontrol altında tutulmalıdır.

  1. Sağlıklı Bir Kiloda Kalın

Fazla kilolu veya obez olmak kalp hastalığı riskini doğrudan artırır. Bunun sebebi fazla kilolu bireylerde yüksek kolesterol ve trigliserid seviyelerinin yanı sıra Tip 2 diyabetin mevcut olmasıdır. Bu da, yukarıda açıkladığımız gibi kalp sağlığını olumsuz olarak etkileyen, güçlü bir faktördür. Sağlıklı bir kiloda kalmak için doymuş yağ, sodyum ve aşırı şeker içeren gıdaları sınırlandırmak önemlidir. Bununla beraber, bol miktarda meyve, sebze ve tam tahıllı ürünlerin tüketilmesi önerilir. Bu şekilde bir beslenme düzeni, kalp sağlığını korumak için gerekli olan kan basıncı ve kolesterol seviyesini sağlamayı mümkün kılar.

  1. Kırmızı Et Tüketiminizi Sınırlayın

Kırmızı et, içerdiği yüksek protein değeri sebebiyle oldukça besleyici bir gıdadır fakat yüksek miktarda tüketilmesi durumunda koroner kalp hastalığı (kalp damar hastalığı) riskini artırır. Yapılan araştırmalar, kırmızı etin yerine tavuk veya balık ürünlerinin tüketilmesinin, kalbe ilişkin risklerin %30 oranında azaltılmasına yardımcı olduğunu göstermektedir. Bu sebeple kalp sağlığını korumak için, haftada en fazla 2 – 3 kez, yaklaşık 100 grama denk gelecek şekilde kırmızı et tüketilmesi önerilmektedir.

  1. Düzenli Egzersiz Yapın

Egzersiz yalnızca vücudun şekle girmesini sağlamaz; kan dolaşımını destekleyerek kalbi güçlendirir. Bu sebeple, yaş, genel sağlık durumu ve kilo kriter alınarak düzenli bir egzersiz planı oluşturulması şarttır. Egzersiz, ideal kiloya ulaşmak için etkili bir araç olmasının yanı sıra, kolesterolü ve kan basıncını düşürmek için de birebirdir.

  1. Alkolü Sınırlayın

Alkol kullanımı minimumda tutulmadığı durumda, yüksek tansiyon, obezite, felç, meme kanseri, karaciğer hastalığı, depresyon, intihar ve alkol bağımlılığı gibi birçok sağlık sorununa ilişkin riski ciddi oranda artırır.

Kalp sağlığı ile ilişkili olarak, alkol pek çok açıdan hastalıklara davetiye çıkarır. Tansiyonun yükselmesine neden olan bu madde, içerdiği kalori miktarı sebebiyle de kilo alımından sorumludur. Daha önce de açıkladığımız gibi, kalp hastalıklarının tetikleyicileri olan tansiyon ve aşırı kilo ile ilgili problem yaşamamak için günde bir bardaktan fazla alkol tüketilmemelidir. Bu miktar, ciddi kalp rahatsızlıkları yaşayan kişilerde çok daha düşüktür.

  1. Tütün Ürünlerinden Uzak Durun

Tütün mamulleri kan basıncını yükselterek kalp krizi ve felç riskini artıran, kalp sağlığı açısından en tehlikeli faktördür. Sigara bağımlılığı bulunan kişinin, kalp sağlığını korumak için zaman kaybetmeden bir sağlık merkezinden destek alması önemlidir. Sigaranın bırakılması durumunda ise kalp hastalığı riski dramatik bir düşüş gösterecektir.

  1. Yeterince Uyuduğunuzdan Emin Olun

Yetersiz uyku veya uykusuzluk yüksek tansiyon, obezite ve diyabet gibi pek çok hastalığın gelişmesinden sorumludur. Kalp sağlığını olumsuz etkileyen bu hastalıkları tecrübe etmemek için ortalama bir yetişkinin 7 ila 9 saat uykuya ihtiyacı vardır. Uyku problemlerinin olması durumunda ise bir uzmana başvurmak, kalp sağlığının yanı sıra genel bağışıklığı korumak adına da önemlidir.

Bununla beraber, uyku sırasında nefes almanın kısa süreli olarak durması şeklinde ilerleyen uyku apnesi problemi de uyku kalitesini etkilediğinden, kalp sağlığını korumak için bu hastalık için tedavi alınması şarttır.

  1. Stres Kontrolü Yapmayı Unutmayın.

Stres, kalp hastalığıyla birçok yönden bağlantılıdır; kan basıncı, kan şekeri ve kolesterolü yükseltmesinin yanı sıra, aşırı olduğu durumda kalp krizi için tetikleyici olabilir. Ayrıca, stresle başa çıkmak için kişilerin benimsemiş oldukları aşırı yemek, aşırı içki ve sigara içmek gibi olumsuz davranışlar da kalp sağlığı için tehlikelidir. Bu sebeple, yaşam içinde her zaman mümkün olmasa da sakin ve stabil bir halde kalmaya çalışmak önemlidir. Stresi yönetmek adına uzmanlardan yardım almak, dikkat odağı olacak bir uğraş bulmak veya meditasyon yapmak önerilir.

  1. Diyabete Dikkat Edin

İnsülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği ile ortaya çıkan diyabet (şeker hastalığı) kalp hastalığına yakalanma riskini iki katına çıkarır. Yüksek kan şekeri, zaman içinde, kalp damarlarını kontrol eden sinirlere zarar verebilir. Bu tip bir durumla karşılaşmamak için, rutin sağlık muayeneleri vasıtasıyla diyabete ilişkin bir belirti olup olmadığını öğrenmek ve var ise bu kronik rahatsızlığı kontrol altında tutmak kalp sağlığını korumak açısından önemlidir.

Koroner kalsiyum skorlaması kardiyak bt uygulaması, koroner arterlerin görüntülemesinde etkili uygulamalardan biridir. Koroner arter hastalığı sonucunda kalsiyum skorlaması değerlendirilmesi yapılacak hastalara kardiyak bt uygulaması yapılabilmektedir. Uygulama hakkında daha detaylı bilgi almak için makalemizi incelemeye devam edebilirsiniz.

Kalsiyum skorlama testi, atardamarlarda biriken kalsiyumun ölçülmesinde kullanılan bir testtir. Kalp taraması olarak da bilinen kalsiyum skorlaması için x-ışını kullanılarak görüntüleme yapılmaktadır. Atardamarların içerisinde biriken plaklar zamanla büyüyerek kalp damarlarındaki kan akışının engellenmesine neden olabiliyor. Bu nedenle kalp taraması esnasında kalpteki kalsiyum birikmesi ölçülerek, plak değerlendirilmesi yapılmaktadır. Plak oluşumu bulunması durumunda, doktorunuz olası koroner arter hastalığına sahip olup olmadığınızın tanısını koyacaktır. Aynı zamanda koroner kalsiyum skorlaması sayesinde kalp sorunlarının riskinin azaltılması amacıyla önlem alınabilir ve erken tanı konulabilir.

Koroner kalsiyum taraması, doktorunuzun isteği doğrultusunda kalp hastalığı riskinin ölçülmesi adına yapılabilmektedir. Kalp sağlığınızın daha iyi anlanması veya tedavi planının belirlenmesi için kalp taramasından faydalanılabilir. Bilgisayarlı tomografi cihazı sayesinde x-ışını kullanılarak, kalbinizin çok sayıda görüntüsü elde edilebilir. Üç boyutlu görüntüleme yapılan bilgisayarlı tomografi sayesinde, kan damarlarındaki tüm plak görünümü tespit edilebilir. Kandaki oksijen akışını kan akışını engelleyerek kalp kaslarındaki kısıtlamalara neden olabilmektedir. Bu nedenle kalsiyumların ilerleyen dönemlerde kalp krizi gibi daha büyük sorunlara yol açmaması adına tedavisi önemlidir.

Kalp taraması, kalp krizi riski düşük veya orta olan kişilerde tanının kesinleştirilmesi amacı ile kullanılmaktadır. Kalp taraması sonuçlarına göre, erken tedaviye başlayarak olası riskli durumların önüne geçebilmektedir. Risk faktörlerinin varlığı nedeniyle de kalp taraması yaptırılabilir. Çünkü, kalp hastalıklarının ilerlemiş olmaması tedaviye başarılı yanıt alınması açısından önemli faktörlerden biridir.

Koroner kalsiyum skorlaması kardiyak bt öncesi, hastane ekibi tarafından yapılması ve yapılmaması gerekenler tarafınıza bildirilecektir. operasyonun olduğu gün üzerinizde ahat kıyafetler olması ve metal takıları yanınızda bulundurmanız önerilir. Koroner kalsiyum skorlaması kardiyak bt sırasında, teknisyenler elektron adı verilen sensörleri göğüs bölgesine yerleştirilecektir. Kalp aktivitelerinin kayıt edilmesine yarayan bu sensörler sayesinde kalp atışlarınızı kayıt altına alacaktır. Yarım ay şeklindeki bir cihaz içerisinde hareket eden bir masaya uzanmanız istenecek. Bu masa ileri ve geri doğru kayarken kalp damarlarının sayısız görüntülemesi sağlanacaktır. Bu esnada odada kimse bulunmayacak ancak gerekli durumlarda interkom üzerinden sizinle iletişime geçilecektir. Bilgisayarlı tomografi taraması sırasında sesler duyabilirsiniz, bu sesler makinenin çekim esnasında çıkardığı seslerden fazlası değildir.

Uygulamada kalp atışlarının daha rahat kontrol edilebilmesi adına öncesinde hap veya enjeksiyon yapabilir. Kalp atışlarınızın yavaşlamasıyla daha net görüntüler elde edilebilecektir. Uygulamada damarların tam görünümü için kontrastlı boya enjekte sağlanabilir. Bu uygulamayla birlikte kan damarlarında parlak ve net bir görüntü elde edilmektedir. İşlem boyunca hareket etmemeniz ve görüntülerin net çıkmasıyla birlikte bt kalp taraması işlemi tamamlanmış olur.

Koroner kalsiyum skoru testi kalp hastalığı riski bulunan veya kalp hastalığı semptomu bulunan kişilerde uygulanabilmektedir. Kardiyoloji doktorunuz ile yapılan görüşmeler sonucunda kalp damarlarında bir sağlık problemi olabileceği riski görülebilir. Semptomların bulunması durumunda kalp damarlarına giden kan akışını engelleyen kalsiyum birikintilerinde şüphelenilir. Ancak bu tanının konabilmesi için öncelikle kardiyoloji, sonrasında radyoloji uzmanlarıyla görüşme sağlamalısınız.

AVICENNA HASTANESİ

KADINLARDA KALP KRİZİ BELİRTİLERİ ERKEKLERDEN DAHA FARKLI!

”Kadın kalbi farklıdır”

Kalp krizi tüm dünyada ve ülkemizde ölümlerin ilk sebebi olup kadınların % 30 u direk kalp krizinden, yaklaşık yarısı da kalp damar hastalıklarından kaybedilmektedir. Her ne kadar kalp krizleri erkeklere özgül hastalık olarak düşünülse de, 40 yaş üzeri kadınlarda ölüm sebepleri arasında ilk sırada yer alıyor. Kadınlarda menapoz sonrası risk belirgin olarak artsada, menapoz öncesi kadınlarda da kalp krizi oranı her sene artmakta.Erken menapozda kalp krizi riski 2 kat artarken, sigara, şişmanlık, yüksek tansiyon ve stres kadınlarda erken yaşlarda görülen kalp krizleri için temel sebeplerden. Özellikle doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda sigaranın zararlı etkileri belirgin şekilde artıyor. Üstelik kalp krizi geçiren kadınlarda ölüm oranı erkeklere nazaran yaklaşık % 10-20 oranlarında daha yüksek saptanmış. Bunun nedenlerin en önemlisi ise göğüs ağrısıyla kendini gösteren tipik kalp krizi belirtilerinin kadınların büyük çoğunluğunda görülmemesi. Kalp krizi kadınlarda göğüs ağrısı yerine çoğunlukla daha farklı sinyaller veriyor. Kadınlar da nefes darlığı, mide bulantısı ve baygınlık hissi gibi yakınmalarının kalp krizinden kaynaklandığını düşünmedikleri için de ya doktora başvurmuyor ya da geç gidiyorlar. Acil tedavinin uygulanamaması nedeniyle de kalp krizi geçiren kadınlarda kalıcı hasar oluşma ve ölüm oranı daha fazla oluyor. Özellikle yaşlı kadınlarda bulgular rahatlıkla gözden kaçabilmektedir. Bu nedenle her kadının kalp krizi sinyallerini bilmesi şarttır. Aşağıda kalp krizi bulgusu olabilecek sinyalleri sizler için sıraladık:

– Sırt ağrısı

Kalp krizinin değişmez belirtisi olan göğüs ağrısı kadınlarda kendisini farklı bölgelerde gösterebiliyor. Boyun ve çene ağrısı, sol kol ve sırt ağrısı ya da karın ağrısı aşağıdaki belirtilerden birkaçına eşlik ediyorsa kalp krizi akla gelmeli. Özellikle sırt ağrısı erkeklerden 3 kat fazla görülüyor. Ayrıca kadınlar tipik ağrı yerine göğüs ve sırtta sıkıntı hissi, düğümlenme hissi, ağırlık hissi, yanma hissi de tarifleyebilir.

– Nefes darlığı

Aniden başlayan, bunaltı halinin eşlik ettiği ve yürütmeyen nefes darlığı özellikle risk grubundaki kadınlarda kalp krizine işaret edebiliyor. Daha önceleri var olan ve özellikle eforla tetiklenen nefes darlığında belirgin kötüleşme olması da kalp krizi belirtisi olabiliyor. Nefes darlığı vakaların çoğunluğunda ortaya çıktığı için görülme yüzdesi erkeklere oranla farklılık göstermiyor.

– Yorgunluk ve bitkinlik

Yorgunluk ve bitkinlik hali kadınların sıkça tarif ettikleri, kalp krizine eşlik eden şikayetlerden birini oluşturuyor. Genellikle nefes darlığı ile birlikte görülüyor. Kadın dışarı çıkmaktan, hareket edip, iş yapmaktan kaçınır hale geliyor. Bu belirti kadınlarda erkeklere oranla 2 kat daha fazla gözleniyor.

– Hazımsızlık ve bulantı

Mide şikayetleri ile kalp hastalığı belirtileri sıkça karışıyor. Özellikle kalbin alt tarafını tutan krizler kendini hazımsızlık, şişkinlik, bulantı ve kusma şikayetleriyle gösterebiliyor. Yapılan araştırmalara göre; mide şikayetleri kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazla görülüyor.

– Halsizlik ve baygınlık hissi

Halsizlik ve baygınlık hissi, kalp krizlerinde sık gözlenen belirtilerden birini oluşturuyor. Özellikle kriz başlangıcında oluşan nabız düşmesi ve tansiyon düşüklüğü; baş dönmesi ile baygınlığa yol açabiliyor.

– Soğuk ter dökmek

Kalp krizinde soğuk terleme sıklıkla görülen belirtilerden. Genelde diğer bulgulara eşlik ediyor. Ani başlayan nefes darlığı ve yorgunluğa eşlik eden soğuk terlemeleri kalp krizinin habercisi olabiliyor. Terleme belirtisi kadınlarda erkeklere oranla 2 kat daha fazla gözleniyor ve özellikle kalbin alt tarafını tutan krizlerde daha belirgin oluyor.

– Çarpıntı

Çarpıntı, kadınların sıklıkla yakındıkları şikayetlerden biridir. Kalp krizinde gelişen çarpıntı genelde ani başlangıçlı oluyor. Diğer belirtiler de genelde çarpıntıyla birlikte gelişiyor. Çarpıntı şikayete kadınlarda erkeklere nazaran 4 kat daha fazla gelişiyor.

– Uykusuzluk

Tek başına kalp krizi bulgusu olmasada, kalp krizi geçiren kadınların çoğunluğunda son 1-2 ay içerisinde uykusuzluğun yaygın olduğu saptanmış. Uykusuzluk ile birlikte kan basıncı ve kalp hızı artmakta kalp üzerindeki yük artış göstermektedir. Özellikle sabahın ilk ışıklarına doğru olan sürede kalp krizi riski artmaktadır. Uykusuzluğa sıklukla yorgunluk ve bitkinlik hali ile nefes darlığı eşlik eder.

PROF. DR. AHMET KARABULUT

KALBİN NİTELİKLİ KANSERİ: KALP YETERSİZLİĞİ

Kalp yetersizliği, kalbin kasılma gücünün ve buna bağlı olarak vücuda kan pompalama işlevinin bozulması olarak tanımlanabilir. Kalp yetersizliği sıklıkla kalıcı olduğundan ve ilerleyici seyir gösterdiğinden kalbin kanseri olarak nitelendirilmiştir.

Tüm Avrupa ülkelerinde bu tehlikeli hastalığa farkındalık kazandırmak için Mayıs ayında kalp yetersizliği farkındalık günleri düzenlenmiş ve 2014 yılında da 9-11 Mayıs tarihleri kalp yetersizliği ile ilgi etkinliklerin düzenlendiği tarih olmuştur. Bu yazıda kalp yetersizliği ile ilgili merak edilen soruların cevaplarını bulacaksınız.

Kalp yetersizliği önemli bir sağlık sorunu olup, görülme yüzdesi toplumun yaşlanmasına bağlı olarak her sene artmaktadır. Özellikle kış dönemlerinde hastaneler kalp yetersizliği hastaları ile dolmakta ve hastalar yatabilmek için sıra beklemektedir. Yatan hastaların da tedavisi genelde uzun sürdüğünden ve sıklıkla tekrar yatış gerektiğinden hastalar uzun süreli hastane yaşamına mecbur kalmaktadır.

Hangi yaş grubu risk altında?

Temel olarak kalp yetersizliği yaşlı hastalığıdır. Gençlerde gözlenen kalp yetersizliği daha çok genetik hastalıklar yada nadir görülen kalbin enfeksiyon ve kas hastalıklarına bağlı gelişmektedir.Toplumdaki genel görülme oranı % 2-3 lerde olmasına karşın, 70 yaş üstünde bu oran % 10 nun üstüne çıkmaktadır. 40 yaş sonrası ömür boyu kalp yetersizliği gelişme riski % 20 civarındadır ve kalp yetersizliği hastalarının yarıdan fazlası 60 yaş üstündedir. Yaşlılarda gözlenen kalp yetersizliğin en sık sebebi kalp damar tıkanıklığı sonrası oluşan kalp krizleridir.

Temel belirtiler nelerdir?

Nefes darlığı ve çabuk yorulma temel belirtiler olup, çarpıntı, göğüs ağrısı, bacaklarda şişme, öksürük, iştahsızlık yakınmalarıda sık gözlenir. Hastalar genelde halsizlik ve birkinlikten yakınırlar ve uyku düzenleri sıklıkla bozulmuştur.

Kalp yetersizliğini tetikleyen hastalıklar nelerdir?

‘’Etkin tedavi edilmemiş kalp krizleri kalp yetersizliğinin en sık sebebini oluşturur’’

Kalp damar hastalıkları, kalp kapak hastalıkları, kalp ritim bozuklukları, hipertansiyon ve şeker hastalığı kalp yetersizliğine zemin hazırlayan başlıca hastalıklarıdır. Son dönem akciğer hastalıkları,son dönem böbrek yetersizliğinde de kalp yetersizliği izlenebilmektedir. Kalp kası hastalıkları, kalp zarı hastalıkları, kalbi tutan enfeksiyonlar ve doğumsal kalp hastalıkları yetersizliğe sebep olan nadir hastalıklardır.

Kalp yetersizliğinde korunmak mümkün mü?

‘’Kalp yetersizliği görülme sıklığı primer koruma yöntemleriyle belirgin olarak azaltılabilir’’

Kalp yetersizliğinde zemin hazırlayan hastalıkların etkin tedavisi ve özellikle kalp damar hastalıklarının önceden tespiti ile kalp krizi gelişmeden yapılacak etkin tedavi ile kalp yetersizliği gelişimi engellenebilir. Ayrıcı erken evredeki kalp yetersizliği hastalarında şikayet sıklıkla gelişmediğinden tanı gecikebilmektedir. Erken tanı sonrası uygulanacak etkin tedavi biçimi ile kalp yetersizliğinin ilerlemesi yavaşlatılabilir ve hastalar uzun süreli hastane yatışına gerek kalmadan yaşamlarını sürdürebilirler.

Kalp yetersizliği tedavisi nasıl yapılır?

Kalp yetersizliğinin temel tedavisi altta yatan hastalığın tedavisi ile birlikte yaşam şekli değişikliği olarak adlandırılan, tuz kısıtlaması, akdeniz diyeti, ideal kiloya ulaşmak ve düzenli egzersizdir. Bunların yanında hastaların içinde bulundukları hastalık evresine göre ilaç tedavisi uygulanır. İleri evrelerde uygun hastalara kalp pili uygulaması yapılmaktadır. Yatan hastalara ise damar yolundan verilen ilaçların ağırlıkta olduğu agresif tedavi uygulanmaktadır.

Kalp yetersizliği ölümcülmüdür?

Kalp yetersizliği sıklıkla yaşam boyu devam eden ilerleyici bir hastalıktır. Yaşam beklentisi çoğu kanser hastalarından daha kısa olup, 5- yıllık yaşam oranı % 50 civarındadır. Hastaneye yatış gerektiren son dönem hastaların ise yarısı bir yıl içinde kaybedilmektedir.

Sonuç olarak; kalp yetersizliği ölümcül bir hastalık olup, kalp yetersizliği ile mücadele için toplumun bilinçlendirilmesi ve bilgilendirilmesi gerekmektedir. Temel hedefler, kalp yetersizliğinin gelişimini engellemek, gelişmişse ilerlemesini yavaşlatmak ve ileri olgularda yaşam kalitesini yükselterek yaşam süresini uzatmaktır.

PROF. DR. AHMET KARABULUT

OBEZİTE EN BAŞTA KALBİ TEHTİT EDİYOR!

Çağımızın en önemli sağlık sorunlarından biri olan obezite; avrupa adalet divanının ‘obezler engelli sayılabilir’ kararı sonrası tekrar gündeme oturdu. Şehir yaşantısının getirdiği hareketsizlik, düzensiz ve yanlış beslenme alışkanlıkları ile birlikte obezite insidansı ülkemizde hızla artıyor. Özellikle 40 erişkin kadınların yarıdan fazlası kilolu grubuna girerken asıl korkutucu olan nokta obezite sıklığının çocuklarda da hızla artması. Buda bazı kronik hastalıkların daha erken yaşlarda ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Obezitenin en temel etkisi kalp ve damar sağlığı üzerinde gözleniyor. Peki obezitenin kalp damar sistemine getirdiği ek yükler neler?

  • Kalp büyür ve beraberinde kapak yetersizliği hastalıkları ortaya çıkar.
  • Kalp daha geniş vücut alanına kan pompalamaya çalıştığından istirahat kalp hızında artış olur. Ritim bozuklukları daha kolay ortaya çıkar.
  • Kan basıncında artma olur ve hipertansiyon hastalığı erken yaşlarda ortaya çıkar.
  • Kalp büyümesi ve kalp ritmindeki artışa birde hipertansiyon eşlik ettiğinde diyatolik kalp yetersizliği ortaya çıkar ve kişilerde çabuk nefes darlığı oluşumu izlenir.
  • Kan akışkanlığında koyulaşma ve pıhtılaşmaya meyil izlenir.
  • Yüksek tansiyonun ortaya çıkması ve kan akışkanlığındaki değişim ile birlikte felç riskinde artış olur.
  • Obezite insülin direncini arttırarak kan şekerinde artışa yol açar ve diyabet gelişimini hızlandırır.
  • Obezite ile kan yağ ve kolesterol düzeylerinde artış olur.
  • Yukarıda saydığımız bütün değişimler sonucunda kalp krizi gelişme riskinde belirgin artış ortaya çıkar.

Kimler risk altında?

Vücut kitle indeksi (cm olarak boyun kilonun karesine bölünmesinden hesaplanır) ve bel çevresi ölçümü ile obezite net olarak ortaya konulabilir. Vücut kitle indeksi 25-30 arasında olanlar fazla kilolu olarak tanımlanırken, 30 üzerindeki değerler obezite olarak tanımlanır ve bu gruptaki kişilere tıbbi yardımda bulunulmalıdır. Erkeklerde 94 cm ve kadınlarda 80 cm üzerindeki bel çevresi abdominal (santral yada karın) obezite olarak tanımlanırken; erkeklerde 102 cm ve kadınlarda 88 cm üzerinde bel çevresine sahip olanlarda tıbbi yardım planlanmalıdır.

PROF. DR. AHMET KARABULUT

Kalp hastaları spor yapabilir mi?

Spor yaparken kalp zorlanır. Esas soru spor yaparken kalbin ne kadar zorlanabileceği ve zorlanamayacağı sorusudur.

Bilinçsizce yapılan spor; kalp krizi, ani kalp yetersizliği, şiddetli tansiyon yükselmesine bağlı beyin kanaması ya da hayati tehlikeye sebep olabilecek anlık ritm bozukluklarına neden olabilir. Bu sonuçlarla karşılaşmamak için spora başlamadan önce mutlaka kardiyoloğa başvurmanız gerekir.

Spor yaparken kalp zorlanır. Esas soru spor yaparken kalbin ne kadar zorlanabileceği ve zorlanamayacağı sorusudur. Bu sorunun 18 yaşında hiçbir sağlık problemi olmayan bir insan için cevabı farklı, 70 yaşında bir insan için farklı; tansiyonu, şekeri, kalp hastalığı olan insan için farklıdır. Esas cevap şudur; spor yapmak isteyen bir insan düzenli, ağır ya da profesyonel spor yapmadan önce kalp damar hastalıklarına müracaat ederek bir kardiyoloji doktoruyla görüşmeli, “Ben şu şekilde spor yapmak istiyorum, benim sağlık durumum nedir, kalp damar durumum nedir, kalbim ve damarlarım hangi sporları ne kadar süreyle yapmaya müsaittir ya da değildir?” sorusunun cevabını profesyonel bir kişiden almalıdır. Bu soru cevaplandığında kalbin de spora ne kadar dayanıklı olduğu sorusu cevaplanır.

Spor esnasında ya da sonrasında kalp hastalıklarının tetiklenmesi riski çok görülen bir durumdur. Bunların bir kısmı spor sonrasında göğüste sıkışma, daralma, nefes kesilmesi, çabuk yorulma şeklinde ortaya çıkar. Fakat özellikle orta yaş ve ileri yaşlarda olan kişiler bunu kilo almaya, yaşının ilerlemesine, vücudun hamlamasına bağlar. Aslında bu işaretlerin bazılarının altında kalp damar yetersizliği yatar. Bu şikayet çok bariz bir hale gelip de kişi kontrole gittiğinde bu durumla karşı karşıya kalır.

