logo

Sağlıklı beslenme

saglik ve beslenme

İşler yoğun temposuyla geri döndüğünde, tatilin o rahat havasını üzerimizden atmak ve yapmamız gereken işlere daha iyi odaklanmak kolay olmayabilir. İşte bunun için besinlerden destek almanız mümkün. Nasıl mı?

Konsantre olmak, bir konu üzerinde yoğunlaşmak öğrenmenin de, öğrenilenleri derin belleğe adam gibi kaydetmenin de vazgeçilmezi ama öyle her zaman kolayca başarılabilecek bir iş değil. Yapılması gereken bazı şeyler, alınması gereken tedbirler, uygulanması gereken stratejiler, kısacası burada da bilinmesi gereken detaylar var.

İşte dikkat ve konsantrasyonunuzu artıracak besinler:

  • Yeşil çay: Yeşil çay içerdiği iki bileşik sayesinde odaklanmanıza yardımcı olur: Kafein ve teanin. Kafeinin odaklanmaya yardımcı olduğu ve uyanık kalmayı sağladığı herkes tarafından bilinir. Peki teaninin faydası ne? Teanin, beyin dalgalarının aktivitesini artırır, sakinleştirir ve kafenin etkisinin yavaş yavaş artmasını sağlayarak ani yükselmeyi önler. Bu iki bileşik dikkatin artırılmasında birlikte rol alır. Aynı zamanda yeşil çay içerdiği antioksidanlar sayesinde bağışıklık sistemi ve metabolizma üzerinde de önemli etkilere sahiptir.
  • Kuruyemişler: Kuruyemişler sağlığımızın korunmasında uzun vadede vücudunuz için mükemmel kaynaklardır. Yaşlandıkça bilişsel aktivitenin azalmasıyla ilişkili ve aynı zamanda antioksidan olan E vitamininin iyi kaynaklarıdır. Bu faydayı vücudunuza kazandırmak için günde sadece 30 gram kuruyemiş yemeniz bile yeterli. Ayrıca kuruyemişler, odaklanmanıza yardımcı olan esansiyel yağ asitleri ve amino asitler bakımından da zengindir.
  • Yaban mersini: Araştırmalar, yaban mersininin yenildikten sonra beş saat boyunca konsantrasyonu ve hafızayı artırdığını gösteriyor çünkü yaban mersininin içindeki antioksidanlar beyninizdeki kan ve oksijen akışını uyarır ve zihni taze tutar. Yaban mersini aynı zamanda antosiyaninler, proantosiyanidinler, resveratrol ve tanenler içeren bir antioksidan kokteyli içerir ve bu besin maddelerinin de odaklanmayı arttırdıkları ve hatta kansere, kalp hastalığına ve demansa karşı koruma sağladığı gösterilmiştir.
  • Su: Odaklanmanızı geliştirmek istiyorsanız, yeterince su içmeniz oldukça önemli. Su beyne, düşünme ve hafıza süreçleri de dahil olmak üzere tüm beyin fonksiyonları için elektrik enerjisi verir.  Bunlarla birlikte daha hızlı düşünme, daha iyi odaklanma, daha fazla zihin açıklığı ve yaratıcılığı artırma konularında yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. Vücudunuzun her bir işlevi suya bağlıdır, bu nedenle yeterince su içmeniz çok önemlidir.
  • Avokado: Özellikle kalp ve beyin olmak üzere, vücuttaki her organ kan akışına bağlı olarak aktivite gösterir. Avokado, kan akışını artırarak beyin hücrelerini uyarmak için basit ve lezzetli bir yol sunuyor. Avokadolar ayrıca uzun süre tok kalmaya yardımcı olan yardımcı olan posadan zengindir.
  • Bitter çikolata: Bitter çikolata, birçok sebepten ötürü odaklanmanıza yardımcı olabilir. İlk olarak az miktarda da olsa zihinsel uyanıklığı arttırdığı kanıtlanmış olan kafein içerir. Bitter çikolata, aynı zamanda stresi atmanıza yardımcı olan magnezyum içerir, endorfin ve serotonin salınımını uyarır. Bunlar da kendinizi iyi hissetmenizi ve ruh halinizi iyileştirmenizi sağlar. Bu, her gün büyük miktarda bir çikolata yemeniz gerektiği anlamına gelmez, ancak daha küçük miktarlardaki bitter çikolataların odaklanmanızı önemli ölçüde artırabileceği anlamına gelir.
  • Lifli yeşil sebzeler: Yeşil yapraklı sebzeler, beyninizin gücünü artıran ve beyninizi korumaya yardımcı olan antioksidanlar ve karotenoidlerden zengindir. Genel bir ipucu: Yeşil yapraklı bir sebze ne kadar yeşilse o kadar iyidir. Yeşil yapraklı sebzeler de hafızanıza, odaklanmanıza, genel beyin sağlığınıza ve gücünüze yardım ettiği kanıtlanmış B vitaminleriyle doludur. Ayrıca zihinsel açıklığınızı artıran folik asit içerir.
  • Keten tohumu: Önceki besinlerden bazıları gibi keten tohumu da zihinsel açıklığa ve odaklanmaya yardımcı olan magnezyum, B vitaminleri, omega-3 yağ asitleri ve lif bakımından zengindir. Keten tohumu aldıktan sonra öğütmeye dikkat edin, böylece sindirimleri için vücudunuzun işini kolaylaştırmış olursunuz. Bu listedeki diğer besinlerin aksine, keten tohumu tek başına yenemez, ancak yoğurt, yulaf ezmesi, salata gibi diğer yiyeceklerin üzerine serpilebilirler.
  • Yağlı balıklar: Yağlı balıklar, hafızanın güçlenmesine ve zihinsel performansın artmasına yardımcı olan omega-3 yağ asitlerini içerir. Omega-3 seviyesi düşük olan kişilerde unutkanlık, ruh hali dalgalanması, depresyon ve yorgunluk daha fazla görülür. Balığın, konsantrasyonunuzu artırdığı ve ruh halinizi iyileştirdiği kanıtlanmıştır. Yağlı balık olarak somon, alabalık, uskumru, ringa balığı ve sardalya tüketebilirsiniz.

Araştırmalar beslenme alışkanlıklarıyla kanser arasında yakından ilişki olduğunu gösterirken bazı besinler kansere karşı bağışıklığı güçlendiriyor ve kanserle savaşıyor.

Kanser savaşçısı besinlerle kansere direnin

Yaşamınıza ne kadar özen gösteriyorsunuz? Beslenmenize, düzenli egzersiz yapmaya, zamanında sağlık kontrolüne dikkat ediyor musunuz? Aile öyküsünün yanı sıra hastalıklar kapımızı bir bir böyle çalıyor. Sağlıklı bir yaşam sürmek aslında sizin elinizde. Özellikle çağın korkulan hastalığı kanser bu kadar yaygınlaşırken sağlığınız için adım atmak gerekiyor. Uluslararası Kanser Ajansı verileri, dünyada toplam 14 milyonu aşkın yeni kanser vakası geliştiğini ve 8,2 milyon kişinin kansere bağlı hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. Araştırmalar beslenme alışkanlıklarıyla kanser arasında yakından ilişki olduğunu gösterirken; sağlıklı ve dengeli beslenmek, sigara ve alkolden kaçınmak, düzenli tempolu yürüyüş yapmak olmazsa olmazlar. Bir de kansere karşı bağışıklığı güçlendiren ve kanserle savaşan besinler mevcut.

Kuru baklagiller hücrelerinizi koruyor

Kuru baklagiller, kanserin oluşturduğu hücre hasarına karşı hücreleri koruyucu fitokimyasallar içeriyor. Laboratuvar çalışmaları bu maddelerin tümör büyümesini yavaşlattığı ve tümörlü hücrelerin yakınındaki hücrelere zarar vermesini engellediğini ortaya koyuyor.

Mevsim meyve ve sebzeleri kalkanınız olsun

Tabağınızı renklendirin. Özellikle mevsiminde tüketmek şartıyla koyu yeşil yapraklı, kırmızı, turuncu sebzelere ve meyve çeşitliliğine özen gösterin. Brokoli, karnabahar, lahana, ıspanak, pazı gibi sebzeler birçok anti-kanserojen bileşikler içeriyor. Bu bileşikler de DNA hücre hasarının önlenmesine yardımcı oluyor ve özellikle mevsiminde tüketildiğinde kanserden koruyor.

Bağışıklığınız sarımsak ve soğanla güçlensin

Soğan ve sarımsak bağışıklık sistemini güçlendiriyor, kansere karşı koruyor. Ayrıca soğanda bolca bulunan kuersetin adlı bileşik vücuda zarar veren serbest radikallerin yakalanmasında etkili.

Kırmızının gücü…

Yaz aylarının şifa kaynağı domates, kanser riskini azaltmada önemli bir rol oynayan likopen içeriyor. Pişmiş domatesteki likopenin etkisi ise daha da artıyor ve böylece antioksidan kapasitesi yükseliyor. Mevsiminde tüketilen domates antioksidan etkisiyle prostat, meme, sindirim sistemi, mesane, deri ve serviks kanseri riskini azaltıyor.

Bir salkım antioksidan

Üzüm kabuğu güçlü bir antioksidan olan resveratrolün önemli bir kaynağını oluşturuyor. Laboratuvar çalışmaları özellikle kırmızı üzümde bulunan fenolik bileşikler ile resvoratrolün kansere karşı koruyucu olduğunu gösteriyor. Yazın ve sonbaharda bir küçük salkım üzüm yiyerek anti-kanserojen etkiden faydalanabilirsiniz.

Yaban meyvelerinin etkisi

Yaban mersininde bulunan flavonoid bileşikler ve proantosiyanidinler güçlü antioksidan etkileriyle kansere karşı koruyor. Ancak yaban mersinini tüketemeyenler için alternatif besinler de var. Örneğin çilek, kırmızı dut, böğürtlen ve ahududu gibi meyvelerde de benzer bileşikler bulunuyor.

2 fincan yeşil çay

Yapılan çalışmalar yeşil çayın, içeriğindeki güçlü antioksidanlar olan kateşinler sayesinde kanser riskini azalttığını ortaya koyuyor. Günde 2 fincan yeşil çay içmeyi ihmal etmeyin.

Siz onlardan uzak durun, kanser sizden!

  • Kanserden sadece yukarıdaki besinleri tüketerek korunamazsınız. Kanser riskini artıran kötü alışkanlıklardan ve bazı besinlerden de uzak durmalısınız. İşte uzak durmanız gerekenler…
  • Kırmızı et tüketimini günlük 100 gram ile sınırlı tutun.
  • Kansere karşı tek bir süper besin olmadığını bilin; dengeli ve doğal besleni
  • Yağlı besin tüketimini sınırlayın.
  • Tuzlu atıştırmalıklardan kaçının, tuz yerine besinlerinize baharat ekleyin.
  • Fazla kilodan kurtulun, düzenli yürüyüş ve egzersiz yapın.
  • Günde en az 5 porsiyon sebze meyve tüketin.
  • İşlenmiş ürünler tüketmeyin.
  • Sigara ve alkolden uzak durun.
  • Pişirme şeklinizi değiştirin; kızartma, kavurma ve mangaldan kaçının.
  • Rafine şekeri hayatınızdan çıkarın. Şekerin obeziteye yol açtığı, obezitenin de kanser riskini arttırdığı bir gerçek.

