logo

Yolculuk – önce seni sözsüz bırakır sonra da iyi bir hikaye anlatıcısına dönüştürür.

TÜRKMENİSTAN –

Türkmenistan tarihi hakkında

Türkmenistan tarihi, oldukça köklü bir geçmişe dayanıyor. Çok fazla medeniyete şahitlik eden Türkmenistan toprakları uzun yıllar; Sasani İmparatorluğu, Selçuklular ve Timur İmparatorluğu gibi devletlerin egemenliğine giriyor.  19.yüzyıl sonralarında Çarlık Rusya’nın hakimiyetine giren ardından da Sovyet Birliği’ne katılan Türkmenistan, takvimler 1991 yılını gösterdiğinde ise bağımsızlığını ilan ediyor. Günümüzde de bağımsız Türk devletlerinden biri olarak varlığını sürdürmekte. 

Türkmenistan nerede?

Orta Asya’da bulunan Türkmenistan; Kazakistan, İran, Özbekistan ve Afganistan’a komşu. Batıda Hazar Gölü’ne de kıyısı olan Türkmenistan, keşfedilmeye değer birçok rotayı da sınırlarında bulunduruyor. 

Türkmenistan başkenti olan Aşkabat, ülkenin ticari ve kültürel merkezi aynı zamanda. Ülkede gezilecek yerlerin birçoğuna ev sahipliği yapan kent, “Aşkın şehri” olarak da biliniyor. Kopet Dağları’nın ve Karakum Çölü’nün kenarında bir vahaya kurulu olan Aşkabat, önemli bir uluslararası havalimanına da sahip. 

Türkmenistan kültürüyle ilk kez tanışacak olanlar için ideal bir rota olan Aşkabat’ın gezilecek yerleri, anıtları ve heykelleri hayli fazla. Ülkenin en büyük kenti olan Aşkabat’ta mutlaka görmeniz gereken adresler ise şöyle: Anayasa Anıtı, Ahalteke Anıtı, Tarafsızlık Anıtı, Bağımsızlık Anıtı, Türkmenbaşı Ruhi Camii, Ertuğrul Gazi Camii, Cumhuriyet Meydanı, Bağımsızlık Meydanı, Atatürk Meydanı ve Aşkabat Ulusal Müzesi.

Türkmenistan şehirlerini keşfederken sıra da ülkenin Balkan vilayetinin merkezi Balkanabat (eski adıyla Nebitdağ) kenti var! Başkent Aşkabat’a yaklaşık 425 km uzaklıkta bulunan şehir, ülkenin petrol ve doğal gaz üretiminin yapıldığı önemli bir sanayi kenti durumunda. Türkmenistan’ın batısında yer alan Balkanabat, Trans-Hazar Demiryolu’nun etkisiyle kuruluyor ve gelişerek ülkenin en önemli kentlerinden biri oluyor. Özenle planlanan ve yeşillendirilen şehirde gezilecek yerler ise şöyle: Çöl Kaşifleri Anıtı, Gözlü Ata Türbesi, Yangykala Kanyonu ve Antik Dehistan Harabeleri. 

Türkmenistan şehirleri arasında popüler olan diğer bir kent ise Daşoğuz. Ülkenin kuzeyinde yer alan şehir, aynı zamanda Daşoğuz vilayetinin de başkenti. Şavat Kanalı’nın ikiye ayırdığı Daşoğuz, 1950’lerden sonra gelişmeye başlıyor ve Türkmenistan için oldukça önemli bir kent haline geliyor.  Türkmenistan seyahatinizde Daşoğuz’u görmek istiyorsanız kente yaklaşık 3 saatlik mesafede yer alan Köhne Ürgenç Harabeleri’ni ziyaret etmenizi tavsiye ediyoruz. 

Turkish Airlines Blog

YAKUTİSTAN – MOĞOLİSTAN – SİBİRYA – DAĞISTAN – TATARİSTAN – ALTAY CUMHURİYETİ – BAŞKİRİYA CUMHURİYETİ – ÇEÇENİSTAN – KARAÇAY ÇERKES – ÇUVAŞİSTAN

Tataristan’a gelip te idil boylarındaki Çuvaş Türklerinin yaşadığı Çuvaşiştan’a gitmeden ve Çuvaşiştan’da tarih ve kültür medeniyetimizin belgeselini çekmeden olur mu dedik, Tataristan’ın başkenti Kazan’dan yola koyulduk. Kazan’dan bize rehberlik yapan Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat fakültesinde okumuş Süleyman Bey ile birlikte Nazlı nazlı akan idil boylarından geçerek Çuvaşiştan’ın başkenti Çeboksarı’ya gidiyoruz.

Yemyeşil orman envaı çeşit çiçeklerle bir tabloyu andıran köylerden geçerek Çuvaşiştan’ın başkentine geliyoruz. Çuvaşiştan’da bize rehberlik yapan Mari Hanım’da Çuvaş devlet televizyonunda buluşuyoruz. Mari hanım kendi özel çabası ile Türkçeyi öğrenmiş, Türk Dünyası gazeteciler zirvesinde kendisi ile tanışmıştık.  Çuvaş Türklerinin tarihini gelenek ve göreneklerini araştırarak Devri Alem programı olarak belgesel çekmeye başlıyoruz.

ÇUVAŞ TARİH MÜZESİNDEYİZ

Çuvaşiştan’ın başkenti yemyeşil yüksek binalar düzenli caddeler ve muhteşem bir göl ile çevrilip idil nehrinin kolu içerisinde yer alan güzel bir şehir. Çuvaş Türklerinin tarihini yakından öğrenmek üzere Maria hanımla Çuvaş tarih müzesine gidiyoruz. Tarih müzesindeki tarihi belgeler en önemlisi İslami harfler ile yazılmış 1514 tarihli mezar taşı Çuvaşların ihtişamlı tarihini gözler önüne seriyor. Bugün çoğunluğu Hristiyan olan Çuvaş Türkleri,  9. Yüzyılda İslam medeniyetinin muhteşem geçmişi olan İdil Bulgar Türklerinin yaşadığı tarihi Bulgar şehrinden buraya gelmişler. Cengiz Han İdil Bulgar şehrini yıkıp yakınca burada İslam medeniyeti büyük darbe görmüş, burada yaşanan idil Bulgar Türkleri Çuvaşıştana gelerek Çuvaş türkü unvanını almışlar.