Spor yaparken göğsünde sıkışma, baskı, yanma, çarpıntı, baş dönmesi gibi şeyler hissedilirse derhal istirahat edilmeli, şikayet geçmiyorsa derhal acil bir sağlık kuruluşuna gidilmelidir. Bu tür spor merkezlerinde, halı sahalarda mutlaka bir sağlık görevlisi olmalı. Özellikle spor merkezleri belli bir yaşa sahip üyelerinden spor yapmaya uygundur raporu istemeliler.

Asıl önemli olan hasta daha önce bir tetkik yaptırmadığı için spor esnasında bilmediği bir hastalığıyla karşı karşıya kalabilir. Bu hastalık belli bir eşiği aşarsa kalp krizi, ani kalp yetersizliği, şiddetli tansiyon yükselmesine bağlı beyin kanaması ya da hayatını tehlike altına sokabilecek ritm bozukluklarıyla karşılaşabilir.

Bir kalp hastasının bile haftada en az 4-5 kez spor yapması önerilir. En çok tavsiye edilen spor; düz bir zeminde hızlı yürüyüştür. Bu hızlı yürüyüş hastadan hastaya değişir. Bazı hastalar için her gün 10 dakika olabileceği gibi bazı hastalar 40-50 dakika yürüyebilir. En ciddi kalp hastasının bile yapacağı bir spor vardır. Oturduğunuz yerden pedal çevirmek bile bir spordur.

Gençken yaptığınız sporları yapmayın!

Özellikle orta yaş üstü insanların yaptığı en büyük hatalardan biri kendilerini hâlâ genç zannederek gidip eskiden yaptığı sporları yapmaya çalışması. En büyük kazalar ve ani rahatsızlıklar bu şekilde ortaya çıkar. Vücudun hamlığını, eklemlerin yaşlanmasını, alınan kiloyu, dolaşımın, kalp kondisyonunun 20’li yaşlardaki gibi olmayacağının düşünülmemesi tehlikelidir. Bu yüzden spor yapmak isteyen herkes önce bir kardiyoloğa görünmelidir.

Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu’nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.

Kalp pili, kalp kasına elektriksel uyarılar ileterek anormal kalp ritmini düzenlemek için genellikle göğsün sol tarafına, köprücük kemiğinin hemen altına yerleştirilen küçük bir cihazdır. Anormal kalp ritmiyle ilişkili semptomların hafifletilmesine yardımcı olur ve hastanın aktif yaşam tarzına devam etmesini sağlar.

Kalp pili cihazı ya da kalp pili, kalp atışının kontrol altına alınmasını sağlamak için cerrahi bir işlemle göğse yerleştirilir ve kalbin düzenli atmasını sağlamak için kullanılır. Aritmi sırasında kalp çok hızlı, çok yavaş ya da düzensiz bir ritimle atabilir. Kalp pilleri, kalbin normal bir hızda ve ritimde atmasına yardımcı olmak için elektrik darbeleri gönderir. Kalbin vücuda daha verimli bir şekilde kan pompalayabilmesi için kalp odalarının senkronize atmasına yardımcı olmak için de kullanılabilir. Kalp yetmezliği varsa çoğunlukla bu cihazdan faydalanılır.

Kalp pili, karmaşık devresine rağmen genellikle bir kibrit kutusundan daha küçüktür ve 20-50 gram ağırlığındadır. Kutu, damarlardan kalbin farklı bölgelerine giden en fazla üç kabloya bağlıdır. Göğüs dokusu genellikle cihazın dışarıdan görünmemesini sağlasa da kalp pili bir yumru olarak fark edilebilir. Çok zayıf kişilerde kalp pilleri daha belirgin olabildiği için cihaz göğüs kasının altına yerleştirilebilir. Çoğu kalp pili, sol köprücük kemiğinin altındaki derinin hemen altına yerleştirilir. Nadiren göğüs kasının altına, göğsün altına ya da kolun altına yerleştirebilir.

Kalp pilleri, hastaların durumuna bağlı olarak seçilir. Tek odacıklı kalp pili, genellikle elektriksel uyarıları kalbin sağ ventrikül’üne taşır. Çift odacıklı kalp pili ise iki oda arasındaki kasılmaların zamanlamasını kontrol etmeye yardımcı olmak için sağ ventrikül’e ve kalbin sağ atriyum’una elektrik uyarıları verir.

Kardiyak resenkronizasyon tedavisinde kullanılan biventriküler kalp pili, kalp yetmezliği ve kalp atışı sorunları olan kişiler için uygundur. Bu cihaz, kalbin daha verimli atmasını sağlamak için alt kalp odacıklarını oluşturan sağ ve sol ventrikül’leri uyarır.

Geleneksel transvenöz kalp pilleri üç ana bölümden oluşur. Bir darbe üreteci, elektrik darbelerini oluşturur. Damarların içine yerleştirilen ve kurşun olarak da bilinen teller, nabzı kalbe taşır. Elektrotlar doğal kalp atışını algılar. Kalp atışı normalden daha yavaş olduğunda kalbin normal atmasını sağlamak için elektrik darbeleri iletir.

Kablosuz ya da kurşunsuz kalp pilleri, geleneksel cihazlardan daha küçük boyutlara sahiptir. Damarlardan birine yerleştirilen küçük bir tüp aracılığıyla kalbin bir odacığına yerleştirilir. Yaklaşık 1 saatlik bir işlemle yerleştirilen bu tip kalp pilleri sağ ventrikül’e nabız gönderir. Cihazların çoğu uzaktan veri gönderebilir. Bu veriler, kalp pilinin daha iyi çalışacak şekilde ayarlanması amacıyla daha sonra kullanılabilir.

Kalp pili kullanımı için en yaygın nedenlerden biri bradikardi’dir. Bradikardi oluştuğunda yani kalp yavaşladığında beyne ve genel olarak vücuda yeterli miktarda kan ulaşamaz. Bu da yorgunluk, baş dönmesi gibi belirtilere ve iskemi’ye bağlı olarak iç organlarda kalıcı hasarlara neden olabilir.

Kalp pili kullanımının diğer bir nedeni olan kalp bloğu görüldüğünde ise sinyalin çok yavaş iletilmesi ya da kalp kasının tamamına ulaşamaması sonucu kardiyak aritmi oluşur.

Sinoatriyal düğümün işlevinde ve kalp ritmini düzeltme yeteneğinde meydana gelen hasar sebepli yavaş ve hızlı kalp atışları dizisine neden olan kalp yetmezliğinde de kalp pili kullanılabilir.

Kardiyak fibrilasyon, atriyumların çok hızlı ve düzensiz bir şekilde kasılmasıdır. Ventriküller bu değişime uyum sağlamaya çalıştığı için kan atımı ya hızlı ya da yavaş olur. Bununla birlikte atriyal fibrilasyonu tedavi etmek için kullanılan bazı ilaçlar, ventrikül’leri gereğinden fazla yavaşlatabilir. Bu da bradikardi semptomlarına yol açtığı için kalbe bir kalp pili yerleştirilmesi gerekebilir.

Kalp kasında akut travma gibi yalnızca geçici olarak bir kalp pilinin implantasyonunu gerektiren bazı durumlar da vardır. Kalp ritminin akut faz geçtikten sonra normale dönebildiği kalp krizleri ve ilaç zehirlenmesi bu durumlardan bazılarıdır.

Taşikardi ya da ventriküler fibrilasyon durumunda pile benzer başka bir cihaz kullanılabilir. İmplante edilebilir defibrilatör (ICD), kalp atışını yeniden düzenlemek için tehlikeli aritmileri tespit ederek kalbe şok verme özelliğine sahiptir.

Kalp pili, iki şekilde takılabilir. Doğru yöntemin belirlenmesi için hastaların durumu göz önünde bulundurulur. Tıbbi geçmiş gözden geçirildikten sonra kapsamlı bir fiziki muayene yapılır. Rutin kan testleri ve görüntüleme yöntemlerine ek olarak hastaların durumuna özel diğer testler de istenebilir. İlaçlara, anesteziye ya da latekse karşı herhangi bir alerji olup olmadığı da önemli bir noktadır. Ameliyattan en az 8 saat önce yiyecek ve içecek tüketiminin kesilmesi gerekir. Kalp pili ameliyatları genellikle 1 saat sürse de biventriküler kalp pilinin takılması daha uzun sürebilir.

Transvenöz Kalp Pili Ameliyatı

Transvenöz ya da endokardiyal kalp pili implantasyonu, çoğu hasta için tercih edilen yöntemdir. Ameliyattan önce pilin yerleştirileceği alan dikkatlice temizlenir ve sterilize edilir. Enfeksiyonu önlemek için hastalara antibiyotik verilir. Sol köprücük kemiğinin altındaki deride küçük bir kesi açılır. Bölgedeki bir kan damarına bir veya daha fazla ince uç yerleştirildikten sonra bu uçlar aracılığıyla damardan kalbe geçirilir. Uçların konumunu olduğunu doğrulamak ve bunları kalp pili kutusuna bağlamak için röntgen çekilir. Kardiyolog, kalp pilinin çalışıp çalışmadığını kontrol ettikten sonra cihazın uygun uyarıyı sağladığından emin olmak için ayar yapar. Bu işlemin ardından köprücük kemiğinin altına kalp pili kutusu yerleştirilir. Kesiyi kapatmak için dikiş ya da tıbbi yapıştırıcı kullanılır.

Epikardiyal Kalp Pili Ameliyatı

Epikardiyal kalp pili ameliyatında elektrotlar kalp odacıklarının içine değil, doğrudan kalbin dış yüzeyine takılır. Genel anestezi altında yapılan bu işlemde cerrah, kalp pilini yerleştirmek için kaburgaların ya da koltuk altının altında bir kesi açar. Kalp pili kutusu karnın üzerindeki derinin altına yerleştirilir. Kalp ameliyatı sırasında standart bir önlem olarak epikardiyal kalp pilleri kullanılır.

Epikardiyal kalp pilleri şu durumlarda da kullanılabilir:

  • Bir damar kan pıhtısı nedeniyle tıkandığında
  • Kalbin ya da damarların yapısı nedeniyle tellerin kalp odasının içine yerleştirilmesinin zor olduğu durumlarda
  • Kalp enfeksiyonu olması durumunda
  • Yenidoğan bebeklere ya da çocuklara kalp pili takılması gerektiğinde

Kalp pili implantasyonu güvenli bir prosedürdür. Buna rağmen herhangi bir ameliyatta olduğu gibi bazı komplikasyonlar ortaya çıkabilir:

  • Enfeksiyon
  • Kanama
  • Sinirlerde veya kan damarlarında hasar
  • Kalp pili arızası
  • Nadir durumlarda akciğer veya kalp delinmesi

MEDICANA // SAĞLIK GRUBU

Doç. Dr. Mustafa Adem Tatlısu / Kardiyoloji

Kalp hastalarına sonbahar için 9 öneri

Yazdan sonbaharda geçiş kalp hastalarını zorlayabilir. Soğuk ve rüzgarlı havalar kalplerinde yük oluşturabilir.

Kalp hastaları neden sonbahara dikkat etmeli?

Sonbahara geçiş havaların soğumasıyla birlikte hissedilir. Rafa kaldırılan kazaklar ve montlar ortaya çıkmaya başlar. Yağmurlu, rüzgarlı ve soğuk havalar için kendinizi enfeksiyonlara karşı korumaya çalışırsınız. Ancak kalp hastaları için koruma daha özel olmalıdır. Zira soğumaya başlayan havanın kalbin üzerindeki yükü artar ve kalp krizi riski artar. Soğuk havalarda gelişen göğüs ağrıları kalp krizinin habercisi olabilir. Gribal enfeksiyonlar bazı kalp hastalarında yayılarak kalp zarını ve kalp kasını tutabilir. Genç ve sağlıklı bireylerde de bu duruma rastlanabilir. Bu nedenle soğukta tetiklenen ya da gribal enfeksiyon sonrası gelişen göğüs ağrılarında mutlak kontrol şarttır. Kalp hastalarının soğuk havalar için alması gereken tedbirler…

1. Şemsiyesiz çıkmayın

Rüzgar ve yağmur soğuk havayı daha çok hissettirir. Bu nedenle dışarı çıkmadan önce hava durumunu takip ederek tedbir almak gerekir. Olası bir yağış durumunda şemsiye ve yağmurluk gibi tedbirler almak kalp sağlığını korumakta büyük önem taşır.

2. Grip aşısını es geçmeyin

Grip, kalp hastalarında daha ağır seyreder. Özellikle zatürre gelişen hastaların çoğunluğunda hastane yatışı gerekir. Bu nedenle kalp hastalarının ve özellikle de 65 yaş üzerindekilerin grip aşısı ve zatürre aşısı olmaları önemli. Eylül ayı grip aşısı için en ideal zaman.

3. Yürüyüşleri aksatmayın

Havaların serinlemeye başlamasıyla yaz sıcakları nedeniyle ara verilen yürüyüşlere geri dönüş zamanı geldi. Haftanın en az dört günü yapılacak 30 dakikalık tempolu yürüyüş kalp damar sağlığını koruyarak kalp krizi riskini azaltır. Yaz döneminde daha çok sabah ya da akşam serinliğinde tercih edilen yürüyüş saatleri güneşten faydalanılacak saatlere çekilmeli. Rüzgarlı ve yağmurlu havalarda yürüyüş tercih edilmemeli.

4. Su tüketmeyi unutmayın

Sonbahara geçişle birlikte susama hissi azaldığından su tüketimini sıklıkla unuturuz. Vücutta oluşan sıvı açığı özellikle yaşlılarda kalp yetersizliği, böbrek rahatsızlıkları ve ritim bozukluklarını tetikleyebilir. Bu nedenle günde 8-10 bardak su içilmesi önemli.

5. Soğuk yerine sıcak için

Sonbahar soğuk içecekler yerine sıcak içecekleri tercih etme zamanı. Antioksidan özellikleri ön planda olan çay ve kahve tüketimi damar sağlığına olumlu katkı yapar. Günlük 1 fincan kahve ve 2-3 fincan taze demlenmiş çay tüketilebilir. Ancak kesinlikle şeker ve tatlandırıcı ilave edilmemeli. Tatlandırıcı olarak günlük 10 gram bitter çikolata tercih edilebilir. Ayrıca aşırıya kaçmamak şartıyla günde 3 fincan bitkisel çay, özellikle de yeşil çay tüketimi, vücudu zinde tutar.

6. Salatasız öğün düşünmeyin

Günlük 5 porsiyon taze sebze ve meyve tüketimi, hem damarları korur hem de enfeksiyonlara karşı vücut direncini artırır. Sonbaharın vazgeçilmezi çekirdekli kırmızı üzüm, tüketilecek ideal meyveler arasında yer alır. Ancak içerdiği şeker nedeniyle tüketimi günlük bir salkımı geçmemeli. Sabah kahvaltısında hamur işinden kaçınmalı, öğle ve akşam yemeklerinde mutlaka yağsız yeşil salata tüketilmeli. Salatayı tatlandırmak için şeker düzeyini düzenleme özelliğinden dolayı sumak eklenebilir. Üzüm sirkesi de hem antioksidan hem de insülin direncini iyileştirme etkisine sahip olması nedeniyle ideal.

7. Denizden sofraya gelen sağlık

Sonbahar balık mevsiminin başlangıcı demek. Özellikle eylül başında bollaşan sardalya dönemini kaçırmamak lazım. Sardalya, somon balığından sonra omega 3 açısından en zengin balıklar arasında. Haftanın iki günü balık tüketimi ile yağ oranlarınız dengelenir ve damarlarınız koruma altına alınır. Balığın yanı sıra antioksidan özelliği olan zencefil kullanımı ile de damarlarınıza ekstra koruma sağlamak mümkün.

Sonbaharda kalp sağlığı için ilk alınacak tedbir, giyim şeklinin mevsime uygun seçilmesi. Yazın sıklıkla tercih edilen tek kat giysi yerine vücut ısısını koruyacak iki kat elbise giyilmeli. Atlet giyme alışkanlığına geri dönüş için sonbahar ideal bir zaman. Elbise altına giyilecek pamuklu atlet ile vücut üzerinde iki tabaka sağlanarak vücudun ısısının sabit kalması sağlanır ve sonbahar rüzgarından vücut ve kalbiniz korunmuş olur.

Kalp hastalarının sonbahara girerken kontrol amaçlı muayene olmaları ve ilaç tedavilerinin gözden geçirilmesi gerekir. Yaz döneminde özellikle tansiyon ilaçlarının dozunda azaltma gerekebilir. Kalp hastalarında aşırı sıvı kaybı ve sıcakla damarların genişlemesine bağlı tansiyon düşüklüğü gözlenebilir. Sonbahar ile birlikte bu olay tersine döner. Özellikle ilaç dozu azaltılan ve ilaç almayan kalp hastası kişilerde yüksek tansiyon atakları izlenebilir. Bu nedenle uzmanına başvurarak ilaçlarınızı yeniden düzenleyin.

Prof. Dr. AHMET KARABULUT

Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu’nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.

Hayatın ve Canlılığın Kaynağı

Kalp, vücudumuz oluşurken anne karnında harekete geçen ilk organımızdır. Bebeğin kalbi anne karnında, altıncı haftadan itibaren atmaya başlar. Diğer organlar, kalp ve damar sistemi etrafında şekillenmeye devam eder. Koşma veya tırmanma gibi daha fazla fiziksel efor gerektiren durumlarda, kalbimizin daha kuvvetli ve daha hızlı attığını hissederiz. Böyle fiziksel ve ruhsal durum değişikliklerinde çalışmasında belirgin farklılıkları hissettiğimiz bir organ olarak kalp, hayatın ve canlılığın kaynağı olarak görülmüş, muhtemelen bu nedenle de ruhun kalbe yerleştiğine inanılmıştır.

Kalbimiz ortalama olarak dakikada 70, günde 104.000 ve yılda 38 milyon kez kasılarak, içindeki kanı vücudumuza pompalıyor. Üstelik 280-300 gram ağırlığıyla sadece yumruğumuz büyüklüğünde!”

Kalbimizin Vücudumuzdaki İşlevi

Kalp, vücudumuza gerekli besin maddelerini ve oksijeni sağlayan kanı, dolaşım sistemimiz içinde hareket ettiren, çok dayanıklı kas grubundan oluşan bir pompa.

Kalp, göğsümüzün ortasında göğüs kemiğinin hemen altında yer alıyor.

Kalbin dış yüzünü perikard denilen çepeçevre bir zar kaplıyor. Bu zar ile kalp arasında, kalbin çalışırken rahat hareket edebilmesi için çok az miktarda kayganlaştırıcı sıvı bulunuyor. Bir pompa sistemi gibi, kanı damar sistemi ile vücuttan topluyor, oksijenlenmesi için akciğere yolluyor ve oksijenden zenginleşmiş kanı tekrar vücuda pompalıyor.

Kalbin Çalışma Sistemi

Kalbimiz 4 odacıktan oluşuyor. Kalbin kapakları tek yöne açılan kapılar gibi, kanın 4 odacıkta akışını sürekli kontrol ediyorlar.

  • Dolaşım vücuttan gelen kanın vena kava superior” ve vena kava inferior”dan sağ kulakçık’a (sağ atrium) girmesiyle başlıyor ve trisküspid” kapağıyla sağ alt bölüme (sağ vetrikül) geçmesi ile devam ediyor.
  • Buradan pulmoner kapaktan geçerek pulmoner arter” ile akciğerlere gidiyor.
  • Kan akciğerde oksijenlendikten sonra kalbe sol ve sağ pulmoner venler”den sol kulakçık’a (sol atrium) giriyor.
  • Mitral kapağı geçerek sol karıncığa (sol ventrikül) geçiyor.
  • Sol altbölümün (sol ventrikülün) güçlü kasları kasıldığında oksijenden zengin kan aort kapağı”ndan geçerek, aort” adı verilen ana atar damar ve dalları ile dağılarak vücudumuzun ihtiyaçlarını karşılıyor.

Kalbimiz vücudumuza 1 dakikada yaklaşık 5.5 litre kan pompalıyor. Bu da; 1 günde 8 ton, 1 yılda 3.000 ton, 80 yılda ise 240.000 ton anlamına geliyor. İnsan ömrünün ortalama 80 yıl olduğu kabul edildiğinde pompalanan kan, yaklaşık 10 ton kapasiteli 24.000 tankeri dolduracak kadar çok.”

Adım Adım Kanın Dolaşım Serüveni

Kalbin oldukça sistemli bir mekanizması bulunuyor. Bu mekanizmada meydana gelen tek bir aksaklık insanın hayatını sona erdirebiliyor. Bu mekanizmalardan en önemlisi sağ ve sol tarafta bulunan pompalar:

Kalbin her iki tarafında da kulakçık ve karıncıklar bulunuyor. Kulakçıklar küçük pompa, karıncıklar ise büyük pompa işlevi görüyorlar.

1. Kalbin sol tarafı temiz kan ile ilgileniyor; gelen temiz kanı organ ve dokulara ulaştırma görevi, kalbin sol tarafında bulunan sol kulakçık ve sol karıncığa ait. Kalbin sağ tarafı ise kirli kan ile ilgileniyor; sağ karıncık ve sağ kulakçık kirli kanı temizlenmek üzere akciğerlere ulaştırmak için görev yapıyor.

2. Temiz kan kalbe ulaştığında önce üst taraftaki küçük pompaya, yani sol kulakçığa doluyor. Buradan alt tarafta bulunan büyük pompaya, yani sol karıncığa iletiliyor.

Kalpteki her kulakçık birbirinden farklı görünse de aslında yaptıkları iş aynı; her biri kanı belirli bir hedefe iletmekle görevli. Mekanizmanın sistemli çalışması, bahsettiğimiz bu sıralı işlem nedeniyle çok önemli. Her şeyin sıra ile yapılması gerekiyor. Eğer bu düzen bozulursa, kalp vücuda ya hiç kan pompalayamıyor ya da kalbe aşırı kan yüklenmesi oluyor.

3. Bu sıralamanın doğru işlemesi için kulakçık ve karıncıklar arasında kapaklar bulunuyor. Bu kapaklar akış yönüne doğru tek taraflı açılıyor. Kulakçıklar kasıldığında bu kapaklar açılıyor, kan büyük pompaya yani karıncıkların içine doluyor.

4. Bu işlem gerçekleştikten sonra kanın geldiği yere geri dönmemesi için kapaklar tekrar kapanıyor. Ana toplardamar, oksijensiz kanı bedenin sağ kısmına getiriyor ve akciğer damarları bu kanı akciğerlere iletiyor.

5. Akciğer toplardamarı oksijenli kanı akciğerlerden kalbin sol tarafına getiriyor ve aort bu kanı vücuda gönderiyor. Kanın bu hareketi sırasında kalp kapakçıkları kasılarak kanın odacıklar arasında geçişini sağlıyor. Bu kapaklar kalbin karıncıklarında da var. Karıncıklar kasıldığında bu kapaklar açılıyor ve kanın vücuda doğru akması sağlanıyor.

6. Pompalama işlemi durduğunda ise kapaklar kapanıyor ve pompalanan kanın kalbe geri dönmesi engelleniyor. Bizim kalp atışı” olarak algıladığımız ses ise sanıldığı gibi kalbin kasılıp gevşemesi sonucunda çıkan ses değil. Kalp atışını dinlerken, aslında bu dört kapakçığın şiddetle açılıp kapanma seslerini duyuyoruz.

Kalp atımı dakikada 60’ın altında veya 100’ün üzerindeyse bu tehlike sinyali olabiliyor.

Kalp damar hastalıkları tüm dünyada en önemli ölüm nedenlerinden biri. Dünyada her yıl 17 milyon, ülkemizde de 160 bin kişi kalp damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor.

Acıbadem Web ve Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.

Kardiyoloji nedir?

İnsan vücudunun temel yapı birimi hücrelerdir. Hücreler bir araya gelerek dokuları, dokular organları ve organlar da vücudun çeşitli fiziksel ve kimyasal olayları düzenlenmesini sağlayan vücut sistemlerini oluşturur. Vücuttaki tüm sistemler canlılığını sürdürmek ve sağlıklı kalmak için birbirleriyle uyum içinde çalışır. Vücut sindirim, boşaltım, dolaşım, sinir, solunum, iskelet ve üreme olmak üzere 7 sisteme sahiptir.  İskelet sistemi ve kaslar vücudun hareket sistemini oluşturarak ayakta kalmayı ve hareket etmeyi sağlar. Solunum sistemi hücrelerin ihtiyaç duyduğu oksijenin alınmasını ve karbondioksitin dışarıya atılmasını; sindirim sistemi vücudun ihtiyaç duyduğu besinleri kullanılabilir hale getirerek dolaşım sistemine sunulmasını; dolaşım sistemi hücrelere besin ve oksijen taşınmasını ve hücrelerden alınan atıkların boşaltım sistemine ulaşmasını; boşaltım sistemi atık maddelerin vücuttan atılmasını; üreme sitemi sağlıklı bir şekilde çoğalmayı sağlar.

Kardiyoloji nedir?

Kalp ve dolaşım sistemi ile ilgili hastalıkları inceleyen bilim dalına kardiyoloji adı verilir. Daha önce iç hastalıkları (dâhiliye) bölümünün bir alt dalı olan kardiyoloji günümüzde ayrı bir anabilim dalıdır. Tıp eğitimi alan bir doktor uzmanlığını kardiyoloji dalında yaparak kardiyolog unvanını alır. Çabuk yorulma, siyanoz, çarpıntı, bayılma, gece idrara çıkma, ödem, nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi belirtilere sahip olan kişiler kardiyoloji bölümünde tedavi edilir.  

Kardiyoloji hangi hastalıklarla ilgilenir?

Kalbin ana görevi vücuda kan pompalamaktır.  Eğer kalp çeşitli nedenlerden dolayı vücudun ihtiyaç duyduğu kanı yeteri kadar pompalayamazsa kalp yetmezliği oluşur. Kardiyoloji kalp yetmezliği başta olmak üzere;

  • Hipertansiyon
  • İskemik kalp hastalıkları
  • Aterosklerotik koroner arter hastalığı
  • Akut koroner sendromu
  • Anjina pektoris
  • Trisküspit stenozu
  • Aort yetmezliği
  • Aort darlığı
  • Mitral kapak yetmezliği
  • Mitral kapak darlığı
  • Miyokart infarktüsü
  • Endokart hastalıkları
  • Pulmoner yetmezlik
  • Pulmoner stenoz
  • Kardiyomiyopati
  • Akut miyokardit
  • Perikardiyal efüzyon
  • Perikard tamponadı
  • Kardiyak tümörler
  • Primer tümörler
  • Periferik arter hastalıkları
  • Kardiyak arrest
  • Wolf Parkinson White Sendromu
  • Kardiyak aritmiler
  • Atriyal miksoma

Gibi kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları ile ilgilenir.