Uzm.Dyt. ŞEYDA SILA BİLGİLİ TOKGÖZ

ACIBADEM HAYAT

Kıpkırmızı rengi ve enfes tadıyla salataları, yemekleri renklendirip tatlandıran domates, güçlü bir antioksidan kaynağı. İşte domatesin sağlığa kattığı faydalar…

Domatesin kalorisi de düşük

Domates yaz aylarında yemekleri lezzetlendirip kahvaltıları renklendirir. Salataların da vazgeçilmez malzemesi olan domates, bir meyve olsa da pek çok kişi tarafından sebze kabul edilir. Ortalama bir domates, yaklaşık 22 kalori olup 5 gram karbonhidrat, 3 gram şeker, 1,5 gram lif içerir. Düşük kalori ve karbonhidrata sahip domates, besin değerleri açısından da zengindir.

1. Vitamin zengini

Bir domates ile günlük C vitamini ihtiyacınızın yüzde 40’ını karşılayabilirsiniz. A vitamini deposu da olan domates, bağışıklığınızı ve cilt sağlığınızı korumaya yardımcıdır. K vitamin ile kemiklerinize, potasyum ile kalp sağlığınıza destek olur. Ayrıca kas kasılmalarına karşı olup kan basıncınızın düzenlenmesinde önemli rol oynar.

2. Kalbinize ‘kırmızı güç’

Domatese kırmızı rengini veren likopen adlı antioksidandır. Araştırmalar, likopen takviyesi yerine domatesin kendisini tüketmenin daha faydalı olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca diyabet, kalp hastalıkları ve krizi riskini düşürmeye yardımcı olur.

3. Keskin gözler için

Likopen gözleriniz için de faydalıdır. Araştırmalar, lutein ve beta karoten de içeren domatesin katarakt ve sarı nokta gibi hastalıklara karşı gözleri koruduğunu gösteriyor.

4. Kabızlığa yatkınsanız…

Domatesin su ve liften oluştuğu için hazımsızlığa karşı yardımcı olduğunu biliyor musunuz? Yüzde 90’ı su olan bu meyve 1,5 gram lif içerir. Kabızlık sorunu olanların beslenmelerinde yer vermesi destek olabilir. Ancak bazı kişiler için pişmiş domates asidik yapısı nedeniyle reflü veya hazımsızlığı tetikleyebilir.

5. Diyabet kontrolü

‘Kırmızı güç’, tip 2 diyabete karşı koruyucu bir besindir. Ayrıca diyabeti olanlar için daha büyük risk anlamına gelen kalp krizi ve felç riskine karşı da tüketilmesi önemlidir.

6. Cilt yaşlanmasına engel

Bir araştırmaya göre, domates ve zeytinyağının birlikte tüketilmesi güneşin zararlarından korurken cildin yapısını sağlam ve genç kalmasını sağlayan kolajen üretimini artırıyor. Bilim insanları, domatesteki likopenin anahtar antioksidan olduğunu düşünüyor. Pişmiş domates zeytinyağıyla birleşirse sindirim sisteminden kan dolaşımına kadar yüksek bir etkiye sahip.

7. Likopen kansere de karşı

Araştırmalar, yine likopenin kansere düşman olduğunu gösteriyor. Prostat, yumurtalık, akciğer ve mide kanseri için koruyucu bir etki gösterdiği belirtiliyor.

Domatesin faydaları saymakla bitmez. Peki bu ‘kırmızı fayda’ nasıl tüketilebilir? Hem kuru hem tazesini kullanabileceğinizi domatesi salatalarınıza, omletlerinize ekleyebilirsiniz. Izgara yemeklerinizi de domatesle lezzetlendirebilirsiniz. Domatesle çeşitli soslar yapabilirsiniz. Ancak salça tüketmek isterseniz tuz miktarına dikkat etmelisiniz.

ACIBADEM HAYAT

Mineraller
Sodyum 100 mg
Potasyum 115 mg
Kalsiyum 43 mg
Magnezyum 15 mg
Fosfat 70 mg
Demir 0,7 mg
Çinko 0,4 mg
Vitaminler
Beta-karoten 15 µg
E vitamini 0,5 mg
B1 Vitamini 0.04 mg
B2 vitamini 0.07 mg
B6 Vitamini 0.20 mg
Folik asit 75 µg
C vitamini 8 mg

Kerevizin aktif bileşenleri arasında karakteristik kokusunu belirleyen uçucu yağlar, flavonoidler ve alkaloidler gibi antioksidanlar da bulunur. İçerdiği antioksidanların etkinliği 5 ile 7 gün sonra azaldığından, kereviz her zaman taze olarak tüketilmelidir.

Kereviz kalp ve damar sağlığına katkı sağlamaktadır. Kereviz antioksidan ve antiinflamatuar özellikleriyle damarlar üzerinde koruyucu etkiye sahiptir. Kereviz, damarların düz kasları üzerinde rahatlatıcı bir etki yaparak kardiyovasküler sistemi destekleyen ikincil bir bitki maddesi olan ftalid içerir. Bu, kan damarlarının genişlemesine ve kan basıncının düşmesine neden olur. Ftalid maddesinin kolesterolü düşürücü etkisi de bulunmaktadır. Kerevizdeki polisakkaritler kardiyovasküler sistemdeki iltihaplanma riskini de azaltabilmektedir. Kereviz bağışıklık sistemini güçlendirir ve iltihabı önler. Kereviz zengin bir antioksidan kaynağıdır. Antioksidan vitaminlere (örneğin C vitamini ve beta-karoten) ek olarak kereviz, önemli miktarda polifenol de içermektedir. Bunlar güçlü antioksidan etkilere sahip ikincil bitki maddeleridir. Bu özelliklerle kereviz, bağışıklık sistemi için faydalıdır ve iltihap karşıtı bir besindir. Soğuk algınlığı durumunda, anti-inflamatuar bileşenler bağışıklık sistemini destekleyebilir. Zencefil gibi kereviz de soğuk algınlığına karşı kullanılabilir.

Gut hastalığı ve romatizmaya iyi gelir. Özellikle dikkat çekici olan, kerevizin en önemli tıbbi etkilerinden biri olan idrar söktürücü etkisinden sorumlu olan yüksek potasyum içeriğidir. Kereviz bu özelliğiyle vücuttan ödem atılmasına da yardımcı olur. Özellikle gut ve romatizma hastalıklarında vücut, ürik asit gibi atık ürünleri daha zayıf bir şekilde parçalar. Potasyum bu süreci destekler ve böylece ürik asit kristallerinin vücutta zararlı birikimini önler. Kereviz kansere karşı etkilidir. Kereviz, açık sarı bir bitki pigmenti olan apigenin bakımından yüksek bir içeriğe sahiptir. Apigenin ve luteolin maddeleri kerevizin kanser önleyici bileşenleridir. Yapılan çalışmalar apigeninin çok sayıda kanser hücresinin (özellikle meme, bağırsak ve akciğerlerin) çoğalmasını durdurabildiğini ve iltihabın yayılmasını azalttığını göstermiştir.

Kereviz mideyi korur. Kerevizin içerdiği antioksidanlar mide sağlığını da desteklemektedir. Kerevizin antioksidan bileşenleri mide ve sindirim problemlerini azaltabilir. Kereviz, mide ekşimesini azaltabilir ve mide ülserlerini önleyebilir. Kereviz metabolizmayı uyarır. Kereviz, vücudun alkali dengesini düzenleyerek asidik gıdaların aşırı tüketilmesinden kaynaklanabilecek sorunları engeller. Kerevizdeki yüksek su içeriği, çözünmeyen lif ile birlikte bağırsak hareketlerini kolaylaştırır.

Beyin sağlığını destekler. Kereviz, birçok yararlı antioksidan, magnezyum, kalsiyum ve potasyum gibi temel mineralleri içerir ve bu nedenle beyin ve sinir sisteminin normal çalışmasına katkıda bulunur. Kereviz ‘iyi’ tuzlar içerir. Kereviz de bulunan sodyum sofra tuzunda bulunan sodyumdan farklıdır. Kerevizin içeriğindeki sodyum organik, doğal ve sağlık için gereklidir. Tuza duyarlı kişiler kontrollü bir şekilde kereviz tüketebilirler.

Kereviz neye iyi gelir?        

  • Ödem atılmasına yardımcı olur ve idrar söktürücü özelliği bulunur.
  • Kolesterolü düşürür.
  • Lif açısından zengindir, kabızlığa karşı faydalıdır.
  • Sindirime yardımcı olur, mide asidini dengeler.
  • Yüksek tansiyonu düşürür, damar sağlığını korur.
  • İdrar ve mesane problemleri durumunda iltihabı azaltır.
  • Beyin için koruyucu bir etkiye sahiptir.

MEMORIAL

Havuç Nelere İyi Gelir?

Havuç, yemeklerde en sık kullandığımız kök sebzelerden biridir. Rengiyle salataları renklendiren, tadıyla yemekleri lezzetlendirir. Havuç ayrıca çocukluğumuzdan beri hep “Gözlerin için havuç yemelisin” sözüyle büyüdüğümüz bir sebze. Peki göz sağlığı için havucun faydalı olduğu gerçeği ne kadar doğru? Havucun vitamin, mineral ve antioksidanlarla sayısız faydası olduğu kanıtlandı. Apiaceae ailesinden gelen bu kök sebze, hem çiğ hem de pişmiş şekilde sıklıkla tüketilir. Bazı bölgelerde bitki kısmı bile salatalarda yenir. Bu çok yönlü sebzenin faydalarına geçmeden önce besin değerlerinden bahsedelim.

Havuçta Hangi Vitaminler Bulunur?

Havuç özellikle karoten bileşiği ile A vitamini takviyesi için önemli kabul edilir. Karoten, A vitaminin öncüsüdür. Havuçtaki karotenlerin çoğunluğu beta-karotendir. C vitamini, K vitamini ve E vitamini de barındırır. Havucun faydaları lutein, zeaksantin gibi bileşiklerden de gelir. 80 gram çiğ havuç şunları içerir:
27 kalori
0.4 gr protein
0.3 gr yağ
6.2 gr karbonhidrat
3.1 gr lif
142 mg potasyum
2 mg C vitamini
Havucun Faydaları Nelerdir?

Havucun faydaları ile ilgili mutlaka pek çok bilgiyi duymuşsunuzdur. Havucun cilde faydaları ya da havucun beyne faydaları konusuna geçmeden havucun göze faydaları konusundan başlayalım. Havucun sağlığa faydaları şöyle özetlenebilir:

Göz Sağlığı: Havucun en çok bilinen faydası göz sağlığına katkısıdır. Turuncu rengini beta-karoten içeriğinden alan bu sebze, kornea sağlığınızı geliştirerek yaşa bağlı gelişen sarı nokta hastalığının önlenmesinde önemli bir rol oynar. Lutein ve zeaksantin antioksidanları retina ve merceği koruyarak göz sağlığınızı iyileştirir. Turuncu havucun faydaları sadece bununla sınırlı değildir. A vitamini eksikliği sonucu gelişen kseroftalmiye karşı da bir tedbir olabilen havuç bu sayede gece körlüğü, görme kaybı gibi risklerine karşı destektir. Özellikle A vitamini eksikliği çocuklarda körlüğün temel nedenlerinden biridir.