İdil boyları, Tataristan ve Çuvaşiştan 1552 yılında Rus çarı korkunç İvan tarafından yakılıp yıkılınca İslam medeniyeti bu coğrafyadan silinir. İslam medeniyeti burada büyük darbe alır. Kazan’daki Müslümanlar İslami kimliklerini muhafaza etmelerine rağmen Çuvaşıştan’da ki Müslümanlar korkunç İvan’ın asimilasyonuna uğrayarak, Hristiyan olurlar. Bugün Çuvaşıştan’ta sadece bir caminin olduğunu öğreniyoruz. 1 milyon 400 bin nüfusa sahip olan Çuvaşiştan’ın yarısı dışarıda yaşıyor. Çuvaşiştan’da bizlere rehberlik yapan Maria hanım Hristiyan olmasına rağmen, Türk adlar vermiş. Birkaç kez Türkiye’ye gelmiş. Türk kültürünü yakından bilen bir gazeteci ve belgesel sunucusu bize Tataristan tarihi ile ilgili CD’lerde veriyor.

Çuvaşiştan gerçekten görülmeye değer.  Çuvaşlar kadınlar büyük önem veriyorlar. Çuvaş devlet başkanı büyük bir kadın heykeli yaparak Çuvaş ana adıyla şehrin en güzel yerine yerleştirmiş. Maria hanım ile Çuvaş Türkçesi üzerine konuşma yapıyoruz. Çuvaşça çok dikkat ile dinlenirse çok iyi anlaşılıyor. Ayrıca Rusların uzaya gönderdiği 3. Kozmonotta Çuvaşlı bir Türk. Bu türkün başkent yakınlarındaki bir köyde müzesinin olduğunu öğreniyoruz. Ancak zamanımız olmadığı için buraya gidemiyoruz. Çuvaşiştan ile ilgili anlatılıp söylenecek çok şey var. Bize burada çok iyi rehberlik yapan gazeteci Maria hanıma teşekkür etmeyi borç biliyoruz. Çuvaşiştan Türk cumhuriyeti ile i ile ilgili  bazı kaynaklarından derlediğimiz bilgileri sizlerle paylaşıyoruz.

ÇUVAŞİSTAN CUMHURİYETİ / ÇUVAŞ TÜRKLERİ

Çuvaşistan1551 yılında Rus hakimiyeti altına giren Çuvaşlar, kendilerine Çavaş derler. Çuvaşları diğer Türk boylarından ayıran en mühim özellikler, kullandıkları dil ve Müslümanlıktan farklı bir din (putperestlik ve Hıristiyanlık) gösterilebilir. Çuvaşlar “r” Türkçesi denilen oldukça değişik bir Türkçe kullanırlar ve bu yüzden Çuvaşçayı anlamak mümkün değildir. Ancak dilciler Çuvaşların kullandıkları dilin Türk asıllı bir dil olduğunu söyleyebilirler.

Çuvaşlar X-XVI. yüzyıllarda eski Türk kabilelerinin (İdil Bulgarlarının) karışmasından meydana gelmiş olup, İdil’in sağında (Çuvaş MSSC) Şura ile Svigiya nehirlerinin arasında oldukça kapalı bir cemiyet halinde yaşarlar.

Çuvaşların ekseriyeti Hıristiyan diye addedilirse de, eski dini inançlarına sadık kalmışlardır. Çarlık devrinde hükümet, onların arasında güçlü misyonerlik hareketi yürütmüştü. Zaten 1871’de Rus harfleri esasında Çuvaş alfabesi düzenlenmesinin gerçek gayesi de onların Hıristiyanlaşmasını hızlandırmaktı. Bu misyonerlik hareketi Çuvaşların tepkisine sebep olmuş, daha önce putperest olmalarına rağmen, bir kısım Çuvaş ilk hürriyet yıllarında (1905) İslamiyet’i kabul etmişlerdi. Kısacası Çuvaşlar dil ve din özellikleri yönünden genel Türklükten uzak gibi gözükmekle birlikte, İdil-Ural’daki diğer Türk boylar (Tatar-Başkurt) ile kardeşliklerinin şuurundadırlar ve bu şuur tahsil derecesinin ve milli kültüre verilen ehemmiyetin arttığı derecede artmaktadır. 1990’dan itibaren Çuvaşistan ile Türkiye arasında kültürel ilişkiler başlamış olup, bir miktar Çuvaş öğrenci Türkiye’de tahsil görmektedir. Çuvaşistan veya Çuvaş Cumhuriyeti (Çuvaşça: Чăваш Республики), Rusya Federasyonu’nun içinde yer alan federe cumhuriyettir. Cumhuriyetin adını aldığı Çuvaşlar, Türk halklarından biridir. Çuvaşistan, Rusya’nın orta kesiminde yer alır ve Haziran 1920’de kurulmuştur.

İSMAİL KAHRAMAN’IN KALEMİNDEN

Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti

Kuzeybatı Kafkasya’da bulunan Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nin yüzölçümü 14.300 km2, nüfusu yaklaşık 467.000’dir (2018). Doğusunda Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, güneyinde Abhazya, batısında Krasnodar, kuzeyinde ise Stavropol krayları yer alan Karaçay-Çerkes’in başkenti yaklaşık 130.000 nüfuslu Çerkessk şehridir. Cumhuriyetin ikinci büyük şehri Karaçayevsk’dir.

Sovyeler Birliği’nin kurulmasının ardından, Ocak 1922’de özerk bölge olarak kurulan Karaçay-Çerkes, Nisan 1926’da Karaçay Özerk Bölgesi ve Çerkes Ulusal Bölgesi olarak ikiye ayrıldı. Çerkes Ulusal Bölgesi’nin statüsü 1928’de özerk bölge seviyesine yükseltildi. II. Dünya Savaşı sırasında, 1943’te Karaçay halkı toplu olarak Orta Asya’ya sürgüne gönderildi ve Karaçay Özerk Bölgesi lağvedildi. 1957’de Karaçayların vatanlarına dönmesine izin verilmesinin ardından her iki bölgeyi de kapsayacak şekilde Karaçay-Çerkes Özerk Bölgesi, bu kez idari olarak Stavropol Krayı’na bağlı olarak yeniden kuruldu. Temmuz 1991’de statüsü cumhuriyete dönüşen Karaçay-Çerkes, ciddi bir parçalanma sorunuyla karşı karşıya kalmasına rağmen, Mart 1992’de yapılan bir halk oylamasıyla bütünlüğünü korudu ve Aralık 1992’de Rusya Federasyonu’nun kurucu idari birimleri arasında yerini aldı.

Kendi bayrağına, parlamentosuna sahip olan Karaçay-Çerkes’te Karaçayca, Çerkesçe, Rusça, Abazaca ve Nogayca resmi dillerdir. Nüfusun % 40’ını Karaçaylar, % 12’sini Çerkesler, % 7’sini Abazalar, % 31’ini Ruslar, % 3.5’ini Nogaylar oluşturmaktadır. Cumhuriyet sınırları içerisinde Abaza ve Nogay ulusal rayonları vardır.