Kardiyoloji hastalıklarında belirtiler nelerdir?

  • Çarpıntı
  • Bazı kalp hastalıklarında istemsiz kilo kaybı
  • Genellikle arter hastalığına sahip kişilerde anjina pektoris bir başka deyişle göğüs ağrısı
  • Özellikle kalp yetmezliğine bağlı olarak gelişen dispne yani solunum güçlüğü ve gece idrara çıkma
  • Kalp kapakçıkları ile ilgili problemlerde ortaya çıkan hemoptizi yani kan kusma
  • Solunum güçlüğünün ağırlaşmasına bağlı olarak gelişen ortopne
  • İmpotans yani sertleşme problemi
  • Yaygın olarak görülen kardiyolojik semptomlarından biri olan senkop yani bayılma
  • Kalp yetersizliğinin en karakteristik belirtisi olan paroksismal noktürnel dispne yani hastaları uykudan uyandıracak kadar ağır bir biçimde oluşan nefes darlığı

Kalp hastalıklarında kullanılan tanı yöntemleri

Elektrokardiyografi (EKG) : Non invaziv bir tanı yöntemi olan EKG kalpte oluşan elektriksel aktivitenin kaydedilmesidir. Kaydedilen bilgiler kalp kası ve sinirsel iletim sisteminin çalışması hakkında bilgi verir.

Efor Testi: Koroner arter hastalıklarının saptanmasında ve yaygınlığının belirlenmesinde kullanılan efor testi sonucunda semptomlar değerlendirilir ve hastalığın ciddiyeti belirlenir.

Holter EKG: 24 saatten daha uzun süre EKG kaydı gereken hastalarda uygulanan bir tanı yöntemidir

Akciğer Grafileri: Kalbin pozisyonu ve kardiyotorasik oranı hakkında önemli bilgilere ulaşılmasını sağlayan akciğer grafileri kalp hastalıklarında kullanılan önemli tanı yöntemlerinden biridir.

Ekokardiyografi (EKO) : Kalp yetmezlikleri ve kalp kapaklarındaki bozuklukların tanısında kullanılan EKO bir prop aracılığıyla kalp yapısının incelenmesini sağlar.

BT Koroner Anjiyografi: Koroner anjiyografi yapılamayan hastalarda uygulanan BT koroner anjiyografi genellikle tarama amacıyla da kullanılır.

Kardiyak Kateterizasyon: Koroner arter hastalıkların ve kapak hastalıklarının tanısında oldukça önemli bir tanı yöntemi olan kardiyak kateterizasyon ile invaziv yollarla kalpten biyopsi alınır ve kalp odalarının basınçları ölçülebilir.

Miyokart Perfüzyon Sintigrafisi: Gama ışınları kullanılarak yapılan tanı yöntemi radyo nükleer görüntüleme tekniğidir.

MEDİCALPARK

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.

Çocuklarda Göğüs Ağrısı

Erişkinlerde karşılaşılan göğüs ağrısında ilk akla gelen kalbe bağlı nedenlerdir. Çocuklarda ise kalp hastalığından kaynaklanan göğüs ağrısı oldukça nadirdir. Buna rağmen, yetişkinlerde kalp krizine bağlı ölümler sık olduğu için, Çocuklarda Göğüs Ağrısı ‘nın bazı belirtileri, özellikle de ani ölüm ihtimali çocuklarda ve ailelerinde korku ve endişeye yol açar. Çocukluk yaş grubunda ani ölüm, özellikle de ani kardiyak ölüm nadir olmasına rağmen, göğüs ağrısının ayırıcı tanısını iyi yapmak ve aileyi rahatlatmak çok önemlidir.

Çocukluk yaş grubunda göğüs ağrısı en sık 11-13 yaşları arasında görülür. Kız ve erkek çocuklarda genellikle aynı oranlardadır. Çocuklarda göğüs ağrısı sık karşılaşılan genel bir problem olmasına rağmen, bu ağrılar çoğunlukla iyi huyludur. Ancak bu ağrıları geçirmek güçtür ve sıklıkla tekrarlayabilirler. Ayrıca çocuğun hayatını değiştiren etkileri vardır, öyle ki göğüs ağrısı olan çocukların yarısı hastalık esnasında okula gidemezler, çoğu da göğüs ağrısı nedeniyle aktivitelerini kısıtlar.

Çocuklarda Göğüs Ağrısı Nedenleri

Göğüs kafesinin yapısı dolayısıyla kas-iskelet sistemi (kaslar, tendonlar, bağlar, kıkırdaklar ve kemikler), solunum sistemi, kalp-damar sistemi ve mide-bağırsak sistemine ait çeşitli hastalıklar Çocuklarda Göğüs Ağrısı ‘na neden olabilir. Yapılan birçok araştırmaya göre, çocuklardaki göğüs ağrısının en sık üç nedeni; kostokondrit, göğüs duvarının incinmesi veya kas ağrısı ve özellikle öksürüğe yol açan solunum yolu hastalıklarıdır. Bu durumlar çocukluk çağındaki göğüs ağrılarının %65’inin nedenidir.

Göğüs ağrısının nedenlerini sıklık sırasına göre şu şekilde sayabiliriz:

  1. İdiyopatik Göğüs Ağrısı: Çocuklarda Göğüs Ağrısına yol açan bir neden bulunamayan hastaların tanısıdır. Göğüs ağrısı nedeniyle hastaneye getirilen çocuklarda herhangi bir bozukluğa rastlanılmamasının oranı %85’ler kadar yüksek olabilir.
  2. Kostokondrit: Kızlarda daha sık görülen, genellikle göğsün tek tarafındaki göğüs kafesinin kemik-kıkırdak birleşim yerlerinde olan ağrılı bir durumdur. Sıklığının %20 civarında olduğu bulunmuştur. Göğsün orta ve üst kısmında şişlik ile beliren, iltihabi olmayan, daha nadir görülen tipi Tietze sendromu olarak adlandırılmaktadır.
  3. Kas ve İskelet Sistemi ile İlişkili Göğüs Ağrıları: Ağır egzersiz veya halter kaldırma sonrası göğüs, omuz ve sırt kaslarındaki gerilmeler, öksürme nedeniyle kasların fazla kullanılması ya da kaza, kavga veya spor nedeniyle göğse alınan darbeler Çocuklarda Göğüs Ağrıları ‘na neden olabilir. Ayrıca, göğüs kafesinin ya da sırttaki vertebra kemiklerinin yapısal bozuklukları uzun süreli göğüs ağrısına yol açabilir.
  4. Solunumla İlgili Göğüs Ağrıları: Çocuklarda Göğüs Ağrıları ‘nın %10-20’sinden solunum kaynaklı ağrıların sorumlu olduğu kabul edilmektedir. Akciğer hastalıkları, akciğer zarı (plevra) hassasiyetleri veya akciğer sönmesi (pnömotoraks) göğüs ağrısına neden olabilir. Şiddetli öksürük bu ağrıya eşlik eder. Akciğer zarları arasında fazla sıvı birikmesi varsa derin nefes alma ile ağrının şiddeti artar.
  5. Egzersizle İlişkili Astım: Astımlı hastada 3 dakikadan uzun süren ağır egzersizle havayollarında şiddetli bir daralma gelişir. Viral enfeksiyonlar, soğuk hava, tozlar, polen ve hava kirliliği astımı kötüleştirir. Bu da Çocuklarda Göğüs Ağrısı ‘nın nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
  6. Mide-Bağırsak Sistemi ile İlişkili Göğüs Ağrısı: Mideden yemek borusuna gıda kaçışı (reflü) de hem yetişkin hem de Çocuklarda Göğüs Ağrısı ‘na neden olabilir. Yatar pozisyonda veya karın bölgesine yapılan basınçla ya da bazı yiyeceklerden sonra kötüleşen göğüs ortasının alt kısmındaki yanıcı tarzda ağrı varlığı reflü tanısına yönlendirir.
  7. Psikolojik Göğüs Ağrıları: Çocuklarda Göğüs Ağrıları ‘nın %15’inde psikolojik durumun etkili olduğu bulunmuştur. Çoğunlukla ergenlik çağındaki kız çocuklarında ortaya çıkar. Ailede ölüm veya ayrılık, ciddi sağlık problemleri, ev taşınması, okulda başarısızlık, gibi durumlar altta yatan neden olabilir.
  8. Çocuklarda Göğüs Ağrısı ‘nın Kalp Dışı Diğer Nedenleri: Texidor sancısı (tek taraflı ani batma), kayan kosta sendromu, plörodini (şeytan gribi), herpes zoster, hiperventilasyon, spontan pnömotoraks veya pnömomediastinum, pulmoner emboli.

Çocuklarda Kalp Kaynaklı Göğüs Ağrıları

Çocuklarda Göğüs Ağrıları ‘nın %4’ünden azında kalp rahatsızlığı bulunmuştur. Göğüs sol tarafı veya altında olan, omuza, çeneye, kollara, sırta ya da karın bölgesine yayılan, derin ve ağır bir baskı hissi şeklinde ağrılara neden olurlar. Boğulur gibi olma veya göğüste ezilme duygusu vardır. Egzersiz, ağır bir yemek, soğuk ve üzüntü bu tip ağrıyı ortaya çıkaran tipik nedenlerdir. Çocuklarda Göğüs Ağrısı yakınması yapan kalp hastalıkları; ciddi aort darlıkları (AS), akciğer atardamarının ağır darlıkları (PS), Eisenmenger sendromu, mitral kapak prolapsusu (MVP), hipertrofik obstruktif kardiyomiyopati, dilate kardiyomiyopati, anormal çıkışlı sol koroner arter, Kawasaki veya diğer koroner arter hastalıklarının sekelleri, perikardit ya da miyokardit, perikardiyotomi sonrası sendromu, kokain kullanımı ve kalp ritim bozuklukları (Wolff Parkinson White sendromu, uzun QT sendromu) olarak sayılabilir.

Çocuklarda Göğüs Ağrısı ’nda Tanısal Yaklaşım

Göğüs ağrısı yakınması olan bir çocuğun değerlendirmesindeki temel amaç, altta yatan bir kalp hastalığının olup olmadığını göstermektir. Bu nedenle, ayrıntılı öykü ve ağrıya neden olabilecek organ ve sistemlerin tam muayenesi büyük önem taşır. Bu hastalara, Çocuk Kardiyoloji Uzmanı tarafından elektrokardiyografi (EKG) ve ekokardiyografi (EKO) gibi Çocuk Kalp Testleri ‘nin yapılması, kalple ilişkili nedenleri ortaya koymak için önemlidir. Ağrının eforla ilişkili olmaması ile muayene ve tetkiklerin normal olması durumunda kalp hastalığı düşünülmez. Aksine, eforla ortaya çıkan ve baskı hissi veren göğüs ağrısı, bu ağrıya eşlik eden çarpıntı, baş dönmesi ya da bayılma gibi yakınmalar ve/veya muayenede kalp üfürümü duyulması ise kalple ilişkili nedenleri akla getirir. Yapılan tetkikler sonucunda, göğüs ağrısının en sık üç nedeni (kostokondrit, göğüs duvarına travma veya kas ağrısı ve özellikle öksürüğe yol açan solunum yolu hastalıkları) ve kalpten kaynaklanan bir neden bulunamazsa, büyük ihtimalle mide-bağırsak sistemi hastalıkları, psikolojik nedenler veya idiyopatik göğüs ağrısı söz konusudur.

Çocuklarda Göğüs Ağrısı Tedavi ve İzlemi

Tedavinin esasını hastanın ve ailesinin şüphelerinin giderilmesi oluşturur. Ağrının tekrarlayabileceği bilinmeli ve bundan dolayı hastalar Çocuk Kardiyoloji Uzmanı tarafından takip edilmelidir.

Göğüs ağrısına neden olan Çocuk Kalp Hastalığı saptanırsa tedavi, saptanan bu nedene göre planlanır. Kostokondrit veya iskelet-kas sistemi ile ilişkili göğüs ağrılarında istirahat ve ağrı kesiciler önerilmektedir. Mide-bağırsak sistemi hastalığı tanısı konulursa mide koruyucu ilaç tedavileri verilmektedir. Egzersizle ilişkili astım varsa nefes açıcı ilaçlar kullanılmaktadır.

DoçDrOsman Özdemir

Çocuk & Bebek Kalp Hastalığı Belirtileri

Doğumsal Kalp Hastalıkları Belirtileri

Kalp hastalıkları sadece yetişkinlerde görülmemekle birlikte çocuk ve bebeklerde çok sayıda farklı çeşidi ile karşımıza çıkmaktadır. Bebeklerde ve çocuklarda görülen kalp hastalıkları doğuştan yani doğumsal (konjenital) olabileceği gibi sonradan da ortaya çıkabilir.

Doğumsal kalp hastalığı (konjenital kalp defekti), kalpte doğuştan gelen bir anormallik olmasıdır. Kalp kapakçıklarında, kalbin duvarlarında veya kalpten çıkan ana damarlarda olabilir. Kalp yapılarındaki bozukluklar farklı farklıdır. Bazı doğumsal kalp hastalıkları çok ciddi bir sağlık sorununa yol açmazken bazıları ise yaşamı tehdit edebilecek ölçüde ciddi sonuçlar doğurabilir.

Doğumsal Kalp Hastalıkları Belirtileri

Doğumsal kalp hastalıklarının farklı belirtileri ortaya çıkabilir. Bu belirtiler rutin kontrollerde veya anne babanın fark etmesiyle tanı koydurucu olabilir. Bunların başlıcaları yenidoğan ve bebeklik çağında emerken yorulma, terleme ve emmeme, buna bağlı olarak kilo almada güçlük çekmedir. Sık sık soluk alıp verme, zorlu solunum buna bağlı olarak morarma dudakların, yüzün, cildin, el ve ayak parmakların mavi-mor renk görünmesi, çarpıntı, çabuk yorulma, göğüs ağrısı da başlıca belirtiler arasında sayılabilir. Tüm bunların toplamında ise gelişme bozukluğu ve bebeğin huzursuz olması belirtilere eklenebilir.

Doğumsal Kalp Hastalıkları Tedavisi

Doğumsal kalp hastalıklarının tedavisi; kalpteki hasarın büyüklüğü, çocuğun yaşı ve genel durumu gibi faktörler göz önünde bulundurularak yapılır. Kalpteki küçük kusurlar, çocuk büyüdükçe kendiliğinden düzelebilir. Bu gibi durumlarda çocuğun kalple ilgili ciddi bir sıkıntısı yoksa tedaviye ihtiyaç duyulmayabilir. Çocuk düzenli aralıklarla Çocuk Kalp Uzmanı tarafından kontrole çağrılarak izlem yapılması yeterli olur. Ancak kalpteki sorunun ciddi boyutta olduğu veya çocuğun bu sorun nedeniyle sıkıntı yaşadığı durumlarda vakit kaybetmeden tedaviye başlanmalıdır.

Prof. Dr. Tuğçin Bora Polat

Çocuklarda kalp Ritim bozukluğu

Kalpte yapısal bozukluk olsun ya da olmasın, kalbin kasılmasını ve gevşemesini düzenleyen elektriksel ileti sistemindeki tüm bozukluklar “ Kalp Ritim Bozukluğu  ” olarak adlandırılmaktadır. “a-“ olumsuzluk ön eki olarak kullanılmaktadır ve bu nedenle “aritmi” (İngilizcede “arrhytmia”, Fransızcada “arythmie”)  ritimsizlik olarak açıklanabilir. “-dis” normal durumdan başkalaşma ön eki olarak kullanılmaktadır ve bu nedenle “disritmi” (İngilizcede “dysrhythmia”)  ritimde başkalaşma olarak tarif edilebilir. Ancak hem aritmi hem de disritmi, genel olarak kalp atışlarındaki düzensizlik ve eşitsizlik, yani Ritim Bozukluğu anlamında kullanılmaktadır.

Çocuklardaki Ritim bozukluğu ‘nun sıklığı ve klinik önemi yetişkinlerde görülenlerden farklıdır. Kalp Ritim Bozukluğu bebek ve çocuklarda kısmen nadir görülse de, bu problemlerin tanınması çok önemlidir.

Diğer taraftan Kalp Ritim Bozukluğu kalp hızı ile de alakalı bir konudur. Buna göre normal kalp hızı yaşa göre değişmektedir. Diğer bir ifade ile yaş küçüldükçe kalp atım hızı da artar. Dolayısıyla, yetişkinler için kullanılan Bradikardi (dakikada 60 atımdan az) ve Taşikardi (dakikada 100 atımdan fazla) sınırları bebek ve çocuklar için söz konusu değildir. Bu nedenle, “Taşikardi’ de” hastanın yaş grubu için normalin üst sınırının üzerindeki kalp hızı değerleridir. “Bradikardi ‘de” ise; yaşa göre normalin alt sınırının altındaki kalp hızı değerleridir. Yaşa göre istirahattaki normal kalp hızı değerlerini bilmek Ritim Bozukluğu tanımını yapabilmek için çok önemlidir.

Kalp Ritim Bozukluğu Sebepleri

Kafeinli yiyecek ve içecekler (çay, kahve, çikolata, kola, enerji içecekleri), sigara, alkol, kokain ve diğer uyarıcılar, bazı diyet ilaçları, tiroid bezinin normalden fazla veya az çalışması (hipertiroidi ya da hipotiroidi), kansızlık, derin nefes alıp verme, kan şekeri düşüklüğü,  dolaşım şoku, ilaçlar (tiroid hormonları, astım, hipertansiyon, grip, depresyon, ritim düzenleyici ilaçların bazıları), doğuştan veya sonradan gelişen kalp hastalıkları, kalp yetersizliği, geçirilmiş büyük kalp ameliyatı ya da kalp krizi (enfarktüs), akciğer embolisi, kalp tümörleri ve genetik problemler çocuklarda görülen Kalp Ritim Bozukluğu  nedenleri arasında sayılabilir.

Çocuklarda Görülen Kalp Ritim Bozukluğu Türleri

Taşikardi, bradikardi, kalp atımlarında düzensizlikler, duraklamalar, erken vurular (ekstrasistoller), supraventriküler taşikardiler (SVT), Wolff-Parkinson-White (WPW) sendromu, ventriküler taşikardiler (VT), uzun QT sendromu, kısa QT sendromu, Brugada sendromu ve kalp ileti yollarının farklı düzeylerindeki bloklar kalp ritim bozukluklarındandır.

Kalp Ritim Bozukluğu Şüphesi Olan Çocuklarda Gerekli Tetkikler

Öncelikle elektrokardiyografi (EKG) çekilerek kalp ritmi incelenmelidir. Özellikle hasta doktora ya da hastaneye ulaştığında şikâyeti devam ederken çekilecek EKG’nin tanısal değeri fazladır. Maalesef hastaların çoğunda EKG çekilene kadar aritmi geçtiği için EKG çekilse bile çoğunlukla normal bulunur. EKG çekilmesi mümkün değilse olay anında çocuğun bir dakikalık nabız sayısının belirlenmesi ve kan basıncının ölçülmesi de tanıya yardımcı olabilir.

Kalp Ritim Bozukluğu Olan Çocuklar İçin Öneri Ve Tedaviler

Bu hastalar çay, kahve, kola, çikolata ve sigara tüketimi ile stres (gerilim) ve uykusuzluktan kaçınmalıdırlar. Tiroid, astım, grip ve depresyon ilaçları gibi çarpıntı ile ilişkisi gösterilmiş ilaçları doktor kontrolünde kullanmalıdırlar.

Kalp Ritim Bozukluğu sırasında çocuk sakinleştirilerek uzandırılmalı, derin nefes alması ve ıkınması sağlanmalıdır. Bu hastaların boyundaki atar damarına tek taraflı masaj yapılması (sadece büyük çocuklarda) veya yüzünün buzlu-soğuk suyla yıkanması atağı sonlandırabilir. Buna rağmen kalp ritim bozukluğu devam ediyorsa hasta en yakın sağlık kuruluşuna götürülmeli ve oraya ulaşır ulaşmaz da EKG çekilmelidir.

Bayılmaya neden olan kalp ritim bozukluğunun ani ölümle sonuçlanabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle disritmi şikâyeti olan çocuklar Çocuk Kardiyoloji Uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.

Kalp Ritim bozukluğunun tipine göre bu hastaların bir kısmı ilaç tedavisi verilmeksizin izlenirken, bir kısım hastaya ise tekli veya çoklu ritim düzenleyici ilaç başlamak gerekebilir. Kalp ileti yollarının farklı düzeylerindeki bloklar için kalıcı kalp pili (pacemaker) takılabilir, böylece kalp hızı istenilen seviyede tutulabilir. Tekrarlayıcı, devamlı veya ani ölüm riski taşıyan ventriküler taşikardili hastalarda yerleştirilebilen kardiyoversiyon-defibrilatör (ICD) kullanılması etkin bir tedavi yöntemidir. Ayrıca çocuklardaki bazı ritim bozukluklarının kalp kateterizasyonu ve elektrofizyolojik çalışma (EPS) sırasında sıcak veya soğuk yakma (ablasyon) gibi Ameliyatsız Kalp Tedavi Teknikleri ile kesin olarak tedavisi de mümkündür.

Doç Dr Osman Özdemir, Çocuk Kardiyoloji Uzmanı

Kalp Durması Belirtileri

Kalbin aniden ve beklenmedik bir şekilde normal ritim ve fonksiyonunu kaybetmesi durumudur. Bu durumda düzenli bir şekilde kan pompalayamaz ve vücuda oksijen taşıyamaz. Kalp durması acil bir tıbbi durumdur ve tedavi edilmezse ölümcül olabilir.

En yaygın nedeni krizdir. Kan taşıyan bir koroner arterin aniden tıkanması sonucu oluşur. Bunun sonucunda kası hasar görür ve normal ritmini kaybeder. Bununla birlikte, diğer nedenlerden de kaynaklanabilir, örneğin ciddi elektrik şoku, ritim bozuklukları, ilaç toksisitesi veya travmatik yaralanmalar gibi durumlar.

Durması durumunda acil tıbbi yardım gerekmektedir. İlk olarak, tanısı konulduysa, CPR uygulanmalıdır. Kalbin tekrar çalışmasını sağlamak için dışardan yapılan basınç ve suni solunumu içeren bir prosedürdür. Hemen başlatılması hayati öneme sahiptir ve etkilerini hafifletebilir.

Ayrıca, kişiye elektrik şoku uygulayabilen bir cihaz olan bir defibrilatör kullanılabilir. Defibrilatör, kalbin normal ritmini yeniden sağlamak için elektrik enerjisi sağlar. Bu nedenle, ambulans gelene kadar halka açık bir alanda bir defibrilatör bulunması önemlidir.

Kalp durması halinde zaman hayati önem taşır. Hemen acil yardım çağrılmalı ve mümkün olduğunda CPR uygulanmalıdır.

Kalp Durması Durumunda Acil Yapılması Gerekenler

Acil Durum Hattını Arayın

Hemen acil durum numarasını (112) arayın ve durumu bildirin. Operatöre durumu detaylı bir şekilde anlatın.

CPR Uygulayın

Eğer CPR eğitimi almışsanız, derhal başlayın. Öncelikle kişinin solunumunu kontrol edin. Eğer solunum yoksa veya anormal ise, kalp masajı ve suni solunum yapmaya başlayın. Kanın vücutta dolaşımını sağlamak için kalp masajı ve solunum kombinasyonunu içerir.

Kalp Masajı

Kişiyi sırt üstü düz bir zemine yatırın. Ellerinizin tabanlarını göğüs kemiğinin ortasına yerleştirin ve kollarınızı düz tutun. Vücut ağırlığınızı kullanarak hızlı ve sık ritmik basınç uygulayın. Her basışta göğüs kemiğini 5-6 cm kadar bastırın. 30 sıkıştırma yapın.

Suni Solunum

Masajından sonra, iki nefeslik suni solunum yapın. Kişinin burun deliklerini sıkıştırarak ağzına nefes verin ve göğsünün yükselip alçalmasını gözlemleyin. Ardından bir sonraki sıkıştırmaya geçin.

Kullanılan Diğer Yöntemler

Eğer bir halka açık alandaysanız ve bir defibrilatör (AED) bulunuyorsa, birine cihazı getirmesini söyleyin ve defibrilatörün talimatlarını takip edin. Defibrilatör, kalbin normal ritmini geri kazanmak için elektrik şoku uygulayan bir cihazdır. Talimatları adım adım izleyerek cihazı kullanın.

Acil tıbbi yardım ekipleri olay yerine ulaşana kadar CPR’ye devam edin ve talimatları takip edin. Ekipler, durumun nedenini değerlendirecek ve gerekli tedavileri uygulayacaktır.

Unutmayın, acil bir durumdur ve hızlı müdahale gerektirir. CPR eğitimi almanız, acil durumların önemli bir becerisidir ve birçok kişinin hayatını kurtarabilir. Kalp durması konusunda bilinçli olmak ve acil durum numarasını aramak, hızlı ve etkili yardım sağlamanın önemli adımlarıdır.

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul: Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

Pulmoner Arter Nedir?

Kalbin sağ karıncığından doğarak akciğerlere giden büyük bir arterdir. Pulmoner arter nedir? Kalp, sağ karıncığından kanı pulmoner arter yoluyla akciğerlere gönderir. Akciğerlerde, kan oksijen ile zenginleştirilir ve karbondioksit ile boşaltılır. Sonra, oksijen açısından zengin kan venler yoluyla kalbin sol atriyumuna geri döner. Bu döngüye pulmoner dolaşım denir ve akciğerlerdeki gaz alışverişi için önemlidir.

Vücuttaki diğer arterlerden farklı olarak oksijen açısından fakir kan taşır. Bu nedenle, pulmoner arterlerin duvarları daha incedir ve daha az elastiktir. Ayrıca, kan basıncı, sistemik arterlerdeki basınca kıyasla daha düşüktür.

Pulmoner arter, pulmoner hipertansiyon gibi bazı hastalıklarda etkilenebilir. Bu durumda, daralabilir veya sertleşebilir, bu da kan akışını engelleyebilir ve kalp yetersizliğine neden olabilir.

Ayrıca, akciğer arterlerinin tıkanıklığına neden olan bir durumda da etkilenebilir. Bu durumda, bir kan pıhtısı sıkışır ve kan akışını engeller. Bu durum, acil tıbbi müdahale gerektirir.

Pulmoner Arter Nedir? Neden Oluşur?

Pulmoner arter nedir? Doğumsal kalp hastalıklarında etkilenebilir. Örneğin, pulmoner stenozis gibi bir durumda, daralma meydana gelir ve kan akışı kısıtlanır. Bu, kalbin sağ tarafında kan birikmesine ve pulmoner hipertansiyona neden olabilir.