Bağışıklık Sistemi: Genellikle kış gelip virüsler yayıldığında bağışıklık sistemimizi hatırlarız. A vitamini bağışıklık sisteminin güçlenmesinde önemlidir. Çünkü A vitamini, bağışıklığa yardımcı beyaz kan hücreleri olan T hücrelerini destekler. A vitamini, mikroplara karşı bir bariyer görevi gören mukoza zarlarının oluşmasında etkilidir. Bağışıklık deyince akla hemen C vitamini gelir. C vitamini hem bağışıklık sistemini kuvvetlendirir hem de iyileşmeyi hızlandırır.

Cilt Sağlığı: Havucun cilde faydaları yine beta-karoten özelliğinden gelir. Beta-karoten cildi UV radyasyonunun verdiği zarardan korumaya çalışır. Akne, dermatit ve döküntülü cilt hastalıklarında tedaviye yardımcı bir roldedir. Karoten içeriği sayesinde ciltteki yara ve lekelerin iyileşmesine yardımcı olur. Retinol, biotin ve likopen karotenleri havucu cilt bakımından sağlıklı bir sebze yapar.

Beyin Sağlığı: Havuçta bulunan luteolin beyin sağlığını korumak için önemlidir. Havuç hafızanızı güçlü tutarken bilişsel gerilmeyi önlemeye yardımcı olur.

Kalp Sağlığı: Kalp sağlığını korumada sebze ağırlıklı beslenmenin ne kadar önemli olduğunu bilmeyen yoktur. Sarı-kırmızı-turuncu sebzelerin kalp hastalıklarıyla savaşmadaki gücü kanıtlanmıştır. Kardiyovasküler hastalıklar ve hipertansiyona karşı koruyucu bir rol üstlenen havuç, kolesterolü düşürmede de etkili olabilir. Havuçta bulunan potasyum, vücuttaki fazla sodyumun atılmasını sağlar.

Sindirim Sistemi: Havucun prebiyotik bir rolü olduğu ve bu sayede de bağırsaklardaki yararlı bakterileri beslediği bilinmektedir. Diyet lifi ve karotenleri bol bir sebze olarak havuç, kısa ve uzun vadeli sindirim sağlığı açısından önemlidir. Kolorektal kanserlere karşı koruyan lifler, bağırsakların düzenli çalışmasını sağlayarak bağırsak sağlığınızı geliştirir. Çiğ havucun faydaları bu noktada fazla görülür. Çünkü pişmiş havuç, az miktarda da olsa çiğ havuca göre lif kaybeder.

Kan Şekeri: Havuç diğer sebzelere göre yüksek şeker içeriği ile bilinir. Ancak havuç aynı zamanda anti-diyabetiktir. Patates, ekmeğe göre daha düşük glisemik indeksli olan havuç, sağlıklı bir atıştırmalık olarak tercih edilebilir. Hatta çiğ havuç veya az pişmiş havuç, pişmiş havuca göre daha düşük indekslidir. Diyet lifi havucu düşük glisemik indeksli bir sebze yapar. Kan şekerinin düzenlenmesi için önemlidir. Ayrıca tip 2 diyabete karşı yüksek lifli beslenmek iyi bir önlemdir.

Kilo Kontrolü: Havuç gibi kalorisi düşük, lifi ve su oranı yüksek sebzeler, doygunluk hissi vermekte son derece başarılıdır. Havucun yapısı, lifi ve suyu sayesinde çabuk doyduğunuzu düşünürsünüz.

İnflamasyon: Turuncu havuç en yaygın olarak tüketilen havuç türüdür. Ancak kırmızı, sarı, beyaz, siyah veya kara, mor havuç da mevcuttur. Renklerine göre havucun faydaları da değişkenlik gösterir. Mor havucun faydaları içeriğindeki antosiyanin bileşiği sayesinde öne çıkar. Antosiyanin, antioksidan gibi çalışan bir karotenoiddir. Bu bileşik, serbest radikallerle savaşırken iltihaplanmayı da engeller. Özellikle Alzheimer, artrit ve kalp sağlığı ile ilgili kronik hastalıklarda inflamasyonla mücadele önemlidir. Siyah havucun faydaları fenolik bileşikler sayesinde dikkat çekerken, turuncu havucun faydaları alfa ve beta-karoten bileşiklerinden gelir. Kırmızı havucun faydaları ise likopen zenginliğindendir.

Kanser Karşıtı: Antioksidan zengini havuç, serbest radikallerle savaşmada etkili kabul edilir. Serbest radikallerin vücutta uzun vadede kanser ve kardiyovasküler hastalıklar gibi sağlık sorunlarına götüren oksidatif strese yol açtığı bilinir. Havuç gibi antioksidan sebze ve meyvelere beslenmenizde yer verirseniz sağlığınıza büyük bir yatırım yapmış olursunuz.

Hamilelik: Gebelikte havucun faydaları dikkat çeker. Çünkü havuç, güçlü beta-karoten ve vitaminler içerir. Kalsiyum açısından da hamilelerin havuç tüketmesi önemlidir. Hem anne adayının hem de bebeğin bağışıklığı için havuç tercih edilebilecek bir besindir. Hamilelikte havucun faydaları daha çok havuç suyu ile birlikte anlatılır. Ancak her zaman havucun sadece suyu değil, kendisi tüketilmelidir. Hamilelikte çokça ihtiyaç duyulan A vitamininin bir kısmını havuçtan alabilirsiniz. Hem enfeksiyonlarla savaşmada hem de sütünüzün kalitesinin artmasında iyi olacaktır. Ayrıca gebelik diyabetine karşı da kan şekerinizin regüle edilmesinde ve diyabetin önlenmesinde havuçtan yararlanabilirsiniz. Havuçtaki fosfor da gebelikte yaşanan krampları önlemede kasların düzgün çalışmasına yardımcı olur. Yine hamilelikte sıklıkla yaşanan kabızlık şikayetlerinin de hafifletilmesi için lif zengini havucu tüketebilirsiniz.

Havuç Nasıl Tüketilebilir?

Havuç pişirildiğinde besin değerleri değişen bir sebzedir. Çiğ havuçta C vitamini fazlayken, pişmiş havuçta beta-karoten daha fazladır. Öte yandan havuçta bulunan A vitamini, yağda çözünen bir vitamin olduğu için hafif pişirilmeyle daha çok öne çıkar. Kilo vermeye çalışıyorsanız çiğ havucu tercih edin. Çünkü havuç piştiğinde su ve lif kaybına uğrayacaktır. Havucu ne ile birlikte pişireceğinize de dikkat edin. Patates gibi bir karbonhidrat ile pişirmeniz kilo vermeye çalışıyorsanız doğru bir tercih olmaz. Limonlu bir havuç salatası hem kilo verme hem de C vitamini açısından daha iyi bir tercih olacaktır. Havucu pişirmek istiyorsanız da kızartmak veya kaynatmak yerine buharda pişirmeyi tercih edin. Bu sayede vitamin ve minerallerini daha çok korumuş olursunuz. Havucu tüketmenin en sağlıklı yolu çiğ ve buharda pişirmedir.

Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız.

Diyetisyen Eda Honca

ACIBADEM HAYAT

Elmanın besin değerleri nelerdir?
100 gram ağırlığındaki bir elmanın yaklaşık %85’i sudur. Ortalama 11.6 gr karbonhidrat içerir. Karbonhidratlar vücudun ana enerji bileşenidir. Elmanın glisemik indeksi, protein ve yağ içeriği düşüktür.
Elma, lifli bir yapısı olması nedeni ile bağırsak tembelliğine iyi gelen, bununla beraber kolesterol ve karbonhidratların emilimini düzenlemeye yardımcı çözünür bir lif olan pektin içeriği en yüksek meyvelerden biridir.
Elmada C, A, K, B6 ve E vitaminleri bulunur. C vitamini besinler yoluyla sağlanmalıdır. Yorgunluğu azaltmaya yardımcı olur, sinir sisteminin düzgün çalışması ve bağışıklık savunması için gereklidir, demir emilimini artırır. İçerisinde bulunan polifenoller sayesinde antioksidan özelliklere sahiptir. Elmadaki vitaminden en iyi şekilde yararlanmak için elma çiğ olarak, kabuklu veya kabuğu soyulduktan hemen sonra tüketilmeli çünkü C vitamini havadaki ısı ve oksijenin etkisine karşı hassastır.
Elma; potasyum, fosfor, kalsiyum, çinko, demir gibi mineraller içermektedir. Potasyum, normal kan basıncını ve kas fonksiyonunu korumaya yardımcı olan bir mineraldir.

Elma, enerji metabolizmasına katkıda bulunur ve hücreleri oksidatif strese karşı korur.

Elmanın faydaları nelerdir?
Elmanın sağlığa faydaları hakkına birçok araştırma bulunmaktadır.
Zengin su içeriğinin yanı sıra birçok vitamin ve mineral içermektedir. Elmanın sağlığa faydaları; lifli yapısı (pektin) ve antioksidanlar (polifenoller, C vitamini) ile bağlantılıdır.
Başta C, A, K, E ve B vitaminleri açısından zengin olan elma içerdiği mineraller ve eser elementlerle hem enerji verir hem de hücre koruyucudur. Zengin su içeriği ile vücudun düzgün çalışması için gerekli olan hidrasyonu sağlar.
Elmanın zengin lif ve antioksidan bileşenleri kolesterol düşürücü etkileriyle kalp ve damar hastalıklarına karşı koruma sağlamakta, diyabet ve obezite oluşumunun önlenmesinde yardımcı olmaktadır. Özellikle meyve ve sebzelerden oluşan lif açısından zengin bir beslenme birçok kronik hastalık riskinin azalmasına katkıda bulunur.
Elma çözünen ve çözünmeyen lif bakımında zengin bir içeriğine sahip olduğu için tok tutar, iştahı keser, bağırsakları çalıştırır, bağırsak sağlığını destekler ve kabızlığı önler. Bağırsak sağlığını koruması bağışıklık sistemini de desteklemektedir.

Antioksidanlar serbest radikallerin zararlı etkileriyle mücadele etme özelliğine sahiptir. Serbest radikaller hücrelerin erken yaşlanmasına neden olurlar. Tütün veya alkol tüketimi, güneşe maruz kalma, kirlilik vb. durumlarında serbest radikallerin üretimi artar. Serbest radikallerin etkilerine karşı koymak için yeterli miktarda antioksidan tüketmek sağlıklı bir yaşam için gereklidir.

Elmanın antioksidanlar ve özellikle polifenollerdeki zenginliği, cilt dahil olmak üzere hücresel yaşlanmayı hızlandıran serbest radikallere karşı savaşarak elmayı yaşlanma karşıtı bir besin haline getirir.