ÇERKES ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

Çeçenistan resmî adıyla Çeçen Cumhuriyeti yaygın olarak bilinen şekliyle Çeçenya, Rusya Federasyonu’nun federal bölgelerinden (cumhuriyet) birisidir. Kuzey Kafkasya’da, Hazar Denizi’ne 100 kilometre (62 mi) uzaklıkta bulunur. Cumhuriyetin başkenti Grozni şehridir. (2010 itibarıyla) Cumhuriyetin nüfusu 1.268.989 kişidir.

ÇEÇENİSTAN NE ZAMAN BAĞIMSIZ OLDU?

1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti iki bölüme ayrıldı: İnguşetya Cumhuriyeti ve Çeçen Cumhuriyeti. Çeçen Cumhuriyeti, bağımsızlık arayan İçkerya Çeçen Cumhuriyeti’ni ilan etti. Rusya’ya karşı gerçekleştirdiği Birinci Çeçen Savaşı’nın ardından Çeçenistan, İçkerya Çeçen Cumhuriyeti olarak fiilen bağımsızlık kazandı. İkinci Çeçen Savaşı sırasında Rusya Federasyonu kontrolü yeniden sağlandı. O zamandan beri sistematik bir yeniden yapılanma ve yeniden inşa süreci yaşansa da ülkenin dağlık kesimlerinde ve güney bölgelerinde 2019 yılına kadar düzensiz çatışmalar devam etti.

ÇEÇENİSTAN’IN KOMŞULARI

Kuzey Kafkasya’nın doğu kesiminde, kısmen Doğu Avrupa’da yer alan Çeçenistan, neredeyse her tarafı Rusya Federal toprakları ile çevrilidir. Batıda Kuzey Osetya ve İnguşetya, kuzeyde Stavropol Krayı, doğuda Dağıstan ve güneyde Gürcistan ile sınır komşusudur. Başkenti Grozni’dir. Kuzeybatısında Rusya Federasyonu’na bağlı Stavropol Kray, doğusunda ve güneyinde Dağıstan ile Gürcistan, batısında İnguşya ve Kuzey Osetya yer alır. Çeçenistan’ın güneyi tamamen dağlıktır. Bu dağlar batıdaki Nazrani’den başlayıp doğudaki Gerzel-dola kadar uzanır. En batı uçta bulunan Stolovaya dağından İtumgalla’ya kadar uzanan sıradağlar Taşlır Dağları (Thulgandagghaş) adını alır.

Taşlık sıradağlarının kuzeyinde Sunzha (Sunja) sıradağları adı verilen dağlar vardır. Onunda kuzeyinde Terek sıradağları bulunur. Sunzha sıradağlarının arasından dikine Terek Nehrinin Sunzha koluna bağlı büyük çaylar akar. Dağlardan daha çok sözü edilmesi gerekenler Çeçenistan’ın güney sınırını oluşturanlardır. Batıdan doğuya doğru sınır boyunca uzanan büyük dağlar, Kafkas sıradağlarının birer tepeleri olarak kabul edilebilr. Çeçen Cumhuriyeti 15 bölgeye ve cumhuriyet açısından önemli 3 şehre ayrılmıştır. Çeçenistan’ın gerçek bölgeleri bulunmaz, ancak çoğu insan Çeçen dilinin farklı lehçelerinin farklı bölgeleri tanımladığını ifade etmektedir. Başlıca lehçeler şunlardır: Dzhokhar lehçesi olarak da bilinen Grozni, Grozni içinde ve çevresindeki bazı kasabalarda yaşayan insanların lehçesidir. Naskhish, Çeçenistan’ın kuzeydoğusunda konuşulan bir lehçedir.

Başkiriya Cumhuriyeti olarak da bilinen Başkurdistan’ın başkenti olmakla birlikte en kalabalık şehir unvanına sahip olan Ufa, Rusya’nın da en büyük 11. şehri. Başkurdistan, Rusya’ya bağlı federe bir Türk Cumhuriyeti. Rus Devlet İstatistik Kurumu’nun 2005’de yayınladığı rapora göre Ufa, Rusya Federasyonu içerisinde yaşam kalitesi en yüksek ikinci şehir olma özelliğine sahip. Belaya Nehri kıyısında, güneyden kuzeye doğru yaklaşık 30 kilometrelik alan üzerine yayılmış olan Ufa’nın yüzölçümü ise 71 kilometrekare. 2008 yılında yapılan son nüfus sayımına göre de şehirde 1 milyonu aşkın insan ikamet ediyor.

16. yüzyılda inşa edilmiş bir kale ile kurulan Ufa, Rusya sınırları içerisine girdiğinden beri gelişiyor. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla 1911’de özerkliğini ilan eden Başkurdistan’ın en gelişmiş şehri olan Ufa’da genç nüfus bir hayli fazla. Savaşın ardından sürekli büyüyen, ekonomik anlamda kendisini geliştiren şehir, günümüzde de hem turistik hem de endüstriyel açıdan insanları davet ediyor.

Rusya sınırları içerisinde yer alsa da Ufa’da sıcaklık ülke normallerinin üzerinde seyrediyor. Yıllık ortalama 589 mm yağış alan şehirde en sıcak ay Temmuz iken, en soğuk ay ise Ocak olarak kabul görüyor. Temmuz ayında ortalama sıcaklık 26 C derece, Ocak ayında ise -8 derece oluyor. Ufa’da gece hayatı, genç nüfusun kalabalık olmasından kaynaklı olmakla birlikte hız kesmeden devam ediyor. Sabahın ilk ışıklarına kadar eğlencenin sürdüğü şehirde her zevke hitap eden bir eğlence mekanı bulmak mümkün.

Ufa’nın tarihini merak ediyorsanız, gitmeniz gereken ilk yer Başkurdistan Cumhuriyeti Ulusal Müzesi. Sanata oldukça değer verildiği bir şehir olan Ufa’ya gelmişken, Başkır Devlet Opera ve Bale Tiyatrosu ile ‘Nur’ Ufa Devlet Tatar Tiyatrosu’na gidebilir, düzenlenen etkinliklere bilet alabilirsiniz. Başkurdistan kahramanı olan Salavat Yulaev Anıtı, genç yaşta Bahadır olma şerefine nail olmuş Salavat Yulaev anısına, Sovyetler zamanında inşa edilmiş. Genç kahraman ‘Bahadır’ unvanını Ruslarla yapılan kahramanca savaşlar sonucunda almış. Ufa’ya kadar gitmişken, Bunların dışında Ufa’ya kadar gitmişken Dostluk Anıtı’nı, Şalyapin Anıtı’nı, St. Sergius Katedrali’ni ve Yedi Kız Fıskiyesi’ni görmeden dönmeyin.