Kalp kapağı hastalıkları ve romatizmal ateş gibi başka hastalıklarla da ilişkilidir. Bu hastalıklar, kalp kapaklarının düzgün çalışmasını engelleyebilir ve işlevini etkileyebilir.

Sonuç olarak, kalbin sağ karıncığından doğarak akciğerlere giden büyük bir arterdir. Görevi, akciğerlerdeki gaz alışverişini sağlamak ve oksijen açısından zengin kanı kalbin sol atriyumuna geri göndermektir. Ancak, bazı hastalıklar pulmoner arteri etkileyebilir ve kan akışını kısıtlayabilir veya engelleyebilir.

Pulmoner Arter Belirtileri Nelerdir?

Nefes darlığı, çarpıntı, yorgunluk, göğüs ağrısı, bayılma ve hatta ölümcül sonuçlar gibi semptomlara neden olabilir. Bu semptomlar, sorunun ciddiyetine ve türüne bağlı olarak değişebilir.

Pulmoner arter nedir? Tedavi, nedenine ve şiddetine bağlı olarak değişebilir. Örneğin, pulmoner emboli gibi bir durumda, kan pıhtısının çözülmesine yardımcı olmak için kan sulandırıcılar veya trombolitik ilaçlar kullanılabilir. Pulmoner hipertansiyon gibi başka bir durumda ise, ilaçlar, oksijen tedavisi ve hatta akciğer nakli gibi tedaviler kullanılabilir.

Sağlıklı bir şekilde çalışması, genel sağlık ve iyi bir yaşam kalitesi için önemlidir. Bu nedenle, kalp ve akciğer sağlığına dikkat edilmesi ve risk faktörlerinin kontrol altında tutulması önemlidir. Sağlıklı bir yaşam tarzı, düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek, sigara içmemek, alkolü sınırlamak ve stresten kaçınmak gibi faktörler, pulmoner arter sağlığına da olumlu etkiler yapabilir.

Tedavi Seçenekleri Nelerdir?

Çeşitli tetkiklerle değerlendirilebilir. Ekokardiyografi, röntgen, bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gibi görüntüleme testleri, problemleri teşhis etmek için kullanılabilir. Ayrıca, kan testleri de hastalıkların teşhisinde ve yönetiminde yardımcı olabilir.

Sorunlar, erken teşhis ve tedavi edilmesi durumunda daha iyi bir prognoza sahip olabilir. Bu nedenle, herhangi bir semptom fark edildiğinde veya risk faktörleri varsa, bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir. Sağlık uzmanları, bir kişinin bireysel sağlık durumuna göre uygun tedavi yöntemlerini önerirler.

Pulmoner arter nedir? Sonuç olarak, kalbin sağ karıncığından doğarak akciğerlere giden büyük bir arterdir ve akciğerlerdeki gaz alışverişini sağlar. Sorunlar, çeşitli semptomlara neden olabilir ve kalp ve akciğer sağlığı için risk oluşturabilir. Bununla birlikte, erken teşhis ve uygun tedavi ile sorunlar yönetilebilir ve sağlıklı bir yaşam için önemli bir rol oynar.

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul: Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

Kalp Üfürümü Belirtileri

Kalp atışı, kalbin kanı pompalama işlemini gerçekleştirmek için kasılma ve gevşeme döngülerinin oluşturduğu düzenli bir ritimdir. Kalp üfürümü belirtileri, normal atım hızı, dakikada 60 ila 100 arasında değişebilir ve bu değer çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir.

Yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite düzeyi, stres seviyesi ve bazı sağlık durumları gibi faktörlere bağlı olarak farklılık gösterir. Normalde, düzenli bir kalp ritmi, kalbin sağlıklı bir şekilde çalıştığının bir işaretidir. Ancak düzensiz kalp atışları veya anormal kalp ritimleri bazen ciddi bir sağlık sorununa işaret edebilir. Alanında uzman hekim tarafından değerlendirilmesi gerekebilir.

Düzensiz kalp atışları veya anormal kalp ritimleri arasında en yaygın olanları arasında atriyal fibrilasyon, ventriküler taşikardi, ventriküler fibrilasyon gibi durumlar bulunur. Atrial fibrilasyon, kalbin üst odacıklarının kasılması yerine titreşmesi nedeniyle kalbin düzensiz atmasına neden olur. Bu durum, kalp krizi, inme veya kalp yetmezliği gibi ciddi komplikasyonlara neden olabilir.

Kalp Üfürümü Belirtileri Nelerdir?

Ventrikular taşikardi, kalbin alt odacıklarının hızlı ve düzensiz kasılmasıdır. Bu durum, kalp atış hızını yükseltir ve kan akışını olumsuz etkiler. Kalp krizi veya kalp hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarının bir işareti olabilir.

Ventrikular fibrilasyon, kalbin alt odacıklarının kasılması yerine titreşmesi nedeniyle kalbin tamamen düzensiz atmasına neden olur. Bu durum, kalbin kan pompalamasını durdurabilir ve acil tıbbi müdahale gerektirebilir.

Kalp üfürümü belirtileri, atış hızı ve ritmi hakkında endişeleriniz varsa, bir doktora başvurmanız önerilir. Doktorunuz kalp atışlarınızı değerlendirebilir. Ardından gerekli tedavi planını önererek kalbinizi sağlıklı tutmanıza yardımcı olabilir.

Doktorlar, kalp atışlarını değerlendirmek için bir dizi test yapabilirler. EKG (elektrokardiyogram), kalbin elektriksel aktivitesini kaydederek kalp ritmini analiz etmek için kullanılan yaygın bir testtir.

Holter monitörü veya taşınabilir EKG, kalp ritmini birkaç gün boyunca izlemek için kullanılabilir. Ek olarak, ekokardiyogram, stres testi ve kan testleri gibi diğer testler de kalp sağlığı hakkında daha fazla bilgi sağlayabilir.

Kalp Sağlığını Korumak İçin Öneriler

Kalp sağlığını korumak için, düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı bir diyet yemek, stresi yönetmek ve sigara içmemek gibi sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarını benimsemek önemlidir. Ayrıca, kalp üfürümü belirtileri, diğer sağlık sorunları gibi risk faktörlerine sahipseniz, doktorunuzla düzenli kontrol randevuları ayarlamak ve gerekli önlemleri almak da önemlidir.

Kalp ritmi sağlıklı bir yaşamın önemli bir göstergesidir. Düzenli olarak doktorunuzla konuşarak kalp sağlığınızı izlemek ve korumak için adımlar atmak önemlidir.

Kalp Üfürümü Tedavisi

Bununla birlikte, kalp rahatsızlıkları belirtiler vermeden gelişebilir. Bu nedenle düzenli sağlık kontrolleri, damar sağlığı sorunlarının erken teşhisi ve tedavi edilmesi için önemlidir. Ayrıca, kalp sağlığını korumak için, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsenmelidir. Düzenli olarak egzersiz yapmak, sigara içmemek, alkol tüketimini sınırlandırmak ve stresi yönetmek gibi bir dizi adım atmak gerekmektedir.

Erken dönemde teşhis edilen kalp hastalıkları, medikal uygulamalarla tedavi edilebilir. Fakat tedavi edilmeyen kalp rahatsızlıkları, hayatı tehdit eden komplikasyonlara neden olabilir. Dolayısıyla herhangi bir belirti fark edildiğinde, doktora başvurulması ve gerektiğinde tedaviye başlanması önemlidir.

Ayrıca, kalp üfürümü belirtileri hakkında daha fazla bilgi edinmek ve bilinçli bir şekilde sağlıklı yaşam tarzı seçimleri yapmak için kaynaklar mevcuttur. Sağlık kuruluşları, kalp sağlığı hakkında bilgi içeren web siteleri ve kitaplar bu konuda yararlı kaynaklar olabilir.

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul: Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

Raynaud Tedavisi

Genellikle parmaklar, ayaklar, burun ve kulakların soğuğa veya stresli durumlara tepki olarak damarların karakterize edilen bir dolaşım bozukluğudur. Raynaud tedavisi, anormal damar daralması nedeniyle kan akışının azalmasına ve buna bağlı olarak etkilenen bölgelerde renk değişikliklerine neden olur.

Primer ve sekonder olmak üzere iki ana formda görülebilir. Primer Raynaud hastalığı, başka bir temel hastalığa bağlı olmayan bağımsız bir durumdur. Sekonder Raynaud hastalığı ise başka bir rahatsızlığın belirtisi olarak ortaya çıkar, genellikle otoimmün hastalıklar, bağ dokusu hastalıkları veya damar hastalıklarıyla ilişkilidir.

Hastalığı olan kişiler soğuk veya stresli bir durumla karşılaştıklarında, etkilenen bölgelerde beyazlaşma (damarların daralması), ardından morarma (dokulara yeterli oksijen gitmemesi) ve son olarak kırmızıya veya mavimsi bir renge dönüş (damarların genişlemesi) yaşayabilirler. Bu renk değişiklikleri genellikle ağrı, uyuşma ve yanma hissi ile birlikte olabilir.

Raynaud Tedavi Yöntemleri

Raynaud tedavisi, teşhisi, fiziksel muayene ve bazı laboratuvar testleriyle konulur. Tedavi genellikle semptomları hafifletmeyi amaçlar ve soğuktan veya stresten kaçınmayı içerebilir. Bazı durumlarda, ilaçlar da reçete edilebilir. Kişiler ellerini ve ayaklarını sıcak tutmaya, stresten kaçınmaya ve sigaradan uzak durmaya özen göstermelidir.

Genellikle zararsız bir durumdur, ancak bazen ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Semptomlarınızı deneyimliyorsanız, bir sağlık uzmanına danışmanız önemlidir. Sağlık uzmanınız size doğru teşhisi koyabilir ve uygun tedavi seçeneklerini sunabilir.

Raynaud Hastalığı  Belirliteri

Semptomları genellikle soğuk hava, stres, duygusal tepkiler veya bazı ilaçlar gibi tetikleyici faktörlerle ortaya çıkar. Bu tetikleyicilere maruz kalan kişilerde, etkilenen bölgelerdeki damarlar anormal bir şekilde daralır ve kan akışı azalır. Bu durum da renk değişikliklerine, ağrıya ve uyuşmaya neden olur.

Genellikle genç kadınlarda daha sık görülür. Ayrıca, aile öyküsü olan kişilerde daha yaygın olarak ortaya çıkabilir. Hastalık genellikle soğuk iklimlerde yaşayan insanları daha çok etkiler. Kişilerin yaşam tarzlarında bazı değişiklikler yapmaları da önemlidir.

Bunlar arasında soğuktan korunmak için giyim ve eldiven kullanımı, stresten kaçınma, sigara içmemek ve düzenli egzersiz yapmak yer alır. Raynaud tedavisi, ayrıca, başka bir sağlık sorunu nedeniyle, temel hastalıklarının uygun şekilde yönetilmesi için doktorlarıyla işbirliği yapmalıdır. Kronik bir durumdur, yani sürekli olarak semptomlar ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, uygun tedavi ve önlemlerle semptomların şiddeti azaltılabilir ve yaşam kalitesi iyileştirilebilir.

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul: Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

Kalp Ağrısı Neden Olur?

Genellikle göğüs bölgesinde hissedilen bir ağrı veya rahatsızlık hissidir. Kalp ağrısı, ciddi bir durumun belirtisi olabilir, bu nedenle herhangi bir şüphe durumunda hemen tıbbi yardım almanız önemlidir. Çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. En yaygın nedenlerden biri, kalbinize yeterli oksijen sağlayamayan koroner arterlerin daralması veya tıkanmasıdır.

Genellikle anjinaya (göğüs ağrısı) neden olur. Kalp krizi de ciddi bulgular arasında yer alır. Erken evrelerde acil tıbbi müdahale gerektirir.

  • Sıkışma, baskı veya ağırlık hissi
  • Göğüs ağrısı veya rahatsızlık
  • Nefes darlığı veya nefes almada zorluk
  • Terleme
  • Baş dönmesi veya bayılma hissi
  • Mide bulantısı veya kusma
  • Çene, boyun, omuzlar, kollar veya sırtta ağrı veya rahatsızlık

Semptomları insanlar arasında farklılık gösterebilir ve bazen belirtiler tamamen farklı olabilir. Özellikle yaş, cinsiyet ve mevcut sağlık durumu gibi faktörler etkileyebilir.

Eğer kalp ağrısı semptomları yaşıyorsanız veya bir sorun olduğundan şüpheleniyorsanız, hemen bir sağlık uzmanına başvurmanız önemlidir.

Kalp Ağrısı Belirtileri Nelerdir?

  1. Ciddi bir sorunun belirtisi olabilir, bu yüzden acil tıbbi yardım almanız önemlidir. Ambulansı arayarak veya en yakın acil servise başvurarak hızlı bir şekilde profesyonel yardım alabilirsiniz.
  2. Daha önce damar sağlığı problemleri yaşamışsanız veya kalp rahatsızlığınız olduğunu düşünüyorsanız, bir kardiyoloğa başvurmanız önemlidir. Uzman, semptomlarınızı değerlendirecek ve uygun testler yaparak teşhis koymaya yardımcı olacaktır.
  3. Hastalığı olan bazı kişiler için doktor reçetesiyle kullanılan ilaçlar hayati önem taşır. Özellikle doktorunuzun talimatlarına uyarak düzenli olarak ilaçlarınızı almanız önemlidir. Reçeteli ilaçlarınızın dozunu veya kullanım şeklini değiştirmeyin veya kesmeyin.
  4. Kronik hastalıklardan korumak için sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek önemlidir. Dengeli bir beslenme düzeni, fiziksel aktivite, sigara ve alkol tüketiminden kaçınma, stres yönetimi ve sağlıklı kiloyu koruma gibi faktörler  olumlu yönde etkileyebilir.
  5. Kalp ağrısı tedavi planınızı doktorunuzla birlikte belirleyin ve düzenli olarak kontrole gitmeyi ihmal etmeyin.

Unutmayın, yukarıdaki bilgiler sadece genel bilgilendirme amaçlıdır ve tıbbi tavsiye niteliği taşımaz. Her durum benzersizdir ve doğru teşhis ve tedavi için bir doktora başvurmanız önemlidir.

Kalp Ağrısı Tedavi Süreci

Tedavi yöntemi altta yatan nedenin belirlenmesine dayanır. Semptomların şiddeti, teşhis ve sağlık durumunuz gibi birçok faktöre bağlı olarak değişebilir. Ancak, aşağıda yaygın olarak kullanılan bazı tedavi yöntemlerini bulabilirsiniz

İlaç Tedavisi

Nitratlar, kalp damarlarının genişlemesine yardımcı olarak ağrıyı hafifletebilir. Beta blokerler, kan basıncını düşürerek yükünü azaltabilir ve ağrıyı kontrol altına alabilir. ACE inhibitörleri veya angiotensin reseptör blokerleri, yetersizliği veya yüksek kan basıncı gibi altta yatan durumların tedavisinde kullanılabilir.

Kan Pıhtısı Önleyici İlaçlar

Genellikle kalp ağrısı, koroner arter hastalığından kaynaklanır ve bu durumda kan pıhtılarının oluşumunu engellemek için doktorunuzun uygun gördüğü ilaçlar reçete edilebilir. Kan akışını iyileştirerek kriz veya inme riskini azaltabilir.

Anjiyoplasti ve Stentleme

Koroner arterlerin daraldığı veya tıkandığı durumlarda, anjiyoplasti adı verilen bir işlem uygulanabilir. Bu işlemde, bir kateter aracılığıyla daralmış bölgeye ulaşılır ve balon şişirilerek damar genişletilir. Ardından, damarın açık kalması için genellikle bir stent yerleştirilir.

Bypass Cerrahisi

Şiddetli koroner arter hastalığı durumlarında, bypass cerrahisi düşünülebilir. Bu ameliyat sırasında, tıkanmış veya daralmış koroner arterlerin yanından sağlıklı bir damar alınarak kan akışı yeniden yönlendirilir.

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul: Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

Ateroskleroz Nedir?

Ateroskleroz (damar sertliği), atardamarların yapısının bozulması sonucu ortaya çıkan ve damar tıkanıklığına neden olan bir hastalıktır.  Ateroskleroz , atardamarın elastik yapısını kaybetmesi, pürüzsüz olan iç yapısının bozulması sonucunda ortaya çıkarak damarda daralmaya neden olmaktadır. Kolesterol, yağ hücreleri, protein vb maddelerin damarda birikmesi sonucu oluşan plaklar, vücudun farklı bölgelerinde bulunan damarlarda tıkanıklığa sebep olarak felç, kalp krizi, bacak damarlarında tıkanıklık gibi çeşitli sorunlara neden olabilmektedir. Aterosklerozun kalbi besleyen koroner damarları etkilemesi durumunda koroner damar hastalıkları ortaya çıkabilirken kimi zaman kalp krizine neden olabildiğinden önem arz eden bir hastalıktır.

Ateroskleroz Risk Faktörleri

Endotel adı verilen damar iç yapısının bozulması ve plak adı verilen yapıların burada birikmesi aterosklerozun temel nedenleri arasındadır. Bununla birlikte bazı alışkanlıklar ya da yaşam biçimleri de ateroskleroz risk faktörleri olarak tespit edilmiştir. Ateroskleroza neden olan risk faktörleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Genetik nedenler
  • Yüksek tansiyon
  • Yüksek kolesterol
  • Şeker hastalığı
  • Sigara kullanımı
  • Sağlıksız beslenme
  • Aşırı kilo
  • Hareketsiz yaşam
  • Stres

Aterosklerozun felç, inme ve kalp krizi gibi ciddi sonuçlar doğurabileceği göz önüne alındığında zamanında teşhis edilerek hastanın yakından takip edilmesi ve gerekli tedavinin uygulanması son derece önemlidir. Bununla birlikte hasta uyumu olarak adlandırılan hastanın kendisine tavsiye edilen hususları yerine getirmesi ve risk faktörlerine dikkat ederek yaşamına devam etmesi gerekmektedir.

Prof. Dr. Yavuz Beşoğul: Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı

Sıcak Hava Kalp Hastalığı Riskini Arttırıyor

Hava sıcaklıklarının yükselmesi ile birlikte kalp hastalığı riski de artarken, özellikle kalp krizi vakalarına sık rastlanıyor. Öte yandan koronavirüs tehlikesine karşı da dikkatli olunması gereken bu süreçte ve yaz mevsiminde kalp sağlığı açısından bazı önlemler alınması gerekiyor.

Terleme Tansiyonu Düşürebilir

Aşırı sıcak ve nemli hava özellikle hipertansiyon, kalp yetersizliği ve kalp damar hastalığı olan kişiler için bazı önemli riskleri beraberinde getirmektedir. Vücudun sıcağa karşı uyguladığı en etkili yöntem terlemedir. Terleme ile birlikte vücuttan sıvı ve elektrolit olarak tanımlanan tuz ve mineraller kaybedilmekte, damarlarda dolaşan kan hacmi azalmakta ve dolayısıyla böbreklere giden kanın hacmi de azalarak, böbrek fonksiyonlarında bozulmaya yol açabilmektedir. Aynı zamanda terlemenin oluşması için deriyi besleyen damarlarda genişleme olması, ani tansiyon düşüklüğü ve halsizlik gibi durumlara da sebep olmaktadır.

Sıcak havada kalp krizi vakalarının sık görülmesinin nedenlerinden birinin, yazın sıvı kaybıyla birlikte kanın pıhtılaşmaya yatkınlığının artması ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Bu anlamda yaz aylarında yeterli sıvı alımına çok özen gösterilmesi gerekmektedir.

Sıcak Hava Kalp Hastalığı Riskini Arttırıyor

Hava sıcaklıklarının yükselmesi ile birlikte kalp hastalığı riski de artarken, özellikle kalp krizi vakalarına sık rastlanıyor. Öte yandan koronavirüs tehlikesine karşı da dikkatli olunması gereken bu süreçte ve yaz mevsiminde kalp sağlığı açısından bazı önlemler alınması gerekiyor.

Terleme Tansiyonu Düşürebilir

Aşırı sıcak ve nemli hava özellikle hipertansiyon, kalp yetersizliği ve kalp damar hastalığı olan kişiler için bazı önemli riskleri beraberinde getirmektedir. Vücudun sıcağa karşı uyguladığı en etkili yöntem terlemedir. Terleme ile birlikte vücuttan sıvı ve elektrolit olarak tanımlanan tuz ve mineraller kaybedilmekte, damarlarda dolaşan kan hacmi azalmakta ve dolayısıyla böbreklere giden kanın hacmi de azalarak, böbrek fonksiyonlarında bozulmaya yol açabilmektedir. Aynı zamanda terlemenin oluşması için deriyi besleyen damarlarda genişleme olması, ani tansiyon düşüklüğü ve halsizlik gibi durumlara da sebep olmaktadır.

Yaz Aylarında Çarpıntı Artabilir

Terlemeyle birlikte vücuttan atılan potasyum, magnezyum gibi minerallerin azalması, özellikle kalp hastalarında, çarpıntı ve hayatı tehdit eden ritim bozukluklarının tetikleyicisi olabilmektedir. Sağlıklı bireylerde de yaz aylarında çarpıntı şikayetlerinin arttığı gözlemlenmektedir. Bu çarpıntılar eğer günlük yaşamı etkiliyor, rahatsızlık veriyor, uzun sürüyor ve beraberinde tansiyon düşüklüğü ile baygınlık gibi şikayetler oluyorsa hasta mutlaka bir kardiyoloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.

Yaz Mevsiminde Kalp Sağlığı İçin Bu Önerilere Dikkat!

Kalp yetersizliği, koroner arter hastalığı veya hipertansiyon gibi sağlık problemleri olanlar ya da kalp-dolaşım sistemi rahatsızlıklarından korunmak isteyenlerin bu önerilere kulak vermesi önemlidir.

-Açık renkli ve terlemeyi artırmayan kumaş giysiler tercih edilmelidir.

-Meyve ve sebze tüketiminin ön planda olduğu Akdeniz diyetine uygun beslenilmelidir.

-Günlük sıvı ihtiyacının arttığı göz önünde bulundurularak, günlük 2-2.5 lt civarında sıvı tüketilmelidir.

-Kan basıncını artırabileceği ve kalp yetersizliği bulgularını kötüleştirebileceği bilinen soda ve maden suyunun kontrolsüz tüketiminden kaçınılmalıdır.

-Güneş ışınlarının dik olarak geldiği saatlerde dışarı çıkılmamalı, denize sabah ve akşam saatlerinde, mümkünse aç karnına girilmelidir.

-Egzersizler sabah ve akşam saatlerinde yapılmalıdır.

-Soğuk su damarlarda spazm yaparak kan akışını bozabildiğinden çok soğuk deniz, havuz veya duşlara girilmemelidir.

-Göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, baygınlık hissi gibi şikayetler olduğunda en yakın sağlık kurumuna başvurulmalıdır.

-Düzenli sağlık kontrolleri aksatılmamalıdır.

Egzersiz Kalp Sağlığına İyi Geliyor

Düzenli ve doğru şekilde yapılan egzersizlerin kalp sağlığını koruduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Egzersizin kalp sağlığını koruyucu etkisi sağlıklı kişiler için olduğu kadar hali hazırda kalp hastalığı bulunanlar için de önemli olduğu hatırlanmalıdır. Kalp hastalığı; hipertansiyon, yüksek kolesterol, fazla kilo, insülin direnci, şeker hastalığı ve sigara gibi “risk faktörleri” adı verilen olumsuz etkenler zemininde gelişmektedir. Düzenli yapılan egzersizin kalp hastalığına neden olduğu bilinen bu risk faktörlerinin olumsuz etkilerini azalttığı birçok bilimsel çalışma ile ortaya konmuştur.

Terlemeyle birlikte vücuttan atılan potasyum, magnezyum gibi minerallerin azalması, özellikle kalp hastalarında, çarpıntı ve hayatı tehdit eden ritim bozukluklarının tetikleyicisi olabilmektedir. Sağlıklı bireylerde de yaz aylarında çarpıntı şikayetlerinin arttığı gözlemlenmektedir. Bu çarpıntılar eğer günlük yaşamı etkiliyor, rahatsızlık veriyor, uzun sürüyor ve beraberinde tansiyon düşüklüğü ile baygınlık gibi şikayetler oluyorsa hasta mutlaka bir kardiyoloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.

Yaz Mevsiminde Kalp Sağlığı İçin Bu Önerilere Dikkat!

Kalp yetersizliği, koroner arter hastalığı veya hipertansiyon gibi sağlık problemleri olanlar ya da kalp-dolaşım sistemi rahatsızlıklarından korunmak isteyenlerin bu önerilere kulak vermesi önemlidir.

-Açık renkli ve terlemeyi artırmayan kumaş giysiler tercih edilmelidir.

-Meyve ve sebze tüketiminin ön planda olduğu Akdeniz diyetine uygun beslenilmelidir.

-Günlük sıvı ihtiyacının arttığı göz önünde bulundurularak, günlük 2-2.5 lt civarında sıvı tüketilmelidir.

-Kan basıncını artırabileceği ve kalp yetersizliği bulgularını kötüleştirebileceği bilinen soda ve maden suyunun kontrolsüz tüketiminden kaçınılmalıdır.

-Güneş ışınlarının dik olarak geldiği saatlerde dışarı çıkılmamalı, denize sabah ve akşam saatlerinde, mümkünse aç karnına girilmelidir.

-Egzersizler sabah ve akşam saatlerinde yapılmalıdır.

-Soğuk su damarlarda spazm yaparak kan akışını bozabildiğinden çok soğuk deniz, havuz veya duşlara girilmemelidir.

-Göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, baygınlık hissi gibi şikayetler olduğunda en yakın sağlık kurumuna başvurulmalıdır.

-Düzenli sağlık kontrolleri aksatılmamalıdır.

Egzersiz Kalp Sağlığına İyi Geliyor

Düzenli ve doğru şekilde yapılan egzersizlerin kalp sağlığını koruduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Egzersizin kalp sağlığını koruyucu etkisi sağlıklı kişiler için olduğu kadar hali hazırda kalp hastalığı bulunanlar için de önemli olduğu hatırlanmalıdır. Kalp hastalığı; hipertansiyon, yüksek kolesterol, fazla kilo, insülin direnci, şeker hastalığı ve sigara gibi “risk faktörleri” adı verilen olumsuz etkenler zemininde gelişmektedir. Düzenli yapılan egzersizin kalp hastalığına neden olduğu bilinen bu risk faktörlerinin olumsuz etkilerini azalttığı birçok bilimsel çalışma ile ortaya konmuştur.