Elma polifenollerinin, özellikle kuersetin gibi flavonoidleri, çeşitli kanser ve metastaz türlerinin riskini azaltma potansiyeline sahiptir. Karaciğer,  akciğer ve kolon kanserine yakalanma riskini azaltır. Kuersetinin, antiviral ve antienflamatuar özellikleri de bulunmaktadır.

Elmayı ısırarak yemek ağız ve diş sağlığı için faydalıdır. Çiğneme periodontal hastalıklara karşı koruma sağlar.

Elmanın cilde faydaları nelerdir?

Elma içeriğindeki C, A ve E vitaminleri, antioksidanlar, özellikle polifenoller ile ciltte yaşlanma karşıtı ve nemlendirici etkileri bulunmaktadır. Bu bileşenler cildi, saçları ve tırnakları daha sağlıklı ve güçlü yapmaktadır. Elma sirkesi de yine cilde temizler ve parlaklık vermektedir. Elma sirkesi cilde direkt uygulanmamalıdır. Hassas ciltlerde kızarıklık ve tahrişe neden olabilmektedir. Bitkisel bile olsa bir uzmana danışmadan cilde uygulamamak gerekmektedir.

Günlük kaç porsiyon elma tüketilmeli?

Ergenler ve yetişkinler için 100 ila 150 g elma tüketilmesi önerilmektedir. Elma suyu veya komposto ile karşılaştırıldığında, bütün elma en iyi tokluğu sağlayan formdur. Glisemik indeksi düşük olsa da meyve şekeri içermektedir bu sebeple diyabet hastalarının elmayı ölçülü bir şekilde tüketmesi gerekmektedir.

Elma nasıl muhafaza edilmeli?

Serin ve karanlık oda ısısında 7-8 gün, buzdolabında 4 ila 6 hafta muhafaza edilebilir. Elma kesildiğinde ya da soyulduğunda havayla temas ettiği için kararan bir meyvedir. Yarım elma yenmek istendiğinde kalan yarısına limon sıkılıp streç film ile kaplanarak muhafaza edilebilir.

MEMORIAL

Üzüm binlerce yıldır yetiştirilen ve pek çok uygarlıkta özel bir yeri olan lezzetli ve çok faydalı bir meyvedir. Yeşil, kırmızı, siyah, sarı, pembe, çekirdekli, çekirdeksiz çeşitleri vardır. Harika bir lif, potasyum, vitamin ve mineral kaynağıdır. Özellikle içerdiği antioksidanlardan biri olan resveratrol, kanser, kalp hastalığı, diyabet gibi kronik hastalıklara karşı koruyucudur. Ayrıca hafızayı geliştirici özelliği vardır. Üzüm bunun dışında kan şekerini dengeler, göz sağlığını destekler, kabızlığa karşı korur, içerdiği minerallerle kemikleri güçlendirir. Çoğunlukla siyah üzümden elde edilen suyu, üzümde bulunan pek çok besini içerir. Kalp sağlığını destekler, kronik hastalıklara karşı koruyucudur. Hem üzümü hem de suyunu, içerdiği yüksek oranda şeker ve kalori nedeniyle dengeli tüketmek son derece önemlidir.

Bir fincan (yaklaşık 150 gram) kırmızı veya yeşil üzümde aşağıdaki besinler bulunur:

Kalori: 104
Karbonhidrat: 24 g (gram)
Protein: 1.09 g
Yağ: 0.24 g
Lif: 1.4 g
Su: 121 g
C vitamini: 4.8 mg (Günlük ihtiyacın %27’si)

K vitamini: 22 mikrogram (mcg) (Günlük ihtiyacın %28’i)
Potasyum: 288 mg (Günlük ihtiyacın %8’i)
Kalsiyum: 15 mg
Demir: 0.54 mg
Bakır: Günlük ihtiyacın %10’u
Manganez: Günlük ihtiyacın %5’i
Fosfor: 30 mg
Üzümde ayrıca A ve B vitamini yanında lutein ve zeokanthin gibi antioksidanlar da vardır. Siyah üzümün kabuğu, bazı kronik hastalıklara karşı koruyucu olduğu bilinen bir fitokimyasal olan resveratrol içerir.

Ayrıca üzümde, vücutta zararlı serbest radikal oluşumunu engelleyen flavonoidler; mirisetin ve kuersetin de vardır.

Zengin antioksidan kaynağıdır

Antioksidanlar, oksidatif strese neden olan ve hücrelere zarar veren serbest radikalleri engelleyebilen bitki bileşikleridir. Oksidatif stres, diyabet, kanser ve kalp hastalığı gibi bazı kronik hastalıklara neden olabilirler. Üzüm içerdiği 1.600’den fazla faydalı bitki bileşiği ile son derece zengin bir antioksidan kaynağıdır. En yüksek antioksidan konsantrasyonu ise meyvenin kabuğu ve çekirdeklerindedir. Ayrıca siyah üzümde meyveye kırmızı rengini veren antosiyaninler nedeniyle üzümün diğer türlerinden daha fazla antioksidan vardır.

Üzüm kansere karşı koruyucudur
Yapılan araştırmalar, üzümün içerdiği antioksidanlardan biri olan resveratrolün enflamasyonu azaltarak kanser hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını engelleyebildiğini ve özellikle kolon ve meme kanserine karşı koruyabileceğini göstermektedir. Resveratrol siyah üzümün kabuğunda ve kırmızı şarapta yoğundur. Ancak kırmızı şarabı dengeli tüketmek gerekir, fazla tüketmek tam tersi bir etkiyle, kanser riskinde artışa neden olur. Ayrıca resveratrol’a ek olarak, üzümdeki antosiyaninlerden kuersetin ve kateşinler de kansere karşı koruyucu etkilere sahiptir.

Üzüm kalp sağlığını destekler
İyi bir potasyum kaynağı olan üzümün bir fincanı (yaklaşık 150 gram) 288 mg potasyum içerir, bu da günlük ihtiyacın %6’sını karşılar. Bu mineral, sağlıklı kan basıncı seviyelerinin korunması için gereklidir. Potasyum eksikliği, yüksek tansiyon, kalp hastalığı ve felç riskinde artışa neden olur. Ayrıca siyah üzümde bulunan kuersetin ve resveratrol, kandaki kötü kolesterolü (LDL) düşürerek kardiyovasküler hastalık riskini azaltmaya yardımcı olur.

Kan şekerini dengeler ve diyabete karşı korur
Üzümde bolca şeker bulunsa bile glisemik indeksi düşüktür (53 GI). Bu da kan şekerini çabuk yükseltmediği anlamına gelir. Ayrıca, üzümde bulunan bileşikler kan şekeri seviyesini düşürür. Örneğin resveratrol insülin duyarlılığını arttırarak vücudun glikozu kullanma becerisini arttırır ve kan şekeri seviyesini düşürür. Bunların yanında araştırmalar siyah üzüme rengini veren polifenollerin tip 2 diyabetin önlenmesine yardımcı olabildiğini göstermektedir.

Göz sağlığı için önemlidir
Üzümdeki lutein ve zeaksanthin, göz sağlığının korunmasında önemli antioksidanlardır. Bu antioksidanlar, serbest radikal olarak bilinen kararsız molekülleri nötralize ederek retinaya zarar veren ya da katarakta neden olan oksidatif stresi önleyebilirler. Ayrıca araştırmalar resveratrol’ün yaşa bağlı maküler dejenerasyon, glokom, katarakt ve diğer pek çok göz sorununa karşı koruyucu olabileceğini göstermektedir.

Hafızayı destekler

111 yaşlı yetişkinle yapılan 12 haftalık bir çalışma günde 250 mg üzüm takviyesi almanın dikkat, bellek ve dil becerilerinde önemli ölçüde artış sağladığını göstermiştir. Ayrıca günde 1 bardak üzüm suyu hafıza becerilerini arttırabilir. Sıçanlarla yapılan 4 haftalık bir çalışmada ise resveratrol’ün beyinde büyüme ve kan akışında artış sağladığı, ayrıca öğrenme, hafıza ve ruh halini iyileştirdiği gözlenmiştir.

Üzümün cilde faydaları
Üzümün çekirdekleri E vitamini bakımından zengindir. E vitamini cildi besler ve nemlendirir. Saç derisine kan akışını arttırarak saç dökülmesini engeller. Ayrıca üzümün içerdiği resveratrol, benzoil peroksit ile topikal olarak akne tedavisinde kullanılmaktadır.

Üzümün diğer faydaları

  • Kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, manganez ve K vitamini gibi kemik sağlığı için önemli mineraller içerir.
  • Üzümdeki antioksidanlar, bakteriyel ve viral enfeksiyonlara karşı korunmaya yardımcı olur.
  • Resveratrol yaşlanmayı geciktirip ve ömrü uzatabilir.
  • Enflamasyonu azaltarak diyabet, artrit, otoimmün hastalıklar gibi kronik hastalıkları önler.
  • İçerdiği bol miktarda su ve lif ile kabızlığı önlemeye yardımcı olur.

Yaş üzüm neye iyi gelir?

İçerdiği antioksidanlarla diyabet, kanser, kalp hastalığı gibi kronik hastalıklara ya da glokom, katarakt gibi pek çok göz hastalığına karşı koruyucudur. Glisemik indeksi düşük olduğu için kan şekerini dengeler. Hafıza becerilerini arttırabilir. Ayrıca kemik sağlığını destekleyen önemli mineraller içerir.

Kara üzümün faydası nedir?

Kara üzüm, yeşil veya kırmızı üzüme göre çok daha fazla flavonoid içerir. Flavonoidler siyah üzüme rengini veren ve vücudu kronik hastalıklardan koruyabilen çok güçlü antioksidanlardır. Kalorisi düşüktür. İçerdiği C ve A vitamini ile bağışıklığı ve göz sağlığını destekler.