Başkurdistan’ın en büyük havalimanına sahip olan Ufa’ya İstanbul’dan ve Antalya’dan Türk Hava Yolları’nın direkt uçuşları düzenleniyor. Ufa Uluslararası Havalimanı her yıl 1 milyondan fazla yolcunun durak noktası oluyor. Havalimanına geldikten sonra kent merkezine gitmek için otobüsleri veya troleybüsleri kullanabilirsiniz. Şehir içi ulaşım hizmetleri ise ‘Bashavtotrans’ tarafından sağlanıyor. Otobüsler, tramvaylar ve troleybüslerin kullanıldığı ulaşımda taksiler de yolcular için iyi bir alternatif oluşturuyor.

Başkurdistan Rusya’ya bağlı özerk bir cumhuriyet olduğu için Rusya’ya girerken uygulanan vize işlemlerinin aynısı Başkurdistan için de uygulanıyor. Ufa’ya gitmek isteyen gri ve yeşil pasaport sahiplerine herhangi bir vize işlemi uygulanmazken, bordo pasaport sahiplerinin vize almaları gerekiyor. Ayrıca, diplomatik pasaportlara da vize işlemi uygulanmıyor.

Altay Dağları Kazakistan ve Moğolistan bozkırlarının ve Sibirya ormanlarının birleştiği yerde, Asya kıtasının ortasında bulunmaktadır. Altay dağlarında ve eteklerinde yer alan Dağlık Altay cumhuriyetinin yüz ölçümü 92.902 km karedir. Dağlık Altay Cumhuriyetinin topraklarının %85’i dağlıktır ve 1/4’i ormanlarla kaplıdır. Dağlık Altay’da bir çok nehir ve 7000 göl bulunmaktadır. Cumhuriyet, RF içinde Tuva Cumhuriyeti, Hakasya Cumhuriyeti, Kemerovo bölgesi ve Altay bölgesi ile sınırdaştır. Altay’ın üç dış ülkeyle de sınırı mevcuttur. Komşu olduğu ülkeler Kazakistan, Çin ve Moğolistan’dır.

Altay’ın eşsiz güzelliği, 2001 yılında Altay ve Katun milli parklarının, Teles gölünün, Beluha dağının ve Ukok ploskogoryesinin UNESCO Dünya Tabiat Mirasının listesine girmesine vesile olmuştur. Altay Türkleri Dağlık Altay’da yaşayan çeşitli Türk kabilelerinden oluşan bir halka verilen addır. Bunlar Kuzey Altaylar denilen Tubalar, Çelkan, Kuğu Kişi, Kumandin; ve eskiden Beyaz Kalmık denilen Güney Altaylardır: Altay Kişi, Telengit, Teles ve Teleutlardır.

Bugünkü Dağlık Altay Cumhuriyeti’nin toprakları, Türk tarihinin ihtişamlı dönemlerinin yaşandığı topraklardır. Milattan önce bu topraklar Sakaların ve Hunların hakimiyetine tanık olmuştur. Milattan sonra Gök Türk Kağanlığı, Uygur ve Kırgız devletleri bu topraklarda hakimiyetini sürdürmüştür. Cengiz Han ordularının bölgeye gelmesinden sonra, 12. asrın sonundan itibaren Altay’da Cengiz Han ve haleflerinin hakimiyet zamanı başlamıştır. 15. yüzyılda Altay Cungarya etkisine girmiş ve Cungarya’ya vergi öder duruma gelmiştir. Altay’daki Türk varlığını tehdit eden etki 17. asırda, bölgeye Rusya’nın girişiyle başlamıştır. Kazan Hanlığının ardından Sibirya Hanlığı’nın da düşmesinden sonra Sibirya’nın içlerine doğru ilerleyen Ruslar 17. asırda Altay Türkleriyle karşılaşmıştır.

ANAR SOMUNCUOĞLU

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan, tabiatın hazinelerini tüm cömertliğiyle sunduğu ve binlerce yıllık kültür yollarının kesiştiği Altay dağlık yöresi, Altın Dağlar, Teletskoye Gölü, Altay inancında dünyeviliğin ruhaniliğe yükseldiği Şambala’nın kapısı olarak bilinen Beluha Dağı’nın Gebler Buzulu’ndan doğan Katun ile Çulişman ırmakları / İskitler’in mirası ve Bronz Çağ’dan günümüze kadar gelmiş olan Pazırık Kurganları / Altay Özerk Cumhuriyeti’nin kültürel merkezi Gorno – Altaysk ve gizemli Altay Prensesi / İsviçre Alpleri’ni aşan manzaralar / Şamanizm, doğaya tapma kültleri / Orta Asya ve Sibirya’nın en ulaşılmaz noktalarına unutulmaz bir yolculuk…

Rusya Federasyonu ’na bağlı özerk bir cumhuriyet olan Tataristan ‘ın başkenti olan Kazan şehri ülkenin en tarihi kentlerindendir. Kazan, Volga Nehri’nin sol yakasında bulunan, çok eski tarihe sahip antik bir şehirdir.

Moskova ile aynı saat diliminde (Türkiye ile aynı +3) yer alan Tatar şehri, tarihi yapısı ve gezilecek yerlerin çoğunluğu dikkate alındığında Kazan, ziyaret edilmesi gereken şehirlerin başında geliyor. Kazan, adını şehirden geçen Kazanka nehrinden aldığı belirtilse de çok sayıda efsane ile anılır ama en yaygın olan Türkçedeki anlamı ile aynı olan Tatarca Kazan kelimesinden aldığı da belirtilir. Çok eski bir tarihe sahip olduğu belirtilen şehir zaman zaman Türk devletlerinin hakimiyet sahası içine de girmiştir.

Tataristan’nın başkenti Kazan’ın nüfusu 2020 sayımına göre 1 milyon 257 bin 391’dir. Şehrin yüz ölçümü 287.8 kilometre kare olup 7 belediyesi bulunuyor. Şehrin telefon kodu ise +7 843 şeklinde başlamaktadır.

Dinler kenti

Kazan, farklı milletlerden ve dinlerden insanların bir şehirde, sıcakkanlılık ve hoşgörü atmosferinde barış içinde yaşadıklarının çarpıcı örneklerinden biridir. Tataristan’ın başkentindeki etnik ve dini çeşitlilik, yüzyıldan fazla süredir korunuyor. Şehirde 65 Cami, 45 Ortodoks kilisesi, diğer Hıristiyan akımlarına ait 12 kilise, 1 sinagog, Bahá’í ve Krishna ibadet evleri dahil olmak üzere 125 ibadet yeri bulunuyor.  