Kalp İçin Yararlı Egzersizler Seçin

Kalp sağlığı için yararı kanıtlanan egzersiz çeşidi “hareket içeren ve çizgili kasları çalıştıran tempolu aerobik” egzersizlerdir. Bu egzersizlerinin sürdürülebilmesi ve daha yararlı olabilmesi için; yaşa, eklem sağlığına ve diğer olası sağlık sorunlarına uyumlu olarak seçilmesi önemlidir. Bu anlamda kardiyoloji uzmanları tarafından en çok önerilen egzersiz türü genellikle yürüyüş olmaktadır. Burada önemli olan hareket etmek, tempolu olmak ve bu egzersizleri düzenli olarak sürdürmektir.

Tempolu Egzersizde Maske Kullanımına Dikkat!

Kalp sağlığı için önerilen egzersiz süresi haftada 150 dk (5 gün 30 dk) olarak bildirilmektedir. Kişiye en uygun spor şekli tercih edilmeli ve haftalık program süresine olabildiğince sadık kalınmaya çalışılmalıdır. Covid 19 süresince egzersizlerin sosyal mesafeye dikkat edilerek, uygun mekan ve ortamlarda, koruyucu önlemlere uyularak yapılması önerilmektedir. Sıcak yaz günlerinde maske kullanmak özellikle efor esnasında nefes almakta zorlanmaya neden olabilmektedir. Bu durumda tempolu egzersizleri maskesiz olarak ancak uygun yerlerde ve sosyal mesafe kurallarına uyularak yapılması tavsiye edilmektedir.

Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hatice Betül Erer

Memorial Hastaneleri Basın Bülteni

Aritmi olarak isimlendirilen kalp ritim bozuklukları kalbin çalışma hızını ve düzenini etkileyen bir grup rahatsızlıktır. Hastalıklar kendi içerisinde kaynaklandıkları bölgeye, iletim yoluna veya ilişkili oldukları sendroma göre değerlendirilir. Genel olarak aritmiler, kalp kaslarına olan sinirsel uyarıların işlevlerini tam olarak yerine getirememesiyle oluşur. Elektriksel aktivitedeki bu değişiklik sonucunda taşikardi (kalbin çok hızlı atması), bradikardi (kalbin çalışma hızının yavaşlaması), normalden erken atımlar veya aşırı düzensiz fibrilasyon durumları meydana gelebilir.
Neredeyse herkes yaşamının bir noktasında kalp ritim bozukluğu yaşayabilir. Bu tecrübe sırasında genellikle kalbin yarışırcasına hızlandığı veya çırpınır tarzda düzensiz hareket ettiği hissedilir. Sık karşılaşılan bu durum çoğu zaman zararsız olabilse de bazı aritmiler oldukça problemli seyredebileceği için dikkatli olunmalıdır. Kötü seyirli aritmilerde vücudun bazı bölgelerine olan kan akışı kesintiye uğrayabilir ve bu duruma bağlı olarak beyin ve akciğer gibi hayati organlarınız zarar görebilir. Bu aritmilere kısa sürede müdahale edilmesi gerekli olabileceği için bilinçli olunması önerilir.

Kalp Ritim Bozukluğu Nedir?

Kalbin normalden farklı ritimleri aritmi olarak isimlendirilir. Kalp ritim bozukluğu olarak kabul edilmeyen tek ritim sinüs ritmidir. Bu ritimde kalbin üst bölümündeki sinoatrial düğüm olarak ifade edilen noktadan bir elektriksel uyarı çıkar ve yavaşça aşağıya doğru karıncıklar ve kulakçıklar arasında yer alan atrioventriküler düğüme ulaşır. Ardından his demetine ilerleyen sinirsel ileti sağ ve sol kollara ayrılarak kalp kasını uyarır ve kanın pompalamasını sağlar. Bu ileti sisteminin herhangi bir noktasında problem meydana gelmesi kalp ritim bozukluğu ile sonuçlanır. Birçok farklı kalp ritim bozukluğu mevcuttur:

TAŞİKARDİ

Kalp atım hızının dakikada 100’ün üzerine çıktığı taşikardiler kalbin üst veya alt bölümlerindeki aktivite artışına bağlı olarak meydana gelir.

ATRİAL FİBRİLASYON

Kalbin atrium (kulakçık) olarak ifade edilen üst bölümünde oluşan bu düzensiz ritim, kalp ritim bozuklukları arasında en sık tespit edilen aritmidir. Düzensizliğin sebebi anormal sayıdaki elektriksel uyarıdır ve bu nedenle atrium kaslarının kasılması kontrolden çıkabilir. Atrial fibrilasyon sırasında kalp hızı 150-200 atım arasında değişkenlik gösterir.

ATRİAL FLUTTER

Kalbin üst bölümlerini ilgilendiren bir diğer aritmi olan atrial flutter bir sinirsel uyarının etkilenen bölgede oldukça hızlı hareket etmesine bağlı oluşur.

BRADİKARDİ

Bradikardi hali kalp hızının dakikada 60 atımın altına inmesini ifade eder. Bu durumun nedeni genellikle elektriksel iletilerin kesintiye uğramasına bağlıdır.

VENTRİKÜLER FİBRİLASYON

Ventriküler fibrilasyon kalp atımlarını sonlandırarak kişinin kardiyak arrest yaşamasına neden olabilecek önemli bir kalp ritim bozukluğudur. Kalbin karıncık (ventrikül) bölgesinde meydana gelen bu durumda kalp kan pompalama işlevini yerine getiremez. Acil tıbbi müdahale sağlanmadığı takdirde ventriküler fibrilasyon kişinin yaşamını kaybetmesine neden olabilir.

Kalp Ritim Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?

Kalp ritim bozukluğu belirtileri genellikle zararsız gibi görünsede bazen acil müdahale gerektiren aritmiler nedeniyle de meydana gelebileceği için dikkatli olunmalıdır. Aritmilere bağlı oluşan çeşitli belirtiler mevcuttur:

  • Kalbin sanki bir atımı atlamış gibi hissettirmesi
  • Kalp atışlarının yarışıyor gibi hızlanması
  • Atımların aşırı yavaşlaması
  • Kalp atışlarında düzensizlik veya duraklama hissedilmesi

Bu belirtilere ek olarak bazı ciddi belirtiler de kalp ritim bozukluğu sırasında meydana gelebilir:

  • Göğüs ağrısı
  • Nefes darlığı
  • Sersemlik
  • Bayılma veya bayılayazma
  • Ciddi çarpıntı
  • Kaygı ve terleme

Kalp Ritim Bozukluğu Nedenleri Nelerdir?

Daha öncesinde bir kalp rahatsızlığı bulunan kişiler, kalp ritim bozukluğu gelişmesi açısından risk altındadır. Bu hastalıklar sonucunda kalbin çalışma düzeninde bir problem meydana gelebilir. Koroner arter hastalığı, kalp krizi veya yetmezliği, kalbin iç dokularının iltihaplandığı endokardit, kalp kapak rahatsızlıkları ve doğuştan gelen kalp hastalıkları gibi kardiyak patolojiler aritmi gelişimi açısından risk unsuru olarak kabul edilirler.

Bu hastalıklar dışında yaş, cinsiyet ve çeşitli yaşam tarzı faktörleri de kalp ritim bozukluğu gelişiminde etkili olabilir. Ciddi seyirli aritmiler genellikle 60 yaşın üzerindeki bireylerde meydana gelir. İleri yaştaki bireylerin genellikle çeşitli kalp damar problemleri nedeniyle kullanılan ilaçlar da kalp ritminin etkilenmesine neden olabilir. Bazı aritmi türlerinin görülme sıklığı cinsiyetler arasında değişkenlik gösterir. Örnek olarak atrial fibrilasyonun erkeklerde gelişme ihtimali kadınlara göre daha yüksektir.

Beslenme alışkanlıkları kalp ritmini etkileyebilecek bir diğer faktördür. Alkol ya da çeşitli uyarıcı kafein gibi maddeler içeren içeceklerin tüketimi kalbin çalışma düzenini değiştirebilir. Genel olarak tütün kullanan kişilerde aritmi gelişimine karşı bir yatkınlık söz konusu olabilir.

Bu sebepler dışında çeşitli sağlık sorunları da kalp ritim bozukluğu gelişimini tetikleyebilir:

  • Şeker hastalığı
  • Kronik akciğer hastalıkları
  • Pulmoner emboli (akciğere pıhtı atması)
  • Amfizem
  • Astım
  • Uyku apnesi
  • Tiroid bezi rahatsızlıkları
  • Hipertansiyon (yüksek kan basıncı)
  • Kalsiyum, potasyum ya da magnezyum gibi minerallerin düzeylerindeki dengesizlikler

Kalp Ritim Bozukluğu Tanısı Nasıldır?

Kalp ritim bozukluğunun toplumda görülme sıklığı %1,5-5 arasında değişir ve en sık görülen formu atriyal fibrilasyondur. Bazı ritim bozukluklarının herhangi bir belirti meydan getirmemesi nedeniyle aritmilerin gerçek sıklığı bilinmemektedir.

Ritim bozukluğundan şüphelendiği hastada hekimler ilk olarak tıbbi öykü alımı ve fizik muayene uygulamalarına başvururlar. Tıbbi öykü alımında kişinin mevcut belirtileri, önceki hastalıkları ve şuan kullandığı ilaçlar sorgulanır. Daha sonrasında hekimler çeşitli laboratuvar analizleri ile ritim bozukluğu ile sonuçlabilecek durumların varlığını değerlendirebilirler.

Ritim bozukluğunun tanısı göğüs bölgesine yerleştirilen elektrotlar vasıtası ile kalp aktivitesinin değerlendirilebilmesini sağlayan EKG ile konulur. Elektrokardiogram olarak isimlendirilen bu tetkik kalp atımı sırasında oluşan elektrik akımını ve zamanını ölçmeyi sağlar. EKG’nin taşınabilir formu olan Holter kişinin bir günlük kalp aktivitesinin kaydedebilir. Olay kaydedici cihazlar ise rastgele zamanlarda oluşan aritmi tanısında önemlidir. Kişiler aritmiye dair belirtileri yaşadığında üstlerinde bulunan bu cihazları bir tuş vasıtası ile devreye sokarak bu zaman dilimindeki aktiviteyi kayıt edebilirler.

EKG tetkiki dışında Ekokardiyografi (EKO), aritmi tanısı amacıyla başvurulabilecek bir diğer kardiyolojik tanı aracıdır. EKO genel olarak ultrasonografi (USG) gibi çalışır ve kalbin boyutu gibi çeşitli yapısal özelliklerinin değerlendirilmesini sağlar.

Kalp Ritim Bozukluğu Tedavisi Nasıldır?

Ciddi belirtiler ile seyreden kalp ritim bozukluklarının tedavi edilmesi gerekir. Yavaşlamış kalp atımlarının düzeltilmesinde pacemaker adı verilen kalp pilleri kullanılır. Köprücük kemiğinin altına yerleştirilen bu cihazlar ince telleri vasıtası ile kalp atımını normal hızda tutarlar.

Hızlı kalp atımları ile karakterize ritim bozukluklarının tedavisinde ise vagal manevra, ilaç veya kardiyoversiyon gibi uygulamalara başvurulabilir. Vagal manevra olarak ifade edilen ıkınma veya yüze soğuk su çarpmak gibi uygulamalar bazı aritmilerin sonlandırılmasında yeterli olabilir. Hızlı atımlarla karakterize aritmilerde hekimler tedavide antiaritmik olarak sınıflandırılan ilaçları reçetelendirebilirler. Antiaritmik ilaçlara ek olarak özellikle atrial fibrilasyon hastalarında oluşabilecek pıhtıları engellemek amacıyla kan seyreltici ilaçlara başvurulabilir.

Kardiyoversiyon, çeşitli aritmilerin tedavisinde kullanılan bir ritim bozukluğu tedavi yöntemidir. Kardiyoversiyonda cihazın paletleri veya pedleri kişinin kalbini ortaya alacak şekilde yerleştirilir ve kalp atımları ile senkronize bir elektrik akımı uygulanır. Kalbin elektriksel aktivitesinin bu akım ile yeniden düzenlenmesi ve kalp ritminin tekrar normale döndürülmesi amaçlanır.

Kalp ritim bozukluğu sık görülen ve önemli bir sağlık problemidir. Bu rahatsızlığa dair belirtileri vücudunuzda hissetmeniz halinde sağlık kuruluşlarına başvurarak uzman hekimlerden yardım almalısınız. Sağlıklı günler dileriz.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.

MEDICALPARK

Kalp Hastalıkları ve Korunma Yolları Nelerdir?

Kalp ve damar hastalıkları, dünyanın dört bir tarafında yaşanan ölümlerin en büyük sebeplerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Biraz daha derine inecek olursak; kalp ve damar hastalıkları, dünya genelinde her yıl neredeyse 20 milyon insanın hayatını kaybetmesine yol açarken, bu sayı Türkiye sınırları içerisinde neredeyse 200 bin kişiyi bulmaktadır. Bu nedenle kalp hastalıkları ve korunma yolları, herkesin bilinçli olması gereken önemli bir toplumsal sorun haline gelmiştir. 
Kalp ve Vücudumuzdaki İşlevi
Kanı dokulara dağıtma görevini üstlenen ve çoğunlukla kas ve bağ dokusundan oluşan kalp, vücudun ihtiyaç duyduğu oksijen ve besin maddelerini sağlar. Kalp bu görevi yerine getiremediği takdirde, direkt olarak kalp ve diğer organlarda hasar meydana gelebilir. Yumruk büyüklüğünde bir organ olarak göğüs kemiğinin arkasında ve biraz sol yanında yer alan kalp, üç temel yapının uyumu sayesinde çalışır. Bu üç temel yapıyı şu şekilde sıralayabiliriz:
Koroner Arterler: Kalp kasına oksijen bakımından zengin kanı taşıyan ve kalp yüzeyi boyunca yayılan damarlardır.
Kardiyovasküler Sistem: Kanı, arterler ve damarlar aracılığıyla tüm vücuda pompalama görevini üstlenir.  
Sinir Ağı: Kalbimizin gevşeme ve kasılmasını sinyaller aracılığıyla yönetir.
Kalpte oluşacak herhangi bir sıkıntı diğer organlara da zarar verebileceği için, kalp sağlığına bir hayli özen göstermek gerekir. Ayrıca kalp hastalıkları ve korunma yollarına dair mümkün olduğu kadar farkındalık sahibi olmak zaruridir. Zira bu sayede, hayati tehlikeye yol açabilecek kalp hastalıklarından korunabilir duruma gelebiliriz.

Kalp Hastalıkları Nelerdir?

Kalpte ortaya çıkan ve kalbe tesir eden herhangi bir sıkıntıyı ifade etmek için kalp hastalıkları kavramı kullanılır. Kalp hastalıkları arasında kan damar hastalıkları (koroner arter hastalığı gibi), kalp ritim bozukluğu (aritmi) ve doğumla birlikte gelen kalp kusurlarını sayabiliriz. Biraz daha detaya inecek olursak, kalp hastalıklarını genel manada şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Doğuştan gelen kalp hastalığı,
  • Koroner arter hastalığı, 
  • Kalp ritminin bozukluğu ile ortaya çıkan kalp hastalıkları,
  • Dilate kardiyomiyopati (Kalp karıncıklarının genişlemesi),
  • Miyokard enfarktüsü (Kalbin kas tabakasının oksijensiz kalması olarak tanımlanabilir),
  • Kalp yetmezliği. 

Kalp Hastalıklarının Sınıflandırılması 

Kalp hastalıkları, hastalığın altında yatan sebeplere göre belirli kategorilere ayrılır. Bunları ise şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Kalp damarlarında meydana gelen kireçlenme ve tıkanma sonucu ortaya çıkan aterosklerotik kalp hastalıkları (hipertansiyon, diyabet gibi hastalıklar)
  • Kalbin çalışma uyumundaki temel yapılardan biri olan sinir ağındaki iletim bozukluklarından dolayı ortaya çıkan kalp ritim bozuklukları (Aritmiler),
  • Yeni doğanlarda sıkça görülebilen atar ve toplardamar yerleşim yerlerinde meydana gelen hasarlar veya kalp kapak deliği gibi kusurlar sonucu ortaya çıkan doğumla birlikte gelen (konjenital)  kalp hastalıkları,
  • Zayıf kalp kaslarının yol açtığı dilate kardiyomiyopati gibi kalp kası sorunları da ayrı bir grubu oluşturur.
  • Kalpte meydana gelen enfeksiyonlar (Endokardit gibi)
  • Mitral kapak darlığı veya yetmezliği gibi kalpte ve kalpten çıkan ve giren ana damarların kapaklarındaki darlık veya yetmezlikler kalp kapak hastalıkları olarak bilinir. 

Bunların haricinde kalp hastalıklarını tetikleyen birçok faktör mevcuttur. Bilhassa yaşam tarzınız, kalp hastalıklarının ortaya çıkmasında önemli rol oynamaktadır. 

İskemik Kalp Hastalığı (Kalp Damar Tıkanıklığı) Nedir?

İskemik kalp hastalığı, kalp kasını besleyen koroner damarlarda (en az bir damarda olmak üzere) daralma veya tam tıkanma meydana gelmesi sonucu oluşan hastalıktır. Bu daralma veya tam tıkanma sonucunda kalp kasına gerekli olan oksijen ve besinler dokulara ulaşamaz. Bazen hiçbir belirti göstermeyen iskemik kalp hastalığı, bazen de göğüs ağrısı, bayılma ve çabuk yorulma gibi belirtilerle kendini gösterebilir.   

İskemik kalp hastalığının ortaya çıkmasında tütün kullanımı, ilerleyen yaş, genetik yatkınlık, yüksek tansiyon, diyabet ve obezite gibi faktörler etkili rol oynamaktadır. Bu tetikleyicilerin miktarı arttığı sürece, hastalığın ortaya çıkma olasılığı da buna paralel olarak artar.  

Kalp Krizi Nedir?

Kalp damarının birden tıkanmasıyla ortaya çıkan kalp krizi, göğüste yanma, baskı ve sıkışma hissiyle kendini gösterebilir. Çeneye ve kollara doğru yayılan bu belirtileri, bulantı ve kusmaya eşlik eden soğuk terleme takip eder. 30 dakikayı aşkın bir süre devam edebilen şikâyetler, hasta için hayati tehlike arz etmektedir. Bu nedenle, vakit kaybetmeden bir hastaneye başvurulması gerekmektedir. Kalp krizi, kalp hastalıklarına bağlı ölüm sebepleri arasında en yaygın görülen ölüm sebebidir.

Tansiyon Nedir?

Kan basıncı olarak da bilinen tansiyon, kanın atardamar duvarına yaptığı basınçtır. Çoğunlukla genetikten ötürü ortaya çıkan tansiyon hastalığı, yaşam tarzına bağlı olarak daha erken veya daha geç bir zamanda kendini gösterebilir.

Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon) Nedir?

Şayet kan basıncı 140/90 mmHg ve üzerinde ise bu durum hipertansiyon (yüksek tansiyon) olarak nitelendirilmektedir. Hipertansiyon, genellikle belirti göstermeden ilerlemektedir.

Düşük Tansiyon (Hipotansiyon) Nedir?

Düşük tansiyon olarak bilinen hipotansiyon, kan basıncının büyük tansiyon için 90 mmHg, küçük için ise 60 mmHg altında olma durumudur. Hipotansiyon, genellikle gençlerde ve menopoz öncesi kadınlarda görülebiliyor.

Kalp Hastalıklarının Nedenleri Nelerdir?

Kalp hastalıkları ve korunma yolları konusunda çok daha dikkatli hareket edebilmek için, kalp hastalıklarına yol açan nedenleri bilmek ve buna göre yaşam tarzınızı düzene sokmak gerekir. Kalp hastalıklarına yol açan pek çok sebep vardır. Kalp hastalıklarına zemin hazırlayan bu sebepleri ise şu şekilde sıralayabiliriz: 

  • Sigara kullanmak, 
  • Beslenme düzeninde paketlenmiş hazır gıdalara yer vermek, 
  • Yaşın da ilerlemesiyle birlikte hareketsiz kalmak,
  • Aşırı kilo ve obezite,
  • Yüksek tansiyon ve kolesterol kontrol altına alınmadığı takdirde, kalp zaman içinde zarar görür ve bu da kalp hastalıklarına zemin hazırlar.

Bunların haricinde, gebelik dönemindeki kadınların kan basıncında ani artışlara yol açan preeklampsi hastalığı da kalp hastalıklarına sebep olabilir. 

Kalp Hastalıklarının Belirtileri Nelerdir?

Hastalığa göre belirtilerinde değişiklik görülen kalp hastalıkları, kadınlar ve erkeklerde farklı belirtilerle kendini gösterebilir. Fakat yine de, genel olarak ortak sayılabilecek belirtiler mevcuttur. Bu belirtiler, süreklilik göstermekle beraber kendiliğinden iyileşmez. Kalp hastalıkların kadın ve erkeklerde ortak olarak görülebilen en yaygın belirtileri ise şu şekilde sıralayabiliriz:  

  • Göğüs ağrısı, 
  • Göğüs sıkışması, 
  • Çarpıntı,
  • Göğüs basıncı ve göğüste rahatsızlık hissiyatı,
  • Kalpteki kan damarlarının sertleşmesi veya daralmasına bağlı olarak bacak ve kollarda ağrı, uyuşukluk ya da halsizlik gelişmesi,
  • Aniden ortaya çıkan nefes darlığı,
  • Boyun, çene, boğaz, üst karın ya sırt bölgelerinde meydana gelen ağrı,
  • Baş dönmesi ve bayılma,
  • Soluk gri ya da mavi ten rengi,
  • Kalp sanki yerinden çıkacakmış gibi atabilir yahut hissedilemeyecek kadar yavaş atabilir,
  • Ateş, 
  • Kuru ve sürekli bir şekilde öksürük, 
  • Bacak, karın ve göz çevresinin şişmesi,
  • Deride ve ciltte görülen döküntüler.

Kadınlarda Kalp Hastalıkları Belirtileri Nelerdir?

Kalp hastalıkları, özellikle de kadınları daha fazla etkilemektedir. Kadınlarda daha sık görülen yüksek tansiyon ve romatizmal hastalıklar kontrol altına alınmadığı takdirde, kalbe zarar vererek kalp hastalıklarına davetiye çıkarır. Erkeklerde göğüs ağrısı, kadınlara nazaran daha belirgindir. Bununla birlikte, kadınlarda göğüs ağrısı daha çok nefes darlığı ya da yorgunluk olarak hissedilir. Bunların yanı sıra, kalp hastalıkları söz konusu olduğunda kadınları daha çok etkileyen diğer belirtileri ise şu şekilde sıralayabiliriz:      

  • Aşırı derecede halsizlik,
  • Boyun, çene ya da kolu etkileyen ağrı,
  • Mide bulantısı.

Kalp Hastalığı Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Tıpkı belirtilerde olduğu gibi, kalp hastalıklarına dair uygulanacak tedavi planlaması da hastalığa göre farklılık gösterir. Örneğin, söz konusu hastalık kalp enfeksiyonu olduğu takdirde uygulanacak yöntem, antibiyotik tedavisidir. 

Kalp hastalıkları tedavisinde uygulanan genel tedavilerden biri ilaç tedavisi olsa da, ilk etapta çoğunlukla yaşam tarzı değişikliği önerilir. Hastanın gündelik hayattaki rutinlerinin değiştirilmesiyle kalp hastalığının tedavi edilmesi hedeflenir. Bu aşamada içeriğinde düşük sodyum barındıran ve az yağlı besinleri tüketmeye bilhassa özen gösterilmelidir. Zira içeriğinde yüksek sodyum ve doymuş yağ bulunan besinler kalp damarlarında tıkanmaya yol açabilir. Bu önerilerin yanı sıra, kalp sağlığını koruyabilmek için her gün 30 dakika egzersiz de tavsiye edilir. Düzenli bir şekilde yapılan egzersiz, sağlıklı kalp damarları ve düzenli ritim anlamına gelir. Bununla birlikte, sigara ve alkol tüketimini bırakmak da tedavi süreci kapsamında yapılması gereken yaşam tarzı değişikliklerindendir. 

Kişinin uyguladığı yaşam tarzı değişiklikleri yeterli gelmediği takdirde, kalp hastalığına bağlı olarak ilaç tedavisi devreye girer. Kalp hastalığı ilaç tedavisine de yanıt vermezse, son çare olarak cerrahi tedavilere başvurulur. Yapılacak cerrahi uygulamalar, kalp hastalığına ve kalbin gördüğü zarara bağlı olarak değişkenlik gösterir.  

Kalp Hastalıklarından Nasıl Korunuruz?

Kalp hastalıklarını yeterince tanıdık. Şimdi, asıl konuya yani kalp hastalıklarından nasıl korunacağımıza gelelim. Kalp hastalıklarından korunma yollarını arayan bireylerin uyması gereken belli başlı noktalar vardır. Şayet kalp hastalıkları ve korunma yolları konusunda doğru bir yol haritası arıyorsanız, şu tavsiyelere kulak vermenizde fayda var:

Kalp Hastalıklarından Korunma Yolları

Sağlıklı beslenmeye özen gösterin: Sağlıksız bir beslenme düzeni, kalp damar hastalıklarına zemin hazırlar. Örneğin, kolesterolünüzü uygun seviyeye düşürerek kalp hastalıklarından korunabilirsiniz. Kolesterolü düşürmek için iç yağı, tereyağı gibi hayvansal kaynaklı yağlardan imtina edin. Bunun yerine Ayçiçek yağı, zeytinyağı ve soya gibi bitkisel yağları tüketebilirsiniz. Ayrıca taze meyve, sebze, balık ve lifli gıdalar tüketmemeye özen gösterin. Bunların haricinde, tatlı ihtiyacı duyduğunuzda ağır hamur tatlılarından uzak durun. Günlük tuz alımını ise oldukça kısıtlı tutun; günlük tuz tüketimini en fazla 5 gramda tutun. Son olarak, kaçınmanız gereken besinleri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Sakatatlar,
  • Paketlenmiş hazır gıdalar,
  • Tam yağlı etler, salam, sucuk, pastırma, sosis, 
  • Yağlı gıdalar (kaymak, krema, mayonez, çikolata ve yağlı soslar),
  • Yağda kızartma ve kavurmalar,
  • Alkol, 
  • Hazır meyve suları,
  • Tereyağı, kuyruk yağı, margarin yağı ve içyağı gibi hayvansal kaynaklı yağlar.

Tansiyonunuzu kontrol altında tutun: Yüksek tansiyon olarak bilinen hipertansiyon, damar iç yüzeyinde bulunan genişlemeyi azaltırken yağ birikimini kolaylaştırır. Bununla birlikte, kandaki akış bozulur, kireçlenme artar ve vücutta istenmeyen pıhtıların sayısı ciddi manada yükselir. Bundan dolayı, hipertansiyon konusuna dikkat etmeli; kan basıncınızı 130/85 mmHg seviyesinin altında tutmalısınız. Şayet ileri yaşta biriyseniz bu sayı 140/90 mmHg seviyesinin altında olmalıdır. Bunu yapabilmek için kilonuzu ideal seviyede tutun, aktivite ve egzersizlerinizi artırın, tuz tüketimine dikkat edin, yeterince kalsiyum alın ve sigarayı bırakın.