MEDİKAL AKADEMİ

Kaynaklar ve Referanslar:1-Antioxidants2-Resveratrol3-Lutein

Karpuzun faydaları

Taze meyve ve sebzeler, insan vücudunun ihtiyaç duyduğu birçok vitamin ve mineralin temel kaynakları arasında yer alır. Birçok taze meyve türü bahar ve yaz aylarında yetiştiğinden, kış aylarında mevsiminde yetişmiş meyvelere ulaşmak pek mümkün değildir. Bahar aylarının gelmesiyle birlikte birçok taze ve sağlıklı meyve türünü beslenme planınıza ekleyebilir, bir yandan enerji ve besin ögelerine olan gereksiniminizi karşılarken diğer yandan sağlık açısından pek çok fayda elde edebilirsiniz. Yaz aylarının en çok sevilen ve oldukça besleyici olan meyvelerinden bir tanesi de karpuzdur. Sıvı oranının yüksek olması sayesinde yaz aylarında ferahlamayı sağlarken aynı zamanda içerdiği antioksidan bileşenler yardımıyla sağlığı geliştirir ve birçok hastalık türüne karşı koruma sağlar. Tüm bu olumlu etkilerinden faydalanmak adına yaz aylarında beslenme düzeninize karpuzu ekleyebilirsiniz.
Karpuz nedir?
Kabakgiller ailesine ait, tek yıllık bir bitki olan karpuz, iri bir top şeklindeki meyvelerden oluşur. Tatlı ve sulu bir meyve olan karpuzun bir tanesinin kütlesi 1,5-2 kilogramdan 8-10 kilograma kadar değişebilir. Sürüngen gövdeye sahiptir ve gövdesi toprak üzerinde oldukça fazla yayılabilir. Geniş yaprakları ve kalın bir kabuğu olduğundan doğru iklimde yetiştirildiğinde dayanıklı olduğu söylenebilir. Ilıman iklimlerde yetişen karpuz, soğuğa karşı oldukça hassastır. Dünya geneline bakıldığında tüketimi ve üretimi oldukça fazla olan karpuz, domatesten sonra en fazla üretimi yapılan meyve türüdür. Su içeriği yaklaşık olarak %92 civarındadır. Kabakgiller familyasına ait besinlerin birçoğunda olduğu gibi karpuzun da su oranının oldukça yüksek olduğu söylenebilir. Bu ailede yer alan diğer bitkiler arasında kavun, salatalık gibi ürünler de yer alır. Ülkemizde birçok yerde üretilmesine karşın en fazla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde üretimi yapılır. Özellikle Diyarbakır karpuzu, ülkemizde en çok tercih edilen iri ve tatlı karpuz türüdür. Bunların yanı sıra Bursa ve Tekirdağ’da yeni dünya karpuzu, gülle karpuzu, Tekirdağ karpuzu gibi farklı karpuz türleri de üretilerek ülke geneline dağıtılmaktadır.

Karpuzun besin değerleri nelerdir?

Karpuz, oldukça lezzetli olmasının yanı sıra besin değeri de yüksek olan meyvelerden bir tanesidir. Yüksek oranda su içermesi nedeniyle birim hacimde içerdiği enerji miktarı düşüktür. 100 gram karpuz, vücuda yaklaşık olarak 30 kilokalori enerji sağlar. Bir porsiyonu 200 gram kadar ve yaklaşık olarak bir ince dilimdir. Bu miktardaki karpuz 60 kilokalorilik standart bir meyve değişimine denk gelir. 100 gram karpuz 8 gram karbonhidrat, 0.6 gram protein, 0.2 gram yağ içerir. Vitamin ve mineral içeriği de oldukça yüksektir ve 100 gram karpuz günlük C vitamini gereksiniminin %14’ünü, A vitamini gereksiniminin %12’sini, potasyum mineraline olan gereksinimin %3’ünü, magnezyum gereksiniminin %2’sini ve B1, B5, B6 vitaminlerine olan gereksinimin %2’sini karşılar. Karotenoidler açısından oldukça zengindir. Özellikle likopen ve beta karoten adlı karotenoidler ile önemli bir aminoasit türü olan sitrülinin değerli bir kaynağı olduğundan sağlık açısından pek çok faydayı da beraberinde getirir.

Karpuzun faydaları nelerdir?

Vitamin ve mineraller ile antioksidan besin ögeleri açısından oldukça zengin olan karpuz, bu özelliği sayesinde sağlık açısından vücuda pek çok fayda sağlar. Bu faydaları elde etmek için karpuz tek başına etkili olmasa da, sağlıklı ve dengeli bir beslenme planına karpuzun eklenmesi ile birlikte tüm bu olumlu etkilerden yararlanmak mümkün olabilir. İşte karpuzun bilinen en önemli faydaları:

  • Kansere Karşı Savaşır

Karpuz, kırmızı renk pigmentini veren likopen adlı karotenoid türünü bol miktarda içeren besinlerden bir tanesidir. Likopen, A vitaminine dönüşemeyen bir karotenoid türüdür ve çok güçlü bir antioksidandır. Vücutta serbest radikalleri indirgeyici etki gösteren likopen, bu özelliği sayesinde oksidatif stresi düşürür, hücreleri kanserleşmeye karşı korur. Domates, karpuz, kuşburnu, pembe greyfurt gibi kırmızı renk içeren meyvelerde bulunan likopen, prostat kanseri başta olmak üzere birçok kanser türüne karşı koruma sağlar. Bunun yanı sıra mevcut kanser hastalarında ilerlemenin yavaşlatılması, vücut savunmasının güçlendirilmesi ve tedavinin desteklenmesine de olumlu etkiler sağladığı tespit edilmiştir. Bu faydaların en iyi şekilde elde edilebilmesi için diğer faydalı besin türlerini de uygun miktarlarda içeren sağlıklı ve dengeli bir beslenme planının uygulanması gerekir.

  • Kalp ve Damar Sağlığını Destekler

Karpuzdaki yüksek likopen içeriğinin bir diğer olumlu etkisi de kalp ve damar hastalıklarından korunmaya yardımcı olmasıdır. Önemli bir bitkisel bileşen olan likopen, arterlerin esnekliğinin korunması ve güçlendirilmesi üzerinde etkilere sahiptir. Bu özelliği sayesinde arterlerde aterom plaklarının oluşarak bunların tıkanmaya yol açmasını önler, damar sertliği gibi hastalıklara karşı koruma sağlar. Ek olarak hipertansiyonun da önlenmesine yardımcı olan likopen, kalp ve damar hastalıklarıyla savaşan bir fitonütriyenttir. Dünya genelinde en fazla ölüme neden olan hastalık grubunun kalp ve damar hastalıkları olduğu göz önünde bulundurulduğunda karpuz ve diğer likopen içeriği yüksek besin türlerinin düzenli olarak tüketilmesinin oldukça faydalı olduğu görülmektedir.

  • Sporcular İçin Çok Değerli Bir Besindir

Karpuz, egzersiz öncesinde tüketim için oldukça uygun bir meyvedir. Yüksek su oranı sayesinde spor aktiviteleri sırasında terlemeye bağlı olarak gelişebilen dehidratasyonu önlerken lif içeriğinin yüksek olmaması nedeniyle karında şişlik hissi oluşturmaz. Potasyum içeriğinin yüksek olması sayesinde egzersizler sırasında kas fonksiyonlarını güçlendirerek performansı arttırır. İçerdiği L-sitrulin adlı aminoasit sayesinde de antrenmanlar sırasında performansın desteklenmesine yardımcı olduğu bilinmektedir. Bunların yanı sıra karpuz, sporcularda antrenmanların ardından kasların toparlanma sürecini hızlandırır ve ağrı oluşumunu azaltır. İçerdiği aminoasitler, potasyum ve magnezyum gibi mineraller sayesinde kasların onarım sürecini hızlandırırken yüksek besin değeri sayesinde kaslardaki glikojen depolarının yeniden doldurulmasına yardımcı olur. Dolayısıyla spor aktiviteleri ile ilgilenenler için karpuzun mükemmel bir doğal besin kaynağı olduğu söylenebilir.

  • Cilt Sağlığını Geliştirir

Gün içerisinde tüketilen besinlerin bileşiminde yer alan su, toplam su ihtiyacının yaklaşık olarak %20’sini karşılar. Ek olarak su oranı yüksek olan karpuz gibi bir besinin tüketimi, günlük en az iki litre su tüketimi ile de desteklendiğinde vücudun nem dengesinin korunmasında oldukça etkilidir. Cildin düzenli olarak yenilenmesi, cilt sağlığının korunarak cilt kusurlarının önlenmesi için derinin ideal nem oranını korunması çok önemlidir. Karpuzun içerdiği yüksek orandaki su, bu nem oranının sağlanmasını desteklerken karpuzdaki yüksek vitamin ve mineral içeriği de cildin güzelleştirilmesi, kuruluk ve egzama gibi sorunların önlenmesi üzerinde etkilidir.

  • Dehidratasyonu Önler

Sıvı tüketiminin yetersiz olması, dünya üzerinde oldukça yaygın olarak görülen bir sorundur. Bununla birlikte çeşitli ilaçların kullanımı, aşırı çay ve kahve tüketimi, ishal gibi su atılımını arttıran sağlık sorunları halinde su tüketimi de yetersiz olduğunda dehidratasyon sorunu ortaya çıkabilir. Dehidratasyon, ileri durumlarda yaşamı tehdit edebilecek boyutlara ulaşabilen ciddi bir akut tablodur. Bunun önlenebilmesi için günlük sıvı gereksinimi tam olarak karşılanmalıdır. En az 2 litre su tüketimi sağlanmalı, diüretik etki göstererek vücuttan su atılımı sağlayan çay ve kahve gibi içecekler bu miktara dahil edilmemelidir. Su tüketimine ek olarak karpuz gibi %92 oranında su içeren bir besinin tüketimi de dehidratasyonun önlenmesi açısından önemlidir. Mide bulantısı, kusma gibi durumlarda su tüketilebilirliğinin azalması halinde de karpuz, salatalık, kavun gibi besinler dehidratasyonun önlenmesi açısından oldukça etkilidir.

Eğer siz de sağlığınıza önem veriyorsanız yeterli ve dengeli bir beslenme düzeni oluşturmaya özen göstermelisiniz. Karpuz tüketmenize engel bir sağlık sorununuz yok ise yaz aylarında karpuzu da ölçülü olarak tüketerek sağlığınızı geliştirebilir, birçok hastalığa karşı koruma sağlayabilirsiniz.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.

MEDICALPARK

Greyfurtun Faydaları Nelerdir?

C vitamini yüksek meyve olan greyfurt, ekşi tadıyla tüketimi yüksek bir meyve değildir. Ancak greyfurtun faydaları çoktur.
Greyfurt Faydaları

Greyfurt pek çoğumuzun ekşi tadı nedeniyle kaçmasına neden olan yarı tropik bir meyvedir. Aslında acı-tatlıdan ekşiye kadar farklı lezzette çeşitleri olan bir narenciyedir. Amerika’ya ait tek narenciye meyvesi greyfurtun ABD’de 20 çeşidi yetişir. Türkiye’de portakal ve mandalinaya göre tüketimi daha düşük olan bu meyvenin dünyada kahvaltılarda tüketilmesi gibi bir alışkanlık vardır. Türkiye’de genellikle greyfurt, suyu sıkılarak tüketilir. Vitamin ve mineral deposu bu meyveyi biraz daha tanıyalım…

Greyfurt Besin Değeri

Narenciye meyvelerinden en ekşisi kabul edilen greyfurt, kalorisi düşük olmasına rağmen besin değerleri yüksek bir meyvedir. Greyfurtun ‘süper besin’ olarak nitelendirilmesinin sebebi zengin C vitamini içeriğine sahip olmasından kaynaklanır. Greyfurt ayrıca A vitamini, kalsiyum ve demir içeriğiyle de dikkat çeker. Orta boy yarım bir greyfurt şu besin değerlerini içerir:

  • Kalori: 41
  • Yağ: 0 gram
  • Kolesterol: 0 miligram
  • Sodyum: 0 miligram
  • Karbonhidrat: 10 gram
  • Lif: 1 gram
  • Şeker: 9 gram
  • Protein: 1 gram

Greyfurtun Faydaları Nelerdir?