Kültür şehri

Kazan’ın benzersiz kültürel yapıları bulunuyor.  Şehir haritasında başkentin kültürel çeşitliliğini oluşturan binden fazla yapı var. Kentte  34 müze, 9 tiyatro, 8 büyük konser salonu, 14 kültür sarayı, 50 kütüphane ve 50 çocuk sanat okulu bulunuyor. Kazan’da “Ştab” yaratıcı alanı, “Smena” Çağdaş Sanat Merkezi ve Ugol sanat laboratuarı gibi sürekli olarak yeni kültürel platformlar oluşturuluyor.

Festivaller eksik olmuyor

Kazan ülke çapında uluslararası forumları ile tanınıyor. Kazan’da aynı zamanda Şalyapin Opera Festivali, Rudolf Nuriyev Bale Festivali, Müslüman Sinema Festivali ve Türk kökenli halklarının tiyatro festivali gibi etkinlikler de popülerdir. Önde gelen Rus tiyatroları ve dünya yıldızları geleneksel olarak tur programlarına Kazan’ı dahil ediyor ve şehrin müzeleri periyodik olarak Ermitaj, Tretyakov Galerisi ve Rus Müzesi’nden eserler sergiliyor. Kazan, 2019 yılında müzik yönünde UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na katıldı.

Turizm 

Tataristan’ın başkenti Kazan’ın  kuruluş yıldönümünü kutladığı 2005 yılında, yavaş yavaş ülke çağında turizmin zirvelerine tırmanmaya başladı. Kuruluş yıldönümünde şehir, 500 bin misafir tarafından ziyaret edilirken, Üniversite Oyunları yılında Kazan 1 milyon 500 misafiri ağırladı. Ayrıca Dünya Su Sporları Şampiyonası yılında Tataristan’ın başkentini 2 milyon 100 bin, 2016 yılında 2 milyon 500 bin ve 2018 Dünya Kupası yılında 3 milyon turist ziyaret etti. 2030 yılında Kazan, 5 milyon turist karşılamaya hazırlanıyor.

En çok ziyaret edilen yerler

Turistler arasında en çok ziyaret edilen yerler Kazan Kremlin’i, Bauman Caddesi, Kazan Aile Merkezi, Riviera su parkı ve diğer ilgi çekici yerlerdir.

Dağıstan Cumhuriyeti

Kuzey Kafkasya kısmında, Hazar Denizi kıyısında bulunan Rusya’ya bağlı, özerk bir cumhuriyettir. Kuzey Kafkasya Federal bölgesinin bir parçasıdır ve Büyük Kafkas Dağları’nın kuzeyinde konumlanır. Rusya’nın en güneyinde yer alan Dağıstan, güney ve güneybatıda Gürcistan ve Azerbaycan ile, batı ve kuzeyde Rusya’ya bağlı cumhuriyetler olan Çeçenistan ve Kalmukya ile kuzeybatıda ise Stavrapol Krayı ile sınır komşusudur. Mahaçkale başkenti ve en büyük kentidir. Diğer büyük kentleri ise Derbent, Kizlyar, İzberbaş, Kaspiysk, Buynaksk’tır.

50.300 kilometrekare yüzölçüme ve 30’dan fazla etnik grubun dahil olduğu 3,1 milyonluk bir nüfusa sahiptir. Linguistik ve etnik çeşitlilik açısından Rusya’nın en heterojen cumhuriyetlerinden biridir. Nufüsu büyük çoğunlukla Kuzey Kafkasya dillerini ve Türkî dilleri konuşmakla birlikte Rusça, lingua franca işlevi görmektedir.

Dağıstan kelimesi Türkçe olan dağ kelimesi ile Farsça yer/diyar anlamına gelen -stan ekinin birleşiminden oluşmuştur. Dağıstan’ın bazı bölgeleri çeşitli zamanlarda Lezgistan, Avarya ve Tarkov olarak anılmıştır. 1860 ve 1920 arası Dağıstan kelimesi, günümüz Dağıstan’ının güneydoğu kısmında yer alan Dağıstan Oblastı için kullanılmıştı. Bugünkü sınırlarına 1921 yılında, Terek oblastı ile birleştirilerek Dağıstan Özer Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin kurulması ile ulaştı.

Aydınlık

Siberia 4K – Scenic Relaxation Film With Calming Music

Dünyanın En Uzun Demiryollarına Sahip Sibirya 

Sibirya, Ural Dağları’ndan Büyük Okyanus’a kadar uzanan Rus topraklarına verilen bölgenin adıdır. Batı Sibirya, Doğu Sibirya ve Rusya’nın Uzak Doğusu olmak üzere 3 bölüme ayrılmaktadır. 13.488.500 km² gibi devasa bir alana yayılan Sibirya; ayrıca Yakutya, Buryat, Altay, Khakasiya ve Tuva cumhuriyetlerini de bünyesinde barındırmaktadır. Bölge mimari olarak pek fazla gelişmemiş olsa da yer altı kaynakları oldukça zengindir. Bu da ekonominin endüstriye dayalı gelişmesine neden olmaktadır.

Sibirya’da mutlaka görülmesi gereken güzelliklerden ilki UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak kabul edilen Baykal Gölü’dür. Baykal Gölü dünyanın en derin gölü olmasıyla bilinmektedir. 1642 metre derinliğe sahip bu göl, kışın tamamen donmaktadır. Bölgede 4506 metre yüksekliğe sahip Beluça Dağı da görülmesi gereken diğer güzelliklerden biridir. Beluça, 1998 yılında UNESCO tarafından Altay Altın Dağları ismiyle Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır. Sibirya ile ilgili bilgiler dikkate alındığında bölgede birden fazla alanın UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer aldığı görülmektedir.

Turistler Sibirya ziyareti sırasında Irkutsk’ta oldukça güzel ahşap ve taş binalar görebilmektedirler. Ayrıca etrafta bulunan yerel pazarlar ve içerisinde satılanlar turistlerin oldukça ilgisini çekmektedir. Bunun yanında Budist Buryat Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ulan Ude görülmesi gereken yerlerdendir. Soğuk bir iklime sahip olan Sibirya hakkında her şey turistler tarafından oldukça merak edilmektedir.

Sibirya’nın Tarihi

Sibirya’da 16. yüzyılın sonlarına kadar avcı-toplayıcılar ve göçebe topluluklar olarak adlandırılan çok sayıda küçük etnik grup yaşamıştır. 17. yüzyılın sonlarında Rus avcılar, kürk tüccarlar ve Kazak kâşifler Sibirya’nın neredeyse her yerine hâkim olmuştur. Böylece Sibirya’nın çoğu, 17. yüzyılın başları ile 18. yüzyılın ortaları arasında yavaş yavaş Rusya’nın egemenliğine girmeye başlamıştır. Ancak Çin ile 1689 yılında yapılan Nerchinsk Antlaşması, Rusların Amur Nehri havzasına ilerlemesini 1860’lara kadar durdurmuştur.