Menopozu geciktirin: Kadınları damar sertliğine karşı koruyan östrojen hormonu, menopoz dönemiyle birlikte ortadan kalkar ve bu nedenle kadınlarda olağan dışı bir damar sertliği oluşmaya başlar. Bu yüzden, menopozu geciktirmek için gerekli tedavileri geciktirmemeye özen gösterin.

Sigara içmeyi bırakın ve sigara içilen ortamlardan uzak durun: Damarların iç yüzeyinde kolesterol, yağ ve kireç birikmesini sağlayan sigara, kardiyovasküler hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Eğer kalp krizi geçirmiş kişiler sigara kullanmaya devam ederlerse, tekrardan kalp krizi yaşanma olasılığı %20 ve %45 arasında bir oranda artmaktadır. Bunun haricinde, koroner bypass sonrası sigara içmeye devam eden bireylerin ölüm oranda da iki kat artış gözlemlenmektedir. Aynı şekilde pasif içicilik de kalp hastalıklarına dair riskleri artırır. 

Mutlaka spor yapın: Yaşadığımız dönemde insanlar, her geçen gün daha da az hareket eder hale geldi. Teknolojinin gelişmesi, bizi insanların daha az hareket edebileceği bir dünya ile tanıştırdı. Ancak özellikle de kalp sağlığı açısından spor ve egzersiz yapmak hayati önem taşıyor. Sağlıklı bir kalp ve vücut için en az 30 dakika olmak üzere haftanın en az 3 gününde spor ve egzersiz yapın. Sağlıklı bir birey olsanız dahi, formunuzu korumak için spor ve egzersiz yapmaya özen gösterin. 

Kan şekerinizi kontrol altında tutun: Şeker hastalarının en çok sıkıntı çektiği konulardan bir tanesi kalp krizi riskidir. Zira şeker hastalığı, damar duvarının esnekliğine zarar vererek hücre birikimine yol açar. Bununla birlikte, pıhtılaşma artar ve damar iç yüzeyinde bulunan hücreler daha kolay hasar görür hale gelir.

İdeal kilonuza ulaşın: Aşırı kilo ve obezite, kalp hastalıklarının gelişmesine zemin hazırlar. Vücut kitle endeksiniz 25’in altında olduğu sürece herhangi bir sıkıntı yaşanmaz, ancak endeksin üzerine çıktıkça kalp hastalıkları riski de artmaktadır.         

Stresten Uzak Durun: Stres, depresyon ve öfke, kalp hastalıklarına zemin hazırlayan bir başka husustur. Bu nedenle, olabildiğince stres ve depresyondan uzak durmaya gayret gösterin.

DENİZLİ CERRAHİ HASTAHANESİ

Kalp krizi ya da miyokard enfarktüsü. Kalp krizi yaşam kaybına neden olabilen, oldukça önemli ve ani gelişen bir sağlık sorunudur. Kalp krizi, kalp kasının oksijensiz kalması sonucu oluşur. Peki, kalp neden oksijensiz kalır? Kalbi besleyen 3 tane damar vardır. Bu damarlara koroner arterler adı verilir. Kalbimiz genellikle kalbimizi besleyen ve oksijen taşıyan koroner arterlerden birinin tıkanması neticesinde oksijensiz kalır. Bu tıkanmanın nedeni ise damarda kolesterol gibi maddelerin zaman içinde birikmesi ve plak oluşmasıdır. Oluşan bu plaklar damarı daraltır ve çatlatır. Nihayetinde damar içinde pıhtı oluşur ve damar tıkanır. Kalp beslenmez, oksijen alamaz ve kişi kalp krizi geçirir. Kalp krizleri ani gelişir ve acil tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyar.
Ülkemizde her yıl yaklaşık 300 bin kişinin kalp krizi geçirdiği ve bunların 100 binin de ölümle sonuçlandığı bildirilmektedir.

Kalp krizi belirtileri başında göğüs ağrısı gelir. Ağrı göğüs kemiğinin arkasında oluşur ve hastaya güçlü bir ağrı hissettirir. Hasta “göğsümde fil oturuyor sanki” gibi bir yakınma içinde olur. Ağrı genellikle göğsün tam orta kısmındadır ve 20 dakikadan fazla sürer. Hatta saatlerce devam edebilir. Dinlenmeyle ya da dilaltı hapı gibi ilaçlarla geçmez. Kalp krizi olgularında sık karşılaştığımız belirtiler şöyledir:

  • Şiddetli, keskin göğüs ağrısı, basınç hissi
  • Göğüste daralma hissi, nefes almada güçlük
  • Göğüsten başlayıp sol kola doğru uzanan ağrı
  • Hızlı ve düzensiz kalp atışları
  • Hazımsızlık
  • Soğuk terleme
  • Ölüm korkusu
  • Öksürük
  • Baş dönmesi ve sersemlik hissi
  • Baygınlık
  • Mide bulantısı ve kusma
  • İç sıkıntısı
  • Güçsüzlük

Kimi zaman ise kalp krizi bu belirtileri göstermez. Çok daha farklı belirtiler söz konusu olur. Hasta, çene, diş, baş, sırt ve karın bölgesinde ağrı hisseder.  Bu türden olgular oldukça sınırlı olsa da hasta ve hasta yakınlarının bu semptomları da ciddiye almaları ve acil olarak hastaneye başvurmaları gerekir.

Kalp krizinin belirti göstermediği olgular da mevcuttur. Özellikle diyabeti olan yaşlı hastalar sessiz kalp krizi (sessiz miyokard enfarktüsü) dediğimiz kalp krizini geçirebilirler. Bu durumda hasta herhangi bir ağrı hissetmez. Ancak krizden sonra kendilerini yorgun hissederler. Ayrıca nefes darlığı da görülebilir. Bu türden hastalar kriz geçirdiklerini bir kardiyoloji uzmanıyla görüştüklerinde öğrenirler. EKG ve/veya kardiyak ultrasonda kalp kasının ne derecede hasar gördüğü tespit edilir. Tedaviye başlanır. Sessiz kalp krizi masum bir durum değildir. Şiddetli bir kriz kadar tehlikelidir.

Kalp krizi gelişmesi için risk faktörü bulunan, geçmişte kalp krizi geçiren, ailesinde kalp krizi geçmişi olan kişilerde her çeşit ağrı ciddiye alınmalıdır.

Mide Yanması ve Kalp Krizi Belirtileri Birbirine Karıştırılmalıdır

Kalp krizi ve mide yanması belirtileri kimi zaman benzerlik gösterir. Mide yanması gastroözofageal reflü hastalığından kaynaklanır. Bu hastalıkta, mide asidi yemek borusuna doğru yukarı çıkar ve ağrıya neden olur. Kişi göğüs kemiğinde, göğüs kemiğinin arkasında spazm ve/veya ağrı hisseder. Ancak mide yanmasında nefes darlığı veya terleme olmaz. Ağrı beş on dakika içinde ortadan kaybolur. Yemekten sonra ortaya çıkar.

Kalp Krizi Belirtileri Kadın ve Erkekte Aynı mıdır?

Kadınların kalp krizi geçirme oranı erkeklerden daha azdır. Östrojen hormonunun kalp krizine karşı koruyucu etkisi olduğu bilinmektedir. Bu nedenle kadınlarda en azından menopoz dönemine dek kalp krizi ile ender karşılaşılır. Kalp krizi genellikle erkekte 45 kadında ise 55 yaşından sonra görülür.

Ayrıca kalp krizi kadınlarda daha hafif belirtiler verir. Kalp krizinin esas belirtisi olan göğüs ağrısı genellikle ya az olur ya hiç olmaz. Bunun yerine sıkıntı ve nefes darlığı olur. Sırt, kol ve çene ağrıları kendini gösterir. Kriz sonrası yorgunluk, hazımsızlık gibi sorunlar başlar. Hasta bu şikayetlerle kardiyoloji uzmanına gittiğinde kalp krizi geçirdiğini öğrenir.

Erkeklerde hem kalp krizi geçirme riski yüksektir hem de krizin gösterdiği belirtiler şiddetlidir. Kişi, güçlü bir göğüs ağrısı duyar, nefes almada zorlanır.

Uykuda Kalp Krizi Belirtileri

Kalp krizi dinlenir halde, spor sonrası ya da uyku esnasında görülebilir. Uykuda geçirilen kalp krizinde kişi çarpıntı, terleme ve sıkıntı hissi ile uyanır. Güçsüzlük hissi ve baş dönmesi olabilir. Uykudan kalkan ve bu semptomları hisseden hasta genellikle tuvalete gitmek ister. Bu durumda ayağa kalkmak yerine evdeki kişilerden yardım istemek gerekir. Kişi tek yaşıyorsa da acilen 112’yi araması hayati değere sahiptir. Zira ayağa kalktığında bayılarak yere düşebilir. Kafa travması gibi hayati risk taşıyan durumlarla karşılaşabilir.

Prof. Dr. TANER YAVUZ

Kalp sağlığı, kalbin vücut içinde sahip olduğu ve gerçekleştirmesi gereken fonksiyonları yeterli ve sorunsuz bir şekilde yerine getirmesi olarak tanımlanabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, kalp birden çok damar yoluyla bütün bir insan vücudunun sistemini düzenleyen komplike bir yapıdır.

Kalp içerisinden ortalama her dakikada 5 litre kan geçmektedir ve kalbimiz bu kanı vücudun bütün organlarına gönderen bir pompa görevi görmektedir. İçinden her dakika litrelerce kan geçmesine rağmen kalp, bu kan ile beslenmemektedir. Kalbin kendi besleyici damarları bulunmakta ve kalp bu damarlardan gelen kan ile beslenmektedir. Kalbi besleyen bu damarlara, koroner damar adı verilmektedir. Kalbin etrafını çevreleyen ve beslenmesini sağlayan bu damarlarda meydana gelebilecek bir sorun direk olarak kalp sorunu haline gelmekte ve kalp sağlığını tehdit etmektedir. Bu bağlamda kalp sağlığı aynı zamanda kalp damarlarının da sağlığı anlamına gelmektedir diyebiliriz.

Kalp sağlığını tehdit eden en aşina olduğumuz unsurlar, kalp ve damar hastalıkları olarak karşımıza çıkan ancak temelinde beslenmeden, sigara tüketimine kadar pek çok olumsuz faktörden etkilenen durumlardır. Bu bakımdan sigara tüketiminin etkin bir faktör olarak yer aldığı kalp hastalıklarını ele almamız gerekmektedir.

Sigara ve Kalp Damar Hastalıkları İlişkisi

Kalp bütün vücuda kan pompalamaktadır ancak, kendi kan kaynağını etrafını çevreleyen ve beslenmesini sağlayan, koroner adını verdiğimiz damarlar yoluyla sağlamaktadır. Kalp fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde işleyişini sürdürmesi, bu damarların da sağlıklı bir şekilde işlemesi anlamına gelmektedir. Ancak kalp ve damar hastalıkları arasında en sık rastlanan ve en çok ölüme sebep olan kalp hastalıkları koroner kalp hastalıklarıdır. Sigara tüketimi ile koroner kalp hastalığı arasında oldukça güçlü bir ilişki söz konusudur. Öncelikle, yapılan araştırmalara göre koroner kalp hastalıkları görülme riski sigara içenlerde daha yüksektir. İlk olarak 1950’li yıllarda sigaranın sağlık üzerindeki olumsuz etkileri üzerine yapılan araştırmalarda, sigara tüketiminin akciğer kanseri oluşumunun yanı sıra koroner kalp hastalığının oluşumunda da yüksek etkiye sahip olduğu ortaya koyulmuştur. Bu bakımdan sigaranın kalp damarları üzerine etkileri şu şekilde sıralanabilmektedir:

Sigara Kullanımı ve Damar Yapısının Bozulması Arasındaki İlişki

Normal şartlarda kan damarlarının iç yüzeyi çok narin ve ince bir tabaka ile kaplıdır ve damarın iç yüzeyi pürüzsüz bir yapıdadır. Sigara kullanımıyla birlikte damarların ince ve pürüzsüz yapısı bozulmakta ve bu durum kan akışını güçleştirerek, damar içindeki kan akışını yavaşlatmaktadır. Kan akışının yavaşlamasına bağlı olarak zamanla damar kenarlarında pıhtılaşma meydana gelmektedir. Bu durumda damarda daralma meydana gelebilmekte hatta ilerleyen süreçte damar tıkanabilmektedir.

Sigara Kullanımı ve Damar Sertliği İlişkisi

Atardamar duvarının kalınlaşması damar sertleşmesi adını almaktadır. Damar sertliği yavaş seyreden bir hastalık olmakla beraber ilerleyen ve hayati risk taşıyan bir durumdur.

Damarlarda meydana gelebilecek olan daralma ya da tıkanma durumlarında, damar yoluyla beslenen dokular ya da organlar yeterli miktarda kan alamamakta ve bu durum damarlarda zamanla harabiyet oluşmasına sebep olmaktadır.

Sigara Kullanımı ve Kandaki İyi Kolesterol İlişkisi

İyi kolesterol, dokularda oluşan kolesterolü toplayarak dışarı atılmasını sağlayan kolesterol türüdür. Hatta dokularda kolesterol birikmesini engelleyen ve dışarı atılmasını sağlayan bu fonksiyonlarından dolayı iyi kolesterol adını almaktadır. Ancak, sigara kullanımıyla birlikte, dokularda kolesterol birikmesini önleyen bu maddenin vücuttaki oranı azalmakta ve hayati bir önem taşıyan bu fonksiyonlar yeterli ölçüde gerçekleşememektedir.

Sigara Kullanımı ve Kandaki Kötü Kolesterol İlişkisi

Kötü kolesterol adı verilen bu madde, kolesterolü dokulara taşıyarak arter ve diğer kalp damarlarında birikmesine sebep olmakta, hatta adını da bu fonksiyonundan almaktadır. Sigara kullanımıyla, kandaki kötü kolesterol oranında artış oluşmakta ve bu da kalp damarlarında kolesterol birikmesine, dolayısıyla ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirecek olan kalp damarı tıkanıklıklarına sebep olabilmektedir.

Sigara Kullanımı ve Kanın Akışkanlığının Azalması

Damar içindeki kanın akışkanlığının azalması damar dokusunun zarar görmesine etki etmekte, damar sertleşmesinin meydana gelme olasılığını arttırmaktadır.

Sigara Kullanımı Sonucu Kandaki İyi ve Kötü Kolesterol Dengesi

Sigara tüketimiyle, kandaki iyi kolesterol, olması gerenden az, kötü kolesterol ise, olması gerekenden çok miktarda bulunduğu zaman bu iki madde arasındaki denge ortadan kalkmış olmaktadır. Dolayısıyla sigara kullanımı, vücuttaki kolesterol dengesini bozmakta ve kötü kolesterolün vücutta salınımını arttırarak damar hastalıklarına sebep oluşturmaktadır. Kandaki kolesterol dengesinin bozulması, damar sertleşmesi hastalığının en önemli nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sigara Kullanımı ve Kanın Akışkanlığının Azalması

Damar içindeki kanın akışkanlığının azalması damar dokusunun zarar görmesine etki etmekte, damar sertleşmesinin meydana gelme olasılığını arttırmaktadır.

Sigara kullanımıyla birlikte, sigara dumanı içindeki karbon monoksit kana karışmaktadır; kana karışan karbon monoksit gazı ile damar sertliğinin ortaya çıkma ihtimali önemli derecede artmaktadır. Sigara içen kişilerin kanlarında bulunan karbon monoksit oranı %5 düzeyine kadar çıkabilmektedir. Bu durum beraberinde, damarlardan geçen kan akışını ciddi oranda azalmasını, kan akışının azalması da damarlarda sertleşme gibi durumların ortaya çıkmasını tetiklemektedir.

Sigara dumanı içindeki başka pek çok madde, damar sertliğine sebep olan etkiler oluşturabilmektedir. Sigara içilmesinden itibaren, 5 dakika içinde koroner damarlarındaki direnç %21 oranında artmakta ve koroner damarlardan geçen kan miktarında %5 oranında azalma meydana gelmektedir. Sigara içilmesi sürekli hale geldiği zaman, bir süre sonra damarlarda meydana gelen daralma da sürekli bir hal almakta ve damarlardan kanın geçmesi mütemadiyen zorlaşmaktadır.

Sigara tüketimi ile ilgili sadece kalp damarları değil kol ve bacak damarları da etkilenir. Burger hastalığı dediğimiz sigarayla direk ilişkili damar hastalığı sigara bırakılmadığı taktirde uzuv kaybına kadar gidebilmektedir.

Prof. Dr. MUSTAFA GÜLER

Neden Grip Aşısı Olmalıyız?
Grip aşısı gribe yakalanma riskini azaltarak grip olsak da hastalığı hafif geçirmemize olanak sağlar. Grip aşısı kalp krizi riskini yarı yarıya düşürürGrip vücutta akut enflamasyona neden olur, koroner damarlardaki aterosklerotik plakların stabilizasyonunu bozabilir ve bu durum pıhtı oluşumunu kolaylaştırarak kalp krizine yol açabilir. Grip aşısı yaptırmak kalp krizinin önlenmesinde en az sigarayı bırakmak ve kolestrol ilaçları kullanmak kadar etkilidir. Kalp krizinin önlenmesinde genel öneriler şunlardır; sigara içilmemesi, sağlıklı beslenme, egzersiz, stresin azaltılması, kalp krizi riskini artıran diyabet gibi hastalıkların kontrolü, bazı hastalarda da aspirin kullanımıdır. Ayrıca kalp hastalarına kalp krizinden korunmada grip aşısı önerilmeli ve bunun önemi vurgulanmalıdır. Yapılan çalışmalarda kalp yetersizliği, doğumsal kalp hastalığı ve kapak hastalığı olanlarda aşı yapıldığı takdirde grip nedeniyle hastaneye yatırılma ve ölüm oranının önemli ölçüde azaldığı gösterilmiştir. Aşı yaptırmamız durumunda kendimizin yanı sıra çevremizde bulunan ve hastalığı ağır geçirme riski olan küçük çocukları, kalp hastalarını, akciğer hastalarını ve yaşlı yakınlarımızı da gribe karşı korumuş oluruz.

OKAN ÜNİVERSİTESİ HASTAHANESİ

Eksik dişler hazımsızlık yapıyor

Ağız ve diş sağlığınızın tüm vücudunuzu etkilediğini biliyor musunuz? Sağlıksız diş ve diş etleri, sadece ağız bölgesinde sorunlara yol açmıyor. Yapılan araştırmalara göre, ağız sağlığı ile bazı hastalıklar arasında ilişki bulunuyor. Kalp damar hastalıklarından diyabete, mide rahatsızlıklarından erken doğuma kadar birçok hastalık ağız içerisindeki durumdan etkileniyor.

Dişlerin kökü kalbe uzanıyor!

Bilimsel çalışmalar, ağız ve diş sağlığının kalp damar hastalıkları ile bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Buna göre diş eti iltihapları, diş kayıpları ve diğer ağız hastalıkları; koroner arter hastalıklarının, damar sertliğinin ve başka kalp rahatsızlıklarının artışına neden olabiliyor. Ağız ve diş sağlığı tedavilerinde kalp rahatsızlığı olanlar için özenli olmak gerekiyor. Doğumsal kalp hastalığı olanlar, yapay kalp kapakçığı taşıyanlar ve akut eklem romatizması geçirenlerde, çürük ve iltihaplı diş etleri tedavi edilmeden önce önleyici antibiyotik tedavisi uygulamak önem taşıyor. Çünkü halk arasında ‘beta’ olarak bilinen ‘beta hemolitik streptekok’ bakterisi ağız boşluğunda yer alıyor. Bu bakterinin tam olarak tedavi edilmemesi; kalp rahatsızlığı olan kişilerin diş tedavileri sırasında ‘endokardit’ adı verilen, kalp ve damarların iç yüzeyini örten tabakanın iltihaplanmasına yol açabiliyor.

Ağız ve diş sağlığının kalp sağlığı üzerinde etkili olmasının yanı sıra sindirim açısından da önemli olduğu biliniyor. Çürük ya da iltihaplı dişler dışında, geciktirilen ve ihmal edilen tedaviler nedeniyle kaybedilen dişler ve ortaya çıkan diş eksiklikleri, ağızdaki besinlerin yeterince parçalanamadan, öğütülemeden mideye aktarılmasına neden oluyor. Mide de bu besinleri sindirebilmek için daha çok çaba harcıyor ve bu noktada hazımsızlık sorunları başlıyor. Bunun sonucunda gastrit ve ülser gibi mide sorunları ortaya çıkabiliyor. Eksik dişler, çiğneme sırasında çene eklemelerine de farklı kuvvetle baskı yapıyor. Bu da ilerleyen süreçte çene eklemlerinde ağrı, kulak çınlaması, baş, boyun ve omuzlara kadar yayılan sırt ağrılarına neden olabiliyor.

Diş taşını gargarayla yok edemezsiniz!

Ağzında bakteri plağı olmayan bir kişinin diş yüzeyinde 1000 ile 100 bin arasında bakteri plağı bulunuyor. Bunların arasında yararlı olanlar da yer alıyor. Ancak kişinin ağzında bakteri plağı oluşmuşsa, bu sayı 100 milyon ile bir milyar arasında değişiyor. Dişlerin 24 saat fırçalanmaması halinde, dişlerin üzerinde beyaz, sarımtırak ya da krem renginde bir tabaka meydana geliyor. Bu tabaka stafilokok, streptokok ve aktinobacillus gibi bakterilerin milyonlarcasının bir araya gelmesi ile oluşuyor. Dişlerdeki bu bakteriler, kan ve tükürük yoluyla tüm vücuda yayılabiliyor. Hiçbir gargara ya da ilaç, diş taşı olarak da bilinen plakları ağızdan uzaklaştıramıyor. Yardımcı bu önlemlerin yanında düzenli olarak dişleri fırçalamak asıl yapılması gerekendir.

Ağız temizliği nasıl yapılmalı?

Ağız ve diş sağlığınız için günde 2 kere 5’er dakikanızı ayırabilirsiniz. Böylece hem ağız sağlığınızı hem de vücut sağlığınızı koruma altına alabilirsiniz. Kalpten mide ve sindirim sistemine kadar tüm vücudu etkileyen diş çürükleri ve diş eti hastalıklarına karşı dişlerinizi düzenli fırçalayın. Ağız temizliğini şöyle yapabilirsiniz:

Ağız kokusu diş sağlığı ile yakından ilgilidir. Koku yayan bakterilerin büyük çoğunluğu dil sırtında bulunuyor. Bu nedenle dişler fırçalanırken, dilinizi de temizleyin.

Kullanılan diş fırçası diş etlerini de tahriş etmemeli. Bunun için fırça başının küçük, kıllarının seyrek ve uçlarının yuvarlatılmış olması gerekiyor.

Diş ipi kullanımı ağız, dolayısıyla vücut sağlığı korunmasının olmazsa olmazları arasında yer alıyor. İdeali, diş fırçası ve diş ipinin birlikte kullanılmasıdır.

Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu’nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.

Kalp yetersizliği, kalbin vücudun ihtiyacını sağlayacak kadar kanı pompalayamaması sonucu akciğerler ve vücudun değişik bölgelerinde sıvı birikimiyle seyreden ciddi bir durumdur. Bununla birlikte, zamanında fark edilip uygun bir şekilde tedavi edilirse hastalar uzun ve kaliteli bir yaşam sürebilirler. Kalp yetersizliği gelişme riski, genellikle kalbin iş yükünün artmasına neden olan kalp damar hastalığı (mesela kalp krizi geçirmiş olmak), yüksek kan basıncı, kalp kapak hastalığı, kalp kası hastalığı veya iltihabı ve doğumsal kalp hastalığı gibi durumlarda artar. Kalp yetersizliği hastaları kendi klinik durumları ile ilgili değişiklikleri iyi takip ederek gerektiğinde doktorlarını bilgilendirmelidir.

NEFES DARLIĞI; akciğerlerde sıvı birikimiyle oluşur. Hastalığın erken evrelerinde genellikle hareket ve aktivite sonrası gelişirken ileri evrelerde istirahatte de olmaya başlar. Geceleri veya yatar vaziyette nefes darlığı (hava açlığı) hissederseniz daha yüksek yastıkla yatmanız gerekebilir. Ancak rahatlama olmazsa doktorunuza başvurmalısınız.

ÖKSÜRÜK VEYA NEFES VERİRKEN ISLIK SESİNE BENZER SES ÇIKMASI; genellikle akciğerlerde sıvı birikmesi sonucu oluşur. Ancak astım veya kronik bronşiti olanlarda da görülebilir.

VÜCUT AĞIRLIĞINDA DEĞİŞİKLİK; kalp yetersizliği olan hastalarda hızlı kilo değişimi (sıvı birikimine bağlı kilo alımı veya tedaviye bağlı kilo kaybı) sık görülmektedir. Her sabah tartılmanız ve 3 gün içerisinde 2 kilodan fazla kilo alırsanız doktorunuza başvurmanız gerekir.

AYAK BİLEKLERİNDE ŞİŞLİK; vücudunuzda sıvı birikmesi ayak bileklerinizde şişlik (ödem) şeklinde olabilir. Şişlik fazla olduğunda uyluk, baldırlar ve karnınızda da görülebilir. Doktorunuz, hastalığınızın durumuna göre günlük almanız gereken sıvı miktarı hakkında sizi bilgilendirecektir. Gerekirse kullandığınız diüretik (idrar söktürücü) ilaç dozunu değiştirebilir.

İŞTAHSIZLIK; hastalığınızdan dolayı karaciğer ve karnınızda gelişen sıvı birikmesine bağlı olarak iştahsızlık, şişkinlik, hazımsızlık olabilir. Bu durumda az ve sık yemek önerilir.

GECELERİ İDRARA ÇIKMA İHTİYACI; geceleri yatağa uzandığınızda gün boyu ayaklarınızda biriken sıvı kan dolaşımına katılarak böbreklerden süzülen kan miktarını artırır. Bu durum gece idrara çıkma ihtiyacınızı veya sıklığınızı artırabilir. Akşam saatlerinden sonra sıvı alımını kısıtlamak ve yatmadan önce tuvalete gitmek gece idrar sıklığınızı azaltmada faydalı olabilir. Diüretik (idrar söktürücü) kullanıyorsanız, sabahları almak daha faydalıdır.

DEPRESYON VE ANKSİYETE; kalp yetersizliği olanlarda depresyon, tedirginlik, huzursuzluk ve sıkıntı hissi yaygındır. Hastalığınızın semptomları sizin yorgun, bitkin ve sinirli hissetmenize neden olarak normal sosyal aktivitelere katılımınızı engelleyebilir.