Greyfurt, ilk olarak 18’inci yüzyılda pomelo ve portakalın melezlenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Üzüme benzer şekilde salkımlar halinde yetiştiğinden ismi, İngilizce “grape” (üzüm) ve “fruit” (meyve) kelimesinden türetilmiştir. Cilt sağlığını ve kiloyu korumaya yardımcı olan greyfurtun faydaları şöyle sıralanabilir:

Kan Şekerini Dengeleyebilir

Greyfurt, glisemik indeksi düşük bir meyve olarak kan şekeri seviyelerinde olumsuz bir etki yaratmaz. Araştırmalar, greyfurtun tip 2 diyabet üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu gösteriyor. Uzmanlar, greyfurtu acı yapsa da naringin bileşeninin, ‘tip 2 diyabetli kişilerde glikoz intoleransını iyileştirmek için kullanılan bir inhibitöre benzer özelliklere sahip olduğunu’ söyler.

Kilo Korumaya Yardımcı

Greyfurtun kilo verdirme özelliği ne kadar çok konuşulsa da bu, kanıtlanmış bir iddia değildir. Bu renkli meyve, uzun süre tok kalmayı sağlarken kilo korumada yardımcı bir kuvvettir. Yüksek tansiyon, obezite ve yüksek lipid (yağ) seviyeleri arasında bir ilişki vardır. Greyfurt, kan basıncını ve kandaki lipid seviyelerini iyileştirmeye yardım eder. Bu nedenle greyfurtun kilo koruma ve obezitenin önlenmesi için uzun vadeli faydalarından söz etmek doğru olabilir.

Felç Riskine Karşı

Amerikan Kalp Derneği’nin araştırmalarına göre, greyfurt, portakal gibi narenciyelerde bulunan flavonoidleri daha fazla tüketmek, kadınlarda iskemik felç riskini düşürmeyi destekler. Felç riskine karşı beslenmenizde narenciyeye yer açabilirsiniz.

Kalbi Böyle Koruyabilir

Greyfurtta bulunan lif, potasyum, likopen, C vitamini ve kolin birleşimi kalp sağlığına katkı sağlar. Amerikan Kalp Derneği, beslenmede yüksek potasyum alımını ve tuzun düşürülmesini teşvik eder. Bu da yüksek tansiyon ve onun yarattığı birtakım komplikasyonun önlenmesine yardımcı olur.

Zengin Antioksidan İçeriği

Greyfurt C vitamini gibi antioksidanlar bakımından zengin bir meyvedir. Antioksidanlar, serbest radikallerin yol açtığı kansere karşı koruyucu bir kalkan görevi görürler. Küçük boy bir greyfurt, 68.8 miligram (mg) C vitamini içerir. Yetişkinlerde günlük önerilen C vitamini miktarının kadınlarda 75 mg, erkeklerde 90 mg olduğu bilinir. Yine küçük bir greyfurtta bulunan 2270 mikrogram likopenin kanserden korunmaya destek olabileceği söylenir.

Sindirim Sistemini Düzenler

Greyfurt yüksek miktarda su ve lif içerir. 200 gram ağırlığındaki bir greyfurt, 182 gram su ve 2.2 gram lif içerir. Lif ve su, hem kabızlığı önlemede hem de sindirim sisteminin düzgün çalışmasında oldukça etkilidir. Yetişkinlerin yaş ve cinsiyete bağlı olarak günde 28-33.6 gram lif tüketmesi gerekir. Yüksek lif tüketimi, kolorektal kanser riskini de düşürmede yararlı olabilir.

Bağışıklık Destekçisi

A ve C vitamini bağışıklık sistemini güçlendirmede ana bir rol oynar. C vitamininin beslenme yoluyla alınması solunum ve diğer enfeksiyonların önlenmesinde ve tedavisinde destekleyicidir. İleri yaştaki kişiler, kronik hastalıkları olanlar ve sigara içenler C vitamini alınımına özellikle dikkat etmelidir. A ve C vitamini kombinasyonu hastalandığınızda iyileşme süresini kısaltmaya yardımcı olur. Bu acı-tatlı meyvede bulunan sitrik asit, sindirim sonrası alkali bir reaksiyon oluşturur. Bu da soğuk algınlığı, öksürük ve gribe karşı koruyucu bir kalkan oluşturur.

Greyfurtun Cilde Faydaları

C vitamini, cildin ana destek sistemi olan kolajen oluşumu için önemli bir rol oynar. C vitamini ayrıca güneşin verdiği hasara ve yaşlanmaya karşı koruyucu bir etkiye sahiptir. Ancak aşırı miktarda narenciye tüketimi ile malign melanoma arasında bir ilişki olduğuna dair kanıtlar vardır. Yapılan bir araştırmada, 24-26 yıl boyunca kişilerin haftalık olarak narenciye suyu tüketimine bakıldı ve daha fazla narenciye suyu tüketen kişilerde malign melanoma insidansının daha yüksek olduğu saptandı. Ancak bununla ilgili da daha fazla araştırma yapılması bekleniyor.

Greyfurtun Kabuğu Faydalı mıdır?

Greyfurtun kabuğu, meyvesine göre daha çok lif içerir. Antioksidan, fitokimyasallar ve C vitamini de barındıran greyfurt kabuğunun kanserle savaşmada önemli olduğu iddiası mevcut. Greyfurtun esansiyel yağları kabuğunda birikir. Bunlardan limonen yağı, anti-inflamatuvar özelliğe sahiptir.

Greyfurt Nasıl Tüketilmeli?

Greyfurtu mevsiminde yani kışın alın. Boyutuna göre ağır olan ve sıktığınızda biraz yumuşak olan greyfurtları tercih edin. Greyfurt suyunun faydaları da yabana atılmamalı. Greyfurt suyunu salatalarınızda sos olarak kullanabilirsiniz. Greyfurtun kendisini de dilimleyip ceviz, lor ile birlikte salatalarınıza ilave edebilirsiniz. Yine çilek, mandalina ve üzüm içeren bir meyve salatasına greyfurt koyabilirsiniz. Kahvaltılarınızda greyfurt tüketebilirsiniz. Greyfurt kabuğunu yine salatalarınıza rendeleyebilirsiniz.

Greyfurtu Kimler Tüketmemeli?

  • Greyfurt ilaçlarla etkileşimi yüksek bir meyvedir. Greyfurtun enzim bağlama kapasitesi yüksektir. Bu da ilacın bağırsaktan kana normalden daha hızlı karışmasına neden olabilir. Kandaki ilaç düzeyini yükseltmesi nedeniyle tehlikeli olabilir. Bazı psikiyatrik ilaçlar (antidepresanlar ve anksiyete ilaçları), yüksek tansiyon, kalp ritim ve kolesterol ilaçları alırken greyfurt tüketimi sakıncalıdır. 
  • Yine yüksek potasyum içeriği nedeniyle böbrek enfeksiyonu olan kişiler de greyfurt tüketirken dikkatli olmalıdır. Böbreklerdeki hasar, kandaki fazla potasyumun atılmasını zorlaştırabilir. Bazı durumlarda potasyum birikmesi hayati tehlike yaratabilir.
  • Gastroözofageal reflü hastalığı olan kişiler, greyfurtu asidik yapısı nedeniyle tüketemeyebilir. Bu kişilerde mide ekşimesi yaratabilir.
  • Kemoterapi tedavisi süresince de greyfurt tüketilmesi önerilmez.

Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. 

ACIBADEM / HAYAT

Yeşil çayın faydaları nelerdir?

Yeşil çay oksitlenmemiş yapraklardan yapılan, daha az işlenmiş çay türlerinden biridir. Yeşil çayın kan basıncını düşürülmesinden kanseri önlemeye katkıda bulunmaya kadar çok sayıda faydası  bulunmaktadır. Siyah çay oksidasyona izin verecek şekilde işlenirken yeşil çayın işlenmesi oksidasyon sürecini önler. Yeşil çay çok miktarda antioksidan ve poli-fenol içerir. Bu çay geleneksel Çin ve Hint tıbbında yüzyıllarca kanamayı kontrol etmek, yaraları iyileştirmek, sindirime yardımcı olmak, kalp ve zihin sağlığını iyileştirmek, vücut ısısını düzenlemek için kullanılmıştır. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, yeşil çayın fazla kilolar karaciğer bozuklukları, tip 2 diyabet ve Alzheimer hastalığına kadar birçok sağlık sorunu üzerinde potansiyel olarak olumlu etkiler yapabileceğini göstermiştir. 
Yeşil çay nedir?
Yeşil çay, Camellia sinensis bitkisinin yapraklarının buharda pişirilmesi, tavada kızartılması ve kurutulmasıyla yapılan bir çay türüdür.
Dünyada üretimi yapılan çaylar, yeşil çay, oolong çay ve siyah çay olarak üç grup adı altında sınıflandırılır. Dünya çay tüketiminin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan yeşil çay, çay bitkisinin hasat edilen yaprakların kıvırma ile birlikte genellikle buhar uygulamasına maruz bırakılarak kurutulmasıyla üretilir. Özellikle Çin, Japonya ve diğer Asya ülkelerinde bolca tüketilen yeşil çayın popülaritesi, birçok bilimsel araştırmada insan sağlığı üzerinde faydalı etkileri olduğu bildirildiğinden her geçen gün daha da artmaktadır. 
Yeşil çayın faydaları nelerdir?
Yeşil çayın sağlıkla bir ilişkisi olduğu inancı 19. Yüzyıla dayanmaktadır. Yeşil çayın sağlığa faydaları genel olarak içerdiği polifenoller ile ilişkilendirilmektedir. Oksidatasyonauğratılmadan üretildiğinden zengin okside olmamış bir kateşinkaynağı olan yeşil çayın sağlığa yararlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir.

Bilinçsel fonksiyonları geliştirebilir

Yeşil çay, epigallocatechin-3-gallate (EGCG) adı verilen bir kateşin kaynağıdır. Kateşinin bilinçsel fonksiyonlar üzerinde sakinleştirici ,rahatlatıcı bir etkisi mevcuttur. 

Yeşil çay içeriğinde önemli bir miktarda kafein de bulunur. Yeşil çay içeriğindeki kafein miktarı çarpıntı, gerginlik gibi sorunlara yol alabilecek miktarda değildir. İdeal miktardaki kafeinin hafızayı, öğrenmeyi, performansı ve koordinasyonu geliştirdiği bilinmektedir. Yeşil çay ayrıca dopamin seviyelerini artıran ve kaygıyı azaltan L-theanine de içerir. L-theanine ayrıca alfa dalgalarının üretimini artırmaya yardımcı olur, bilişsel faaliyetleri güçlendirir.