Başlangıçta Rus hükümdarlar, yerli halktan alacakları vergiyi tıpkı Moğollar gibi kürk olarak toplamıştır. 18. yüzyılda kürk ticaretinin azalmasıyla, gümüş ve diğer metallerin madenciliği Sibirya’daki ana ekonomik faaliyet haline gelmiştir. 1928-1932 arasında uygulanan İlk Sovyet Beş Yıllık Kalkınma Planı ile Kuznetsk Kömür Havzası’ndan çıkarılan kömürün Trans-Sibirya Demiryolu hattı ile taşınması bölgenin endüstriyel olarak da büyümesini sağlamıştır. Sonrasında II. Dünya Savaşı sırasında, Sovyetler Birliği’nin batı kesimlerindeki birçok fabrikanın tahliyesi nedeniyle, Sibirya ülkenin sanayi omurgası haline gelmiştir.

Bölgenin endüstri alanında gelişmesi sanat tarihi açısından biraz daha geri planda kalmasına neden olmuştur. 1960’lı yılların başında özellikle batı Sibirya’da büyük petrol ve doğal gaz sahalarının açılması ve bölgede dev hidroelektrik santrallerin kuruluşu endüstriyel gelişmeyi daha da hızlandırmıştır.

Sibirya Denildiğinde İlk Akla Gelenler

Sibirya’nın en belirgin özellikleri arasında kuşkusuz dünyanın en uzun demiryollarına sahip olması yer almaktadır. Büyük Sibirya Rotası’nda yapılan tren yolculukları bölgede oldukça popüler olan aktivitelerden biridir. Ayrıca Sibirya yemek kültürü açısından çok çeşitli lezzetlere sahip olmasa da Rus mutfağına ait her yemeği burada deneyebilmek mümkündür. Öncelikle bölgenin meşhur çorbaları birçok turist tarafından beğenilmektedir. Farklı etnik kökenlere sahip birçok cumhuriyeti bünyesinde barındıran bölgeyi öne çıkaran bir diğer özellikte dünyanın en derin gölü olmasıyla bilinen Baykal’a sahip olmasıdır.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de bulunan Baykal Gölü Sibirya dendiğinde akla ilk gelen yerlerden biridir. Bunun yanında Türklerin Ergenekon’la ilişkilendirdiği meşhur Altay Dağı da Sibirya’da bulunmaktadır. Sibirya, Rus kültürünü yaşatmayı başarabilen bölgelerden bir tanesidir. Hem yemekleri hem de hediyelikleri bakımından Sibirya’da Rusya’ya özgü seçenekler bulabilmek mümkündür. Soğuk bir iklime sahip olan Sibirya’da en çok tercih edilen hediyeliklerin başında ise votka ve likör gelmektedir. Bu iki alkollü içkinin yanında soğuk havalarda sıklıkla tüketilen konyakların cep boyları da Sibirya’da hediyelik olarak satılmaktadır.

Sibirya’ya Gideceklere Tavsiyeler

En yüksek noktası 4500 metre olan ve 2000 km boyunca uzanan Altay Dağları her zaman Sibirya turizminin ilgi odağı olmuştur. Bölgede dağ yürüyüşlerinin yanında tırmanış da yapılabilecek birçok rota oluşturulmuştur. Dileyen turistler temiz dağ havası almak için ormanda vakit geçirebilmektedir. Bunun yanında Altay Cumhuriyeti kesinlikle görülmeye değer iki müzeye sahiptir. Bunlardan ilki Altay Bölgesel Araştırmalar ve Tarih Müzesi’dir. Görülmeye değer ikinci yer ise Altay Devlet Sanat Müzesi’dir.

Sibirya’yı tercih eden turistlerin denemeden dönmemesi gereken birçok lezzet bulunmaktadır. Rusların meşhur çorbalarının yanında koryushka denen kızarmış balık, zharkoe ismindeki et yahnisi ve Golubtsy adındaki lahana sarmaları mutlaka denenmesi gereken lezzetler arasında yer almaktadır. Ayrıca yemek sonrası bölgenin meşhur dondurması olan morozhenoe tadına bakılması gereken lezzetlerden bir diğeridir.

Sibirya’ya Giderken Alınması Gerekenler

  • Sibirya iklim olarak oldukça soğuk bölgelerden bir tanesidir. Bu yüzden turistlerin bölgeye giderken yanlarında kış şartlarına uygun kıyafetler seçmeleri oldukça önemlidir.
  • Bunun yanında eldiven unutulmaması gerekenler arasındadır. Bölgede çıplak elle gezmek oldukça zor olabilmektedir.
  • Aynı zamanda el ve yüz çatlakları için krem de unutulmaması gerekenler arasındadır.
  • Bölgede genel olarak soğuk bir hava hâkim olduğundan su içine atılıp eritilen soğuk algınlığı önleyici tabletler de oldukça faydalı olabilmektedir.
  • Bölgeyi ziyaret eden turistlerin yanlarında soğuğa ve suya dayanıklı ayakkabı bulundurmaları da önemlidir. Uzun süre Sibirya’da yüründüğünde soğuk hava oldukça zorlayıcı olabilmektedir. Bu yüzden bölge ziyaretinde kullanılacak ayakkabının soğuğu ve suyu geçirmemesi oldukça önem arz etmektedir.

Sibirya Hakkında İlginç Bilgiler

Sibirya 13.488.500 km² ile oldukça büyük bir yüzölçümüne sahiptir. Hakkında bilinmeyenlerden biri Sibirya’nın bir ülke değil yönetim olarak Rusya’ya bağlı bir bölge olduğudur. Bu bölge öylesine büyüktür ki Rusya’nın %77’si Sibirya’dan oluşmaktadır.

Ayrıca Sibirya, dünyanın en derin gölüne ve en uzun demiryoluna sahip olmasıyla da bilinmektedir. Efsanevi Trans-Sibirya Demiryolu, 9.289 kilometrelik rayıyla dünyanın en uzun demiryoludur. Aynı şekilde Baykal Gölü de 1642 metre derinliğe sahip olup “ Rusya’nın Mavi Gözü” ismiyle anılmaktadır. Sibirya’nın ilginç bir diğer özelliği ise bölgenin Sovyet Rusya döneminde uzun süre suçlular ve siyasi mahkûmlar için bir sürgün yeri olarak kullanılmasıdır. Sonrasında bu kurallar yavaş yavaş esnetilmiş ve Sibirya’nın akıllara bu şekilde gelmesinin önüne geçilmiştir. Bu da Sibirya’nın turistler tarafından da ziyaret edilmeye başlamasını sağlamıştır.

ytur

Ulaanbaatar, Mongolia 🇲🇳 | 4K Drone Footage

Mongolia in 4K ULTRA HD HDR Drone

Orta Asya’nın kuzeyinde yer alan Moğolistan, dünyanın en zengin kültürüne sahip ülkelerinden biri olarak bilinmektedir. Batıdan doğuya 2.392 km, kuzeyden güneye 1.259 km’lik bir alana uzanan Moğolistan ile ilgili bilgiler oldukça ilgi çekicidir. Moğolistan, Rusya ve Çin ile komşudur. Herhangi bir okyanusa kıyısı olmayan bu ülkede karasal iklim özellikleri görülmektedir.