YORGUNLUK/BİTKİNLİK; kaslarınızdaki oksijen ve beslenme yetersizliği daha çabuk yorulmanıza neden olur. Orta düzeyde ve düzenli egzersiz şikayetlerinizi azaltabilir.

BAŞ DÖNMESİ/SERSEMLİK; kalp yetersizliği olan hastaların baş dönmesi ve sersemlik hissi genelde kullandıkları ilaçlara bağlıdır. Ancak kalp ritim düzensizliği ve oturur veya yatar pozisyondan aniden ayağa kalkmak da bu şikayetlere sebep olabilir.

KALP HIZINDA ARTIŞ; kalp yetersizliğinde, kalbiniz yeteri kadar kanı pompalayamadığından bu durumu telafi etmek için daha hızlı atar.

NELER KALP YETERSİZLİĞİNE NEDEN OLUR?

Geçmişte veya halen yaşadığınız bazı rahatsızlıklar kalbinizde hasara ve ekstra yüke neden olarak kalp yetersizliğine neden olabilir.

KALP KRİZİ; kalp yetersizliğinin en sık sebebidir. Kalp krizi sırasında kalbinizi besleyen damarlardan birisi tamamen tıkanır ve kalp kasınıza oksijen ve besin sunumu engellenir. Bundan etkilenen kalp kası hücreleri ölür. Kalbinizin geri kalan hücreleri aynı işi yapmak zorunda kalırlar ve kaldırabileceklerinden daha fazla bir iş yüküne maruz kalırlar.

KALP DAMAR HASTALIĞI; damar duvarında oluşan kolesterol içeren plaktan dolayı kalbinizi besleyen damarlarınızdan bir veya daha fazlasında daralma meydana gelir. Bu daralma, kalp kasına ulaşan kan (dolayısıyla oksijen ve gerekli besinlerin) miktarında azalmaya neden olarak göğüs ağrısına neden olur. Bu durum, yaşam tarzı değişikliği ve tıbbi tedavi ile geciktirilebilir ve hatta önlenebilir.

KAN BASINCI YÜKSEKLİĞİ (HİPERTANSİYON); kan dolaşımını sürdürebilmek için kalbinizin daha fazla çalışmasına neden olur. Kan basıncının kontrolde olmaması kalp yetersizliği gelişme riskini artırır. Hipertansiyon tedavi edilebilir bir hastalıktır.

KALP KAPAĞI HASTALIĞI, KALP KASI HASTALIĞI VEYA İLTİHABI VE DOĞUMSAL KALP HASTALIĞI; kalp kapakçıklarınızda problem varsa her kalp atımında düzgün açılamaz ve/veya kapanamazlar. Bu durumda kalbiniz yeterli miktardaki kanı doğru yönde pompalayabilmek için daha fazla çalışmak zorunda kalır ve kalp yetersizliği gelişme riski artar. Kardiyomiyopati denilen kalp kası hastalıklarında kalp kasında kalınlaşma, sertleşme veya kalpte büyüme gibi yapısal değişiklikler olur. Miyokardit, genellikle virüs enfeksiyonlarında görülen kalp kası iltihaplanmasıdır. Doğduğunuzda kalbiniz, kalp kapaklarınız veya kalp odacıklarınız normal gelişmemişse, kalbinizin çalışmasında veya kan akımında problemler oluşabilir. Bütün bu durumlarda kalbin yeteri kadar kan pompalaması zorlaşabilir ve kalp yetersizliği gelişebilir.

AKCİĞER, BÖBREK HASTALIKLARI VE DİĞER DURUMLAR; akciğer hastalığınız varsa kanınızdaki oksijen miktarı azalabilir ve kalbiniz daha fazla çalışmak zorunda kalabilir. Akciğer hastalıklarına bağlı oluşan kalp yetersizliği genellikle kalbinizin sağ tarafını etkiler ve karnınız ve ayaklarınızda sıvı birikimine neden olur. Böbrek yetmezliğinde sıvı ve tuz tutulumunu artıran hormonlar artar ve fazla sıvı birikimine neden olarak ödeme neden olurlar. Enfeksiyon, kansızlık, ritim bozukluğu, şeker hastalığı ve tiroid bezi bozuklukları kalp yetersizliğini kötüleştirebilir.

KALP YETERSİZLİĞİNDE YAYGIN KULLANILAN TESTLER; hastalığın öyküsü, fizik muayene, elektrokardiyografi, kan testleri, akciğer filmi, ekokardiyografi (kalp ultrasonu)dir. Kalp yetersizliği hakkında daha fazla bilgi edinmek amacıyla bazen akciğer fonksiyon testi, egzersiz testi, manyetik rezonans görüntüleme, kalp kateterizasyonu, anjiyografi, nükleer tıp yöntemleri ve tomografi gibi incelemeler gerekebilir.

KALP YETERSİZLİĞİ NASIL BİR SEYİR İZLER? kalp yetersizliği genellikle zaman içerisinde yavaş yavaş kötüleşme eğilimi gösteren kronik ve ciddi bir rahatsızlıktır. Yaşam sürenizi kısaltabilir. Hastalığınızın dikkatli ve düzgün bir şekilde tedavisi hem yaşam kalitenizi hem de yaşam sürenizi artırır.  
KALP YETERSİZLİĞİ İLAÇLARI; genel sağlık durumunuz, hastalığın şiddeti ve şikayetlerinizin durumuna göre diüretikler (idrar söktürücü), anjiyotensin dönüştürücü enzim engelleyiciler, anjiyotensin reseptör blokerleri, beta blokerler, aldosteron blokerleri, digoksin, ritim düzenleyiciler, damar genişletici, kan sulandırıcı ve kolesterol düşürücü ilaçlar kullanılabilir.

CİHAZ TEDAVİSİ VE CERRAHİ; kalp ritim anormalliği veya kalbin elektiriksel iletiminde problem varsa şikayetlerinizin azalması ve yaşam sürenizin uzaması için kalp pili denilen özel cihazlardan fayda görebilirsiniz. Bazen kalp damarınıza stent yerleştirilmesi, bypass operasyonu, kalp kapağı operasyonu veya kalp nakli operasyonu gerekebilir.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

YAŞAM TARZINA ADAPTASYON; kalp yetersizliği, yaşam boyu tedavi gerektiren kronik bir hastalıktır. Nadiren, tamamen normale döner.

KİLONUZU KORUMAK; kalp yetersizliği vücut ağırlığınızda hızlı değişikliklere neden olabilir. Kısa zaman içerisinde istemsiz kilo kaybı ciddi bir durumun habercisi olabilir. Yeterli miktarda kalori almamaya, hareketsizliğe veya kalp yetersizliğinden dolayı kas kitlesi kaybına bağlı gelişebilir. Ayrıca idrar söktürücü ilaç dozunuzun fazla olduğu anlamına da gelebilir.

TUZ TÜKETİMİ; kalp yetersizliği hastalarında tuz tüketimini kontrol altına almak önemlidir. Tuz tüketimini azaltmak için öncelikle masalardan ve görünür yerlerden tuzlukları kaldırmak, daha fazla sebze meyve tüketmek, yağ oranı düşük ve işlenmemiş gıdaları tercih etmek, tahıl ve balık tüketimini artırmak gerekir.

SIVI ALIMI; kalp yetersizlikli çoğu hastada günlük alınması gereken toplam sıvı miktarı 1.5-2 litre civarındadır (bu miktara su, çay, kahve, meyve suları, çorbalar, süt ve gazlı içecekler dahildir). Günlük sıvı tüketimini azaltmada büyük bardak ve kupa yerine küçük bardakları tercih etmek, bir defada fazla miktarda sıvı almak yerine az miktarda gün içerisine yaymak ve suyu ve meyveleri soğuk olarak tüketmek faydalı olabilir.

ALKOL TÜKETİMİ; eşlik eden kalp hastalığınız olduğunda fazla miktarda alkol tüketmek kalp hızınızı ve kan basıncınızı yükseltir. Alkol bağımlılarında, alkolik kardiyomiyopati denilen kalp yetersizliğine sebep olabilir. Genel bir öneri olarak günlük alkol tüketiminin 1-2 bardağı geçmemesi önerilir (bir bardak içecek tipik olarak bir şişe bira veya bir kadeh şarabı veya benzer miktarda alkol içeren eşdeğerlerini ifade eder). Kalp yetersizliğine bağlı şikayetleriniz ciddi ise alkol tüketiminden tümüyle uzak durmalısınız.

POTASYUM ALIMI; rahatsızlığınız için idrar söktürücü ilaç kullanıyorsanız potasyum kaybı olabilir. Bu durumda doktorunuz ilaçlarda değişiklik yapabilir veya muz, portakal, kuru erik, soya fasulyesi, patates, kavun, karpuz ve balık gibi potasyumdan zengin gıdaları tüketmenizi önerebilir. Potasyum düzeyiniz yüksekse potasyum kısıtlayıcı diyet de önerilebilir.

YAĞ VE KOLESTEROL; diyetinizin meyve, sebze, balık, kümes hayvanlarının eti, yağsız et, tahıl ve soyayı yeterli oranda içermesine ve tükettiğiniz yağların mümkün olduğu kadar doymamış yağlardan olmasına dikkat ediniz.

KALP YETERSİZLİĞİYLE YAŞAMAK

Doğru bir tedavi ve destek olduğu takdirde ve hastalığın durumuna göre sınırları bilmek kaydıyla kalp yetersizliği olan hastalar yapmak istedikleri faaliyetlerin çoğunu yapabilirler.

AKTİVİTE VE EGZERSİZ; kalp yetersizliği olan hastaların büyük çoğunluğunda faydalıdır. Egzersiz programına başlamadan, yaptığınız egzersizin miktarını artırmadan veya tipini değiştirmeden önce kalbinizin üzerine taşıyabileceğinden daha fazla yük yüklemediğinizden emin olmak için doktorunuza danışın. Egzersize her zaman ısınma hareketleriyle başlayın ve bitirirken tempoyu yavaş yavaş düşürün. Soğuk veya rüzgarlı havada ısınma hareketlerini dışarı çıkmadan önce yapmanız önerilir.

Yürüyüş yapmak egzersiz için güzel bir başlangıçtır. Zaten yürüyüş yapıyorsanız, bisiklete binmeyi veya yüzmeyi deneyebilirsiniz. Her zaman yaptığınız aktiviteye yavaşça başlayın ve forma girdikçe miktar ve şiddeti tedricen artırın. Nefes darlığı, baş dönmesi, göğüs ağrısı, bulantı veya soğuk terleme hissederseniz yaptığınız egzersizi hemen durdurun. Ağır bir yemekten sonra veya uzun bir açlıktan sonra egzersiz yapmayın. Hafif bir yemekten 1-2 saat sonra egzersiz yapınız. Nefes tutma, direnç ve ani hareket gerektiren egzersizlerden kaçının.

SİGARA İÇMEK; kanınızın oksijen taşıma kapasitesini etkiler, kan basıncınızı artırır, damarlarınızda yağ birikimi ve tıkanıklık oluşumuna neden olur. Bütün bunlar kalp yetersizliğini olumsuz etkiler. Sigarayı bırakmak, hiçbir zaman geç değildir ve sigarayı bırakmak kalbiniz için çok faydalıdır.

Sigarayı bırakmak için değişik yöntemler mevcuttur; 1. nikotin bandı, sakızı veya spreyi kullanmak, 2. yavaş yavaş günlük içtiğiniz sigara miktarını azaltmak, 3. yemek sonrası sigara içmek yerine dişlerinizi fırçalamak, 4. sigara içilen ortamlardan uzak durmak, 5. elinizi ve ağzınızı sakız çiğneyerek veya kağıt karalayarak oyalamak, 6. egzersizi artırmak ve daha aktif bir hayat sürmek, 7. küllüğünüzü boşaltmayın; bu size ne kadar çok sigara içtiğinizi ve ne kadar kötü bir koku yaydığını hatırlatacaktır, 8. özellikle sigara içenler olmak üzere aile bireylerinizi sigarayla mücadeleye dahil edin; başarı şansınız artacaktır.

SEYAHAT; kalp yetersizliğiniz kontrol altında ise hafif orta seviyeli seyahatinize bir engel yoktur. Uzun süreli seyahatlerde özellikle uçaklarda oturur vaziyette durmak ayak bileklerinizde şişmelere ve bazen kramplara neden olabilir. Ayaklarınızı düzenli olarak hareket ettirmek ve uçak içerisinde gezinmek faydalı olabilir. Bazı durumlarda doktorunuz uçuş sırasında damarlarınızda pıhtı oluşumunu önlemek için diz üstü destek çorapları giymenizi önerebilir. Seyahate çıktığınızda bütün ilaçlarınızı yanınıza alınız.

ARAÇ KULLANMAK; kalp yetersizliği olan çoğu kişi güvenli bir şekilde araç kullanabilir ancak daha önce ritim bozukluğuna bağlı bilinç kaybı (bayılma) öyküsü olanlar doktoruna danışmalıdır. Şoförlük yapanların durumlarını gözden geçirmek gerekebilir ayrıca bazı ülkelerde kalp yetersizliği olanların şoförlük yapması yasaktır. Kalp pili olması genellikle araç kullanmaya ve şoförlük yapmaya engel değildir.

ÇALIŞMAK; çoğu kişide kalp yetersizliği yeteri kadar tedavi ve kontrol edilebilir ve hastalar uzun yıllar tam zamanlı olarak çalışmaya devam edebilirler. Kişi özelinde bakıldığında çalışabilmeyi kalp yetersizliğinin sebebi, ciddiyeti ve kişinin yaptığı iş belirler. İşinizin çalışma saatlerinde veya ağırlığında değişiklik yapılması gerekebilir. İşinizde giderek daha fazla zorlanmaya başlarsanız tedavinizde değişiklik gerekip gerekmediği konusunda doktorunuza danışabilirsiniz ve/veya iş ortamınızda durumunuza uygun değişiklik yapılabilip yapılamayacağı konusunda işvereninize başvurabilirsiniz.

AŞILANMA; grip ve zatürre gibi enfeksiyonlar hastalığınızı olumsuz yönde etkileyebilir. Grip ve zatürreye karşı koruma sağlayacak güvenli aşılar mevcuttur.

SOSYAL İLİŞKİLER; kalp yetersizliğinin etkili tedavisi genelde bir takım oyunu gerektirir. Aile bireyleriniz sizi destekleyerek mümkün olduğu kadar aktif bir yaşam sürmenizde anahtar rol oynayabilirler. Kan basıncı ve kalp hızı ölçümü, ilaçlarınızın düzenlenmesi gibi tedavi planlarına aile bireylerinizi dahil ediniz. Ailenizle birlikte ortak aktiviteler düzenleyiniz (beraberce dışarı çıkmak, sağlıklı yemekler hazırlamak). Yardım kabul etmekle birlikte mümkün olduğu kadarıyla bağımsız kalmak istediğiniz konusunda onları bilgilendiriniz.

CİNSEL YAŞAM VE KALP YETERSİZLİĞİ; çoğu hasta durumları kontrol altında olmak kaydıyla normal cinsel yaşamlarına devam edebilir. Aşağıdaki öneriler daha rahat ve güvenli bir cinsel yaşam için faydalı olabilir; 1. cinsel aktivite için stresli olmadığınız, dinlenmiş ve rahat olduğunuz zamanları seçin, 2. ağır bir yemekten sonra veya aşırı miktarda alkol aldıktan sonra cinsel aktiviteden kaçının, 3. cinsel aktivitenizi çok sıcak veya soğuk olmayan, bildiğiniz ve rahat hissettiğiniz bir ortamda yapınız. İlişki sırasında herhangi bir rahatsızlık, yorgunluk veya nefes darlığı hissederseniz ilişkiye devam etmeden önce bir süre dinleniniz. Sertleşme (impotans) veya boşalma gibi problemler için oldukça etkili tedavi yöntemlerinin olduğunu biliniz. Bu yöntemlerin çoğundan doktorunuzun onayı alınmak kaydıyla faydalanılabilir.

UYARILAR

Kalp yetersizliği yavaş ilerlediğinden bütün şikayet ve belirtileri düzenli kontrol etmek önemlidir.
Aşağıdaki durumlarda acil yardım talep ediniz;

  • Nitrogliserin (dilaltı hapına) rağmen rahatlamayan göğüs ağrısı,
  • Ciddi ve inatçı nefes darlığı,
  • Bayılma,

Aşağıdaki durumlarda en kısa sürede doktorunuzu bilgilendiriniz;

  • Nefes darlığında artış,
  • Nefes darlığı ile sık sık uykudan uyanmak,
  • Rahat bir uyku için gereken yastık miktarında artış,
  • Kalp hızında artış veya çarpıntınızın şiddetlenmesi,

Aşağıdaki durumları doktorunuzla görüşünüz;

  • Hızlı kilo alımı,
  • İlerleyici karın ağrısı veya karın şişliği,
  • Bacaklar veya ayak bileklerinde artan şişlik,
  • İştahsızlık, bulantı hissi,
  • Yorgunluk-halsizlikde artış,
  • Giderek kötüleşen öksürük

TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ

Yapılan araştırmalara göre ülkemizde 2 milyonun üzerinde insan kalp yetmezliği yaşamaktadır. Kalp yetmezliği sonucu ölüm oranları başta bağırsak, meme ve prostat kanseri olmak üzere pek çok kanser hastalığına bağlı ölüm oranlarından daha yüksektir. Öte yandan, kalp yetmezliğinin pek çok tipi önlenebilir niteliktedir. Kalp yetmezliği tanısı konulmuş hastalarda bile, semptomlar hakkında daha çok bilgi sahibi olmaları ve bu doğrultuda tıbbi desteğe başvurmaları konusunda doğru yönlendirmeler yapılırsa, zamansız ölümlerin önlenmesi sağlanabilir. Bu nedenle kalp yetmezliği hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak öncelikle gerekli olacaktır.

Kalp Yetmezliği Nedir?

Kalp yetmezliğinin bir hastalık olmadığını ön bilgi olarak belirtmek faydalı olacaktır. Kalp yetmezliği, belirtiler ve fiziksel birtakım bulgulardan oluşan bir bileşke sendrom olarak tanımlanabilmektedir. Kalp yetmezliği, kalbin, vücut hücreleri için gerekli olan, oksijen ve besin bakımından zengin kanı yeterli ölçüde pompalayamaması, dolayısıyla zayıfladığı anlamına gelmektedir. Kalp, dokulara metabolik ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde oksijen sunamadığı zaman, kalp yetmezliği ortaya çıkmakta ve bu durum beraberinde pek çok sağlık sorununu da getirmektedir. Kalp yetmezliği, kalp damarlarındaki darlık, çarpıntı, yüksek tansiyon, kalp krizi gibi pek çok nedenle ortaya çıkabildiği gibi, hiçbir neden olmadan da ortaya çıkabilmektedir. Bütün vücut fonksiyonları normal olsa da, birdenbire kalp kasında güçsüzlük oluşması beraberinde kalp yetmezliğini getirebilmektedir. Bu duruma kardiyomiyopati; kalp yetersizliğine neden olan kalp kası bozukluğu adı verilmektedir. Kalp kası bozukluğunda, kalp boşlukları giderek büyümekte ve beraberinde kalp yetmezliği ortaya çıkmaktadır. Bu hastalık, ortaya çıktığı zaman her şey normal değerlerinde olsa da, çoğunlukla daha önce geçirilmiş viral enfeksiyonlardan sonra ortaya çıkmaktadır.

Kalp Yetersizliği Risk Faktörleri Nelerdir?

Kalp yetmezliği yaşamı tehdit eden, özellikle 65 yaş üzeri hastalarda sık görülen tehlikeli bir işlev bozukluğudur. Yapılan araştırmalara göre, cinsiyet farkı gözetmeksizin, her beş kişiden birinde kalp yetmezliği ortaya çıkma riski söz konusudur. Genel itibariyle kalp yetersizliğinin ortaya çıkmasına sebep olabilecek risk faktörlerini şu şekilde sıralayabilmekteyiz:

  • Koroner kalp hastalıkları; günümüzde kalp yetmezliğinin ortaya çıkmasında en temel sebep olarak hastada koroner kalp hastalığı olması kabul edilmektedir. Hatta kalp yetmezliği, çoğunlukla kalp krizi sonrasında ortaya çıkmaktadır diyebiliriz. Ancak, kalp krizi yaşanmadan da koroner kalp hastalıkları kaynaklı kalp yetmezliği ortaya çıkabilmektedir.
  • Kan basıncı yüksekliği (hipertansiyon); kalpteki kan basıncının yüksekliği, hipertansiyon hastalığıyla tehlikeli boyutlara ulaşabilmekte ve beraberinde kalp yetmezliğini getirebilmektedir. Bazı ilaçların yan etkileri; bazı kanser ilaçlarının vücutta yarattığı yan etkiler sonucu kalp yetersizliği oluşumu gerçekleşebilmektedir.
  • Bazı toksinler; aşırı alkol tüketimi gibi durumlarda bazı toksinler sebebiyle kalp yetmezliği ortaya çıkabilmektedir.
  • Bazı enfeksiyonlar; bazı virüslere bağlı gerçekleşen kalp kası iltihabı gibi durumlar, kalp yetmezliğini beraberinde getirebilmektedir.
  • Bazı metabolik nedenler; şeker hastalığı gibi hastalıklar kalp yetmezliğine sebep olabilmektedir.
  • Obezite; obeziteye bağlı aşırı şişmanlık kalp yetmezliğine sebep olabilmektedir.
  • Kalp ritmi bozuklukları; çok hızlı ya da çok yavaş kalp hızına sahip olunması gibi durumlar, kalp yetmezliğine yatkınlığı ve beraberinde kalp yetersizliklerini getirebilmektedir.
  • Böbrek yetmezliği
  • Kansızlık
  • Tiroid bezinin fazla ya da az çalışması

Bunun yanında birtakım başka faktörler, kalp hastalıkları riskini arttıran unsurları oluşturmaktadır:

  • Kalp kapak hastalıkları
  • Kalp kası hastalıkları veya iltihapları
  • Doğumsal kalp hastalıkları

Kalp yetmezliğinden korunmak için, kalp yetmezliğine sebep olan bu temel risk faktörlerindeki hastalıklarda erken tanı ve erken tedavi etkili olabilmektedir.

Kalp yetmezliği belirtilerinin çoğu, su ve tuz tutulumuna bağlı olarak gerçekleşmektedir. Bunlar;

  • Nefes darlığı
  • Göğüs ağrısı ve çarpıntı
  • Bacaklarda ve karında şişlik meydana gelmesi
  • Gece nefes darlığı sebebiyle uyanma, nefes alamamanın uykudan uyandıracak nitelikte artması durumu
  • Çabuk yorulma
  • Kesik kesik nefes alınması durumu
  • Yüksek yastıkta uyuma ihtiyacı gibi durumlar kalp yetmezliğine işaret eden ancak pek ayırt edici olmayan belirtilerdir. Bu bakımdan belirtilerin niteliklerini, yani yaşamımıza etkilerinin boyutunu ele almamız gerekmektedir.

Örneğin; daha önce hareket halinde nefes darlığı yaşamayan, mesela merdiven çıkarken nefessiz kalmayan kişilerin, merdiven çıktıkları anlarda nefessiz kalması durumları söz konusu olabilmektedir. Kişi ilerleyen aşamada uyurken, yani hareketsizken nefes darlığı yaşamaya başlamaktadır. Nefes darlığı gece uykudan uyandıracak boyutlardan, uyutmayacak boyutlara kadar ilerleyebilmektedir. Bu açıdan, gece uyuyamayacağımız nitelikte nefes problemi yaşamadan önce, her zamanki hareket aktivitelerimizde sorun oluşmaya başladığı aşamada doktora başvurmak faydalı olacaktır. Kalp yetmezliğinin bir diğer önemli ve ayırt edilebilecek nitelikteki belirtisi ise; bacaklarda, karın ve akciğer boşluğunda su toplaması yaşanmasıdır. Bu su toplaması, 10-15 kiloya kadar ulaşabilmektedir.

Kalp yetmezliğinde tedavi, yetmezliğin sebebine göre uygulanmaktadır.

Öncelikle; idrar söktürücü ilaçlar kullanılarak, kalbin yükü azaltılmaktadır. Kalp yetmezliği hastalarında böbrek fonksiyonları bozulacağından vücutta tuz tutulması gerçekleşecektir. Tuz tutulması, su tutulmasını, su tutulması da kalp yetmezliği, nefes darlığı, çarpıntı, gibi şikayetleri beraberinde getirecektir.

Kalp yetmezliğinde tedavi sebebe yönelik olmalıdır. Eğer sebep kalp kapaklarından kaynaklanıyorsa, ameliyatla kalp kapaklarına müdahale ededilmelidir. Sorunun sebebi koroner arter hastalığı ise yapılacak bypass ameliyatı çok faydalı olabilir. Doğuştan kaynaklanan bir hastalık varsa ameliyatla düzeltilmelidir. Bazı hastalarda ise kalp nakli zorunlu hale gelebilmektedir.

Prof. Dr. Mustafa Güler

Spor Yapan Kadın Kalp Hastalığına Yakalanmaz

Kadınlarda kalp hastalığı riskini azaltmak adına düzenli egzersizin önemi büyük. Ancak unutulmamalıdır ki, düzenli egzersiz yapan kadınlar da kalp hastalığıyla karşı karşıya kalabilir. Çünkü yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, aile öyküsü ya da sigara kullanımı gibi birçok faktör hastalıkların ortaya çıkmasında etkilidir.

İleri Yaştaki Kadınlar Kalp Hastalığı Riski Taşır

Kalp hastalıklarında yaşın önemli bir risk faktörünü oluşturmasıyla birlikte genç kadınlarda da kalp hastalıkları ortaya çıkabilir. Özellikle sigara içen, yüksek tansiyon ve yüksek kolesterole sahip kişiler ve diyabet hastası genç kadınlar da kalp hastalığı açısından risk altındadır. Kadınlarda kalp hastalığı gelişme riski menopozdan sonra önemli bir artış gösterir. Kadınlar düzenli egzersiz yaparak, sağlıklı beslenip, düzenli sağlık kontrollerini yaptırarak bu riski kontrol altına alabilirler.


Kadınların Kalp Krizi Sonrası Yaşam Kaybı Daha Düşüktür

Women’s Heart Foundation tarafından aktarılan verilere göre, kalp krizi geçiren kadınların yaklaşık yüzde 42’si bir yıl içinde hayatını kaybediyor. Bu rakam erkeklerde yüzde 24 seviyesinde seyrediyor. Bu sonucun ortaya çıkmasındaki temel etken ise kalp krizi sonrası ilaç tedavisine gerektiği şekilde riayet edilmemesi olarak gösteriliyor.