Yeşil çay anti-kanserojen etkilere sahiptir
Yeşil çayda bulunan polifenoller iltihabı azaltır. Bu durum vücudun kanserle savaşmasına yardımcı olur. Yeşil çayın içeriğinde bulunan kateşinler, vücudu oksidatif yıkımdan koruyan ve böylece kişiyi farklı kanser türlerinden koruyan güçlü antioksidanlardır.
Yapılan bazı bilimsel araştırmalarda yeşil çay içmenin meme kanseri riskini azaltmada etkili olduğu saptandı. Ayrıca yeşil çay içeriğinde mevcut olan polifenoller, PSA düzeylerini önemli derecede azaltmaktadır. Bu durum günde ortalama 3 fincan yeşil çay tüketen erkeklerde prostat kanseri riskini azaltmış olur. Araştırmalar; yeşil çayın prostat kanserini tetikleyen enzimleri baskıladığını ve apopitozis adı verilen programlı hücre ölümünü tetiklediğini ortaya koymuştur. 
Ayrıca yeşil çayın en etkileyici faydalarından birinin yemek borusu kanseri riskini azalttığı düşünülmektedir. Araştırmacılar bir çalışmalarında çay polifenollerinin yüksek konsantrasyonlarının “yemek borusu ve akciğer dahil olmak üzere farklı organ bölgelerinde hayvan modellerinde kanserojen kaynaklı tümörlerin gelişmesine, ilerlemesine ve büyümesine karşı önleyici etkiler gösterdiğini saptamışlardır. 

Yeşil çay tüketmek alzheimer ve parkinson hastalığı riskini azaltabilir

Düzenli olarak yeşil çay içmek nöroprotektif etkiler gösterir ve bu nedenle Alzheimer ve Parkinson hastalığı riskini azaltır.

Yeşil çayın göz sağlığına faydası vardır

Araştırmalar düzenli yeşil çay tüketiminin göz rahatsızlıklarının etkili bir şekilde tedavi edilmesine yardımcı olduğunu göstermektedir. Yeşil çay içeriğindeki kateşinler, gözü oksidatif hasardan korumaya ve görme kaybını da önlemeye yardımcı olur.

Yeşil çay Tip 2 diyabete iyi gelebilir

2006 yılında yapılan büyük bir araştırma ,günde altı veya daha fazla bardak yeşil çay tüketenlerin, haftada birden az tüketenlere kıyasla, tip 2 diyabet geliştirme olasılığının yüzde 33 daha düşük olduğunu gösterdi .

Araştırma kaynağı: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/16618952/

Yeşil çay yağ yakımını artırabilir

Bazı araştırmalara göre yeşil çay , termojenik özelliklerinden dolayı (kafeinin etkisinin ötesine geçen) metabolik hızı ve yağ yakımını artırabilir. Bundan dolayı yeşil çay tüketimi kilo vermeyi kolaylaştırır ve vücut yağ oranını düşürmüş olur. Yeşil çay zayıflamak isteyen kişilere önerilebilir. Çünkü bir fincan yeşil çay tüketimi sadece 2 kilokalori enerji içerir. 

Yeşil çay iyi ve kötü kolesterol oranını dengeleyebilir

Düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) kolesterol, kardiyovasküler risk ile ilişkilendirilirken, yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) bir diğer adıyla iyi kolesterol kişiyi kalp hastalığına karşı koruyabilir. Bu etkinin kesin mekanizmaları bilinmemekle birlikte, yeşil çayın içeriğindeki etkenler, dengeli LDL ve HDL kolesterol seviyelerinin sağlanmasına yardımcı olabilmektedir.

Parkinson hastalığına karşı yeşil çayın koruyucu etkisi olabilir

Parkinson hastalığı, hareketi ve ince motor kontrolünü etkileyen nörodejeneratif bir durumdur. Parkinson hastalığının kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Yeşil çaydaki polifenoller, sağlıklı hücrelerin hayatta kalmasını sağlarken nörotoksinlerinneden olduğu hücre hasarına karşı koruma sağlayabilir.

Yeşil çay kemiklerin güçlenmesine yardımcı olabilir

Yeşil çay kemiklerin sağlıklı ve güçlü olmasına yardımcı olabilir. Araştırmalar, yeşil çay tüketmenin kemiklerizayıflatan ve kırılmaya daha yatkın hale getiren bir durum olan osteoporozun tedavisine ve önlenmesine yardımcı olabileceğini göstermektedir. Nitekim çay yaprakları, osteoporozu yavaşlatan florür ve ayrıca flavonoidler ve fitoöstrojenler gibi faydalı bileşikler içerir. Flavonoidler ve fitoöstrojenler, kemik oluşumunu güçlendirebilen ve kemik dokusunun parçalanmasını önleyebilen bitki kimyasallarıdır . 

2017 yılında yapılan bir çalışmada , düşük kemik kütlesi olan 171 postmenopozal kadın dört gruba ayrılmıştır. Çalışmanın sonuçları, yeşil çaydan elde edilen bileşikler verilen kadın grubunun kemik sağlıklarında kayda değer bir iyileşme yaşadığını göstermiştir. 

Araştırma kaynağı: https://naldc.nal.usda.gov/download/56955/PDF

Yeşil çay ağız ve diş sağlığına iyi gelebilir

Yeşil çayda bulunan kateşinler antibakteriyel etkilere sahiptir ve vücudu çeşitli enfeksiyonlardan korur. Kateşinlerin Streptococcus mutans’ın ağzımızdaki büyümesini engellemede etkili olduğu kanıtlanmıştır. Yeşil çay tüketmek ağız kokusunu da azaltır.  Ayrıca yeşil çay ile gargara yapılması dişlerin aşınma riskini azaltır. 

Yeşil çay nasıl demlenir?

Demleme yöntemi ile tüketilebilen yeşil çayı ılık olarak tüketmenin daha fazla yarar sağladığı bilinir. Zira kaynamış su yeşil çayda kateşinlerin etkinliğini azaltabilir. Önce fincana yeşil çay yaprakları eklenir. Kaynamaya yakın alınan 1 fincan suya yaklaşık 1 çay kaşığı yaprak eklenir. Yeşil çayın yaklaşık 2- 3 dakika demlenmesi beklenmelidir. ( 5 dakikadan fazla demlenmemelidir) Demlenen çaydaki kateşinlerin tadı ve emilimini artırmak için çaya birkaç damla limon eklenebilir. 

Günlük yeşil çay tüketimi ne kadar olmalıdır?

Günlük yeşil çay tüketimi günde 3 fincandan fazla olmamalıdır.

Yeşil çay çeşitleri nelerdir?

Yeşil çayların bir kısmı hala elle toplanıyor ve elle toplanan çayların daha az acı olduğu ve daha keskin bir tada sahip olduğu düşünülür. İklim ve toprak gibi diğer faktörler de yeşil çayın lezzetini etkileyebilir.

Yeşil çay çeşitleri şu şekilde sıralanabilir:

• Sencha: Sencha, Japonya’nın yeşil çayları arasında en popüler olanıdır. Sencha yaprakları önce buharda pişirilir ve sonra şekillendirilir. 

• Tencha

• Matcha: Matcha , gölgede yetişen yeşil çay yapraklarından yapılır. Yapraklar daha yüksek klorofil içeriğine sahiptir ve bu durum da onları canlı yeşil bir renk haline getirir. Matcha tüketmek için yaprağın tamamı toz haline getirilir. Toz, kaynar su ile karıştırılır ve servis edilmeden önce hafifçe çırpılır. Tadı hafif ve tatlıdır.

• Konacha

• Shincha

• Funmatsucha

• Fukamushicha

• Gyokuro

• Kukicha

• Bancha

Yeşil çay ve siyah çay arasındaki fark nedir?

Yeşil ve siyah çay arasındaki fark, üretim sürecinden kaynaklanmaktadır. Siyah çay, rengini ve aromasını dönüştüren fermantasyona uğrar, oysa yeşil çay işlenmeden kalır ve rengini korur.

MEMORIAL

Vücutta yağ yakılmasını sağlayan ve metabolizmayı hızlandıran besinler!

Hangi yiyeceklerin insan vücudunu ne şekilde etkilediğini bilmek ve buna uygun beslenmek kilo vermek için önemli avantajlar sağlayabiliyor. Kalori değeri, yüksek gıdalar tüketmek vücudun daha fazla enerji almasına neden oluyor. Kalorili ve yüksek enerjili gıdaların tüketilmesi ise kilo alımını kolaylaştırıyor.

Tarçının faydaları nelerdir?

Tatlılardan yemeklere ve hatta bitki çaylarına kadar pek çok yiyecek ve içecek için yaygın bir kullanım alanı sunan tarçın, sağlık açısından da oldukça faydalı olan değerli bir baharat türüdür. Lezzet amaçlı kullanımının yanı sıra sağlık üzerindeki faydaları nedeniyle aynı zamanda fonksiyonel besinler olarak adlandırılan ve sağlığın geliştirilmesi için bir takviye olarak da kullanılabilen besin grubu içerisinde yer alır. Özellikle birçok tatlı tarifinin içerisinde lezzetlendirici olarak yer alır. Çok önemli faydalarının olmasına rağmen birçok fonksiyonel besin lezzetsiz ve tüketilmesi zor olduğundan tercih edilmezken; tarçın lezzetiyle de dikkat çeker. Ortaçağdan itibaren öksürük, boğaz ağrısı ve artrit gibi hastalıkların tedavilerinde kullanılan tarçın, günümüzde de pek çok hastalıktan korunmada etkili olduğu bilinen değerli bir baharattır. Faydaları açısından bilimsel araştırmalara sıklıkla konu olan ve pek çok olumlu etkisi araştırmalarla kanıtlanmış olan tarçın, sağlığını korumak isteyen bireylerin mutlaka düzenli olarak tüketmesi önerilen besin türleri arasındadır.
Tarçının Faydaları Nelerdir?
Türk mutfağında sıklıkla kullanılan tarçın, lezzetiyle ünlenmiş olmasına karşın faydaları yeterince bilinmeyen bir baharattır. Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar ve özellikle de diyabet üzerindeki faydalarının keşfedilmesinin de etkisiyle tarçın, sağlığına önem verenler tarafından daha sık tercih edilmeye başlamıştır. Özellikle çubuk tarçının faydaları pek çok platformda diyabet hastaları üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle ön plana çıkmaktadır. Buna ek olarak kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi, beyin ve sinir sistemine ilişkin hastalıklardan koruması, kanserden koruması gibi pek çok olumlu etkiyi de beraberinde getirir. İşte tarçının saymakla bitmeyen faydaları arasında en belirgin olanlarından bazıları…

1. Antioksidan İçeriği Yüksektir

Tarçın, antioksidan içeriği en yüksek olan baharat türlerinden bir tanesidir. En güçlü antioksidanlar arasında yer alan flavonoidler, polifenol ve fenolik asit tarçında bol miktarda yer alır. Bu bileşenler vücutta serbest radikallerin oluşumunu önleyerek hücreleri oksidatif hasara karşı korur. Bu sayede hemen hemen tüm kanser türlerine karşı önemli bir koruma sağlar. Buna ek olarak yüksek antioksidan içeriği sayesinde yaşlanmayı geciktirir, enfeksiyon hastalıklarına karşı korur ve stresi azaltmaya yardımcı olur. Antioksidan özelliği, doğal bir gıda koruyucusu olarak görev yapabilecek kadar yüksektir.