Kış aylarından oldukça soğuk olan Moğolistan, yaz aylarından sıcak ve nemlidir. Kuzey ve Orta Asya’nın en bilinen ülkelerinden biri olan Moğolistan’da bozkırlar, yarı çöller ve çok sayıda dikkat çekici çöl bulunmaktadır. Bu doğa harikaları ülkedeki ziyaretçi sayısının fazla olmasında önemli bir rol oynamaktadır. Hayvancılık ülkede en yaygın geçim kaynağıdır. İlginç kültürü, köklü tarihi ile dikkatleri çeken Moğolistan hakkında her şey öğrenilmeye değerdir. Moğolistan’ın güneyinde yer alan Moğol Altay dağları, ülkenin en yüksek bölgesidir. Bu dağlar görenleri kendilerine hayran bırakmayı başarmaktadır.

Moğolistan’ın Tarihi

Dünya’nın en köklü tarihine sahip olan ülkelerin başında gelen Moğolistan’da asırlar boyu pek çok farklı etnik grup yaşamıştır. Değişik çok sayıda Moğol hanedanlıklarına ev sahipliği yapan bu ülke, Cengiz Han tarafından 1209 yılında kurulan Moğol İmparatorluğu ile adını duyurmuştur. Moğolların kurduğu bu imparatorluk, sadece Moğolistan değil, dünya tarihi açısından da oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Batıda Polonya, doğuda Kore, kuzeyde Sibirya ve güneyde Arap yarımadasına uzanan bu Moğolların yaklaşık olarak 33 milyon kilometrekarelik bir alana sahip olduğu bilinmektedir. Cengiz Han’ın ölümünden sonra 1227 yılında devlet üçe bölünmüş, 1260 yılından Cengiz Han’ın torunu Kubilay Han, günümüzdeki Çin ve Moğolistan’ı kapsayan dört krallıktan birinin hükümdarı olmuş ve 1271 yılında Yuan Hanedanlığı’nın kurmuştur. Bu hanedanlığın kuruluşu Kubilay Han’ın, Çin’i yöneten ilk yabancı olma unvanını kazandırmıştır. Yuan Hanedanlığı 1636’da Mançu Qing tarafından yıkılmıştır.

Uzun yıllar Qing Hanedanlığı’nın hükümdarlığında yaşayan Moğollar 1911 yılında Tibet Budizm’inin ruhani liderlerinden biri olan Bogd Khan’ın öncülüğünde bağımsızlığını ilan etmiştir.

1919 yılında Çin tarafından işgal edilen Moğolistan, 1924 yılında Kızıl Ordu’nun desteğiyle çıkarılan bir isyanla Çin işgalinden kurtarılarak Sovyetler Birliği’ne dahil edilmiştir. 1924’ten 1990 yılına kadar Sovyetler Birliği’nin bir parçası olarak sosyalist rejim altında yaşayan Moğolistan, birliğin dağılmasıyla beraber çok partili demokratik bir yönetime geçiş yapmıştır. Savaşçı bir toplum olan Moğollar, sanat tarihi açısından da ilgi çekici bulunmaktadır. Moğolların savaşçılığını imgeleyen tarihi tablolar, Budizm ile ilgili pek çok heykel ve ikona, Sovyetler Birliği dönemindeki Rus etkisinin görülebileceği pek çok farklı sanat eseri Moğolistan’daki hemen hemen her yerde ziyaretçilerin karşısına çıkabilmektedir.

Moğolistan Denildiğinde İlk Akla Gelenler

Moğolistan’ın en belirgin özellikleri arasında okçuluk, bozkırlar, at biniciliği ve bol etli Moğol yemekleri bulunmaktadır. Bunun yanı sıra ülke halkının geleneksel kıyafetlere verdiği önem büyüktür. El yapımı botlar, çizmeler ve geleneksel Moğol motiflerinin işlendiği şapkalar, Moğolistan’da oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Morin Khuur adlı enstrümanlarıyla da ünlü olan Moğolistan’da, geleneksel Moğol müziği yerini günümüzde de korumayı başarmaktadır. Hinduizm ve Budizm gibi dinlere inanan insanların çoğunlukta olduğu Moğolistan, bu dinlerle ilgili birçok ikona ve dini kıyafet ile özdeşleşmektedir.

Moğolistan’ın en bilinen özelliklerinden bir diğeri ise ülke vatandaşlarının çoğunun iyi derecede Rusça bilmesidir. Bir dönem Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan Moğolistan’da, birlik yıkıldıktan sonra bile Sovyet kültürünün etkileri görülmeye devam etmiştir. Ayrıca Cengiz Han, Moğolistan denince akla gelen ilk şeyler arasında büyük bir öneme sahiptir. Çok güçlü bir hükümdar olan Cengiz Han, Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu olarak dünya tarihine damgasını vurmuş bir isimdir.

Moğolistan’a Gideceklere Tavsiyeler

Bozkırlarla çevrili Moğolistan, ziyaretçilere oldukça güzel doğa manzaraları sunmaktadır. Bunun yanında bozkırlarda geleneksel yaşamlarını sürdüren göçebe Moğol yerlilerini ve onların çadırlarını ziyaret etmek turistlere farklı bir kültürü yakından tanıma fırsatı sunmaktadır. At binme, ok atma gibi aktivitelerinde yapılabildiği bu bozkırları görmek isteyenlere Özellikle Khustai National Park’ın ziyaret edilmesi tavsiye edilmektedir.

Moğolistan’ın şehir yaşamını merak edenler ülkenin başkenti Ulan Batur’u ziyaret etmektedir. Cengiz Han anısına yapılmış Genghis Khan Square, Ulan Batur’da en bilinen meydanların başında gelmektedir. Çevresinde pek çok tarihi yapı, kafe ve restoran bulunduran bu meydan, aynı zamanda ziyaretçiler için güzel bir dinleme alanıdır. Ulan Batur’da görülmesi gereken bir diğer önemli yer ise Ulusal Tarih Müzesi’dir. Burası Moğolistan’ın geleneksel yaşamına, köklü tarihine ve Moğol savaş sanatlarına ışık tutan eşsiz bir sergi mekanıdır.