Kalp Krizi Belirtileri Daha Kolay Tespit Edilir

Kalp hastalıklarının kadınlar için tehlikeli olmasının temel nedenlerinden biri semptomlarının yeterince tanınmamasıdır. Kadınlardaki kalp krizi belirtileri erkeklerden farklılık gösterebiliyor. Bu nedenle de yaşadıklarının nedenini anlayamıyor, dolayısıyla gerekli önlemleri almakla geç kalabiliyorlar. Örneğin kalp krizi geçiren kadınların tümünde göğüs ağrısı yaşanmıyor. Sırt, boyun veya karında ağrı gibi belirtilere dikkat edilmeli.

Kalp Hastalıkları Genetiktir

Bu yanlış bilginin de oldukça yaygın ve bu nedenle de alınması gereken önlemlerde geç kalınabiliyor. Kalp hastalıklarında aile öyküsünün olması riski artırıcı önemli faktörler arasında yer alır. Ancak ailesinde kalp hastalığı olmayanlarda da kalp hastalıkları görülebileceği unutulmamalı. Sigara içmek tek başına çok büyük bir risk faktörünü oluşturur. Bunun yanında diyabet, uyku apnesi, depresyon, yüksek trigliserid seyiyesi, yüksek tansiyon da kalp hastalıkları açısından risk oluşturur.

Kalp hastalıklarının en tehlikeli sonucu kalp krizidir

Kalp krizi yaşam kaybı açısından çok ciddi bir sonuç olmakla birlikte ne yazık ki kalp hastalıklarının yarattığı tek riski oluşturmuyor. Kalp hastalıkları inme (felç) kaynaklı yaşam kayıplarının yüzde 60’ını oluşturuyor. Üstelik gebelik hipertansiyonu yaşanması, doğum kontrol hapı kullanımı, hormon replasman tedavisi görmek gibi sadece kadınlara özgü risk faktörleri inme riskini artıran diğer etkenler arasında yer alıyor.

Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Olcay Özveren

Her yıl 45 yaşın altında 9 binden fazla kadın kalp kriziyle karşı karşıya kalmaktadır. İlk kalp krizinden sonra yaşamını sürdüren kadınların oranı erkeklere nazaran fark edilir derecede düşüktür. Kalp krizinden sonraki yıl içerisinde erkeklerin yüzde 25’i yaşamını yitirirken, bu oran kadınlarda ise yüzde 38’dir. Ayrıca, bir kadının ikinci kalp krizini yaşama riski erkekten daha yüksektir. Kadınların yüzde 35’i altı yıl içindeki ikinci kalp krizini yaşarken erkeklerdeki oran yüzde 18’dir. Bu şaşırtıcı istatistikler de gösteriyor ki, kalp hastalıklarında kadınların çok daha fazla dikkatli ve tedbirli olmaları gerekmektedir.

Kadınlarda kalp krizi belirtileri erkeklerden farklıdır. Özellikle kalp krizini düşündüren semptomlar göğüs ağrısından çok, açıklanamayan anksiyete, bulantı, sersemlik, çarpıntı ve soğuk terlemedir. Bu belirtilerle karşılaştığınızda mutlaka dikkate alın ve yardım isteyin.

Bebeğinizde doğumsal kalp hastalığı riski yüksekse hamileliğin 20. haftasında bebeğinize fötal ekokardiyografi adı verilen ayrıntılı kalp incelemesi yaptırın.  / Bebeğiniz/çocuğunuz sık ve zor nefes alıyorsa, emerken çabuk yoruluyorsa, terleme, bayılma, morarma, karın ve göğsün solunuma aşırı eşlik etmesi gibi durumlar söz konusuysa vakit kaybetmeden çocuk kalp doktoruna başvurun. Çocuğunuzda doğumsal bir kalp hastalığı varsa, özellikle soğuk havalarda yaygın görülen viral bakteri ve üst solunum yolları enfeksiyonlarına karşı daha dikkatli olun. Bu hastalar için önerilen özel aşıları yaptırın. / Yeni doğan bebeğinize doğumsal kalp hastalığı teşhisi konduysa anne sütü ile beslenmesi çok daha önemlidir. Bu bebekleri beslenirken çabuk yoruldukları için sık aralarla kısa kısa beslemek gerekir. Doğumsal kalp hastalığı nedeniyle ameliyat olan çocukların pek çoğu sağlıklı çocuklar gibi günlük hayatlarına devam edebilir. Ancak yapabilecekleri sporlar konusunda mutlaka doktorunuza danışmalısınız. Geçirdikleri ameliyat şekline göre yarışmalı sporlardan uzak kalmaları gerekebilir. Bilimsel araştırmalar, damarlardaki bozulmanın 7-8 yaşlarından itibaren başladığını gösteriyor. Yaşam biçimini değiştirmek, kilo vermek ve kan yağlarını düşürmekle damarlardaki daralma hızı durdurulabilmekte, hatta geriletilebilmektedir. Bu yöntemle, damarlardaki yüzde 70 darlığın yüzde 50’ye kadar çekilebildiğini söylemek mümkün.

Çocuklardaki doğumsal kalp hastalıkları da bir diğer önemli konudur. Hem anneye hem de çocuğa ait faktörler hastalık olasılığını yükseltebilmektedir. Annede doğuştan kalp hastalığı, şeker hastalığı (diyabet) varsa, anne hamilelikte bazı gribal enfeksiyonları geçirmişse (örneğin, kızamıkçık), hamileliğin özellikle ilk aylarında kullanılan bazı ilaçlar bebekte doğumsal kalp hastalığı sıklığını artırabilir. Ancak günümüzde doğumsal kalp hastalıklarının nedenleri, erken tanı ve tedavilerine yönelik yapılan çalışmalarda ciddi mesafeler kat edilmiş durumda. 

Çocuk Kalp Hastalıkları ve Tedavisi

Doğuştan kalp hastalıkları, hamileliğin erken dönemlerinde ortaya çıkan, bebek doğduğu andan itibaren kalbinde bulunan yapısal hastalıklardır. Her doğan 1000 bebekten yaklaşık olarak sekizinde doğuştan kalp hastalığı görülür. Anne, baba veya yakın akrabalarda doğuştan kalp hastalığı varsa doğacak bebekte risk daha yüksektir. Çok çeşitleri olmakla birlikte büyük kısmını kalp odacıklarını ayıran duvarlardaki delikler, kalp kapaklarındaki ve damarlardaki darlıklar oluşturur. Bazı durumlarda ise kalpteki bir odacığın, kapağın, damarın hiç gelişmemiş olması gibi daha ağır hastalıklar söz konusudur. Delikler büyüklükleri, sayıları ve yerleşim yeri itibarıyla; darlıklar lokalizasyonu, hafif-orta-ağır darlık olmaları itibarıyla birbirlerinden çok farklılık gösterirler.

Doğuştan Kalp Hastalıkları Nelerdir?

1. Ventriküler Septal Defekt (VSD): VSD’den fizik muayenede üfürüm duyulması ile şüphelenilir. Bu çocuklarda sık akciğer enfeksiyonu ve kilo alamama şikayeti aile tarafından belirtilir. Ekokardiyografi ile kesin tanı konulur. Gerekirse anjiyografide yapılır. VSD çok küçük değil ise tedavisi cerrahidir. Genellikle hastanın şikayetlerine göre bir yaşın altında ameliyat edilir. VSD kapatılır. Cerrahi risk %3’ün altındadır. Riskin daha yüksek olduğu vakalar birden çok VSD olan ve geç başvurmaya bağlı ciddi akciğer problemi görülen hastalardır.

2. Fallot Tetralojisi (TOF): Temiz kan ile kirli kanın karışması sonucu ortaya çıkan ve halk arasında mavi veya mor bebek olarak ifade edilen daha birçok doğumsal kalp hastalığı mevcuttur.  Mor doğum veya mavi bebek olarak ifade edilen siyanotik kalp hastalıklarından en sık görüleni Fallot Tetralojisidir (TOF). Her 10 bin doğumda 3 olguda görülür. Tüm doğumsal kalp hastalıklarının %6’sını oluşturur. Bazı genetik ve kromozom anomalisi (DiGeorge ve Down sendromu) olanlarda daha sıktır. Doğum sonrası morarma ve üfürüm duyulması ile şüphelenilir. Ekokardiyografi ile tam tanısı konulur. Fallot Tetrolojisinin tedavisi cerrahidir. Bir yaşına varmadan önce tam düzeltme operasyonu yapılır. Ameliyatın zamanlamasını çocuğun morluk derecesi ve kasılma atakları belirler. Erken dönemde ameliyat gereken bebekler büyük ve tecrübesi olan merkezlerde vaka uygunsa bir şant ameliyatına ihtiyaç duymadan tam düzeltme ameliyatı olabilirler. Fallot Tetrolojisi ameliyatının riski %5’in altındadır. Fallot Tetralojisi olan olgularda tam düzeltme ameliyatından sonra ileriki dönemde düşük olasılıkla da olsa pulmoner kapak yetmezliğine bağlı olarak tekrar ameliyat gerekebiir. Ancak son yıllarda pulmoner yetmezliği daha az düzeyde tutan teknikleri kullanarak bu ileriki dönemde ameliyat olasılığı azaltılmıştır.

3. Büyük Arter Transpozisyonu (TGA: transposisyon): Bu tür hastalarda, Aort Damarı normalde sol karıncıktan çıkması gerekirken sağ karıncıktan çıkar; sağ karıncıktan çıkması gereken pulmoner arter de sol karıncıktan çıkar. Bu büyük arterlerin ters olduğu durumda sol karıncık pompa yeteneği gerilemeden ideal olarak ilk 2-3 hafta içerisinde açık kalp ameliyatı ile tam düzeltme yapılmalıdır. Büyük arter transpozisyonu dediğimiz bu hastalıkta günümüzde arterial switch (döndürme) operasyonu yapılır.

4. Tek Ventrikül: Normalde kalp iki tane pompa sistemi içerir. Bunlardan birisi kalbin sol tarafı olup akciğerden gelen kanı aort yoluyla vücuttaki tüm organların beslenmesi için gönderir. Diğeri ise kalbin sağ tarafı olup tüm vücudumuzdan gelen kirli kanı akciğere göndererek oksijenlenmesini sağlar. Bazı kompleks kalp hastalıklarında bu iki yapıdan birisi iyi gelişmez ve iki sistemdeki kanlar karışır. Bu hastalarda ameliyat ile iki ayrı pompa sistemi oluşturulamaz. Tek ventrikül grubu dediğimiz bu hastalarda bir seri ameliyat gerekir ve zamanlama çok önemlidir. Bu olgularda kalp içerisinde temiz kan (oksijenlenmiş kan) ile kirli kan (oksijeni düşük) karışır. Akciğere giden kanla vücudun diğer kısmına giden kanın doğum sonrası dönemde dengeli olması gerekir. Bu amaçla eğer akciğere giden kan çok fazlaysa ilk birkaç ay içerisinde akciğere giden kanı azaltmak için pulmoner arteri daraltan pulmoner arterial banding ameliyatı yapılmalıdır. Akciğere giden kan tersine çok azsa mavi bebek dediğimiz durum oluşur. Bunlarda da akciğere kan akımını artırmak için bir şant ameliyatı (sistemik arter ile pulmoner arter arasına suni damar ile) gerekir. 2-3. aydan sonrada vücudun üst tarafındaki toplardamarı direkt olarak akciğer damarına birleştiren iki yönlü Glenn operasyonu gerekir. Bu hastamız 2 yaşına geldiğinde de vücudun alt yarısından gelen kirli kanı pulmoner artere birleştiren son basamak operasyonu olan Fontan operasyonu yapılır. Tüm bu ameliyatlarda zamanlama çok önemlidir. Çocuk geç başvurursa bu ameliyat şansı kaybolabilir. Bu ameliyatlar yapılmadan yaşam süresi eskiden çok kısa iken şimdi uygun zamanlamalar ile bu bebeklerimizde Fontan operasyonunun tamamlanması ile uzun bir yaşam süresi sağlanır. Fontan operasyonu sonrası 10 yıllık sağ kalım %80’lerin üstünde, 20 yıllık sağ kalım ise %60’ların üstündedir. Bu grup hastalıklar içerisinde ayrıca Hipoplastik Sol Kalp, Hipoplastik Sağ Kalp ve Triküspit atrezisi, çift girişli sol ve sağ Ventrikül, dengeli Ventrikül yapısı olmayan Komplet atrio ventriküler septal defektler, Heterotaxy olarak ifade ettiğimiz sağ ve sol İzomerik kalpler gibi iki Ventrikül tamirinin mümkün olmadığı tüm doğuştan kalp hastalıkları da bulunmaktadır.

Doğuştan kalp hastalıkları neden oluşur?

Doğuştan kalp hastalıkları hamileliğin çok erken dönemlerinde, organların henüz oluşmaya başladığı haftalarda gelişir. Büyük kısmında neden bilinmemektedir. Bir kısmının kalıtsal olduğu bilinmekle birlikte çok az hastalıkta genlerle ilişki gösterilmiştir. Bazı genetik hastalıklarda (Down sendromu, Turner sendromu) doğuştan kalp hastalığı görülme riski yüksektir. Annenin hamileliğin ilk üç ayında bebeğe zarar verebilecek ilaçlar kullanması, infeksiyon geçirmesi (kızamıkçık gibi), radyasyona maruz kalması doğuştan kalp hastalıklarına neden olabilir. Çoğu zaman aile öyküsü araştırıldığında doğuştan kalp hastalığına yol açabilecek bir neden bulunamaz. Bu nedenle doğuştan kalp hastalıklarının kalıtsal nedenler ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıktığı genel olarak kabul edilir. Anne karnındaki bebekte kalp hastalığı olup olmadığı “Fötal Ekokardiyografi” dediğimiz ultrasonografik yöntemle araştırılabilir (bkz. Fötal Ekokardiyografi).

Doğuştan kalp hastalıklarının belirtileri nelerdir?

Doğuştan kalp hastalıkları çok çeşitlidir. Bir kısmında hiçbir belirti olmaz veya belirtiler çok hafiftir, bir kısmı ise çok ağır seyirli olabilir. Ağır kalp hastalıkları ilk birkaç ay içinde, hatta ilk birkaç günde belirti verirler. Bu belirtiler bebekte morarma, beslenme güçlüğü, emerken yorulma, hızlı soluk alıp verme, nefes darlığı, kilo alamama veya sık solunum yolu enfeksiyonu (zatürre, bronşit) geçirme şeklinde ortaya çıkabilir. Daha büyük çocuklarda çabuk yorulma, çarpıntı, göğüs ağrısı ve bayılma görülebilir. Bazı hastalıklarda ise hastada hiçbir belirti yoktur veya önemsizdir, yalnızca muayene sırasında üfürüm duyulması ile başvururlar.

Doğuştan kalp hastalığı olan çocuklar nelere dikkat etmelidir?

Doğuştan kalp hastalıklarının çok çeşitli oldukları ve hastalığa yönelik özel izlem gerektirebileceği unutulmamalıdır. Bununla birlikte çoğu zaman alınan genel önlemler aynıdır. Kalbin enfeksiyondan (infektif endokardit) korunması için bazı özel girişimsel durumlarda çocuğun antibiyotik kullanması gerekir. Korunma gereken bu durumlar, antibiyotik dozu ve uygulama zamanı izleyen hekim tarafından aileye anlatılarak ellerine “İnfektif Endokarditten Korunma” kılavuzu verilir (bkz. İnfektif Endokardit).

Doğuştan kalp hastalığı bulunan çocukların büyük kısmında aktivite kısıtlaması gerekmez. Aksine çocuğun psikolojik yönden desteklenmesi ve kalp performansının iyileştirilmesi için spor ve aktivite desteklenmelidir. Bazı hastalıklarda ise çocuğa “yarışma” gibi aşırı efor gerektiren aktiviteler yapması yasaklanır. Bu durumları kesinlikle çocuğu takip eden çocuk kalp hastalıkları uzmanı belirlemeli ve çocuk gereksiz yere spordan uzak tutulmamalıdır. Çünkü önlemler hastalığın türüne ve ağırlığına göre belirlenir. Bu çocuklar daha az efor gerektiren aktivitelere yönlendirilirler. Doğuştan kalp hastalıklı çocuklar tüm sağlıklı çocuklar gibi aşılarını yaptırmalıdır, bazı durumlarda ek aşılar gerekebilir. Çocukların beslenmesi aynı sağlıklı çocuklarda olduğu gibidir ve genel beslenme kurallarını içerir. Bazı özel durumlarda diyet gerekebilir. Çocuklar genellikle normal eğitimlerine devam ederler. Bazı hastalarda aktivite kısıtlaması gerekebilir. Okulda merdiven çıkmaması veya giriş katında eğitim yapması, beden eğitimi derslerine katılmaması gibi önlemler alınarak çocuğun okula devamı sağlanabilir. Çocuklar düzenli olarak çocuk kardiyolojisi uzmanı tarafından izlenmelidir.

İnfektif Endokardit nedir?

İnfektif endokardit kalbin iç zarının, kapaklarının veya damarlarının enfeksiyonudur. Kalp hastalığı olmayanlarda çok nadir görülmekle birlikte, kalp hastalığı bulunan çocuklarda risk artar. Enfeksiyona yol açan mikroorganizmalar çoğu zaman ağızda ve boğazda yaşayan bakterilerdir. Bu bakteriler normal koşullarda sağlıklı kişilere zarar vermezler. Kalp hastalığı olan çocuklarda ise kana karıştıkları zaman çok tehlikeli kalp enfeksiyonlarına yol açabilirler. Bu nedenle hastalarda ağız hijyeni ve diş bakımı çok önemlidir. Kalp hastalığı bulunan çocuklar düzenli olarak dişlerini fırçalamalı ve diş hekimi kontrollerine gitmelidir. Bu çocuklara, kana bakteri bulaşma riski bulunan durumlarda koruyucu antibiyotik vermek gerekir. Bu riskli durumlar arasında; kanamaya yol açabilecek ağız ve diş girişimleri, bademcik ve geniz eti ameliyatları, idrar yolları ve üreme organı ameliyatları sayılabilir. İnfektif endokarditten korunmak için ailelere verilen kitapçıkta riskli durumlar, önerilen antibiyotik dozu ve uygulama zamanı ile ilgili ayrıntılı bilgiler bulunur.

Üfürüm nedir?

Kalp ve damarlardaki kan akışının yol açtığı, hekimin muayene sırasında kalbi dinlerken duyduğu “üfleme” şeklindeki seslerdir. Doğuştan ve sonradan gelişen kalp hastalıklarının hemen hemen tümünde kan akımının bozulması nedeniyle üfürüm duyulur. Bununla birlikte çocuklarda en sık karşılaşılan üfürümler kan akımında bir bozukluk olmadan duyulan üfürümlerdir. Bu üfürümlere “masum üfürüm”, “normal üfürüm” gibi isimler verilir. “Masum üfürüm” kalpte bir hastalık olmadığını en iyi ifade eden terim olduğu için sıklıkla kullanılır. Deneyimli bir hekim çoğu zaman duyduğu üfürümün masum olup olmadığını ayırt edebilir. Üfürüm masum ise ileri bir tetkik yapılmasına gerek yoktur. Hekim üfürümün niteliği konusunda emin olamadıysa hastayı bir Çocuk Kalp Hastalıkları Uzmanına yönlendirmelidir. Bazı durumlarda üfürümün masum olup olmadığını muayene ile ayırmak güç olabilir, bu durumlarda uygulanacak ekokardiyografi tanıyı kesinleştirmedeki en emin yöntemdir.

Akut Romatizmal Ateş nedir?

Akut romatizmal ateş halk arasında kısaca “kalp romatizması” veya sadece “romatizma” olarak bilinir. Romatizmaya çocuklarda farenjit ve tonsillite (bademcik iltihabı) neden olan A grubu beta hemolitik streptokoklar (kısaca beta) yol açar. Boğaz enfeksiyonu geçiren çocuk uygun dozda ve sürede antibiyotik almazsa romatizmaya yakalanma riski ortaya çıkar. Tedavi olan hastalarda risk çok azdır. En sık 5-15 yaş arasındaki çocuklarda görülür. Boğaz enfeksiyonundan yaklaşık olarak 2-3 hafta sonra bulgular ortaya çıkar. Başlıca etkilerini kalp, eklem, cilt ve beyinde gösterir. Genellikle göze çarpan ilk bulgu eklemlerde (diz, ayak ve el bileği) şişlik, ağrı, sıcaklık artışı ve hafif kızarıklıktır. En önemli etkisini ise kalpte gösterir. Kalp kapaklarında hasara ve işlev bozukluğuna yol açar. Bazı çocuklarda ise beyin tutulumuna bağlı yüz, el, kol ve bacaklarda istemsiz, anormal hareketler (Kore), davranış bozuklukları ve huy değişiklikleri görülebilir. Cilt bulguları nadirdir. Hastalar tanı aldıkları anda tedaviye başlanılarak izleme alınmalıdır.

Romatizmal kalp hastalığı düzelir mi?

Hafif olan kalp kapak hastalıkları erken dönemde zamanla düzelebilir, fakat çoğu zaman hasar kalıcıdır.

Her boğaz enfeksiyonu romatizmaya yol açar mı?

Yalnızca A grubu beta hemolitik streptokokların yol açtığı boğaz enfeksiyonları romatizmaya yol açar. Diğer viral ve bakteriyal boğaz enfeksiyonlarından sonra romatizma gelişmez. Ayırım için boğaz kültürü alınmalı veya diğer ayırıcı tetkikler yapılmalıdır. Streptokoklara bağlı boğaz hastalıklarında tipik olarak boğaz ağrısı, ateş ve boyunda ağrılı şişlikler göze çarpar. Bazen bulgular daha hafif olabilir, bu durumda hastanın tanı alması güçleşir.

Romatizmal Ateş geçiren çocuk nelere dikkat etmelidir?

Bir kez romatizmal ateş geçiren çocuğun tekrar beta enfeksiyonu geçirmesi halinde hastalığının tekrar etme riski çok yüksektir. Bu nedenle romatizmal ateş geçiren çocukların tekrar aynı enfeksiyona yakalanmalarını önlemek amacıyla korunmaya alınması şarttır. Bu korunma düzenli verilen antibiyotiklerle hastanın uzun süreli korunması esasına dayanır. 3 Haftada bir enjeksiyon şeklinde penisilin veya her gün ağızdan antibiyotik verilerek çocuk hastalığın tekrarından korunur. Koruma süresi, kalp tutulumu varsa hayat boyu, kalp tutulumu yoksa 21 yaşına kadardır. Doğuştan kalp hastalıklarında olduğu gibi romatizmal kalp hastalıklarında da kalpteki hasarlı kapağın enfeksiyon riski vardır. Bu nedenle hastalar ağız hijyenine, diş temizliğine ve sağlığına dikkat etmelidirler. Kalp kapak hastalığının ağırlığına göre egzersiz kısıtlaması ve diyet uygulamak gerekebilir.

Çocuklarda Göğüs Ağrısı

Göğüs ağrısı daha çok yetişkinlerde görülen bir yakınmadır. Kalp krizinin çok önemli bir bulgusu olduğu için toplum tarafından iyi bilinen ve önem verilen bir durumdur. Çocuklarda da göğüs ağrısı görülür, hatta baş ağrısı ve karın ağrısından sonra çocuklardaki en sık 3. sıradaki ağrı göğüs ağrılarıdır. Çocuklarda göğüs ağrısının başlıca sebebi göğüs duvarındaki kas iskelet sistemine ait ağrılardır. Bundan başka akciğer hastalıkları, astım, mide-yemek borusu hastalıkları, kalp hastalıkları ve psikolojik nedenlerle de çocuklarda göğüs ağrıları görülebilir. Bunlardan en önemlisi kalp hastalıklarının oluşturduğu ağrılardır. Bu hastalıklar çoğu zaman kalp kasından veya kalp kasını besleyen koroner arterlerden köken alır. Koroner arterler çocukta doğuştan yanlış olarak gelişmişse veya damarlarda tıkanıklık, bası varsa kalp kası beslenemez ve aynı erişkinlerde olduğu gibi göğüs ağrısı ortaya çıkar. Yetişkinlerin aksine çocuklardaki göğüs ağrısı nadiren kalp damar hastalıklarına bağlıdır. Fakat eğer göğüs ağrısının nedeni kalp-damar sistemi ise bu hastalıklar çok ağır sonuçlar doğurabileceği için erkenden tanı ve tedavi edilmelidir. Özellikle egzersiz sırasında ya da egzersiz sonrasında ortaya çıkan göğüs ağrıları, birlikte bayılma, çabuk yorulma, çarpıntı yakınması olan çocuklara mutlaka kalp hastalıkları açısından ileri incelemeler yapılmalıdır.

Çocuklarda Bayılma

Beyin kan akımının aniden azalması sonucu gelişen geçici bilinç kaybına bayılma (senkop) denir. Sağlıklı çocuk ve ergenlerde sıktır. Öyle ki ergen çağa gelmiş çocukların yarısı en az bir kez baygınlık geçirmiştir. Aile için korkutucu bir durum olmasına rağmen çoğu zaman önemli bir hastalığa işaret etmez. Çocuklarda görülen bayılmaların büyük kısmını basit bayılma (vazovagal senkop) dediğimiz otonom sinir sistemi aktivasyonu sonucu gelişen bayılmalar oluşturur. Bu tip bayılmalar daha çok ani ağrı, aşırı kaygı, aşırı heyecan, uzun süre ayakta durma, kan görme ve sıcakta kalma gibi durumlarda görülür ve kısa sürelidir. Bazı bayılmalar ise çok önemli bir kalp hastalığının bulgusu olabilir. Bazı kalp kası hastalıklarında, doğuştan kalp hastalıklarında ve kalp ritmi bozukluklarında (düşük kalp hızı veya yüksek kalp hızı) çocuklarda bayılma görülebilir. Egzersizle ortaya çıkan baş dönmesi ve bayılmalar, göğüs ağrısı ve çarpıntı ile birlikte görülen bayılmalar, çabuk yorulma öyküsü, ailede bayılma-ani ölüm öyküsü olması durumlarında kalp ve damar sistemi dikkatlice araştırılmalıdır. Bayılma öncesinde hastalarda baş dönmesi, halsizlik, görmede bulanıklık, bulantı hissi ve sıcak basması görülebilir. Baygınlık sonucu düşme sırasında hastanın vücudunda yaralanmalar ortaya çıkabilir. Kalp dışı nedenlerle gelişen basit bayılmalarda hastayı bacakları yukarıda olacak şekilde yatırmak çoğu zaman yeterlidir. Genellikle ilk müdahaleden sonra birkaç dakika içinde hasta kendine gelir. Basit bayılma dışındaki bayılmalarda tedavi yöntemleri altta yatan hastalığa göre değişir.

HİSAR HOSPITAL

Comments are closed.