2. Enfeksiyonlara Karşı Koruma Sağlar

Tarçının vücuda sağladığı olumlu etkilerden bir tanesi de inflamasyonu azaltmasıdır. Eski çağlardan beri bronşit tedavisinde ve kronik öksürüklerin iyileştirilmesinde tarçının kullanılmasının nedeni de budur. İçerdiği biyoaktif bileşenler sayesinde tarçın; vücutta bakteriler, virüsler, mantar ve parazitlerden kaynaklı olarak oluşan enfeksiyonlarla mücadele eder. Bağışıklık sistemini güçlendirerek vücudun hastalıklara karşı daha güçlü bir şekilde savaşmasına yardımcı olur. Bu enfeksiyonlar nedeniyle vücutta oluşabilecek hasarların önüne geçilmesinde de oldukça etkilidir. Antiinflamatuar etkisi sayesinde özellikle kronik hastalıklarda hastalığın vücutta yol açabileceği harabiyetleri önlemeye katkı sağlarken tedavi sürecinde başarı oranının artırılmasına da destek olur.

3. Diyabet ve Kardiyovasküler Hastalıklarla Savaşır

Dünyada en çok ölüme neden olan hastalık grubu kalp ve damar hastalıklarıdır. Kardiyovasküler hastalıklar olarak da adlandırılan bu hastalık grubunun gelişiminde risk faktörleri arasında ise genetik yatkınlıktan sonra ikinci en önemli neden diyabet hastalığıdır. Tarçın, bu iki kronik hastalığa karşı vücutta önemli bir koruma sağlayan mucize bir besindir. Tarçının sağlık üzerindeki faydaları arasında en çok bilinenlerden bir tanesi kan şekerinin düşürülmesine yardımcı olmasıdır. Yapılan bilimsel araştırmalara bakıldığında Tip 2 diyabet hastalarında günde 1 gram tarçın tüketiminin kan parametrelerinde olumlu değişikliklere yol açtığı tespit edilmiştir. Bu sayede tarçın diyabet hastalarında kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olurken sağlıklı bireylerde insülin direncinin gelişimini önler. Aynı zamanda tarçın, kolesterolün dengelenmesine de yardımcı olur. Total kolesterol, LDL kolesterol ve trigliserit düzeylerinin düşürülmesine ve iyi kolesterol olarak bilinen HDL kolesterolün yükseltilmesine yardımcı olan tarçın, düzenli olarak tüketildiğinde hem diyabet hem de kardiyovasküler hastalıklara karşı büyük bir koruma sağlar. Kan basıncının düşürülmesi üzerinde de etkileri bulunan tarçın, hipertansiyon hastalarında kan basıncının kontrol altında tutulmasına destek olur.

4. Nörodejeneratif Hastalıklardan Korur

Tarçının faydaları arasında en önemli olanlardan bir diğeri ise Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklarda ilerleyişi yavaşlatması ve hastalığı yatıştırmasıdır. Bazı bilimsel çalışmalarda düzenli tarçın tüketiminin Alzheimer hastalığının gelişiminde rol oynadığı düşünülen tau proteininin beyindeki üretimini engellediği görülmüştür. Buna ek olarak motor duyusal aktiviteleri ve nöronların sağlığını koruyarak Parkinson hastalığına karşı korur, mevcut hastalarda ise hastalığı yatıştırmaya yardımcı olur. Bilişsel fonksiyonları destekler, hafızayı güçlendirir ve çevresel etkilere duyarlılığı arttırır.

5. Emziren Annelerde Süt Üretimini Destekler

Tarçın, emziren annelerin güvenle kullanabileceği baharat türlerinden bir tanesidir. Yapılan bazı bilimsel araştırmalar tarçın tüketiminin süt üretiminin artması ile ilişkili olduğunu öne sürmektedir. Gebelik döneminde oluşan cilt sorunlarının giderilmesinde de önemli etkileri bulunan tarçın düzenli olarak tüketildiğinde cilt elastikiyetini arttırarak çatlak oluşumunu önler, derideki döküntü, tahriş ve enfeksiyon sorunlarının iyileştirilmesine yardımcı olur. Emziren annelerde güvenle kullanılabilen bir baharat olmasına karşın tüm besinlerden kaynaklanabilen olası alerji risklerine karşı tarçın tüketmeye yeni başlayan anneler birkaç gün boyunca bebeklerini takip etmeli, herhangi bir yan etki görmesi halinde tüketimi bırakarak doktora başvurmalıdır.

6. Kilo Vermeye Yardımcı Olur

Kilo vermek veya formunu korumak isteyenlerin güvenle tüketebileceği bir besin olan tarçın, kan şekerinin dengeli bir şekilde seyretmesini sağlayarak açlık ve tatlı krizlerinin önüne geçer. Bu sayede kilo vermeyi kolaylaştırır. Sindirim sistemini düzenler, kabızlık ve şişkinlik sorunlarının önüne geçilmesine yardımcı olur. Besinlerin midede daha uzun süre kalmasını sağlayarak öğünlerin ardından elde edilen tokluk hissinin süresini uzatır. Tüm bunlar diyet uygulayan kişilerde başarı oranının yükseltilmesine yardımcı olur. Sağlık üzerinde olumlu etkileri çok fazla olan tarçının, tüm bu faydalarına karşın kalori içeriği oldukça düşüktür. Bu nedenle diyet yapanlar de dahil olmak üzere herkes tarafından güvenle kullanılabilir.

Tarçın Nasıl Tüketilmelidir?

Tarçın yemeklerde ve tatlılarda lezzetlendirici olarak kullanılabilir. Buna ek olarak olumlu etkilerden en iyi şekilde yararlanabilmek için tarçını kaynamaya yakın sıcak su içerisinde 5 dakika demleyerek çayını hazırlayabilir, günde bir fincan tüketebilirsiniz. Cilde olan faydaları ve ağrıları azaltıcı etkilerinden faydalanabilmek için tarçının bir diğer kullanım seçeneği piyasada kolaylıkla bulunabilen tarçın yağlarıdır. Bilinen ve güvenilen markalardan temin edilen tarçın yağı, cildin sorunlu bölgelerine az miktarda ve günde bir kez sürülebilir. Buna ek olarak sırt ve bel ağrılarının hafifletilmesi için ağrılı bölgeye tarçın yağı ile masaj yapılabilir. Yan etkileri çok az olmasına karşın kronik hastalıkları bulunanlar, ilaç kullananlar ve alerjik reaksiyonları olan kişiler düzenli olarak tarçın tüketmeye başlamadan önce mutlaka hekimlerine danışmalıdır. Hekim tarafından tarçın tüketimine engel herhangi bir durumun olmadığının belirtilmesi halinde bu kişiler de tarçını bir baharat olarak, çayını demleyerek veya yağını kullanarak tüketmeye başlayabilirler.

Eğer siz de yukarıda belirtilen olumlu etkilerden faydalanmak isterseniz bildiğiniz ve güvendiğiniz satıcılardan temin edeceğiniz çubuk veya toz tarçını yemeklerinizde kullanmaya başlayabilir, çayını hazırlayarak her gün bir fincan tüketebilirsiniz.

Sayfa içeriğinde tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren ögelere yer verilmemiştir. Tanı ve tedavi için mutlaka hekiminize başvurunuz.

MEDICALPARK

İdeal kilonuzu koruyun

Hastalıklara yakalanma riskinizi azaltmak, her zaman zinde ve enerjik olmak için sağlıklı kilo aralığınızda olmanız oldukça önemlirdir. Bunun için Beden Kitle İndeksi (BKİ), vücut yağ yüzdesi, bel çevresi ve kalça çevresi ölçümlerinizin sağlıklı dilimde olmasına özen gösterin.

Egzersizi ihmal etmeyin 

Sağlıklı yaşam ve sağlıklı beslenme düzeninin içerisine muhakkak bir egzersiz programını dahil edin. Yaşam koşullarınıza uygun, sürekli yapabileceğiniz bir aktivite türünü seçin ve düzenli olarak egzersiz yapın.

Alkollü içki tüketme alışkanlığınız varsa bundan vazgeçmeye çalışın, bırakamıyorsanız da azaltın. Ayrıca içkinin çeşidi de önemlidir. Viski, konyak, votka gibi sert alkollü içkiler bira ve şaraba oranla daha yüksek kalorilidir. Alkol boş enerjidir, bize dönüşü yağ şeklinde olur. Alkol alırken, yanında atıştırdığınız kuru yemiş, cips türünde besinlerin son derece kalorili olduklarını da unutmayın.

Günde 2 – 2.5 litre su için

İnsan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli öğe sudur. İnsan açlığa haftalarca dayanabilirken susuz ancak birkaç gün yaşayabilir. Vücut ısısının dengelenmesi, metabolizmanın devamı ve vücuttan zehirli atık maddelerin atılması için su elzemdir. Bu nedenle günde 2-2.5 litre su tüketin.

Kurubaklagilleri ve lifli besinleri tüketin 

Tüketilen karbonhidrat kaynağının türüne ve miktarına dikkat edin. Saf şeker kaynakları ve rafine unlu besinler yerine tokluk hissini arttıran, kabızlığı engelleyen ve kilo kontrolünü kolaylaştıran kurubaklagilleri (nohut, mercimek, barbunya gibi), lifli tahılları, taze ve kuru meyveleri, sebzeleri tercih edin.

Abur – cubura sınırlama getirin 

Abur cubur olarak nitelendirilen hazır yiyecekler ve ağır tatlılar, pastalar fazla miktarda yağ ve enerji içerdiğinden hem kilo aldırıcı hem de hastalıklara yatkınlığı arttırıcıdır. Bu nedenle bu yiyeceklere mutlaka sınırlama getirin.

Yeterli ve dengeli beslenmek için öğün atlamayın. Çünkü atlanan her öğün bir sonraki öğüne kadar daha çok acıkmanıza ve karşınıza çıkan her yemeği kalorisi yüksek veya düşük, miktarca çok veya az demeden ihtiyacınızdan fazla tüketmenize neden olacaktır.

Mümkün olduğu kadar çok çeşitli beslenmeye özen gösterin. Her gün beslenme planınız içerisinde tüm besin gruplarına (süt, et, sebze-meyve, tahıl) yer vermeye çalışın. Bu besinlerin hepsinden bir öğünde tüketemeseniz de gün içerisinde farklı öğünlerde almaya çalışın.

Sebze ve meyveler bol su ve vitamin-mineral içerip, az kalorilidirler. Bol miktarda ve değişik renklerde sebze, meyve tüketmeniz hem kilo kontrolüne yardım eder hem de birçok hastalıktan (kanser, kalp-damar hastalıkları) korunmanızı sağlar. Dikkat edeceğiniz önemli bir nokta ise mevsiminde sebze-mevye tüketimidir.

Beslenmenizdeki yağ tüketimini azaltın. Özellikle katı yağlardan (margarin, tereyağ vb.) uzak durun, daha çok bitkisel sıvı yağları tercih edin. Bir günde en fazla 3 yemek kaşığı sıvıyağ tüketin. Yemeklerinizi hazırlarken kızartma yerine ızgara, haşlama, buharda ve fırında pişirme yöntemlerini kullanın.

Comments are closed.