Moğolistan zengin bir yemek kültürüne sahiptir. Genel olarak et ağırlıklı olan Moğol yemekleri Rus ve Çin mutfaklarından da izler taşımaktadır. Moğol göçebeleri, çadırlarında misafir ettikleri ziyaretçilere bu bol etli yemeklerden bazılarını ikram etmesi ile ünlüdür. Aynı zamanda Moğolistan’da çoğu restoranda bulunabilen ve bir çeşit mantı olan ‘’Khuushuur’’ adlı geleneksel yemek ziyaretçiler tarafından sevilerek tüketilmektedir. Ziyaretçilere leziz Moğol tatlarını mutlaka deneyimlemeleri tavsiye edilmektedir.

Moğolistan’a Giderken Alınması Gerekenler

  • Moğolistan gerek doğa, gerek şehir yaşamıyla ziyaretçilerine keyifli bir seyahat deneyimi sunmaktadır. Çok sayıda bozkır ve çöle sahip olan Moğolistan’da bu doğal güzellikleri ziyaret etmek isteyen turistlere yürüyüş için uygun ayakkabılar ve kullanımı rahat bir sırt çantası edinmeleri tavsiye edilmektedir.
  • Değişken bir iklime sahip olan Moğolistan’da hava sıcaklıkları aniden düşebilmektedir. Ziyaretçiler bu durumu göz önünde bulundurarak yanlarında kendilerini sıcak tutacak kıyafetler getirmelidir.
  • Ülkedeki çölleri ziyaret etmek isteyen turistler su ihtiyacını karşılama konusuna dikkat olmalıdır. Uzun çöl yürüyüşlerinde su bulma sıkıntısı yaşanmaktadır.

Moğolistan Hakkında İlginç Bilgiler

Moğolistan hakkında bilinmeyenler arasında yer alan en önemli bilgi şüphesiz dondurmanın bir kış ikramı olmasıdır. Yemek kültürünün oldukça zengin olduğu Moğolistan’da dondurma, kış aylarında yenmektedir. Bu durum ziyaretçilerin oldukça ilgisini çekmektedir. Moğolistan hakkındaki bir diğer ilginç bilgi ise Ulan Batur’da yer alan Cengiz Han heykeli ile ilgilidir. At üzerinde duran Cengiz Han’ın hükümdarlığını sembolize eden bu yapı 40 metrelik bir yüksekliğe sahiptir ve dünyanın en büyük at heykelidir.

Moğolistan vatandaşlarının dörtte birinin günümüzde bile göçebe bir hayat sürmesi, ülke hakkındaki ilginç bilgiler arasında yer almaktadır. Nesli tükenmekte olan iki hörgüçlü Baktriya devesinin anavatanı Moğolistan’dır. Dünyada sayıları yok denecek kadar az olan bu develer ziyaretçilerin merakını uyandırmayı başarmaktadır.

ytur

Yakutistan, Rusya Federasyonu’na bağlı özerk bir bölgedir. Yakutistan ayrıca resmi olarak Saha Cumhuriyeti olarak bilinir. Rusya Federasyonu’nun kuzey doğusunda yer alan bir yarı özerk bölge iç işlerinde Rusya Federasyonu’ndan bağımsız iken dış işlerinde Rusya Federasyonu’nun çatısı altındadır. Bu anlamda ülke kendi adına herhangi bir uluslar arası antlaşma akdetme yetkisini haiz değilken kendi iç işlerinde bağımsız bir turum sergileyebilmektedir. Rusya Federasyonu’nun en sarp ve en zorlu coğrafi konumunda bulunan Yakutistan’da yazları ve kışları ciddi anlamda soğuk hava şartlarına sahiptir. Özellikle bölge kış aylarında neredeyse hiç güne almamaktadır. Çok kısa bir süre yaklaşık 2 saat gibi kısa bir süre havada güneş görüldüğü kış aylarının aksine yaz aylarında da yerel saatle gecenin geç saatlerine dek hava oldukça aydınlık olduğunu vurgulamalıyız. Bu anlamda tipik bir kuzey ülkesi olma özelliğine sahip olan Yakutistan ya da başka bir ifadeyle Saha Cumhuriyeti, 6 ay gece 6 ay gündüzün yaşandığı bölgelerden biridir.

Yüz ölçümüne nazaran bölgede çok az sayıda insan yaşamını idame ettirmektedir. Bunda ülkenin sahip olduğu dondurucu iklimin de başrol oynadığını vurgulamak gerekir. Yakutistan’da yaşayan halk kendisini Rus olarak tanımlamamaktadır. Onlara göre kendileri Yakutlardır ve Türk kökenlilerdir. Türklerin Orta Asya’dan göç etmemiş ve bölgede kalmış olan akrabaları olan Yakutlar, çekik gözlüdürler ve Moğolları andırmaktadırlar. Şehir aslında adını yakut madeninden almaktadır. Yakut ve diğer değerli yer altın zenginliklerinden olan elmas, gümüş gibi madenlerinde de bolca olduğu bölge böylelikle Yakutistan adını almıştır. Şehrin geçmişi bölgeye Orta Asya’dan göç eden Türkler ile başlamıştır. Bu göç 1600’lü yıllara kadar uzanmaktadır.

Bölgede çok az sayıda insan yaşasa da bölge kendi refahını sağlamayı başaracak kadar çalışkan bir topluluktan oluşmaktadır. Bölgede önemli devlet üniversitelerinin yanı sıra birçok eğitim kurumu da bulunmaktadır. Bölgede yaşayan insanlar geçimlerini ağırlıklı olarak hayvancılık ve balıkçılıktan temin etmektedirler. Ayrıca değerli madenler de sahip olan bölge bu anlamda Rusya Federasyonu için de ciddi bir öneme sahiptir. Bölgede yaşayan yerliler ya da başka bir ifadeyle Yakutlar Rusça konuşmalarının yanı sıra kendi yerel dillerini de konuşabilmektedirler. Ülke Rusya Federasyonu’nun bir parçası olsa da kendi iç işlerinde bağımsız olması sebebiyle, kendi ekonomisini şekillendirebiliyor. Ancak ülkeye herhangi bir ithal ürünün girebilmesi öncelikle Rusya’nın onayına ve rızasına bağlı, bu anlamda Yakutistan ithalatını Rusya üzerinden yapmaktadır. doğrudan doğruya 3. ülkelerle hukuki münasebet kuramayan Yakutlar Rusya hamiliğinde ithalat ve ihracat kalemlerini yürütebilmektedirler. Ülke yüzyıllardır Rus hakimiyetindedir ve Yakutlar açısından bu durum herhangi bir sorun teşkil etmemektedir.

Bilgi Ustam

Comments are closed.